Mizaç konusunda yaptığı araştırmalarla, 2015 yılında Queensland Üniversitesi tarafından Onursal Kıdemli Araştırmacı unvanı alan, Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi ve Çocuk ve Aile Araştırmaları Laboratuvarı direktörü Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ile mizaca göre ebeveynliği konuştuk
Çocuklar büyürken, aynı ebeveynlik yaklaşımı, her çocukta aynı sonucu vermiyor. Bazı çocuklar, dirençli ve baskın mizaçlarıyla, ebeveynler için zorlayıcı olabiliyor. Uzun yıllardır mizaç konusunda çalışmalar yapan Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, “Zor, inatçı, söz dinlemez, problemli, kızgın veya korkak” diye sitem edip, çocukları etiketlemenin yanlış olduğunu söylüyor ve “Zor çocuk yoktur, mizacıyla çevresini zorlayan çocuk vardır” diyor ve ekliyor: “Zorlayıcı mizaca sahip çocuklar aslında çok hassastırlar, sabırlı ve olumlu yaklaşımlarla, duygusal güçlüklerini yenebilir, çok olumlu bir gelişim gösterebilirler.
- Mizaca göre ebeveynlik ne demek?
Çocuk yetiştirirken, karşımızdaki çocuğun doğasının ne olduğu konusunda çok da düşünmüyoruz. İlk çocukta, çocuğumuzun yapabildiklerinin ya da yapamadıklarının, bizimle ilişkili olduğunu düşünürüz. İstediğimiz gibi olmayan ya da başaramadığımız şeyler için kendimizi suçlarız. İkinci çocukta anlarız ki, çocuk belli bir mizaç yapısıyla doğuyor ve aynı konuda aynı şeyi yaptığımız halde sonuç farklı olabiliyor. İşte çocuğun mizacının farkında olup, ebeveynlik stilimizi buna göre belirlemeliyiz.
- Mizacımız karakterimizde ne kadar belirleyici?
Mizaç; kişiliğin biyolojik temeli, doğuştan getirdiğimiz yapısal farklılıklar. Tamamen genetik değil. Genler dışında, hamilelik sırasındaki deneyimler, içine doğduğumuz coğrafya, sosyal çevre önemli etkenler. Yetiştirilme tarzı ile bir araya gelerek kişiliği oluşturuyor. Ergenlikten önce kişilikten söz etmeyiz, ama mizaç doğumdan itibaren var. Bazı araştırmacılara göre, ancak çok olumsuz ebeveynlik tutumları çocuğun gelişimini etkiliyor. Çünkü kötü muameleye uğrayan çocukların beyin bölgelerinde ciddi yapısal bozukluklar görülüyor. Ama buradan ortalama ebeveynlik tutumlarının çocukları etkilemediğini söyleyemeyiz. Ebeveynlerin çocuklarına olan her etkisi beyni yapısal olarak etkilemez ancak çok önemlidir.
- Hangi özellikler mizaç anlamına geliyor?
Mizacın pek çok boyutu var.
1-Hareketlilik: Çocuk 10 üzerinden ne kadar hareketli. Örneğin bir bebeği gözünüzün önünden ayıramazsınız ama başka bebek yarım saat oyun alanında kalabilir. Bazı mizaç özellikleri süreklilik gösterir. Bebeklikteki aktivite düzeyi, yetişkinlikteki aktivite düzeyini belirler.
2-Sosyallik/çekingenlik: Bebeğin ne kadar dışa dönük ya da içe dönük olduğu.
3-Tepkisellik: İstemediği bir şey olduğunda bunu ne kadar tolere edebiliyor ya da öfkeleniyor?
4-Duyusal hassasiyet: Isıya, kokuya, ışığa, sese karşı duyarlılık düzeyi.
5-Dikkat düzeyi: Sebatkarlık. Bazı çocukların olaylara dikkat verme kapasitesi de doğuştan gelir.
- Bazı çocuklar çok zorlayıcı olabiliyor. Bu durumda ebeveyn tutumu nasıl olmalı?
Bazı mizaç özellikleri bir araya geldiğinde buna zor mizaç deniyor. Mesela çocuğun dikkat ve adaptasyon düzeyi düşükse, tepkiselse zor mizaçlı çocuk deniyor. Yıllarca zor mizaçlı çocuklar risk grubunda ele alındı. Hem bilişsel hem sosyal gelişiminde çocuk için bir dezavantaj gibi algılandı. Ama yeni araştırmalar, bu mizaç özelliğine sahip çocukların, diğer çocuklardan çok daha hassas olduğunu gösterdi. Bu yüzden de çevre etkilerine diğer çocuklardan çok daha açıklar. Yani çevre pozitif olduğunda diğer tüm çocuklardan çok daha fazla olumlu yönde etkileniyorlar. Çevre olumsuz ise (ebeveynin cezalandırıcı olması gibi), diğer tüm çocuklardan daha çok etkileniyorlar.
Yani, ebeveynler duyarlı ve doğru şekilde davranırsa, tüm gelişimsel çıktılar bu çocuklar için çok daha pozitif. Buna ayırıcı yatkınlık deniyor. Ben “zor mizaç” terimine karşı çıkıyorum, “zorlayıcı mizaç” demeyi tercih ediyorum. Zor dediğinizde çocuğu etiketlemiş oluyorsunuz. Zorlayıcı mizaç dersek çocuk kimi zorluyor, ebeveyni ve çevresini… Dolayısıyla sorumluluğun çevrede olduğunu da gösteriyor.
- Mizaçtan kaynaklı zorlukları nasıl anlarız?
Bir yere götürdüğünüzde gitmek istemeyen bir çocuğa inatçı ya da huysuz demek işin kolay tarafı. Tepkiselliği ve duyusal hassasiyetleri yüksek çocuk, farklı ortamlara girmekten korkuyor olabilir. Uyku sorunu çok olan bebekler de korkulu mizaçlı olabilir, gecenin ortasında defalarca uyanmak anne-babanın varlığını bilerek rahatlama ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir. Çocuklardaki yemek seçme davranışı da yeni şeyleri denemeye karşı korkudan olabilir. Bilmediği şeyi denemek bazı çocuklar için risklidir. Tüm bu zorluklara rağmen, sabırla doğruyu yapmak ebeveynler için her zaman kolay değil ama şunu bilmelerini isterim eğer sebat edip, şefkat ve kararlılıkla doğru bildiklerini yaparlarsa sonuç çok pozitif olacaktır.
- Mizacı zorlamak mümkün mü?
Mizacın, çabalı kontrol dediğimiz bir boyutu var. Hepimizde vardır ama derecesi farklıdır ve gelişimi büyük ölçüde 10 yaşına kadardır. Diğer bütün mizaç boyutlarını düzenlemekte önemli rolü vardır. Yani çocuk çok korkulu olabilir ama zamanla kontrol etmeyi öğrenebilir. İşte burada da ebeveynin rolü çok büyük.
Kızgınlıkla baş edebilmek
- Şiddete yatkınlığın mizaçla ilgisi var mı?
Saldırganlık her insanda bir miktar vardır, fakat bunu kontrol etme potansiyeli de insanın doğasında vardır. Bazı çocuklar, evet, mizaç itibariyle daha kolay kızar, istedikleri bir şey olmadığında daha kolay ve daha kuvvetli tepki gösterebilirler ama çocuğa bu kızgınlık hissiyle makul şekilde baş etmeyi öğretmesi gereken ebeveynlerdir. Aynı şekilde, bebekler korkulu mizaçla doğabilir, kaygı bozukluğunu çevre sebebiyle geliştirirler.
Hiçbir çocuk duygu veya davranış bozukluğuyla doğmaz. Klinik psikologların, psikiyatrinin “bozukluk” diye adlandırdığı sonuçlar, ebeveynin çocuğun mizacına uygun şekilde davranmayı başaramaması sonucunda ortaya çıkar.