13.06.2012 - 12:04 | Son Güncellenme:
ANKARA/DHA
Cumhurbaşkanı Abdullan Gül tarafından Devlet Denetleme Kurulu'na 2010 yılında Sekizinci CumhurbaşkanıTurgut Özal'ın ölümüyle ilgili araştırılması için verdiği talimatın ardından yapılan inceleme tamamlandı. Özal'ın ölümüyle ilgili DDK'nın hazırladığı Araştırma ve İnceleme Raporu'nun sonucunda "Merhum Turgut Özal, görevi başında vefat eden bir Cumhurbaşkanıdır. Ölümü, uzun süreli devam eden ağır bir hastalık neticesinde olan ve beklenen bir ölüm değildir. Ölümü, ani bir ölüm şeklinde gerçekleşmiştir. Görevi başında ve ani şekilde ölen bir Cumhurbaşkanının ölümü her zaman "şüpheli" bir ölümdür. Bu itibarla, ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla "akıl tutulması" ile izah edilebilecek bir durumdur" ifadelerine yer verildi.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın aile fertleri, yakınları ve diğer kişiler tarafından ölüm ile ilgili olarak çeşitli iddialar zaman zaman gündeme getirilmişti. İddiaları kapsayacak nitelikte; bugüne kadar herhangi bir idari araştırma/inceleme/soruşturma yapılmamıştı. Olay etrafındaki toplumsal duyarlılıkları dikkate alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu'na 01.10.2010 tarihinde, konunun ayrıntılı bir biçimde incelenmesi talimatını vermişti.
Devlet Denetleme Kurulunca; Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatı ile ilgili olarak yaşanan süreçte gerek Köşk yerleşkesinde gerekse Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde yürütülen sağlık hizmetlerine dair idari iş ve işlemler ile olayın oluş şekli ve ölüm sebebine ilişkin olarak kamuoyuna yansıyan iddialarla ilgili tüm hususlar kapsamlı bir şekilde araştırılıp incelendi. Bu çerçevede hazırlanan 04.06.2012 tarih ve 2012/2 sayılı Araştırma ve İnceleme Raporu kamuoyu ile paylaşıldı.
Devlet Denetleme Kurulu tarafından Sekizinci CumhurbaşkanıTurgut Özal'ın ölümüyle ilgili Araştırma ve İnceleme Raporu'nun sonucu şöyle;
"TAM ANLAMIYLA 'AKIL TUTULMASI' İLE İZAH EDİLEBİLECEK DURUM"
"Bahsedilmesi gereken ilk husus; döneme dair ortaya çıkan ve kısmen de halen devam eden kamu yönetiminin güvenliği ve işleyişine ilişkin olarak tezahür eden önemli bir zafiyet ortamının varlığıdır. Merhum Turgut Özal, görevi başında vefat eden bir Cumhurbaşkanıdır. Ölümü, uzun süreli devam eden ağır bir hastalık neticesinde olan ve beklenen bir ölüm değildir. Ölümü, ani bir ölüm şeklinde gerçekleşmiştir. Görevi başında ve ani şekilde ölen bir Cumhurbaşkanının ölümü her zaman "şüpheli" bir ölümdür. Bu itibarla, ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla "akıl tutulması" ile izah edilebilecek bir durumdur. Öyle ki, mezkur akıl tutulması dönemin ilgili Devlet organlarına ve merhumun yakınlarına tam anlamıyla hakim olmuştur. Bunun sonucunda da, ölüm nedeninin belirlenmesi konusunda gerek doktorlar ve aile üyeleri tarafından gerekse yargı organları ve diğer Devlet ricali tarafından otopsi yapılması konusunda gerekli ihtimam ve tavır gösterilmemiştir."
DEVLET ADAMLARI HAKKINDA İZLENECEK HUKUKİ SÜREÇ
"Kamu oyunda yaygın bir şekilde Merhum Turgut Özal'ın ölümünün doğal bir ölüm olarak görülmemesi ve öldürülmüş olabileceğine ilişkin ölümün hemen akabinden itibaren geniş bir yelpazede bir takım iddiaların ortaya çıkmasının temel sebeblerinden birisisi de budur. Merhum Turgut Özal'ın ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu süre içerisinde ölümü ile ilgili olarak ortaya atılan çeşitli iddialar hakkında bugüne kadar herhangi bir idari araştırma ve inceleme ile kapsamlı bir adli soruşturma yapılmamış olması da aynı akıl tutulmasının uzun yıllar boyunca devam ettiğine işaret etmektedir. Söz konusu akıl tutulması, esas itibariyle gerek görev başında ölen gerekse görevini yapmaya engel teşkil edecek nitelikte ağır hastalığa yakalanan Devlet adamları hakkında izlenecek hukuki süreç ve yöntemlerin yazılı hukuk kuralları olarak Anayasa ve diğer mevzuatta tanımlanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu konu tamamıyla geleneğe bırakılmış olup Devlet hayatımızda zaman zaman yaşanan inkıtalar nedeniyle bu konudaki gelenekler de tam olarak gelişmiş değildir. Nitekim, gerek merhum Turgut Özal'ın ölümü gerekse merhum Başbakan Bülent Ecevit'in hastalık süreci ile ilgili ortaya atılan iddialar ve yaşananlar bu konudaki eksikliği/zafiyeti tümüyle teyit eder mahiyettedir."
RAHATSIZLIK GEÇİRMESİ ANINDA İZLENECEK YÖNTEM VE SÜREÇLER
"Bahsedilmesi gereken ikinci husus ise dönemin Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde Cumhurbaşkanlarına sunulan sağlık hizmetlerinin kapasitesi ve kalitesi ile ilgili ciddi sorunların varlığıdır. Merhum Turgut Özal'ın geçmiş sağlık bilgileri ve yoğun program trafiği bilinmesine rağmen derhal müdahaleye uygun ve yeterli sağlık personeli, ekipmanı ve donanımlı bir ambülânsın bulundurulmamış olması kabul ve izah edilebilir bir yönetim anlayışı ve uygulaması değildir. Bu açıdan, Merhum Turgut Özal rahatsızlandığı anda; kendisine ne gerekli vasıfta ilk müdahale yapılabilmiş ne de uygun bir şekilde ve tam zamanında hastaneye götürülebilmiştir. Söz konusu dönemde Sayın Cumhurbaşkanının acil bir rahatsızlık geçirmesi anında izlenecek yöntem ve süreçlerin (ilk müdahaleyi yapacak sağlık personeli ile araç ve gerecin hazır tutulması, takip edilecek yol güzergahı ve gidilecek sağlık kuruluşu, yol emniyeti ile ilgili tedbirler, son zamanlarında yediği ve içtiği şeylerin listesi ve numunesi, kullandığı ilaçların listesi, hasta öyküsüne ilişkin bilgiler vb.) tanımlanmamış olması nedeniyle, adeta, herhangi bir mahallede aynı şekilde vefat eden bir insan için hane halkı ve komşular tarafından yapılan iş ve işlemlerin ötesinde herhangi bir uygulama yapılamamıştır."
OLUŞTURULAN TIBBİ UZMANLAR HEYETİ
"Bu itibarla, gerek rahatsızlanma anı ve şekli ile ilgili belirsizlikler ve çelişkiler gerekse ölüm nedeninin tespitine yönelik olarak gerekli otopsi ve diğer işlemlerin yapılmamış olması ve alınan kan örnekleri ile ilgili yapılan tahlillerin akıbetinin belirsizliği gibi hususlar Merhum Turgut Özal'ın ölüm nedeninin bugün itibariyle de bilinmezliğini koruduğunu göstermektedir. Kurulumuz tarafından oluşturulan Tıbbi Uzmanlar Heyetinin de ulaşmış olduğu nihai bilimsel sonuç da özet itibariyle bu istikamettedir. Tıbbi Uzmanlar Heyetince ulaşılan sonuca; Türkiye'deki hastane ve laboratuarlar ile Amerika Birleşik Devletleri'ndeki hastanelerden toplanabilen ve sonradan oluşturulan sağlık dosyası ile ulaşılmış olması ve yıllar geçtikten sonra yapılan bir çalışma olması nedeniyle belirli bir ihtiyat payı ile yaklaşılması gerekmektedir. Ancak, yukarıda ifade edilen ölüm nedeninin otopsi yapılmadan tahmini olarak belirlenmiş olması karşısında; sözkonusu bilimsel incelemenin yeni bazı değerlendirme ve bulgular içerdiği de açıktır."
"İDDİALAR HAKKINDA ANCAK SINIRLI BİR İNCELEME YAPILABİLMİŞTİR"
"Merhum Turgut Özal'ın öldürülmüş olduğuna ilişkin ortaya atılan çeşitli iddialar hakkında ancak sınırlı bir inceleme yapılabilmiştir. Somut bazı olaylar ve bilgiler ihtiva eden mezkur iddialardan; özellikle, merhumun zehirlendiğine ve yeterli tıbbi yardım almadığına ilişkin merhumun yakınları tarafından dile getirilen bazı iddialar incelenmiştir. Merhum Turgut Özal'ın öldürülmüş olduğuna ilişkin ortaya atılan iddiaların önemli bir bölümünün ise soyut nitelikte olup daha ziyade çeşitli ulusal veya uluslarası olgular/gelişmeler temel alınarak ortaya atılan "öldürülme nedeni" etrafında kurgulanan iddialar olduğu görülmektedir. Bu nedenle, söz konusu iddiaların bu aşamada araştırılması ve ispatlanması imkanı bulunamamıştır. Ancak, ölüm nedeninin netleştirilmesinden sonra sözkonusu iddiaların ciddiyeti/geçerliliği hakkında düşünülebileceği /inceleme yapılabileceği açıktır. Bu nedenle, Tıbbı Uzmanlar Heyeti tarafından mevcut tıbbi veriler çerçevesinde önerilen, ölüm nedeninin belirlenmesine ilişkin yöntem ve süreçlerin gerekliliğinin; Raporun yukarıdaki bölümlerinde yapılan tespit ve değerlendirmeler muvacehesinde Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ailesi ile yargı organlarının takdir edebileceği bir durum olduğu kanaatine varılmıştır."
"Yukarıda özetlenen ve ayrıntıları Raporun ilgili bölümlerinde yer alan tespit, değerlendirme ve önerilerin gereğinin yapılmasını teminen işbu Raporun, 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca Başbakanlığa gönderilmesi gerektiği ve ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına da raporun bir örneğinin iletilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir."