19.09.2020 - 12:35 | Son Güncellenme:
AA
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Sırça köşklerde oturup özgürlük naraları atanlar, dönüp bu ülke için fedakarlık yapanların, bu ülke için hayatını, canını ve ailesini terk etmeye hazır olanların nasıl bir iman içinde olduğuna baksınlar." dedi. Bakan Soylu, "19 Eylül Gaziler Günü" dolayısıyla gazi ve gazi yakınlarıyla İçişleri Bakanlığında bir araya geldi. Gaziler ve yakınlarıyla bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Soylu, 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla tüm gazilere hürmetlerini ifade etmek istediğini söyledi.
Türkiye'nin zengin ve güçlü olmasının istenmediğini ifade eden Soylu, "Savunma sanayimizin, endüstrimizin, ticaretimizin, turizmimizin, eğitimimizin, sağlık hizmetlerimizin, ulaşım hizmetlerimizin, tarımımızın en yüksek standartlarda olmasını, kendi kendimize yetebilmemizi de istemiyorlar. Bu bugünün hikayesi değil, bu çok uzun zamandır bu toprakların hikayesi. Bunu ilk söyleyen de son söyleyen de biz olmayacağız." diye konuştu.
Allah'ın iyilikleri anlatmayı, kötülüklerden sakındırmayı emrettiğini aktaran Soylu, "Medeniyetimiz bunun üzerine inşa edilmiş bir iyilik medeniyetidir, inancımız da bir iyilik inancıdır." değerlendirmesinde bulundu. Bu medeniyetin düşenin yanında olduğunu, komşu hakkını bildiğini, kardeşine el uzattığını, açlığın da tokluğun da ölçüsünü bildiğini, benci değil, bizci bir medeniyet olduğunu anlatan Soylu, "Onun için onların kendi fikirlerinin, felsefelerinin, hayat düsturlarının hakim olmasını istiyorlar." dedi. Materyalizmin göbeğine düşmüş, ona tabi olmuşların bu medeniyetin güçlenmesini istememelerinin doğal olduğunu belirten Soylu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın dünya beşten büyüktür itirazının tam da aslında arkasında bu vardır." ifadesini kullandı.
'HAYAL EDEMEZDİK'
"Biz 10 yıl önce Suriye'de terör örgütünün yataklarını tarumar edeceğimizi hayal edemezdik. Zeytin Dalı harekatını yapacağımızı hayal edemezdik." diyen Soylu, sınır ötesine adım atıldığı andan itibaren Amerika'dan, Avrupa'dan tehditlerin, parmak sallamaların yaşandığı günlerin çok uzak olmadığını söyledi. Medeniyetin aklının ihtiyacın ne olduğunu gördüğünü, bugün Zeytin Dalı'ndan Fırat Kalkanı'na, Barış Pınarı'na kadar Türkiye'nin bu coğrafyaya barış ve huzur getirebilmek adına terörü tasfiye etmek için gerekli harekatların düzenlendiğini ifade eden Soylu, "Bunu hayal edemezdik. Doğu Akdeniz'de, Mavi Vatan'da bu coğrafyanın hakkını ve hukukunu koruyacağımızı, 'durun bir dakika' diyebileceğimizi hayal edemezdik. Ayasofya'nın yeniden açılabileceğini hayal edemezdik. Bunu çok açık söylüyorum." değerlendirmesinde bulundu. Belki de Ayasofya mücadelelerini hatırlayan son nesillerden olduğunu dile getiren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Unutturdular, niçin kapalı olduğunu, niçin açılmadığını, diğerlerinin niçin devam ettiğini, onun niçin müzeye döndürüldüğünü bir vesileyle tartışmayan, konuşmayan bir Türkiye hayal ettiler. Biz bunun açılmasını hayal edemezdik. Biz insansız hava aracı imal edeceğimizi hayal edemezdik. Şu anda dünyada bu teknolojiyi üreten, yetmedi en iyi kullanan biziz. Bir iddiayı ortaya koyuyorum. Hem en iyi üreten hem de en iyi kullanan biziz, kendi mühimmatımız. Denizin altında tüneller, tüp geçitler hayal edemezdik. Hızlı trenler hayal edemezdik. Bunları bugün hep birlikte görüyoruz. Bunun bir sebebi var, bu masanın etrafındaki insanların fedakarlıkları sayesindedir."
Allah'ın bu fedakarlıkları mükafatlandırdığını belirten Soylu, "Bugün dünyanın birçok yerinde insanlara el uzatan, mazlum, mağdur, 'Acaba bize bir el uzatan yok mu' diye bekleşen, dini, dili farklı olan milyonlarca insanın umudu olmuş bir Türkiye var. Bu mükafat da Allah'ın mükafatıdır. Bunu böyle bilmek gerekir." diye konuştu. Millete hizmet etmenin ve milletin emrinde olmanın da bir nasip işi olduğunu ifade eden Soylu, şöyle devam etti:
"Dünyanın güçlü ülkeleri var. İstediklerini yapabileceklerini zannediyorlar ama yapamıyorlar çünkü her şey güç değil, kudret değil, her şey para değil. Allah'ın kitabında yazıyor. Şunu ifade etmem gerekir; 10 yıl sonra, yani 2030 yılından 2020 yılına baktığımızda nasıl 2020 yılından 2010 yılına baktığımızda hayal edemediklerimize ulaşmışsak, 2030'dan 2020'ye baktığımızda da hayal edemediklerimize ulaştığımızı göreceğiz inşallah."
Bu neslin Amerika, Avrupa ve dost olarak görünen ülkeler tarafından desteklenen terörden çok çektiğini, ekonomik saldırılardan, kardeşin kardeşe düşürülmesinden, faizden çok çektiğini anlatan Soylu, şunları söyledi:
"Bu ülke Amerika'nın, Avrupa'nın sabahtan akşama bizi hizaya çekme, parmak sallama davranışlarından çok çekti. 'Siz beceremezsiniz, siz başaramazsınız, siz gerçekleştiremezsiniz' diyen küçümsemelerinden çok çekti. Bu nesil hep böyle bir nesil. Bir sabah kalktık 'size demokrasi çok fazla, siz kendi kendinizi idare edemezsiniz' dediler. Amerika'da sevinç çığlıkları atıldı 'bizim çocuklar başardı' diye. Yani bizi birbirimize düşüren, istikametimizden ayıran, hayallerimizden ayıran, kulluk vazifelerimizi unutturmaya çalışan, medeniyetimizin kodlarını unutturmaya çalışan çok sıkıntılı günler çekti şu nesil, bizden önceki nesil. Başbakan mı idam edilmedi, onların idam fotoğraflarıyla mı korkutulmadık, haddimizi, sınırımızı bilmemiz mi tembih edilmedi. Kılığımıza, kıyafetimize, düşüncemize inancımıza tasallut mu edilmedi... Her şey yapıldı."
Terör örgütüne verilen desteğe de değinen Soylu, "Biz bilmiyor muyuz, dünyanın en gelişmiş ülkelerinin Irak'ta, Suriye'de örgütün altyapısını kuvvetlendirmek için ellerinden gelen bütün takviyeyi yaptığını, para isterlerse para verdiğini, çil çil dolarlar verdiklerini bilmiyor muyuz? İstihbaratımız uyuyor mu? Hayır, her şeyi yapıyorlar. Her şeyi de görüyoruz. Her şeyi de söylüyoruz ama onlar eski Türkiye olduğunu zannediyor veya eski Türkiye hayalini getiririz diye bir düşünce içerisindeler. İkisinde de yanılıyorlar, yanılacaklar." diye konuştu.
'KİMLERİN ANAYASA MAHKEMESİ'Nİ SAVUNDUĞUNU GÖRDÜM'
İçişleri Bakanı Soylu, geçen gün Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir söz söylediğini hatırlatarak, "Çok hoşuma gitti. Kimlerin Anayasa Mahkemesini savunduğunu gördüm. Bu devlete 'katil' diyenler ve Anayasa Mahkemesi tarafından 'Siz katil deme hürriyetine sahipsiniz' diyenler hepsi bir cephe oldu. Hepsini bir fotoğrafta Allah göstermek nasip etti." dedi. Bu ülkeyi bölmek ve parçalamak için, birilerinin talimatıyla "Sokağa çıkın, yıkın, yakın, özerklik ilan edin" diye haykıranların çukur ve barikat eylemlerini gerçekleştirdiklerini belirten Soylu, bu eylemlerde onlarca polis ve askerin şehit, gazi olduğunu söyledi.
Türkiye'de kendisini aydın olarak nitelendiren sözde aydınların, "Çukur ve barikat olaylarında yapılanlar devlet katliamıdır." dediklerini aktaran Soylu, şunları kaydetti:
"Geçen gün Devlet Övünç Madalyası Tevcih Töreni'nde yürüyenler, bizim için kahraman olanlar, medyunuşükran olduklarımız, bu ülkenin bir parçasında kendisini hissettiğini zannedenler için katil. Birileri benim bunu kabul etmemi bekliyorlarsa yanılıyorlar. Dünya kadar saldırsınlar. Söz söyleyemeyeceksek, hakkımızı muhafaza edemeyeceksek Allah şahittir ömrümüzün sonuna kadar kendimizi bir odaya kapatırız. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Benim Anayasa Mahkemem bunlara bunu söyleme hakkının bir özgürlük hakkı olduğunu söyleyecek. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey söz konusu değildir. Hadi bakalım ABD'de, Avrupa'da DEAŞ ile ilgili, bunun bir düşünce, özgürlük hakkı olduğunu ifade etsinler. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bu da doğru değildir. Bunun görevimizle de ilgisi yok. Bunun tam anlamıyla memleket severlikle ilgisi var. Milletin ferdi olmakla alakası var. Onun için sırça köşklerde oturup özgürlük naraları atanlar, dönüp bu ülke için fedakarlık yapanların, bu ülke için hayatını, canını ve ailesini terk etmeye hazır olanların nasıl bir iman içinde olduğuna baksınlar. Bunun hakkını ödeyemem. Sezer Astsubay şehit oldu, 20 günlük çocuğu var, çocuğunu görmemiş. Anayasa Mahkemesi Başkanının umurunda mı bilmiyorum, yaşıyor mu o duyguyu onu da bilmiyorum? Bu ülkedeki bir kısım yüksek bürokratları, bu ülkenin bir vilayeti için o ilin valisini 7 kere arayıp, 'acaba gelmem güvenli mi, değil mi' diye sorduğu bir ülkeye sahipken, özgürlükten bahsedemezler. Sapla samanı kimse birbirine karıştırmasın. Kimse layüsel değildir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, ülkenin bütün kurumları sabahtan akşama kadar eleştirilirken 'Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlar eleştirilemez' diye bir şey söz konusu değildir. Dünyanın hiçbir tarafında, hiçbir demokrasisinde, hiçbir hukuk devletinde değildir."
Bu ülkenin FETÖ'den ve terör örgütü PKK'dan çok çektiğini söyleyen İçişleri Bakanı Soylu, bunların temel meselesinin devletin içine sızmak olduğunu belirtti. Soylu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Kamuya girecek görevlilerin güvenlik soruşturmasını iptal etmek demek onlara devletin kapılarını yeniden açmak demek değil midir? Bunu ben mi iptal ettim? Anayasa Mahkemesi iptal etti. Hangi hakla iptal ettiniz? 15 Temmuz 2016 tarihini ne çabuk unuttunuz? Gaziantep'te bir düğünü basıp, onlarca insanı katleden bir zihniyeti ne zaman unuttunuz? 40 yıldır PKK mücadelesi, gazimiz burada, niye ayağı koptu, ne çabuk unutuldu? Bunları sizinle dertleşiyorum. Anlıyorum ki sosyetik aydınların dertleri, bu ülkenin birliği, beraberliği değil. Anlıyorum ki her gün gelen şehit haberleri, her gün yapılan terörle mücadele, her gün terör örgütlerine yönelik verilen kahramanca mücadele onlar için sadece ve sadece bir film sahnesinden ibaret."
İstiklal Mücadelesi'nde olduğu gibi her kahramanlık, her özgürlük mücadelesi yürütülürken bu tip insanların bulunduğunu ifade eden Süleyman Soylu, Allah'ın bu tip insanları görünce, memleketi, milleti, bayrağı, dini için mücadele eden insanların işlerini kolaylaştırdığını söyledi. Bakan Soylu, "İçeride ve dışarıda neyle mücadele ettiğimizin farkındayız, sizin bize nasıl bir emanet yüklediğini, nasıl bir fedakarlık içinde bulunarak bu ülkeyi yönetenlere, sorumluluk alanlara nasıl bir emanet yüklediğinizin farkındayız. Duamız o, Allah bizi size mahcup etmesin. Hepinize minnet borçluyuz. Ne yapsak bunu ödeyemeyiz." dedi.