"Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsun diye Bozcaada'yı yaratmış (Herodot)”
Bozcaada ile ilgili en bilinen ve herkesin kitaplarında, yazılarında ya da duvarlara yazdığı sözdür. Gerçekten Bozcaada’ya gelenlerin –herkes adına konuşmak istemem ama yine de yazmadan geçemedim- farklı duygularla ayrıldığı hep konuşulur. Kendi adıma yıllardır böyle. Benim gibi birkaç kişi daha Ada’nın kendisini çağırdığını söyler. Ada gerçekten çağırır sizi ve bilirsiniz o orada bekler sizi. Ona kavuştuğunuzda da içiniz büyük mutlulukla dolar. Ayrılık halini hiç yazmak istemem çünkü fikri dahi hüzünlendirir insanı.
Bozcaada rüzgârlarıyla birlikte sizi duygulara savurur. Bundan olacaktır ki son on beş günde rüzgârgüllerinde evlenen, evlilik teklifi alan ya da yeni aşklara yelken açan çiftlere rastlıyoruz. Hatta Habbele Koyundan rüzgârgüllerine yürümek isteyen bir çifti “orası çok uzak yürüyerek gidemezsiniz” diyerek rüzgârgüllerine bıraktık. Kısacık yolda hikâyelerini dinledik. Onlarda bir gün önce Ada’da evlilik kararı almışlar. Ne hoş anılar değil mi?
Ada’nın şarap kadar, rüzgâr kadar, rengârenk sokakları, kedileri, kargaları, buz gibi denizi kadar anılarımda yer eden restoranları var. Açıldıkları günden bu yana misafiri olduğum Salkım Bozcaada bunlardan bir tanesi. Diğer komşusu Lodos ise artık hizmet vermiyor.
Salkım Bozcaada’nın tam on beş yıldır misafiriyiz biz. Melis’in sakızlı muhallebi yediği tek yerdi o küçükken. Geçen akşam yıllar sonra bu eşsiz lezzetle yeniden buluştuğu yer. Mira ve Maya Su ise bayıldı bu tada.
Salkım Bozcaada’yı seviyorum çünkü burada kendimi evimde hissediyorum. Nazik ev sahibesi Selma Hanım eşi Erhan Bey’le birlikte işin başında. Kendilerini kendini Ada’ya adamışlar. Hikâyelerini benden değil onlardan dinleyin isterim.
Salkım Bozcaada’nın mutfağından çıkan her yemeği gözü kapalı tadın derim. Burada yedikleriniz benzersiz tatlar. Ege salatayla başlayan gecemiz de mürekkebinde ızgara kalamar, ahtapot ızgara, dereotlu enginar, patlıcan salatası, otlu börek, dereotlu enginar, Girit pilavı, köfte derken çocuklarla birlikte yedikçe yedik. Tabiki Bozcaada’da şarap içilir biz de Talay içmeden geri kalmadık. Ama siz kendi zevkinize göre istediğiniz şarabı söyleyebilirsiniz.
Salkım Bozcaada uzun yıllar boyunca (10 yıl) şu an var olan bir meyhanenin yerindeydi. Hemen yanında da Lodos yer alır ve biz her ikisinde farklı gecelerde olurduk. Şimdi Talaylara ait tarihi bahçeli binada ev sahipliğini sürdürüyorlar. Çok kişi tesadüfen buraya gelse de benim gibi müdavimlerin ilk durağı oluyor.
Birbiri ardına açılan meyhanelerin seveni çok olsa da benim Ada anlayışımda sıkışık masalara ve rakıya tahammül yok. Hem bu kadar güzel şarapların olduğu yerde neden rakı içilsin ki? Bozcaada’yı bir Bodrum, Alaçatı, Çeşme havasında yaşatmak niye. Yine yazacağım bu meyhanelerin bendeki hikâyesini JAma talep çok, yer yok siz anlayın gerisini.
Uzmanlık alanı hayat, misafir ağırlamak, Girit mutfağının eşsiz tatlarını bizlere ulaştırmak olan bu güzel yerde mutluluk garanti.
Selma Hanım’a giderseniz benden selam söyleyin. Özlerim hep kendisini.
YSM- Bozcaada Aşığı