04.10.2012 - 08:10 | Son Güncellenme:
ÖNDER YILMAZ Ankara
Gazeteciler Ertuğrul Özkök ve Fatih Çekirge, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na 28 Şubat muhtırasına ilişkin o dönem yaşananları anlattı.
Komisyon öğleden sonraki bölümde ilk olarak Çekirge'yi dinledi. "Her şey herkesin gözü önünde olmuştur. Yargı, İş, siyaset dünyasına verilen brifingler zaten ortadadır" diyen Çekirke, o dönemki gazete manşetlerinin bir siyasetçi aleyhine haber yapma niyetiyle atılmadığını dile getirdi. Kimseden telkin ve talimat almasınınsözkonusu olmadığını vurgulayan Çekirge, Kaddafi'nin çadırından, Demirel'le yapılan görüşmelere kadar herşeyi yazdıklarını söyledi. Çekirge, "askerden bilgi al çak diye birşey yok. Bir fitnenin içinde olmadın, gazetecilikten başka birşey yapmadım. 30 yıldır bu mesleğin içindeyim, çocuklarımın geleceğine ufak bir leke düşürmedim" dedi. Çekirge, "genelkurmayla paslaşma var mıydı?" sorusuna, "öyle birşey yok. 3 büyük gazete arasında büyük rekabet var. Hergün birinde bir haber patlıyor. Bu paslaşma algısı oldukça yanlış. Atlatma haberin peşindeydik Haber almak için gazeteci kaynaklarına yakın olmak zorundadır. Bunu reddetmiyorum. Antidemokratik, demokrasi dışı hiçbir ilişkim olmadı. Fitne gibi olaylarla menfaat elde etmedim. Gazetecilik dışında bir şey yapmadım" diye konuştu.
Çekirge, 28 şubat sürecinde bilgi ve belgelerin nasıl geldiği sorusuna, "Balyoz davalarında nasıl geliyorsa öyle geliyordu" karşılığını verdi.
Tankları basın mı yürüttü
Komisyon Başkanı Nimet Baş, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın Sincan’daki tankların geçişiyle ilgili ‘tatbikat için rutin bir geçiş, olayı basın abarttı’ şeklindeki sözlerini hatırlatması ve fotoğraf çekilmesi için tankların ikinci kez yürütüldüğü iddiaları üzerine ise Çekirge “Buradan çıkan sonuç tankları biz mi yürüttük… Genelkurmay NATO tatbikatı için geçişle ilgili neden ertesi gün açıklama yapmadı Hayallah, tankları bir daha geçirelim diye bir şey yok. O şehir efsanesi. O tanklar zaten orada duruyordu. İki tankın aynı anda Sincan Meydanı'nda bozulduğuna inanmıyorum. Zaten o tankların geçişi ile ilgili komutanlar tarafından edilmiş laflar var ortada" diye konuştu.
Erbakan dik dursaydı
Çekirge, 27 Nisan'da Ak Parti iktidarını yaptığı gibi Erbakan'ın da 28 Şubat sürecinde dik duramadığını belirtirken, "O zaman ki siyasi irade, gerçekten dikilseydi bu tiyatroyu ortaya koysaydı, Erbakan Hoca çıkıp 'ne diyorsun kardeşim' deseydi her şey farklı olurdu. O zaman turnusol kağıdı olurdu kim nerede duruyor ortaya çıkardı Erbakan Hoca 27 Nisan’daki gibi dikilseydi… Dikilmedi. Rahmetli Hoca geçiştiriyordu ama geçmedi işte” değerlendirmesinde bulundu. Komisyon Başkanı Nimet Baş’ın “darbeyi alkışlayan medya olacaktı” sözlerine ise Çekirge “Kim alkışlamıyor ki, adam silahını almış gelmiş” karşılığını verdi. Çekirge bir soru üzerine ise Milli Güvenlik Akademisi’nden ders alan gazeteciler olduğunu bildiğini ancak isim vermenin gammazlama olacağını ve kendisine yakışmayacağını söyledi.
Komisyon öğleden sonraki bölümde 28 Şubat döneminde Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Yazar Özkök'ü dinledi. O dönemi gazetecilik açısından "olağanüstü dönem" olarak nitelendiren Özkök, bugün geçmişe bakıldığında olağanüstü oluşunun net olarak gözüktüğünü kaydetti.
28 Şubat süreci boyunca hiçbir askerden bir manteş yapma konusunda talimat almadığını dile getiren Özkök, "Genelkurmay Başkanlığına bir kere gittim o da son brifinge. Sayın Çevik Bir'in odasına gittik. O sohbeti de yazdım. Bir'le bir defada telefonla konuştum o da Sayın Fethullah Gül'in okullarıyla ilgiliydi. Onu da defalarca anlattım" dedi.
Özkök, "Bu defa silahsız kuvvetler halletsin" manteşi başta olmak üzere 28 Şubat döneminde gazete manşetlerine yönelik eleştirilere, "Biz haberi yaptıktan sonra onun değerlendirmesi bize ait olmuyor. Yarttığı etki benim o manşete verdiğim anlamla taban tabana zıt oluyor. Silahsız kuvvetler halletsin manteşide öyle. Hala bu manşetin doğru olduğuna inanıyorum. Herkesten farklı vermek için uğraşıyorum. Çarpıcı başlık arıyorum. Bu zaman zaman deformasyona yol açabiliyor olabilir. Ama hiçbir zaman askerden talimat almadım, tabi hiçbir siyasetçiden de." karşılığını verdi.
Alex bile bölüyor
Özkök, 28 Şubat döneminde atılan manteşleri diğerlendirirken Türkiye'de gazeteciliğin bölen bir tarafı olduğunu vurguladı ve "Sıradan bir işte bile böyledir. Alex olayındaki manşet bile bölüyor" değerlendirmesi yaptı. Özkök, o dönemde "Refahı kapatmak yanlış olur" diye yazılar yazdığını da anımsattı. Özkök, "sanmayın ki askerlerle ilişkilerimiz çok iyi. Sadece 28 Şubat döneminde ilişkilerimiz olmadı. Bana güvenilmez dediler. Niye güvenecek ki bana. Benim askerlerle ilişkim iyi değildi" diye konuştu.
Andıç'ta dolduruşa geldik
Özkök, gazetecilik hayatında utandığı konular olduğunu vurgularken, arkadaşlarının işine son verilmesine yol açan Andıç olayını örnek gösterdi. Özkök, "andıç meselesinde dolduruşa geldik. Haberi verirken çok acı çektik. Cengiz Çandar benim çok eski arkadaşım. Aynı dönemde Hadi Uluengein ve Yavuz Gökmen de yazıyordu. Onlar da hükümeti destekliyordu. Onlar ne işlerinden oldular ne de sıkıntıyla karşı karşıya geldiler. Bazen askerlerle aynı düşünüyor olabilirsiniz, bazen yanılabilirsin de. Andıç konusunu Nazlı Ilıcak yazdı 30 defa özür diledim. Gurur verici övünç duyacak birşey değil.Gazetelerde yanlışlıkların kurbanı sadece onlar değil. Belgler geliyor. Bazen araştıram imkanının olmuyor. Bazen kaynağa çok güveniyorsunuz. Canlı bomba olarak geziyorlar diye 10 çocuğunresmi çıktı. Ertesi gün basın toplantısı yaptılar adalet sarayının önünde. Biz de ders çıkardık" dedi. 12 Eylül öncesinde sevdiği arkadaşlarını kaybettiğini ve iki kez ölümden döndüğünü vurgulayan Özkök, "darbe olduğunda öğlen 'oh hayatım kurduldu' dedim. 30 saniye sonra 'sen nasıl demokrat bir insansın nasıl sevinebilirsin' dedim" ifadelerini kullandı.
Özkök, "belgeler bilgiler size nasıl geliyordu?" sorusuna, "balyoz davasında belgeler nasıl geliyorsa bugün bazı gazetelere öyle geliyordu. Nereden geldi belli" yanıtı verdi. Özkök, bugün de ”Ergenekon” davasıyla ilgili bazı gazetelerde Andıç benzeri yayınlar yapıldığını ve birbiriyle ilgisi olmayan isimlerin aynı çetenin üyesi gibi gösterilmek istendiğini ileri sürdü.
Özkök, ”28 Şubat’ta işini kaybeden gazeteci oldu ama içeriye giren gazeteci olmadı. Bugün içeride gazeteciler var. Bu dönemin değerlendirmesi de ileride yapılacak” diye konuştu.
Darbe olmaz
Özkök, darbelerin olmaması için sivillerin kendi sorunlarını halletmesi gerektiğini belirtirken, "Sivil toplum güçlü olsaydı 12 Eylül'ü yaşamazdık. Bundan sonra darbe olmaz Türkiye'de. Sivil toplum güçlenmeye başladı.
ABD iddialar komplo teorisi
Artık yorulduğunu ve sorumluluk almak istemediğini ifade eden Özkök, ”Hayatımı yaşıyorum, geziyorum. Allah bana bu imkanları verdi. Artık sorumluluk taşımak istemiyorum” dedi. Darbelerin arkasında ABD’nin olduğuna ilişkin iddiaları komplo teorisi olarak değerlendirdiğini belirten Özkök, ancak karısının bile bu düşüncede olduğunu ve bu sebeple kendisiyle kavga dahi ettiğini anlattı. Özkök, bir üst düzey askerle sohbet sırasında, gazeteci Emin Çölaşan’ın ”Darbe yapacak mısınız?” sorusuna, söz konusu askerin ”Ne diyorsunuz Emin bey, böyle soru mu olur?” diyerek tepki gösterdiğini de ifade etti.
Danıştay saldırısıyla ilgili yazdığı yazının çok tartışıldığını, ancak devam eden yargılama sonucunda aksi sonuç çıkarsa yanıldığını kamuoyuna açıklayacağını belirten Özkök, ”Yargılama sonucu başka şekilde çıkarsa elbette çıkar özür dilerim” şeklinde konuştu.