Bir salyangoz düşünün, kendi ritminde. Arkasından ittirmemiz ne kadar fayda sağlar? Belki bir süreliğine daha hızlı mesafe almasını sağlarız. Ama onun doğal ritmini bozmamız, işleri karıştırmaktan başka bir işe yaramaz. Müdahale etmeyi bıraktığımızda yine kendi akışına döner çünkü doğası böyledir.
Doğada akış hep var. Bizler de doğanın bir parçasıyız. Sadece o akışı kaybediyoruz zaman zaman. Haksız mıyız? Hayır. Modern hayatın bize kattığı marazlardan biri diyelim. Ama arada doğamızı hatırlamaya ihtiyacımız var.
Yavaşlamak neden zor?
Peki yavaşlamak neden zor? Çocuklar ve yetişkinler zamanı aynı paralelde yaşamıyoruz. Biz yetişkinler genelde ya yaptıklarımızı ya da yapacağımız şeyleri düşünüyoruz. Hoşumuza gitmeyen, acı veren düşüncelerden/deneyimlerden kaçmaya çalışıyoruz. Çocuklar ise tam da yaşadıkları an'ı yaşayan, bunun keyfini süren canlılar. Üstelik her insanın ritmi birbirinden farklı. Bazı çocuklar zamanı yönetme konusunda daha uyumlu, iç disiplini olan, bazıları ise zamanı unutup, yaptığı şeyde akıp giden karakterde olabilir. Bunun farkına varmak ve anlayışla yaklaşmak ilk adım olabilir. Herkes, her zaman birbirinin ritmine uymak zorunda değil.
Başka neler yapabiliriz?
Bir sabah kalkın ve gün içinde kaç kere “hadi” dediğinizi sayın. Hangi anlarda daha çok kullanıyorsunuz fark etmeye çalışın? Bu kadar çok kullanmak bir işe yarıyor mu diye düşünün. Yaramıyorsa alternatifi ne olabilir bulmaya çalışın?
Özellikle 0-6 yaşta zaman gibi soyut bir kavramı algılaması zordur. Çocuklara bu konuda rehber olmak gerekir. 6 yaştan sonra ise yavaş yavaş kendi zamanını yönetmesi konusunda destek olunabilir.
Bazen kendime şu soruyu soruyorum: “Şu an yapman gereken ne kadar acil?” Bu soru o an durmamı, durup bir an kendime odaklanmamı sağlıyor. Çoğu zaman hem kendimi hem çocuğumu strese sokmaya değecek kadar acil olmadığını fark ediyorum ve yavaşlıyorum. Çünkü bazen gerçekten acelemiz olmadığı halde acele ettiriyoruz çocukları. Düşünsenize, siz yaptığınız işe konsantre olmuş, zamanı unutmuşsunuz ama tepenizde biri size sürekli bir sonraki adımda ne yapmanız gerektiğini söylüyor ve acele ettiriyor.
“Hadi canavarı” geliyor
Bazı sabahlar kızımla aynı hızda olmadığımızda, ona sarf ettiğim “hadi”lerim çoğalmışsa, “bak birazdan Hadi Canavarı geliyor” diyorum. Bu aramızda bir oyun oldu. Onu kovalıyorum, o da hadi canavarına yakalanmandan yapması gereken işleri (giyinme, diş fırçalama gibi) yapıyor. Ya da bazen hadi dediğimi fark eder etmez, hadi’li bir şarkı mırıldanmaya başlıyorum. Genelde saçma sapan şeyler çıkıyor ama bir süre sonra eğlenmeye hatta dans etmeye başlıyoruz. En azından evden çıkarken yüzümüz gülüyor.
Meditasyon, mindfulness egzersizleri de işe yarayabilir. Ya da evde kendi kendinize yapabileceğiniz deneyler olabilir. Mesela bir hafta televizyonsuz yaşamak, bir saat telefona bakmadan durabilmek, 15 dakika gerçekten zamanın içinde olarak çocuğunuzla oyun oynamak, nefes egzersizleri, telefon, kitap, müzik vs olmadan yatmak ve düşünceleri izleyip yavaşlamalarını sağlamak gibi…
Bir de kitap önerisi: Bir Kurbağa Gibi Sakin ve Dikkatli, Eline Snel.
Bu konuya dikkat verip, birkaç deneme yapın bakalım, işe yarayacak mı…?