365 günde 33 şehir, 6 ülke, 3kıta

Son bir yılda; 33 şehir, 6 ülke, 3kıta gezdim, 3 adam sevdim, sayısız arkadaş, sayısız ev, tonlarca anı edindim. Kendimi yeniden tanıdım, buldum, kaybettim, tekrar buldum.

Favori hiçbirşeyim olmadığını gördüm (ki bu başka bir yazının daha konusu olsun). Nereye gitsem onlar gibi beslenip, giyinip, oldukça mutlu yaşamaya devam ettim. Yine bir kez daha hiçbirşeyi özlemedim! Türkiye’ye dönmeyi hiç düşünmedim. Ama aksine, bu yolculuklar keşke daha önce olsaymış diye çok dedim.

Peynirsiz, kahvaltısız, rakı sofrasız, ailesiz, muhabbetsiz, dergah ziyaretsiz, türk kahvesiz, bunsuz onsuz şunsuz yapamam cümlelerinin, benim için hiç geçerli olmadığını bir kez daha tecrübe ettim, Hindistan’da öğrendiğimi doğruladım. Her gittiğim yerde en sevdiğim kahvaltım, en sevdiğim meyvem, en sevdiğim müzik, herşey yeni baştan yaratıldı, ben gibi! Hepsi değişti. Ama gezginliğin en çok insan yapma, dost kazanma yanını sevdim.

Haberin Devamı

Kervan yolda düzülürmüş, benimki de o hesap, gezdikçe öğrendim, gezmeyi, gezerek yaşamayı içindeyken öğrendim. Her meslekte olduğu gibi bu işin inceliklerini, bavul hazırlamayı, sırtımda evimle yaşamayı, sevip sevip ayrılmayı, evim hissettiğim yerlerden kopmayı, ucuz bilet bulmayı, ucuza sağlıklı yaşamayı, en gereklileri ve olmasa da olur eşyaları deneye yanıla öğrendim.

Günün sonunda çantamda; battaniyem, çarşafım, ateş ölçerim, uyku tulumum, uzatma kablom, emaye kupa bardağım, iki kişilik plastik yemek takımım, pole dans şortum, yoga matım, şalvarlarım, büstiyerim, İspanyolca notlarım, victorinox çakı setim, mumlarım çakmağım, dizliğim, bir adet mini Ganesham, boyama kalemlerim, dikiş torbam, meditasyon yastığım, şallarım, yürüyüş ayakkabılarım, bir paket mercimeğim, baharatlarım kesem, bir deste oyun kartı setim, iki limon bir zencefilim, çamaşır yıkama sabunlarım ve hepsinden kalan yerlere sıkışmış bir kaç üst başımla 16kg arkada + 6kg önde + 50 kg safi ben olmak üzere, dünyada kapladığım alanı 72kg’ya yükselttim ya da küçülttüm, nasıl değerlendirirseniz. Varım yoğum şimdilik bu kadar, çoğu hala fazlalık gibi geliyor.

Haberin Devamı

Şehirden köylere, köylerden kasabalara ve tekrar şehirlere geçtim, tekrar tekrar ve bir daha! Hislerim, düşüncelerim bu bir sene de hiç değişmedi. Ne işimiz vardı bu şehirlerde? Bizi ne kadar sinirli, gergin, kapanık, yanındakinden korkan, hep bir aceleli hale sokuyordu. Bunları yapabilmek için, az değil namussuzlar, alabildiğine işveli, renkli, çekici, süslü püslü bir haldelerdi, ama ayak uydurup süslü, çekici, zengin, aktif görüneceğiz diye bizi bizden, kendimizden, dahası birbirimizden uzaklaştırıyorlardı.

Dağlar, volkanlar, nehirler, şelaleler, yerli kadınlar, köyler, kasabalar öyle miydi? Çocuklar bile farklıydı küçük yerleşkelerde; istedikleri alınmıyor, olmuyor diye sokakları dövmüyorlar, yerlerde yatmıyorlar, kendi kendilerine oynuyorlardı, bizlerin, eskilerin çocukluğu gibi yani…Gördüklerimden, özellikle Latin ülkelerin doğasından çoğu zaman ağlayacak kadar etkilendim. (maalesef detayına giremeyeceğim bu yazıda, fotoğraflar instagram hesabımda) Ülkeleri görüp tanımak için turistik olmayan ortamları ziyaret bana sorarsanız şart, zira şehirlerde bildiğimiz starbucks cafeler varken, kasabalarda kendi değişmemiş kültürleri var. Şehirlerdeki renkler bizim maslaktaki gibi kurumsal ve ciddi olacağız derken siyahtan griye kadarken, doğa renkli, kasaba evleri daha renkli, dağlar yeşil ve üzerinde yaşayan köylüler/yerlilerse rengarenk!

Haberin Devamı

Evet, boşuna çıkılmıyor bu yollara. Herkesin bir hikayesi, kendince travması veya kendince idealleri var. Hiçbirisi sebepsiz değil; Türkiye’de sanılanın aksine “işsiz güçsüz geziyor işte yaa” algısında hiç değil. Gezmek de çok emek istiyor ama maddi ama manevi.

Bir sene oldu bugün evimi, anılarımı, hayallerimi sırtlanıp yola çıkalı. Dediğim gibi yakınlarda dönüş yok, hayaller hep başka başka yerlerde yaşamalı. 32 senemi aynı ülkede geçirmişim, hep o bildiğiniz düzendeki akıllı, uslu, edepli yaşayan Türk ailesi kızı olmuşum. Okulumu güzelce okumuşum, işime girmişim, evlenmişim, hiç çizilen yolun dışına çıkmamışım. Kötü mü? Kesinlikle hayır! Değişiklik vakti geldi mi ? Evet, geldi. Gelmişti, çok da iyi oldu.

Dünya vatandaşı olsam demiştim yolun başında, her yerde evlerim, hocalarım, dost kapılarım olsun demiştim. Oldular.

CVim, özgeçmişim, almaya/iyileştirmeye çalıştığım bir evim yerine; gün gün büyüttüğüm, kendisiyle gurur duyduğum, bir yaşına bugün basmış, tertemiz bir pasaportum var; 5 Ağustos’ta, İstanbul Atatürk Havalimanında’n çıkış damgalı, yeni pasaportumun sahip olduğu tek çıkış damgası, öylesine bir terk benimkisi. Tek yönlü alınan biletli bir yolculuk. Nice senelerin olsun pasaportum, iyi ki varsın, sana bakmaya doyamıyorum desem abartmış olmam!

Önümüzdeki yollar biraz Amerika’lı gibi. (kesin konuşamıyorum :) ) Elimizdeki yeni proje ise hem gezmeli, hem yogalı. İnstagram’dan #birsehirbiryoga #onecityoneyoga yazarak takip edebilirsiniz. Detaylar yakında instagram hesabımda.

Sizlere de iyi yazlar, iyi gezmeler, iyi tatiller. Memleket yazın bir başka güzel, daha unutmadım!

Sizler de neleri değiştirmek istiyorsanız, hayatınızdaki bazı noktalara değişiklik yaparak dokunmak istiyorsanız, yeni ayın bütün enerjisi, yenilik aşkı, değişiklik heyecanı yanı başınızda olsun, elinizden tutsun size cesaret versin dilerim. Yola çıkmaya, göçmeye çoktan karar vermişlere de bol şanslar!

Aşkla.

5 Ağustos 2016

Orange County, California, USA