15 yıldır Türkiye’de yaşayan Fransız masal anlatıcısı, eğitmeni ve sanat terapisti Judith Malika Liberman ile masalın ve masal anlatmanın çocuklar için önemini konuştuk.
Judith ile tanışana kadar kızıma masal anlatmayı sevdiğim söylenemezdi. Çünkü klasik masallar beni rahatsız ediyordu ve masal üretecek yaratıcılıkta olmadığımı düşünüyordum. Geçen yıl katıldığım “Anlatma Okulu”nda masallar dünyasına harika bir yolculuk yaptım. O zamandan beri masallara bakışım değişti, uyku öncesi zamanlarımız şenlendi, sohbetlerimiz zenginleşti. Anne-babaların masallardan korkmaması gerektiğini, masalların çocukları gerçek hayata hazırlayan korunaklı alanlar olduğunu söyleyen Judith, “Herkes masal anlatabilir çünkü herkesin cebinde bir hikayesi vardır” diyor.
- Anne babalar kitap okuyor ama masal anlatmakta neden zorlanıyor?
Kitap okumak elbette çok değerli, faydası çok. Ama anlatmak bambaşka bir şey ve ikisine de yer açmalı. Masal anlatırken bir metne bağlı kalmadığımız için yaratıcılığımızı kullanıyoruz. Yaratıcılık riske atılmak demek, cesaret istiyor. Bir kalkanın arkasına saklanır gibi kitap okumanın arkasına saklanırsak, yaratıcı cesaret örneği olamayız. Masal anlatarak, yaratıcılığa, cesarete, hata yapmaya, uydurmaya, saçmalamaya izin veriyoruz. Çocuklar kitap okuma ritüeline alıştıysa, masal okunmasından hoşlanmayabiliyor. Ritüeller güven verir, bu nedenle çocuklar her gün aynısını ister. Ebeveyn birdenbire “Bugün sana masal anlatacağım” dediğinde çocuklar korkuyor ve istemiyor. Sonra ebeveynler “Çocuğum masal anlatılmasını sevmiyor” diyor. Halbuki bu doğru değil. Uyku öncesi ritüeli varsa onu bozmadan, anlatmayı hayatın başka bir yerine sokmamız gerekiyor.
- Herkes masal anlatabilir mi?
Anlatmak, kaotik ve karmaşık hayattan bir ip çekerek, sadeleştirmek, bir sıraya oturtmaktır. Her zaman hepimizin cebinde bir hikaye var. Ama önce şunu anlamalıyız. Anlattığımız her hikaye Harry Potter olmak zorunda değil. Anlattığımız hikaye çok sade ama ne kadar hayattan ilham alıyorsa, çocuğa da o kadar ilham verir. Kitap okuyamadığımız zamanlarda -mesela araba kullanırken- hikaye anlatmanın tam zamanıdır. Çocuklar ebeveynlerinin çocukluk hikayelerine bayılırlar. Akşamları fotoğraf albümünü çıkarsınlar ve oradan bir hikaye anlatsınlar. Ortak hikayeleri olan insanlar ailedir. Hikaye anlatmak anlamlandırmaktır. Hayatın yaşadıkların değil, anlattıklarındır.
- Anlatmanın çocuk gelişimi açısından faydaları nedir?
Yaratıcılık, cesaret ve dil gelişimi dışında çocuğu hayata hazırlıyor. Çocuklar için dünya çok kaotik. Hikayeler çocuğu alışılmadık bir dünyaya alıştırabilir. Güvenli olmayan bir durumu güvenli kılabilir. Çünkü bir deneyim yaşamadan önce uçuş simülasyonu gibi bizi buna hazırlıyor. Okula başlayacak çocuk merak eder, biz de okul hakkında hikayelerle çocuğu okula hazırlarız ve okula gittiği ilk gün, onun ilk günü olmaz. Çocuklara öngörebildiğimiz kadar her şeyi önceden anlatabiliriz. Önden bilgilendirmek çocuklara güven verir.
- Ebeveynler neden masallardan korkuyor ve değiştiriyor?
Ebeveynler çocuklarının başına hiçbir şey gelmemesini istiyor. Ama maalesef dünyanın gerçekliği bu değil. Çocuğumuz fakirlik tanımıyor olabilir ama kıtlık her sosyal ortamda yaşanabilen bir şey. Masallarda kahraman kuyunun dibine atılıyor, sevdiğini kaybediyor, adaletsizlik yaşıyor. Ölümden, düşmekten, yokluktan bahsetmemek yerine, bunlar başımıza gelebilir ama biz dirençliyiz, bunların üstesinden gelebiliriz demeliyiz. Çocuğu şimdiden bu dünyaya hazırlamak için çocuklara masal anlatalım. Masalların içinde kötü bir şey olması önemli değil. Önemli olan sonunun iyi bitmesi. Ben sonu kötü biten masal anlatmam. “Kibritçi Kız” anlatmam mesela. Çocuğa aktarmak istediğim; başına kötü bir şey gelir ama sen çözüm bulabilirsin. Hansel ve Gretel dinleyen bir çocuk, bilir ki hayatta kaybolabilirim ama dönüş yolumu bulabilirim. Mesela süpermarkette kaybolduğunda oturup ağlamak yerine, ne yapabileceğini düşünür.
- Masallardaki üvey anne, cadı gibi semboller ne anlama geliyor?
Modern psikoloji iyi anne ve kötü anneden bahseder. İlk 6 ay çocuk ne yaparsa yapsın her şeyi kabul ediyoruz. O dönem anne, iyi anne. Ama büyüyüp bazı kurallar konulunca, ödev yapmalısın, odanı temizlemelisin, ıspanak yemelisin diyen kötü anne. Masallar bu ikilemi anne ve üvey anne olarak simgeliyor. Çocuklarının ona olan öfkesini duymak, annelerin hoşuna gitmeyebiliyor. Ama bir masal anlattığımızda bir karakter yaratabiliriz. Ve bu üvey anne, özgürce nefret edebildiğimiz bir karakter. Bu sayede gün içinde öfke duyduğumuz otorite figürlerine sarılabiliriz. Masallar bir korku var etmez. Var olan bir korkuyu ifade etmek için simgesel bir dil verir. Bu nedenle de şükretmeliyiz.
“Mutlu sonla bitmesi önemli”
- Hangi yaşa hangi masallar anlatılmalı?
4 yaştan önce hayvan masallarını öneriyorum. Ya da günlük hayattan, aileden çıkan hikayeleri tavsiye ediyorum. 4-5 yaştan sonra çocuklar geleneksel masalları dinlemeye başlayabilir. Ama masalların mutlu sonla bitmeleri önemli. 9-10 yaşında çocuklar korku ve bilgelik masalları seviyor. Ergenler için ise mitolojik masallar harika. Daha büyük yaşlara, hayal kurmak dışında gerçek hayatta işine yarayacak hikayeler anlatmak gerekiyor. Kendimizi ve çocuğumuzu iyileştirmek için hikaye anlatmayı bırakmayalım.
“Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor”
- Çocuklar neden hep aynı hikayeyi duymak istiyor?
Çünkü duymak istediği hikaye ona iyi geliyor. Beyin hikayenin içindeki olayları gerçekten yaşıyor. Ya orada çözmeye çalıştığı bir şey var ya da pekiştirmek istediği bir deneyim var. Hikayeler yaralarımızı iyileştiriyor. Biz yetişkinler de yapıyoruz. Acı veren hikayeleri anlatmak istiyoruz. Travma yaratmamak için hikaye anlatmalıyız.