12.09.2008 - 13:38 | Son Güncellenme:
AKP Manisa Milletvekili ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı savundu. Arınç, "Başbakanı sevmeyebilirsiniz, siyasi görüşlerine muhalif olabilirsiniz. Ama iki tane serseri böyle bir laf etti diye başbakanı suçlamaya yeterli olacak delil midir?" diye sordu. Arınç, Başbakan’ı savunurken ilginç örnekler de verdi.
Arınç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Almanya’daki Deniz Feneri Davası ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Arınç, kendi Meclis Başkanlığı döneminde Ankara’da bulunan Deniz Feneri’ne TBMM tarafından yardım amacıyla verilen malzemelere açıklık getirdi. Arınç, “Benim döneminde mutfak malzemelerinin yenilenmesi sırasında eski malzemeler Deniz Feneri’ne verildi. Yine benim başkanlığım döneminde Deniz Feneri’ni üstün hizmet ödülü verildi. Ancak tüm malzemeler Deniz Feneri’ne değil, çok sayıda dernek, vakıf ve okula olmak üzere yaklaşık 300 kuruma gönderildi. Bunun resmi belgeleri de var. Usulsüzlük yok, doğru bir iş yaptığımız kanaatindeyim" diye konuştu. Deniz Feneri Ankara şubesinde çalışanları çok yakından tanıdığını ve çok sevdiğini kaydeden Arınç, “Bu sevgim kişisel değil. Yaptığı işlerden dolayı kurumsal bir sevgidir" dedi. Arınç, basın toplantısını Deniz Feneri’ni suçlu gördüğü psikolojisiyle düzenlemediğini belirterek, “Almanya’daki Deniz Feneri ile Türkiye’deki Deniz Feneri’nin bir bağlantısı yok" diye savundu.
Toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan, Arınç bir gazetecinin, Deniz Feneri yolsuzluğuna karışanlara atfen söylediklerini hatırlatarak, “Allah belasını versin ya da Allah cezasını versin, ya da Allah’a havale etmek bu tür durumlarda yeterli midir?" sorusuna, “Ben önce şunu düzeltmek isterim. ‘Allah belasını versin’ demedim, ‘Allah cezasını versin’ dedim. Bir kısım insanlar kendilerini savunurken işi Allah’a havale etmekle bırakırlar. Bu yeterli ve doğru değildir" karşılığını verdi.
Arınç, her ülkenin kanunları olduğuna, Türkiye’nin de bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak, “Hukuk devleti içerisinde bağımsız savcılar tarafından iddialar araştırılır, yargıya getirilir. Yargı kararını verir. Temyiz-i tashihi kararı kesinleşir ve yargı kararını verir" diye konuştu.
ALLAH CEZASINI VERSİN MADDİ ANLAMDA
Arınç, “Allah cezasını versin" demekle ne demek istediğini ise şöyle dile getirdi:
“Allah cezasını versin maddi anlamda kullanılır. Maddi cezalardan da bahsetmek istiyorum. Bir geleneksel olarak ağzımızdan çıkan bu sözler bir şey ifade eder ama ikincisi her suç ya da her iddia mutlaka araştırılmalıdır. Eğer yasalara aykırı bir işlem varsa bunu yapanlar mutlaka cezalarını görmelidirler. Bu ceza, ceza hukuku anlamındadır. Bunun dışında sadece beddua etmekle veya temenni etmekle bu işler geçiştirilmemelidir."
“Başbakan’ın Deniz Feneri davasıyla ilgili medyaya karşı tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki bir soruya Arınç, başbakanların sözlerini davranışları ile ilgili hüküm verecek durumda olmadığını savundu. Arınç, “Ben bunun ya da şunun söylediklerini ya da davranışları hakkında hüküm verecek değilim. Bunu yaparsam nezaketsizlik olur. Ben bu tür konulara kişisel olarak girmektense, buradaki kişisel düşüncelerimi, prensiplerimi söylemek isterim. Bu tür olaylar karşısındaki tavrım konusunda bilgi sahibi olduğunuza inanıyorum" dedi ve şunları söyledi:
-BU ŞABLONA GİRENLER PAYINI ALACAK-
“Ancak bu şablona kim girerse, hangi kurum hangi kişi girerse bence o payını alacaktır. Ben yardım toplama gibi insani bir olayda, merhamete, vicdana dayanan, toplumun vicdanıyla doğrudan ilgili bir konuda, bu toplanan paraların kişisel hesaplara geçilmesi ya da kişisel menfaatler için kullanılmasını fevkalade yanlış ve çirkin bulurum. Lanetlenecek bir iş olarak görürüm. Bunu kim yaparsa, bununla kim ilgilenirse bu çok yanlış bir şeydir. Çünkü bu insanın insanlığından çıkması ve maalesef bu tür olaylar sebebiyle insanların merhamet duygularının istismar edilmesi anlamına gelir. Fakirlere verilen yardım paralarını kim zimmetine geçirmişse, o insanlık onurunu kaybetmiştir. Ve hiçbir zaman halkın içinde barınamaz."
BU TÜR İNSANLARI SİYASİ KİMLİĞİNDEN DIŞLAMALIYIZ
Bunun sadece Deniz Feneri ile ilgili konuşulacak bir konu olmadığına dikkat çeken Arınç, bu tür olayları yapanlar, insanlık onurundan, vicdanından nasipsiz insanlar olduğunu söyledi. Arınç, “Bu tür insanları siyasi kimliğine bakmadan dışlamak mecburiyetindeyiz. Elbette yanlış bulduğumuz şeyleri söylemek mecburiyetindeyiz. Ancak bunu yaparken çok dikkatli olmak da zorundayız" diye konuştu. Yargı sürecinin devam ettiğine işaret eden Arınç şöyle konuştu:
“Bir mahkeme kararı henüz elimize geçmemişken bazı insanları alelusul suçlamanın, suçlu haline getirmenin, mahkum etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Mahkemede suçlu olduğu tespit edilen kimler olacaksa, elbette onlar, bundan sonrakiler için olumsuz örnek olurlar. Toplum içinde dışlanmış olurlar."
“Bunu yapanların cezalarını çekmesi gerekir" diyen Arınç, “Bunlarla ilgili kim bir ihbarda bulunmuşsa, davanın sonucunu takip ediyorsa, kim bu olayları siyasi rant temini peşinde koşmadan, toplum adına, dürüst ve ilkeli olarak takip ediyor ve sonuçlanması için çalışıyorsa bizim onlara sadece bir teşekkür borcumuz vardır" şeklinde konuştu.
MEDYAYA ELEŞTİRİ
“Ortada iğrenç bir dolandırıcılık var ve bunu itiraf edenler var. Partinize yakınlığıyla bilinen isimler söz konusu. Yargılanan herkes Türk. Ancak sizin de mensubu olduğunuz partinin sözcüleri nedense asıl suçlanması gereken kişilerin üzerine gideceğine, medyaya yükleniyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?"
şeklindeki bir soruya ise Arınç; konuyu yakından takip ettiğini ancak, medyanın Deniz Feneri davası ile ilgili yaklaşımının da eleştirilmesi gerektiğini söyledi. Arınç, “Prensipler açısından baktığımızda yargı süreci henüz sonuçlanmadan, insanları peşinen suçlu kabul etmek doğru değildir. Almanya’da devam ediyor bu dava. Sürekli manşetlerde, AK Parti ve Başbakan’ı suçlayıcı bir şekilde devam etmesinin siyasi bir amacı olabilir. Ben burada görevini layıkıyla yapanları da dışarıda tutacağım. Bununla ilgili gelişmeleri takip ederseniz kimin hangi gayretin içinde olduğunu görürüz" dedi.
Arınç, medyada Başbakan Erdoğan ile ilgili çıkan haberlere sert tepki gösterdi.
Arınç,“Bir gazete elde ettiği bilgi kırıntısını, teyit etmeden manşete çekmemesi gerekir. Suç ortağı gibi gösterilen kişinin Türkiye’nin Başbakanı olması fevkalade ciddi ve üzücü bir olaydır" dedi.
TÜRKİYE’DE BİR TAKİBAT YAPILMALI
Arınç, Almanya’daki Deniz Feneri davası ile ilgili mutlaka bir takibatın yapılması gerektiğine işaret etti. Arınç, şöyle devam etti:
“İçişleri Bakanı’nın verdiği bilgiler, buradaki derneğin yaptığı açıklamalar, araştırılmaya muhtaç hale gelmişse, Türkiye’de bunu yapacak savcılar vardır. Savcılar bu konuyla ilgili soruşturma yaparlar ve bir bağlantı tespit ederlerse, kişisel ve kurumsal olarak bunu yargı sürecine taşırlar. Ama bildiğim kadarıyla şu anda böyle bir şey yoktur."
HAYAT KADINI ÖRNEĞİ
Arınç, Başbakan hakkında söylenen şeyin, oradaki bir kişinin “al bu parayı filana ver, filana götürsün" denildiğinin iddia edildiğini kaydederek, “Yani üç kişi var, üçüncüsü başbakan. Ne buraya gelen var, ne paranın verildiğine dair elde bir belge var. Bu çok çirkin bir şey" şeklinde konuştu. Arınç, Başbakan Erdoğan’a yönelik suçlamalara sert tepki gösterirken ilginç örnekler verdi:
“Türkiye’de bir Alman yakalansa, üzerinde 10 kilo eroin çıksa, bu adam dese ki ’bu eroini Merkel verdi, git götür Türkiye’ye ver’ ne düşünürsünüz? Yani hemen Merkel’i böyle bir suçun faili olarak kabul edebilir misiniz? Türkiye’de 100 liraya hayatını pazarlayan kişiler, bayanlar var. Bunun eline 10 bin verseniz, ’ben filan kişiyle, toplumun en itibarlı sayılan kişiyle her gün bir arada oluyorum’ dese siz ne düşüneceksiniz. Herkes bir şey söyleyebilir, geçmişte bunlar oldu. Şunu söylüyorum, Almanya’da iki kişi kendi aralarında böyle bir şey konuşmuş olsa bile Başbakanla ilgisi olabilir mi? Türkiye’nin Başbakanı nasıl suçlanabilir. Başbakanın aleyhinde nasıl bir delil olarak kullanılabilir. Bu vicdansızlık, hukuksuzluk değil midir? Başbakanı sevmeyebilirsiniz, siyasi görüşlerine muhalif olabilirsiniz. Ama iki tane serseri böyle bir laf etti diye başbakanı suçlamaya yeterli olacak delil midir? Lütfen vicdanlı olun. Esasen medyanın dürüst yayın yapanları Başbakan’ın böyle bir suçlamayla suçlanamayacağını ifade etmişlerdir."