Geçtiğimiz günlerde hepimizi kahreden yavru köpeğin ölüm haberinin üzerine, her gün farklı bir hayvana şiddet haberi geliyor. Ya tecavüz, ya işkence ya yaralama. Delirmemek mümkün değil.
Hayvana şiddet insanın olduğu her yerde var maalesef. Ama Türkiye, araştırmalar net olmasa da, bu konuda başı çeken ülkelerden biri.
Bir insan neden bir hayvana şiddet uygular ya da tecavüz eder?
Sosyopatlık psikolojik bir bozukluk olarak tanımlanır. Sosyopatların vicdani sorumluluk ve empati duyma yetileri yoktur. En belirgin özelliklerinden biri de hayvanlara zarar vermeleridir. Hayvana zarar veren, çok kolay insana da zarar verir. Bana göre hayvana eziyet edenle, çocuk istismarcısının hiçbir farkı yok. Hep kendinden küçüğe ve acize yönelen, karşı koyamayacak olana zarar veren tipler. Aslında özünde çok korkan olan, kişilik gelişimi tamamlanamamış zavallı mahluklar.
Peki bir insan neden sosyopat olur?
Bunun tek bir nedeni yok. Pek çok neden ve pek çok yaşam olayı belirleyici olabilir. Hatta çevrenin etkisi kadar, genetik faktörler üzerinde duran çalışmalar da var. Ama şunu söyleyebilirim ki; çocukluğunda şiddet ya da istismar gören herkes yetişkinliğinde sosyopat olur, aynısını başkalarına yapar diye bir kural yok.
Hukuk sisteminin acil olarak bu gidişata dur demesi gerekli. Çok ciddi cezalar getirilmeli. Bu nedenle sesimiz kısılana kadar bağırmalıyız. Biz anne/babaların ise yapabileceği tek bir şey var. Merhametli ve vicdanlı çocuklar yetiştirmek! Önce kendine, sonra da tüm canlılara saygı duyan, birini sevmese bile ona zarar verme hakkının olmadığını bilen çocuklar. Saygı da öyle kolay kazanılmıyor. Ta en küçüklükten, anne/babamdan görerek öğreniyorum önce kendime sonra başkalarına saygıyı.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinde hayvan sahiplendirdiğiniz zaman, sosyal hizmet görevlileri, tıpkı çocuk evlat edinmede olduğu gibi, düzenli ev kontrollerine geliyor. Ailenin maddi durumuna, ev ortamına bakıyor. İşte yaşama saygı böyle olur!
Hayvanat bahçelerine karşıyım, çocuğumu da götürmüyorum. Ancak kısa bir süre önce gittiğimiz Danimarka seyahatinde, yoğun ısrar sonucu Givskud Hayvanat Bahçesi’ne gittik. Hayvanların hepsi serbestti. İnsanlar için çok sıkı kurallar vardı ve belli alanlara girişe izin vardı. Ailelerin ve çocukların, hayvanlara saygısı inanılmazdı. Hayvanlar yoldan geçerken durup beklemeleri, gürültü yapmamaları… Neden biz bunu yapamıyoruz? Bu değer sistemi ne zaman bu kadar çürüdü?
Bu bir hayvan meselesi değil. Bu hayata bakış, yaşama, canlıya saygı meselesi. Tıpkı kadın cinayetlerinde rahmetli Özgecan Aslan’ın bir sembol olması gibi, umarım o zavallı yavru da bir kilometre taşı olur ve artık canlıya en ufak bir şiddet, hukuk sisteminde cezasını bulur.
Zeynep İşman
İletişim Uzmanı/Ebeveyn Koçu