6 ay, 184 gün oldu bugün.
Evden, anneden, babadan, kardeşten, dostlardan,
Sıcak bir demleme çaydan, simitten, peynirden, zeytinden,
Anne elinden çıkmış, mis kokulu, ütülenmiş, yumuş kıyafetlerden,
Bildiğin kıvrımlı yataktan,
Rakı sofralı, dost dertleşmeli gecelerden,
Ne haber Ali abi, işler nasıl gidiyor bu ara, iki domates aldım bir de limon sallasana torbaya yakınlığındaki muhabbetlerden,
Ve dahasından uzak olalı 6 ay oldu, bitti, tamamlandı. 7. aya başlıyorum, yılın yarısı geçti, iki ayrı kıta geçildi. Asya’dan Güney Amerika’ya gelindi.
Gençler gördüm, 19-22 yaş aralığında Avrupalılar; ne çok yer görmüşler. Ben onların yaşındayken ne yapıyordum dedim sıklıkla. Sonra da geç olsun güç olmasın Müge dedim!
Yaşlanmış hallerini gördüm bu Avrupalıların; çocuk yapıp büyütmüşler, anneanne falan olmuşlar ama senin benim kaldığım hostellerde kalıyorlar. Hala gezebilmek uğruna günde 3 öğün kaşarlı tost yiyorlar. Yemek için, tüketim için yaşamıyorlar ama Hindistan’a 4 kere gitmişler mesela, boğaz köprüsü yapılmadan önce gelmişler İstanbul’a düşünün. “1972’ydi ilk İstanbul’a gelişimiz, köprünüz yoktu o zaman, sonra birkaç kere daha geldik” diyen, konfor alanının çok dışında insanlar, gezginler.
Denis’le tanıştım Bangkok’ta, kaldığım hostelde, aynı yatakhanede, karşımdaki yataktaydı. İtalyan, 38 yaşında. Bir vakit boşanmış, dolanmaya başlamış, geri dönesi gelmemiş ama parası bitmiş. İş aramış, grafik tasarımcısı, pek bir şey bulamamış ama kalmış. Sonra bir hostelin resepsiyonunda çalışmaya başlamış, hala orada, para kazanıp gezmeye devam edecek.
Ben’le tanıştım. Fransız, fotoğrafçı, yakışıklı bir adam. Tayland’da benimle birlikte masaj kursu alıyordu. “Erkek arkadaşım dalış eğitiminde adada, O’nu bekliyorum, gelince O da masaj kursu alacak, birbirimize yapmamız eğlenceli olur diye düşündük” dedi. 4 aydır Asya’daydı, orada bıraktım ama baktım Fransa patlamasında ülkesine dönmüştü.
Chris’le tanıştım. My maharaji! Alman. Öncesinde bir telekomunikasyon şirketinin genel müdürlüğünde, pazarlama*satış departmanında çalışıyormuş. Babasını kaybetmiş. Ölmeden önce babası yatarken sormuş, en son konuşmaları olmuş bu! “Ne yapayım böyle mutlu değilim?” “Yola çık, gez, bulursun sen.” demiş babası “…ama bu güzel ellerini heba etme” diye de eklemiş peşine. Masaj terapisti olmuş sonra, iyi ki olmuş! Elleri şifalı olanlardan! 3 ay motorla Hindistan gezisinin peşine 6. kez geldiği Tayland’a geçmiş. Orada masaj pratiklerine devam ediyordu. Benimle 2 ay kaldı, sonra bir ay daha ülkede gezdi. Parası bitti, para biriktirip tekrar Asya’ya gelebilmek için Avrupa’ya geri döndü, çalışıyor. Belçika’ya yolu düşeceklere öneririm.
İngo’yla tanıştım sonra; Kolombiya’ya geldiğim ilk haftalarda beni deli gibi korkutan adam! Motorla gezmiş gezmiş, parası bitince satmak zorunda kalmış motorunu, ülkesine dönmek için. Yeni yıl için gitti Almanya’ya sonra doğruca Asya’ya. Çünkü şöyle dedi; “Güney Amerika kıtası da güzel ama bir Asya değil. Tüm kıta aynı dili konuşuyor, aynı dine inanıyor. Ülkeleri geçtikçe ne kadar değişebilir ki, birazcık sıkıcı burası, hele Asya sevene” dedi, bana yetti :) hala ara ara Asya bileti bakmam bundan sebeptir! Şimdi Malezya’da hem geziyor hem iş bakıyor.
Bir kadınla tanıştım adını veremeyeceğim, 21 yaşında oğlu var ve çok güzel bir Latin. O da bizim görüşmemizden 3 ay önce boşanmıştı. “Eve, ülkeme henüz adım dahi atamam!” dedi. Biliyorum, dedim. “Ağlaya ağlaya geziyorum, az bir param var bitince ülkeme dönüp iş arayacağım, hiçbir gelirim yok.” dedi. “Anestezisiz ameliyat gibi değil mi bu boşanmak?” dedim, “Ancak bu kadar net özetlenir” dedi. Hala Asya’da ülke ülke geziyor, hatta oğlu yeni yıl da sürpriz yaptı ona, yanına gitti.
Başka bir kadınla tanıştım, Fransız. Yola çıkmadan önce çocuğunu kaybetmiş, bir buçuk senedir durmadan geziyordu Asya’da, hala geziyor. Tabi haklarını vermişler şirketinden, sadece o parası vardı, bitince ne olacak bilmiyor. “Önce kendime gelmeliyim” dedi.
Polina’yla tanıştım Tayland’da, Rus! Gezerken gezerken bir melek yatırımcı bulmuş, üç senedir Sri Lanka’da yaşayıp çalışıyormuştu. İşleri taklaya gelince gezmeye başlamış yine. Parası bitti, iş aramaya Rusya’ya döndü.
Angela ile tanıştım Kolombiya’da, vipassanada. İtalyan. Şimdiki sevgilisiyle Selanik’te Vipassana kampında tanışmışlar, adam Kolombiyalı bir şair. Kendisine dağlarda elektiriksiz internetsiz bir ev yapmış; Angela’yı da davet etmiş. Gezgin insan neden gelmesin, kalkmış gelmiş. 3 aylık vizesi bitince tekrar bu kıtada gezmeye başladı, şimdi Ekvator’da.
Hint Jeenal ve Brezilya’lı Daniel’le tanıştım. Evlerinde, okullarında kaldım, bahçelerinde çalışıp, güzel vegan yemeklerinden yedim. Spirituel ortamlarda ayrı ayrı gezginlerken tanışmışlar, sevmişler, hatta evlenmişler, çift gezginlerden olmuşlar. Tayland’da bir yer edinip, yoga okulu açmışlar. Aşkla. Darısı hepimize, tüm isteyenlere, dinimiz amin! “Durmak bize göre değil, eğitimler oldukça duruyoruz ama gezmemizi de ihmal etmiyoruz yoksa neden para kazanıyoruz değil mi ama” dediler. :)
Sonia kızımız İtalyan olur ve sevgilisi Danny Avusturalya’lı oğlumuz ile Tayland’da tanıştım. Yan odamda kalıyorlardı. Çoğunlukla yalnız bir kadın olarak onların dil çalışıp birbirlerine gülmelerini ve sevişmelerini dinledim, hasta olduğumda bana bakan canım yolcu dostlar. İki gezgin. Ayrı ayrı geziyorlarmış, yolda, dünyada bir yerde tanışıp aşık olmuşlar, birlikte gezmeye başlamışlar. Çocuğun ülkesine dönmesi gerekmiş, Sonia’yı çağırmış; “Zaten geziyordum, neden gitmeyeyim dedim, gittim yanına” dedi. 8 ay boyunca, aldıkları eski bir arabada yaşamışlar. Çok eski diye anlatıyordu, arabanın yürümediğini düşünüyorum şimdi. Neyse, “Yeter durduğumuz gezelim” demişler, arabayı hurdacıya verip Asya’ya gelmişler. Arabanın parasıyla Tayland’dan iki bisiklet aldılar, sırtarında 50lt backpackleri ile bir sabah 5ti saat, yola düştüler Hindistan için. Hala Myanmar’da pedallıyorlar. Sonia sayesinde mooncupla tanıştım ve gezgin bir kadın olarak hayatımı değiştirdi, duacısıyım ki bu ayrı bir yazının konusu.
Malezya’da Langkawi adasında bir Fransız aileyle tanıştım. Adamın adı Hugo, 40lı yaşlarda, karısını hatırlamıyorum, bir de kızları var, 9-10 yaşlarındaydı sanırım. Kızı bileklik yapıyor, bunlar satıyorlar :) Karısıyla gezerken tanışmışlar :) evlenmişler. “Ara ara gezmeye devam ettik sonra gezmeyince çok mutsuz olabildiğimizi gördük, 2 senedir hiç durmadık, artık her yer evimiz,ülkedeki her şeyimizi sattık” dediler. Kızlarının eğitimlerini kendileri veriyor. Boş boş yatmıyorlar yani baya her gün okul programında yaşıyorlar. Bir şekilde herkesi 7kg çantaya sığdırmış evin babası Hugo. Benim arkada 14 önde 5-6 kilo iki sırt çantamı görünce; aç dedi, böyle olmaz gezgin işi; yok utanırım, dedim. Sadece 5 şalım, 6 sutyenim var mesela biliyorum ki hepsi yük, hepsi için azar işiteceğim, kabul etmedim. (Yola çıkmak isteyenlere, çıkacaklara bu kısım) “Ucuz uçuşlarda çanta hakkın yok, 7-8kgya kadar ücretsiz, üstüne hep çok para ödersin. Çantan küçük olmalı. Ağır olsa, ucuz konaklama bile arayamazsın, taksiye binmek zorunda kalırsın misal, hep dert, hep masraf. Bir mutfak tartısında her şeyini tartarak başla işe” dedi. Duacısıyım.
Adeline’le tanıştım, İsviçre’den. Bir buçuk senedir Güney Amerika’da. İşinden çok sıkıldığı bir anda karar almış, işi bırakmış mühendis güzelim. O sırada arkadaşları Venezuela’ya gidiyorlarmış; “ama şimdi alıyoruz bileti hemen bir şey demen lazım” demişler; “Tamam” demiş. Sonra araştırıp öğrenince ülkenin güvenliksiz durumunu, demiş nereye gidiyorum ama vazgeçmemiş, 5 ay kalmış orada. Evinde kaldığı kadın “Bugün sizi şuraya götüreceğim, orada son iki haftadır kimse öldürülmedi” gibi cümleler kurunca kıtanın güneylerine uçmuş. Peru’da, Kolombiyalı şimdiki sevgilisiyle tanışmış. Kolombiya’ya gelmiş, 6 aydır çocuklarla ilgili bir projede gönüllü çalışırken parası bitmiş. Tam dönecekken, burada yaptığı işi İsviçre’deki okuluna, hocalarına göndermiş ve yeni bir proje başlatmış. Bir ay sonra ülkesinde aynı projeyi yapmak, tekrar para kazanmak için ülkesine dönüş yapacak.
Adını okuyamadığım ve yazamadığım bir Ganalıyla tanıştım sonra. Kanada’da yaşıyor, Asya’da geziyor. Önce Çin’de İngilizce öğretmiş aylarca, oradan Malezya’ya geçmiş, dolandırılmış, bütün parasını kaybetmiş. Yeni bir iş yapabilip eve tekrar paralı dönebilmek için Tayland’a geçmişti. Hala geziyor. Tanıştığım en komik adam! Hindistan aşkımı duyunca “Seni biriyle tanıştıracağım, 35 senedir durmadan geziyor, favori ülkesi Hindistan.” dedi, dedim hemen! İlk defa o kadar uzun zamandır durmadan gezene denk geldim, nasıl yaptığını öğrenmem lazımdı. Amerikan ve 60lı yaşlarında. Amerika’da bir evi varmış, öğrencilere kiraya verdiği, “onun dışında yollarda işler buluyorum, oluyor bir şekil” dedi, hayırlısı :)
Diyesim, gezenlerin parası var ya da bir şeye güveniyorlar sanılmasın. Paramız bitinceye kadar, yetinceye kadar, sonrasını kimse bilmiyor. Bu uğurda da herkes sürekli tost yemeğe ya da hamakta uyumaya razı görünüyor. Kimisi gezme aşkından çıkıyor yollara, kimisi derdinden, kimisi bilmeden oluverdi diyor…
Öyle de geçiyor hayat böyle de!
Yol var gidersen!
6 ay bitti! Turuncu şalımı bıraktım. Bilenler bilir, bir müge klasiğiydi. Yola devam ediyorum.
Mukta.
5.2.16 - Kolombiya
(Ülkeden çıkış 5.8.15)