İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır DGM Savcılığı'nın "Siirt'teki konuşmasında, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle açtığı davada, 10 ay hapis cezasına mahkum oldu. Savcının beraat talebine karşın verilen cezanın, ertelenmemesi de hükme bağlandı.
Erdoğan'ın avukatları, müvekillerinin verilen cezayı haketmediğini, bu nedenle temyize başvuracaklarını söyledi.
Erdoğan'ın "Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler ise kışlamız" sözleri nedeniyle, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın karar duruşması Diyarbakır 3 No'lu DGM'de görüldü.
Erdoğan hakkındaki idianameyi değerlendiren Cumhuriyet Savcısı Abdurrahim Yaman, kapatılan RP vasıtasıyla dinin siyasallaştırılarak, islamcıların kamusal hayattaki etkinliğinin artırıldığı, muhalefet ve iktidardaki RP'nin farklı olduğu, parti yöneticilerinin ülke insanlarını inananlar - inanmayanlar diye bölerek toplumsal barışı bozduğunu belirtti.
Mütalaada, Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın, Doğu Roma İmparatoru Diojen'in Kuran'ı, Kabe'yi ve kubbeleri yıktırmak gerektiği sözlerine verdiği, "Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışla, müminler asker" şiirsel yanıtını okuyan Erdoğan hakkında, "halkı din ve ırk farkı gözeterek, kine ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" iddiasıyla kamu davası açıldığı da vurgulandı. İslamiyetin doğruluğu, dürüstlüğü, sosyal adaleti, ahlakı, çalışkanlığı, insanlığa zarar verecek her türlü davranıştan kaçınmayı ve bunlar gibi birçok hasleti tasfiye ettiği belirtilen mütalaada, şu görüşlere de yer verildi:
"Ülkenin
yüzde 99.9'u Müslümandır. Türkler, yüzyıllardır İslamiyetle içiçe yaşamaktadır. İslami söylemde, siyasal bir rejim ve hukuk düzeniyle ilgili bir talep olmadıkça, suç unsuru aranmamalıdır. Rejimle ilgili talebi olmayan, dindar,
devlet ve milletine bağlı insanlar, 'şeriatçı, radikal İslamcı, irticacı' gibi ifadelerle de rencide edilmekten kaçınılmalıdır. Cami cemaatini, özelikle cuma namazını kılmakta hassasiyet gösteren vatandaşları RP'li olarak algılamak yanlıştır. İnsanları laik - antilaik olarak ayırmanın hiçbir faydası da yoktur. Ceza hukukunda kişileri suç işlemeye yönlendirme maksadına matuf bir eylem şekli olarak tarif etmek mümkündür. Konuşma bir bütün olarak ele alındığında, tahrik unsuru taşımadığı açıktır. Bu sebeplerle müsnet suçtan beratine karar verilmesi, kamu adına talep ve mütalaa olunur."
Erdoğan'ın avukatları Hayati Yazıcı, Zeki Hacı İbrahimoğlu, Necdet Bayraktaroğlu, Faik Işık ve İlyas Solak, savcının mütalaasına katıldıklarını belirterek, beraat istedi.
Yargıç, kısa bir ara ardından Erdoğan için önce 1 yıl hapis cezası ve 860 bin lira ağır para cezası açıkladı, ancak duruşmadaki hali ve tavrını hafifletici neden kabul edilerek cezayı 10 ay hapis ve 716 milyon 666 bin 666 lira ağır para cezasına çevirdi. Yargıç, cezanın ertelenmesine yer olmadığına, hapis cezanın paraya çevrilmesi halinde etkili olamayacağı ve sanığın kişiliği dikkate alınarak verilen cezanın paraya çevrilmesine yer olmadığına karar verdi. Erdoğan'ın avukatları, temyize başvuracaklarını söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan'ın katılmadığı duruşmada Savcı Abdurrahim Yaman, İstanbul Belediye Başkanı için beraat kararı istemesine rağmen, yargıç Erdoğan için önce 1 yıl hapis cezası verdi daha sonra cezayı 10 ay hapise çevirdi.
RP'li milletvekilleri ve MÜSİAD'dan 20 kişilik işadamı grubuyla eşi Emine Erdoğan'ın memleketi Siirt'te 6 Aralık 1997'de incelemelerde bulunan Erdoğan, Cuhuriyet Meydanı'nda halka hitap etmiş ve şöyle konuşmuştu:
"Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok ve ırk ayrımı yapılıyor. Referansımız İslamiyet. Bizi hiçbir zaman sindiremezler. Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Türkiye'de neden buna sagı gösterilmiyor? Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler ise kışlalarımızdır. Okunan ezanı kimse susturamayacak. Türkiye'deki ırk ayrımına kesinlikle
son vereceğiz.
Çünkü RP, diğer partilerle zıt fikirde. Gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar yanardağlar saçılsa yolumuzdan dönmeyiz. Benim Referansım İslamiyettir. Bunu dile getiremiyorsam yaşamamın ne anlamı var? Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Avrupa'da, ibadete, başörtüsüne saygı duyuluyor ama. Türkiye'de engelleme getiriliyor. Türkiye'de neden buna saygı gösterilmiyor? Okunan ezanı kimse susturamayacak.
Çünkü ezanın sustuğu yerde insanların huzuru olmaz. Kürt, Arap, Çerkez ayrımı yapılamaz. Çünkü bütün insanların birleştiği çatı islamdır. Türkiye'deki ırk ayrımına kesinlikle son vereceğiz. Bunu bu hale getirenler utansın. RP'nin başarısından sıkıntı duyanlar, iktidara gelmesin diye her türlü yolu denedi. Ama bunu hiçbir güç engelleyemedi."
İÇİŞLERİ Bakanlığı, hapis cezası alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığının düşürülmesi için Danıştay'a başvuruda bulunabilecek. Bakanlığın, Yargıtay'ın temyize ilişkin kararını bekleme zorunluluğu bulunmuyor.
* Erdoğan, karar kesinleşirse TCK'nın 312. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aldığı 10 ay hapis cezasıyla yaşamı boyunca seçilme niteliğini kaybedecek. Milletvekili Seçimi Yasası'nın 11. maddesinin (f) fıkrasının 3. alt bendi, affa uğramış olsalar bile, TCK'nın 312. maddesinin 2. fıkrasından mahkum olanların milletvekili seçilemeyeceklerini öngörüyor.
* Danıştay, Erdoğan'ın belediye başkanlığını bu niteliklerini kaybettiği için düşürebilecek. Danıştay yetkilileri, İçişleri Bakanlığı'nın, Yargıtay kararını bekleme zorunluluğu bulunmadığını, ancak ceza davası olduğu için bekleyebileceğini belirtti.
* İçişleri Bakanlığı'nın, Danıştay'a başvurması halinde başvuruyu 8. Daire inceleyecek. Daire de seçilme yeterliliğini kaybettiği için Erdoğan'ın başkanlığını düşürecek. Erdoğan'ın Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na itiraz hakkı var.
Hukukçular, ilgili yasanın belediye başkanlığının düşürülmesi konusunda son derece açık hükümler içerdiğini, bu nedenle bir üst mahkemeye yapılacak itirazın kabul edilme olasılığının düşük olduğunu belirttiler.
Erdoğan'ın Diyarbakır DGM'nin kararına yapacağı temyiz başvurusu önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelecek. Başsavcılığın hazırlayacağı tebliğnameyle, dava dosyası Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne gidecek. Daire, DGM'nin kararını onarsa, Erdoğan'ın mahkumiyeti kesinleşecek. Ancak, Erdoğan'ın olağanüstü kanun yolu olarak bilinen "karar düzeltme" istemi hakkı bulunuyor. Bu hak, infazı durdurmuyor. Karar düzeltme istemi, başsavcılıkta kabul edildiği takdirde, dava dosyası yine 8. Ceza Dairesi'nde görüşülecek.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi hükmü bozar, yerel mahkeme de ilk kararında direnirse, dosya bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelecek. Genel Kurul'un kararı hem daireyi hem de yerel mahkemeyi bağlayacak.
Yaptığı bir konuşma nedeniyle Ankara 1 No'lu DGM'ce bir yıl ağır hapis cezasına çarptırılan Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe de Erdoğan'la aynı suçtan yargılanmıştı. Karatepe'nin hakkındaki cezanın kesinleşmesinin ardından belediye başkanlığı düşürülmüş ve siyaset yasağı getirilmişti.
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 ay hapis cezasına çarptırılmasının ardından yaptığı ilk açıklamada "Biz hukukun üstünlüğüne inanmış insanlarız. İnanıyorum ki, adalet tecelli edecektir" dedi.
Mahkumiyet kararını Altunizade'deki evinde öğrenen Erdoğan, öğle saatlerine kadar dışarı çıkmadı. Daha sonra Beykoz'da düzenlemesi tamamlanan çayırda incelemede bulunan Erdoğan, kararı nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine şöyle konuştu:
"Bizim varlık nedenimiz bir hukuk devleti mücadelesidir. Milletimizi sevmekten başka, milletimize aşık olmaktan başka herhangi bir derdimiz, herhangi bir sıkıntımız yoktur. Bunun ötesinde herhangi bir şey söylemiyorum. Sükut ederek aziz milletimin gönlünde yer etmeyi kendisi için hedef seçmiş bir kişiyim. Bununu dışında herhangi bir kişinin veya herhangi bir anlayışın gönlünde yer etmek gibi bir derdim yok. Tek derdim aziz milletimin gönlündeki yeri bulabilmektir."
Temyiz başvurusunda bulunduklarını belirten Erdoğan, savcının beraat istemine karşılık ikiye bir oy çokluğuyla karar alındığını da hatırlattı.
Erdoğan, hakkında soruşturma açılmasına neden olan belediye şirketlerinin Kanal 7'ye verdiği reklamlarla ilgili soruları ise şöyle yanıtladı:
"Bu ülkede yasal olan her kurumla, belediyenin kurum ve kuruluşları çalışır. Bakın bugüne kadar devletin birçok bankalarının birçok gazetede sayfa sayfa reklamları çıkmıştır. Bunlarla ilgili bugüne kadar bir şey duydunuz mu, duymadınız. Ama ben ülkemdeki şu anda bazı gelişmeleri maalesef çok yalnış görüyorum. Üzüntüyle takip ediyorum.
Milletimizin bir bölümüyle herhangi bir kurum veya kuruluşun çalışması maalesef `tu kaka' ediliyor. İşte şu anda esnaf, tüccar ve sanayicinin bir arada olduğu kuruluşun 16 mensubu gözaltındadır.
Bunların suçu MÜSİAD üyesi olmak mıdır? MÜSİAD üyesi olan herhangi birisi kalkıyor, normal olarak bir kurum oluşturuyor, ticari bir hamlenin içine giriyor. `Siz yapamazsınız, başkaları yapabilir' deniyor. Olmaz böyle şey. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür yanlışlar görülmemiştir. Demokratikleşme sürecinde şu anda anayasal düzenin ne yazık ki bu tür salvolarla, bu tür anlayışlarla sıkıntıda, tehlikede olduğuna inanıyorum."