İtalyanları ve İtalyan kültürünü seviyorum. En büyük kızımın bunda etkisi çok. İtalyan lisesi mezunu olmasının yanı sıra kış döneminde ERASMUS programıyla Roma’daydı. Evimizin içinde sürekli ah Roma, ah Venedik, ah Amalfi :)
Bazı insanlar vardır sizi başka dünyalara ve hayallere götürür. Mart ayında davetlileri olarak katıldığım etkinlikte tanıştığım ve hayallerinden etkilendiğim Petar Dobric’i anlatacağım size. Kendisi de İtalyan olunca :) etkinlik sonrası röportaj için buluştuğumuzda Roma ile başladık sohbetimize. Aşağıda okuyacağınız tüm satırlara kahkahalar ve kahve eşlik etti. Zamanın su gibi aktığı nasıl geçtiğini anlamadığımız saatlerde bol bol İtalya’dan ve köklerinden bahsettik. Anlatacaklarım unutulmaz bir günden kalan hoş anılar. Fotoğraf çekmek için dolaştığımız sokaklarda yol boyunca da hızlı adımlarla hareket ederken de konuştuk çokca :) Petar’ın yüklü programı olmasa iki saat değil saatlerce dolaşabilirdik.
Ülkemize hayran Generali Sigorta Vice Ceo Petar Dobric ile aramızda geçen konuşmalarımızı aktarıyorum. Bazı süprizler var ki onlarda bende gizli kalsın. Bu röportajın tek bir sözünü dahi yazmayarak kendisine haksızlık etmek istemiyorum. Bugüne kadar ki en uzun röportajım. Bu röportajda bize eşlik eden ve her anı kaydeden Sevgili Sahra Altunbaş’a da ayrıca teşekkür etmek isterim.
YSM : Çok güzel bir etkinlikte tanıştık. Öncelikle teşekkür ederim.
Petar: Çok teşekkürler.
YSM : Merak ediyorum, İstanbul’a gelme hikayeniz nasıl başladı?
Petar: İstanbul’a gelmeden önce Türkiye’ye hiç gelmemiştim. 3.5 yıl önce İstanbul’a gelişim ilk tecrübemdi. İlk gördüğüm andan itibaren İstanbul’a hayran kaldım. Çünkü İtalya’ya çok benziyor. Şehrin dışında bir ruhu ve kalbi var. Roma gibi.
YSM: Bir İtalyan olarak kendine yakın hissettin mi burayı?
Petar: Evet, ilk olarak insanlar çok iyi. Bu, şehre dair en iyi kısım. İnsanlar çok arkadaş canlısı. Yabancılara karşı çok misafirperverler ve yardımseverler. Geçekten yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Avrupa’da bunun eksikliği var. Diğer bir şey ise İstanbul’un tarihi. Napolyon, dünyanın tek bir ülke olacağından bahsediyor ve bu ülkenin başkenti İstanbul olmalı diyor. Kendisine tamamen katılıyorum. İstanbul dünyanın başkenti olabilecek bir yer.
YSM: Gerçekten mi, Roma değil mi?
Petar: Gerçekten Roma değil. Çünkü İstanbul’da daha çok tarih ve kültür var. Farklı yerlerden gelen çok insan var. Daha çok etnik kültür var ve otantik insan var. Bu sebeple İtalya’dan farklı olarak daha çok farklı mutfak da var. Osmanlı İmparatorluğu ile de alakalı bir şey. Denizin olması çok güzel, deniz hayranıyım. Ayrıca Avrupa’dan da uzak değilsiniz. Bence tüm Avrupalılar İstanbul’u ziyaret etmeli. Bütün Avrupalıları İstanbul’u ziyaret etmeleri için davet ediyorum. Bence bu her Avrupalı için bir zorunluluk.
YSM : Evli misiniz?
Petar: Evet, iki kızım var.
YSM: Çocuklarla yaşam nasıl, nasıl dengeliyorsun? İş hayatın yoğun, aile hayatı nasıl oluyor?
Petar: Bir klonum var. Bir klonum iş ile ilgileniyor diğeri ise aile ile. Şaka tabii ki. Bence İstanbul size özel ve iş hayatınızı dengeleme konusunda fırsatlar sunuyor. Çünkü iyi organize olmanız gerekiyor. Örneğin İstanbul’da bir ev aradığım zaman, işime yakın olmasını istiyordum. Ama ofisime 20 km uzaklıkta bir ev buldum. 35 dakika sürüyor yol. Organizasyonun yanı sıra öncelikler önemli. Gündüzleri kızlarıma vakit ayırıyorum, onlarla kahvaltı ediyorum ve onları okula uğurluyorum. Daha gençken çalışmaya daha erken başlıyordum tabii, şimdi daha fazla fırsatım oluyor vakit ayırmaya. Çok uyumayı sevmiyorum, 6.15 gibi uyanıyorum. Akşamları da 1’de uyuyorum. 5-6 saat uyuyorum. Mottom şu şekilde : daha az uyursanız daha çok yaşarsınız. Yapacak çok şey var. Birçok eğlenceli aktivite var. Örneğin bu restoran gibi. Neden çok uyuyayım ki. Gündüzleri de başka işlerim var. Çocuklarımla da ilgileniyorum.
YSM: İnanılmaz bir enerji. Hiçbir yardımcı kullanmamanız alkışı hak ediyor. Her şeyi kendiniz yapmanız, çocuklarınızla kahvaltı sonrası onları okula hazırlamanız. Peki bu enerjiyi nerden buluyorsun?
Petar: Gerçekten arkadaşlarım ve iş arkadaşlarım çok iyiler. Takım çok önemli, Sahra çok iyi bir örnek. İşini çok iyi yapıyor. Enerjiyi sanırım güneşten alıyorum. Her zaman böyleydim. Öğrenci iken iki işim vardı. Gündüz ve akşam çalıştığım işim vardı. Üç saat uyuyordum. Bir otelde resepsiyon görevlilerin başındaydım akşamları. Gündüz de sigorta firmasındaydım.
YSM: O zaman motto’nuz “Hayat çok güzel”.
Petar: Uyumamalısınız çok, yoksa çok şey kaçırıyorsunuz.
YSM: Haklısınız :)
Petar: Hayat çok kısa. Ortalama 90/100 yıl yaşıyoruz. Çok fazla yapacak şey var ve çok fazla tanışacak güzel insan var. Özel hayat ve iş hayatı var. İş hayatımda da çok eğleniyorum. Ama bu otomatik bir şekilde olmuyor. Çok çalışmanız, detaylara dikkat edip her şeyi analiz etmeniz gerekiyor. Birçok şeyi iki, üç kez kontrol etmeniz gerekiyor. Uyumaya çok zaman yok.
YSM : Sigorta dünyasında 94-97 yılları arasında sağlık müşavir yardımcısı olarak çalıştım. Sigorta dünyasındaki tepe yöneticileri biraz cool’durlar. Siz hiç öyle değilsiniz.
Petar: Size bir hikaye anlatayım o halde. Bir arkadaşım vardı Illy Cafe’da çalışan. Ben akşam yemeği için onun mekanına gidiyordum. Illy’nin hep ne kadar iyi olduğundan, Brezilya’dan nasıl kahveyi getirdiklerini ve nasıl Brezilya’da toprak aldıklarını anlatırdı. Tüm akşam sadece kahveden bahsederdi. Kahve hepimiz için önemli. Bende çok severim. Kahve nedir? Kahve sadece bir kapta içtiğimiz normal bir içecek. Bir akşam oradan çıkıp eve giderken kahveye karşı ne kadar tutkulu olduğunu düşündüm. Sadece bir kap normal bir içecek üretmekten hissettiğini.
Ben ne yapıyorum? Sigorta nedir? İlk olarak insanların başına kötü şeyler gelmesini engellemek. İkincisi ise insanların başına kötü bir şey geldiğinde onların yanında olmak. Bu hem maddi hem sağlık anlamında yanlarında olmak. Çok güzel bir iş. Tek eksik olan şey, şu ana kadar hep eski ve geleneksel yollarla yapıldı. Sigorta firmaları hala 20-30 yıl önceki şekilde çalışıyorlar.
Türkiye ‘de yeni bir girişimimiz olacak. Kara kutu gibi düşünün. Araçlara kurduğumuz özel bir araç. Yeni araçlarda bu üretimden içlerinde bulunmakta. Bu aygıt, bir kaza durumunda arabanın nerde olduğuna dair sinyal gönderiyor, kazanın şiddetini algılayabiliyor. Gerekli durumlarda ambulans gönderme özelliği var. Bazı kazalarda hareket edememe durumları olabiliyor. Arama yapmanıza gerek kalmadan sadece tek tuşa basarak ambulans çağırabiliyorsunuz. Bu şekilde insanların hayatlarını kurtarabiliyor. Bu teknolojiyi kazaların olmasını engellemek için kullanmak istiyoruz. Örneğin, daha önce bulunduğum ülkede, Macaristan’da bu sistemler otomatik olarak hava durumuna da bağlanıyordu ve ne zaman fırtına olacaksa müşterilere uyarı SMS’i gidiyordu. Teknoloji ile çok şey yapabiliyorsunuz.
YSM: Bu sistem Türkiye’de olacak mı?
Petar: Tabii ki. Zor bir şey değil. Avrupa’da 8 senedir 1 milyondan fazla kutumuz var.
YSM: Bu Türkiye’de eşsiz bir şey. Bunu hemen yapmanız lazım. Mükemmel bir şey. Bunu düşünemiyorum, hayal edemiyorum.
Petar: Dürüst olmak gerekirse, hepimiz adına çok güzel olacak. Sigorta güzeldir, ancak bir müşteri gibi düşünmelisiniz ve teknolojiyi de bunun içine yerleştirmelisiniz.
Mesela “Kara Kutu” Birinci ve en önemli olarak insanların güvenliğini sağlamada yardımcı olması. İkinci olarak, çalıntıya/hırsızlığa karşı olan özelliği. Eğer bir araba çalınırsa arabanın yerini tespit edebiliyoruz. Türkiye’de insanlar arabalarını çok seviyorlar, hatta bazen kendilerinden bile çok. Bu özellik ile arabayı durdurma imkanımız bile var. Bir hırsızın arabanızı çalması durumunda arabanızın nerde olduğunu bulup güvenli bir şekilde motorunu durdurup ve oraya polis gönderebiliyoruz. Akıllı telefonlarımız ve akıllı saatlerimiz var. Şimdi de akıllı arabalarımız olacak, bizimle konuşan ve polislerle konuşan. Örneğin, bir çocuğunuz var ve çocuğunuz büyüdüğünde dışarı çıkacak. Araba size aitse ve legal bir takip izni ile bir anne olarak çocuğunuzun aracı ile nereye gittiğini görme imkanınız oluyor.
YSM: Türkiye’de bu konu ile alakalı başka konular da olur. Eşler gibi :)
Petar: Biz çocukların güvenliğinden konuşalım daha iyi. Nasıl kullandığını da görebiliyorsunuz. Aracın hızını, ne kadar fren yaptığını gibi. Çocuğunuzun güvenliğini daha fazla sağlamak için. Sigorta teknoloji ile daha çok koruma üzerine olacak, kazadan sonra yardımcı olmak yerine. Çocuğunuzun tehlikeli bir şekilde araç kullandığını gördüğünüzde ona göre önlem alabiliyorsunuz. Riskleri ve kazaları engelleme şansınız oluyor.
YSM : Bunları duyacağımı tahmin etmiyordum bilmediğim için. Bu şekildeki yenilikler her zaman ilgimi çeker.
Petar: Biz sigortacı değiliz. Biz yenilikçi insanlarız :)
YSM : Kesinlikle. Muazzam bir deneyim. İnsanlarda çok ciddi bir lovemark yaratır. Geleceği yaratıyorsunuz.
Petar: Bence bu sigortanın görevi olmalı. Data sizde, datayı ve aracı biliyorsunuz.
Geçen hafta Barcelona’daydım, hayat sigortası hakkında bir konferanstı. Günümüzde bile yapabileceğiniz ve satın alabileceğiniz online genetik testler var. Angelina Jolie’nin de yaptığı gibi. 100 dolar civarı ücreti. Sanırım adı “Genetical Marker Test”. Hastalıklarınızı ve hangi hastalıkların oluşabileceğini görebiliyorsunuz. Amaç, hastalıkların daha oluşmadan engellenmesi. 22 yaşınızda da buna bakabilirsiniz, 40’lı 50’li yaşları beklememek gerekiyor. Hastalık oluştuktan sonra. Hastalık oluşmadan önce engellemek çok daha kolay.
Biz de buna benzer olarak kara kutuyu geliştirdik arabalar için.
YSM : Merakla “kara kutuyu” bekleyeceğim. Ağırlıklı olarak sizde kasko ve trafik sigortanızı görüyorum. Peki sektör pazar payınız nasıl?
Petar: Nereden baktığınıza bağlı. İki yıl önceye kadar pazarda çok küçük bir oyuncuyduk. Farklı firmalarla birleşmeye çalıştık. Ancak bu işe yaramadı. İki yıl önce doğal bir şekilde büyüme yolunu seçtik. Nerdeyse sıfırdan başladık. Pazar payımız sanırım %0.3 civarıydı. Şimdi %1.5’un üstündeyiz. Hedefimiz üç yıl içerisinde ilk 10’da yer almak. Daha yeni başladık, sıfırdan. İki yılda iyi bir iş çıkardık. Gelecek üç yılda bizi daha da büyüme bekliyor. Kara kutu ve bu gibi teknolojik projeler bize bu büyüme imkanını verecek.
YSM : Generali Sigortanın gücü gördüğüm kadarıyla kendinizden geliyor. Rakiplerinize göre benzersiz görüyorum sizi. Aslan Gücü :) Rakiplerinizin arkasında dev holdingler var. Mesela bankaya gidiyorsun, ev kredisi mi alıyorsunuz hemen poliçeniz hazır, araç kredisi mi alıyorsun trafik ve kaskonuz hazır bir nevi zorunlusunuz. Ama Generali sigortayı tercih eden kişiler gerçekten istedikleri ve kendilerine uygun olduğu için siz tercih ediyor. Bu da sizin farkınız.
Petar: Tamamen katılıyorum. Bunun en güzel yanı Türkiye’de en eski sigorta firmasıyız. Avrupa’da da üçüncü büyük sigorta firmasıyız. Küçük bir oyuncu değiliz aslında. Birçok farklı ülkede sistemin nasıl olduğunu biliyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu bilgimizi Türkiye marketine de aktarmak istiyoruz. Müşteri odaklı bakmak istiyoruz, kazaları ve hastalıkları önleyici çalışmalar yapmak istiyoruz. Ana mesajımız; büyük, bilgili ve Türkiye’de müşteriler için yatırım yapmak isteyen bir firmayız. Bu bize sadece daha fazla pazar payı sağlamakla kalmayacak aynı zamanda müşterilerin gözünde daha farklı bir oyuncu olarak yer edinmemizi sağlayacak. Örneğin, müşterilerin Apple hakkında düşündüğü gibi.
YSM : Fark yaratırsanız zaten bu ortaya çıkıyor. Apple ihtiyaç duyulan bir şey üretmedi, ona ihtiyaç duyar hale getirdi. Mesela araç koltuğu çocuklar için çok yeni. 2010 yılında zorunlu hale geldi. Güvenlik koltuğu seçimi ile alakalı, 2016’dayız daha yeni yeni bilinçlendirme kampanyaları başladı, 6 sene geçmiş.
Mesela “Kara Kutu “ benzersiz olduğu için beni çok büyüledi. Siz daha hasarı baştan engelliyorsunuz.
Petar: Benim rüyam sigortanın sadece hasar ödemesi yapması değil ama sigortanın kaza yapmamayı öğretmesi , 100 yıl nasıl yaşayacağımızı öğretmesi, çocuklarınızı araçla alakalı veya seyahatle alakalı risklerden nasıl koruyacağınızı öğretmesi gerçek kaza anına gelmeden. Barcelona’da bir matematikçi bize 100 yıl nasıl yaşayabileceğimizin formülünü vereceğini söyledi. Gerçekten her şeyi açıkladı. Eğer formülünü uygularsanız 100 yıl yaşama ihtimaliniz yüksek. Ancak ne yediğiniz, ne kadar hareket ettiğiniz ve genetik özellikleriniz önemli. Bugünün teknoloji sayesinde hepsini ucuz bir şekilde öğrenebiliyorsunuz. Düşünün ki sigorta müşterilerin başına gelebilecek kötü şeyleri engelliyor. İnsanlar buna çok daha fazla ödeyebilirler çünkü örneğin bir hasar olduktan sonra arabanızı tamir ediyoruz ancak arabanız zarar görmüş oluyor eskisi gibi olmuyor. Sigortacılık buraya gidiyor.
YSM : Çalışanlarınız oldukça enerjik ve mutlu görünüyorlar. Bunun için ne yapıyorsunuz?
Petar: Takım odaklı biri olmam ve motivasyona değer vermem çalışanlarımla güvene dayalı bir iletişim kurmam ve çalışanlara sorumluluk alma imkanı sağlamak diyebilirim. Çalışanlara yakın olmak çok önemli. Türkiye’deki çalışanlar işe kalplerini koyuyorlar. Avrupa’da bunu bulmak çok zor zira onlar zaten hazır olana varlıklı bir çevreye doğuyorlar. Türkiye’de insanlar Avrupa ve Amerika’da neler oluyor merak ediyorlar, daha iyisini yapmak için çalışıyorlar, yeniliklere açık ve hemen motive olabiliyorlar. Bu nedenle hedeflerimize ulaşmada bu takımla birlikte çalışmak cok güzel benim yaptığım ise bir fikilere varsa onu harekete geçirmek üzere onları destekliyorum. Fikir olarak kalmaması için motive etmeye çalışıyorum.
YSM : Şirket içinde çalışanlara yönelik ne gibi aktivite ve imkanlar sunuyorsunuz?
Petar: Elbette bunları önemsiyoruz. Insan Kaynakları birimimizin bu anlamda güzel projeleri oluyor, daha da olacak önümüzdeki dönemde. Yalnız özellikle belirtmek isterim Generali Sigorta olarak son 4 yıldır değişim ve dönüşüm geçirdiğimiz bir dönemdeyiz. Büyük teknolojik alt yapı yatırımları yaptık, Türkiye’deki ilk online sigortacılık konseptini yarattık. 158 yıldır Türkiye’de var olan bir şirket olarak aynı zamanda en yenilikçi projelere imza atan tek şirketiz. Çok güzel planlarımız var. Adım adım ilerliyoruz. Şirket içinde “Relax Room” adını verdiğimiz tamamen eğlence ve dinlenmeye ayrılmış özel alanımız var. Sosyal sorumluluk projemiz yakında lanse edilecek, çalışanlara yönelik yenilikçi özel aktivite ve iç organizasyonlarımız da olacak. Bu projeler hemen hemen bir çok şirkette olandan farklı olacak. Biz bir aileyiz ve bir aile olarak birbirimize yakın olmak, açık iletişim kurmak, şirket yöneticilerimizin tüm çalışanlara yakın olması şirket içindeki motivasyonun temelini oluşturuyor. Açık ofis ortamı yöneticilerin ayrı odası olmaması bu açıdan fayda sağlıyor. Çok özel partiler yapıyoruz hatta çoğu sürpriz oluyor, tüm çalışanlarımızın her kademeden katıldığı partiler düşünün. Piknik organizasyonları vs. Ödül sistemimiz çok güzel işliyor, güzel projeler çıkartan tüm çalışanlarımız ödüllendiriliyor bu çok önemli, “teşekkür etmek “ çok önemli benim için mesela. Çalışanlara yönelik mesajları ben kendim hazırlıyor ve paylaşıyorum daha sıcak ve samimi olması için. Hersey kalpten gönülden olmalı diye düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde şirket için çalışanlarımız için özel kampanyalar yapacağız bunlardan biri İtalya seyahati olacak.
YSM: Tüm dünyadaki trend zaten uzun yaşam, sağlıklı yaşam. Kazasız ve pozitif. Peki siz ne yapıyorsunuz? Meditasyon, yoga? Veya kendinizle nasıl hesaplaşıyorsunuz.
Petar: Teknem yok ancak yelken yapıyorum dinlenmek için. İstanbul’da yapma fırsatım olmadı.
YSM : Belki sizinde bir Generali Yelken Takım’ınız olur.
Petar: Bunu düşünüyordum. Takımımı bir gün yelken yapmaya götürmek istiyorum.
YSM : Türkçe öğrenmeyi düşünüyor musunuz?
Petar: Çok istiyorum ancak itiraf ediyim bu konuda çok fırsatım olmadı. Bildiğim birşey var en iyi yabancı dil lokal bir kız arkadaş ile öğreniliyor. Bunu eşime önerdim ancak izin vermedi O
YSM: Eklemek istediğiniz birşey var mı?
Petar: Evet. Sigortacılık sektöründe yaratıcı ve yenilikçi projelere başlamak için İstanbul, Türkiye en uygun yer. Çünkü insanlar çok genç, meraklı ve asıl önemlisi de sigortacılığın geçmişini ve geleneksel versiyonunu bilmiyorlar. Türkiye’deki nüfusun yüzde 50 si genç nüfusu oluştuyor ve bu kişiler daha sigortacılık ile tanışmamış durumdalar. Bu anlamda bizim için beyaz bir sayfa gibiler sigorta için. Teknolojiyi seviyorlar, cool şeyleri seviyorlar. Eminimki biz de bu nüfus için Apple gibi onların dünyasında sigortacılık alanında farklı algılanıyor olacağız.
Yeşim Mutlu