Gözlerimi kapatıp gitmek istediğim tek yerin bir ada olması benim ironim. Yıllardır en sevdiğim ve hep olmak istediğim tek yer var benim için. Hiç vazgeçmediğim ne kadar bozulsa da, eski hali olmasa da her haliyle beni büyüleyen ve orada olmaktan mutlu olduğum yer BOZCAADA…
Belki çocukluk hallerim, belki hayatımda en önemli kararları aldığım yer belki de çok şey. Dünya da onca yer varken neden küçücük bir adaya sıkışıp kalmayı ister insan .
Hayat başka akıyor Bozcaada’da. Sadelik, sükunet ve sessizlik.. Kısa özet net..
Bu güzel Ada’yı her yıl güzelleştiren biri var : Cemil Onay
Kendisini ilk Rengigül Sanat Galerisi’nde bir sergide görmüştüm çok eski zamanlarda. “Ada’nın resim öğretmeni Cemil Onay çok güzel resimler yapıyor” dediklerinde merak etmiştim. Sergi ortamında tanışmanın ötesine gitmedi hiç tanışıklık. Son iki yıldır da iki kez röportaj için yazıştık. Eşi Hafize Hanım sağ olsun organize etmeye çalıştı. Olmadı, olamadı. Ada’dayken ben uğradım Cemil Onay Noktasına yine Hafize Hanım ile ayak üstü sohbet ettik ama Cemil Bey ile bir türlü biz denk gelemedik. Yüz yüze oturup sohbet edemedik. Sonra benim yolum Beliz ve Efe Acar’la (Bozcaada Underground) kesişti. Ada’da olduğum sürece onlarda bizi bir araya getirmeye çalıştı. Biz yine bir araya gelemedik. Ama pes etmedim ve yazılı da olsa, uzaktan da olsa “Cemil Onay” ile aşağıda okuyacağınız satırlar ortaya çıktı.
Bazı yerler, bazı isimlerle özdeşleşir. Can Yücel Datça, Halikarnas Balıkçısı Bodrum, İstanbul; Yahya Kemal ve Orhan Veli Kanık’ın dizelerinde anlam bulur. Burgazada’da Saik Faik’i hatırlarız. Bozcaada için de Cemil Onay olsa gerek. Yıllardır sanata ve sanatçıya değer veren 600 nüfuslu Ada’nın her sokağında Cemil Onay’ın izlerine rastlamak mümkün. Her yıl farklı duygularla dolaştığım sokaklarda onun eserlerine rastlıyor ve fotoğraflıyorum. Kaldı ki sırf Cemil Onay’ın eserlerinin önünde “özçekim” yapmak için Ada’ya gidenler var. Ada’ya ellerinde yapılacaklar listesiyle gelen çok kişinin #cemilonay eserlerini araması boşuna değil. Velhasıl sanatına ve bıraktığı eserlere hayranım. Onun boyadığı her duvar, her taş değerli benim için.
Benim kadar keyif alırsınız umarım satırlardan.
Bozcaada’ya, Cemil – Hafize Onay’a, Beliz ve Efe Acar'a ve röportajda adı geçen tüm güzel insanlara teşekkürlerimle..
YSM
Sosyal medyada “Bozcaada ” etiketiyle arama yaptığınız da en çok sizin eserleriniz önünde çekilen fotoğraflar çıkıyor. Tuvalleri bırakıp duvarları, kapıları ve her yeri boyamak nereden aklınıza düştü ?
2015 yazında Bozcaada hakkında en çok paylaşılan fotoğraf göz kırpan kızmış. O resim aslında önünden geçip belki de göremeyeceğiniz bir noktada. Diğer duvar resimlerimde öyle. Sanatı göze sokmayı sevmiyorum. Göz kırpan kız dört mevsim saçları değişen bir portre. Ekimde kırmızı saçlı olacak. Yapma sebebimde esprisi de bu. Benden kat kat fazla tanınmış bu kız. Hatta sırf bu kızın önünde fotoğraf çektirmek için ada ya gelenler olduğunu duydum. Gençlerin altına yazdığı yazılar hoşuma gidiyor Duvarları boyuyorum ama tuvalleri bırakmadım. 1998 den bu yana Bozcaada’da ve yurt dışında sergiler açıyorum. Ada zaten güzel. Ben sadece hafif bir allık sürüyorum.
Sizi tanıdığımda yıl 2002 ‘ydi. Resim öğretmeni olarak geldiğiniz bu Ada’da simge olmak nasıl bir duygu?
Bu yaz Armagrandi sanat galerisinde -Masallar- isimli resim sergimde adanın hayvanlarını bitkilerini ve bence özne olmuş isimlerini sayıp –masal değildir de nedir? diye bitirdiğim bir metin yazmıştım ve açılışta sevgili arkadaşım Anıl KURTULDU çok güzel okumuştu. Simgeden çok adanın öznelerinden biriyim. Bununla gurur duyuyorum 19 yıldır da resim öğretmeniyim. Öğrencilerim çok yetenekli ve akıllı. Onları çok seviyorum.
2004 yılına ait bir yazımda :“Geçmişinden getirdiğin efsanelerle denizleri kıskanan tanrıçalar gibisin yine. Yanağında bir tutam saç gözlerin yarı aralık. Nefesin rüzgar gibi; bir ılık bir soğuk. Ansızın ürpertiyor dokunuşların. Gözümü açtığımda karanlık sert kayanın üzerinde buluyorum kendimi. Arkadaşlarım sokak kedileri. Birisi açlıktan miyavlıyor elimdeki biraya mırıl mırıl. Diğeri kavgaya tutuşmuş azman aslan. Boş bir salıncakta sallanan geçmişin kız çocuğu bugünün geleceği. Gökyüzü yere indi sanki. Önümden geçen yabancı(mı) sana ne bu halimden ! Benim hikayemde senin yerin ne…” diye sormuştum Bozcaada’ya. Sizin hikayenizde Bozcaada’nın yeri nedir?
Bozcaada ressamı etiketini almamdan bahsedecek olursak Rengigül sanat galerisi ve galeri sahibesi Özcan GERMİYANOĞLU 'n dan bahsetmezsek olmaz. Bende çok emeği var. 1998 yılında Rengigül galeri de açtığım –denemeler- kış sergisi çok sattı ve hepsini boya, fırça, tuvale yatırdım . Bozcaada ressamı süreci o zaman başladı. Sonra " tuvalden esen rüzgar, rüzgarı boyayan adam, adayı boyayan adam1 gibi isimler aldım.
Bozcaada her insanın imge dünyasını zenginleştirebilecek en güzel yer. Doğası, insanları, hayvanlarıyla yetişkin lunaparkı. Her koyunda , her sokağında, her mekanında resim yaptım.
“Bir adada dünya yaratırsın ya da dünyayı ıssız bir adaya çevirirsin.” Cemil Onay
Bozcaada Underground’ la bu yaz yaptığımız söyleşide ‘’Bir ada bir adamı nasıl ressam yapar en iyi örneği benim herhalde ‘’ demiştim sanırım bu her şeyi özetliyor. Beliz ve Efe Acar’la da (Bozcaada Underground) benim işlerimin, sanata daha kolay ve ucuz ulaşılmasını sağlamak için tıpkıbasım ve çeşitli ürünler üzerine basımlarını yapmayı düşünüyoruz.
Rüzgar, Ada, Gri, Kadınlar, Kale, Deniz, Yüzler, Kargalar ve girdaplar ve daha fazlası. Cemil Onay’ı “Ada Ressamı” yapan detaylar neler, nelerden ilham alıyorsunuz?
2007 yılında Worpswede ‘de (Bremen) açtığım –bakışaçısı- isimli sergimde küratörlüğümü üstlenen Horst R. Fleiner açılış konuşmasında koyu yeşil ve bordoyu karıştırıp beyazla açarak oluşturduğum griye “Cemil Onay grisi ” dedi. Bu griyi çok seviyorum. Bu soruyu sanırım –masallar – sergimin açılış metnini okuyunca anlatmış olacağım.
Adam yetişkin lunaparkı ıssız bir adaya düşmüş.
-düş
bir varmış bir yokmuş….
Rüzgardan sekolinlere, balıkçı kayıklarına,
Rüzgar güllerinden dönme dolaplara
ve denizatı karıncalara binmiş.
Cennette olduğunu anlayan adam
-hinmiş
Ama bir yanı çocukmuş.
Bir karganın sırtında gezinmiş.
Martı sesleriyle
En ücra koyunun koynunda ayılmış.
Küçük bir kız çocuğunun ve yaşlı bağ işçisinin
gözleriyle gördüğü- O her renk rüzgar
Resim olmuş, cisim olmuş, biçim olmuş.
Rüzgârdan Poseidon un atı -bin esin olmuş.
Binmiş o ata…
Her sahili başka bir ülkeye benzeyen o yer – Oradakiler- zaten masalmış…
Kirpinin burnu, arsız ada kedileri, cimcime oğlaklar, tavşanın kulakları, Çığırtkan martılar, Mor kanatlı Kargalar,misafir pelikan.
Her mevsim her renk bağlar….
anemonlar, amarandalar, ada kekikleri, iğde kokuları, zakkumlar, sardunyalar, şarap fıçıları, balıkçı tekneleri, denizfenerleri, Değirmen kalıntıları, pırpırlar….
Lütfü Amca – Kanavuç- Deli Şükrü Amca – Kör Andon –Ersin Abi – Dimitri- Zühtü Feray- Fahri Amca – Aydın Aksu – Simyon – Özcan Hanım, Toto Metin – Uzun Muzaffer – Diler – ismi bilinmeyenler-Nişan Abi. Eti ve Yayla – ve Hristomo Kutufo -Yakar Kaptan -Piyanist Ayten Hanım, Hiko Dayı…. Masal değildir de nedir?
Bozcaada sizin eserlerinizin izini sürmek ve nerede ne zaman karşıma ne çıkacağını bilmemek güzel bir duygu. Peki siz bizim kadar bu resimlerden keyif alıyor musunuz? Yoksa sizin için sadece Ada’ya bırakılmış izler mi bunlar?
Keyif alıyorum. Ada ya gelen konuklar bazen bana resimlerinin yerini soruyorlar telaşlı. Tarif ediyorum benim işim olduğunu söylemeden. Önünden geçerken övgüler duyuyorum. Her bir duvar resmimin benden tanınmış olma hali, bu gizem hoşuma gidiyor. Bazen karşısına geçip Vasilakiyle beraber uzun uzun izliyorum. Hepsinin bir hikâyesi var bende. Dionysos duvar resminde üzüm salkımının üstünde küçük bir boru var. O duvarın arkası Çamlıbağ ‘ın mahzeni. Fermentasyon zamanı bazen onlarca litre şarap taşıyor. Resim o zaman kavramsal bir hale geliyor. Karga kanatlarında hem arkadaşlarım kargalara hem Beşiktaş a gönderme var. Göz kırpan kız her mevsim kuaföre gidiyor. Özçekim zamanımızın bir gerçeği. Neye dokunsam fotoğraflık oluyor. Sebebini bilmiyorum. Önümüzdeki yaz en az üç duvarı daha boyayacağım.
Sizin için “Kandinsky hayranı ve Der Blaue Reiter (Mavi Binici) hareketinden beslenen ve sanatın sebebi olarak içsel gereklilik tavrını benimsiyor ” şeklinde yorumlar okudum. Günümüzde de bu devam ediyor mu? Yeni takip ettiğiniz beğendiğiniz sanatçılar var mı?
1990 yılında resim öğrencisiyken manifestolarını okuduğumda çok etkilenmiştim. Sait FAİK’in ‘’yazmasaydım delirecektim’’ sözüyle aynı ruhu taşıyorlar Kandinsky ve Franz Marc
Çizmesem, boyamasam delirirdim herhalde. Resim benim için içsel gereklilik ruhu taşıyorum. Mavi Binici akımını renk ve desen olarak 1997 yılında bıraktım. Çünkü kendime ait renklerim biçimlerim oluştu.
Bozcaada sanatçı nüfusu açısından en çok ressamların bulunduğu bir yer aynı zamanda. Bu eleştiri ihtiyacını karşılamak için önemli bir avantaj. Yazın ayağımıza kadar güzel sergiler geliyor. Hepsini beğeniyorum. Fakat şu aşamada imza atmadan da resmim tanınıyorken hayranlıkla takip ettiğim , esinlendiğim bir ressam yok.
"Rüzgarın dokunuşunu yüzümde hissedemedikten sonra kanatlar ne işe yarar.” demiştim yine biz yazımda (2000 ) Siz “Rüzgarı hisseder ama çizemeyiz ” diyorsunuz. Ama rüzgarın hissettirdiklerini çiziyorsunuz. ” Nasıl oluyorda oluyor bu?
Rüzgarlı ada : Bozcaada . Bu imgeyi bulmam kaçınılmazdı. Beni ayıltan poyraza ayıp olurdu en başta. Portrelerimden de rüzgar geçer benim. Bir balıkçının yitik aşkının yeli eser bazen. Worswede sergimin ertesi günü Weser Kurier gazetesi bana yarım sayfasını ayırdı. Başlık şöyleydi -Cemil Onay; rüzgarı boyayan adam. Rüzgarı hisseder ama çizemeyiz genel bir laftı . Çizilmesi zor anlamında. Hayatında ilk kez sergi açılışına gelen yaşlı bir bağ işçisinin lafı bu.
-hocam adamızın rüzgarını çizmişsin.
O söz Almanyada manşet oldu. Rüzgar daha sonra Frankfurt , Toronto , Girona Wiyana’ya sergiler olarak esti.
Bozcaada yazın çok güzel ama kışları az insan, çok rüzgar, karayla irtibat kesiliyor. Bu durumla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Bozcaada kışında güzeldir. Şehir insanın trafikte geçirdiği zamanı resim, seramik ve heykel yaparak geçiriyorum. Güvenli, huzurlu. Ben sonbaharını ve baharını yazdan çok seviyorum. Aslında turizm nedeniyle adayı sadece yazın kullananlardan kıskanıyorum da az. Benim gibi düşünenlerde bir hayli fazla. Boyalarım, fırçalarım, tuvallerim kargoyla geliyor o zaman bence sorun yok. Sağlıkla ilgili kaygıları olanları anlıyorum. Ben kaygılanmıyorum. Adanın bize kalması , biz bize kalma halini seviyorum.
Yakın gelecekte İstanbul’da serginizi ya da eserlerinizi görecek miyiz?
En son 2009 yılında Teşvikiye de Artpoint galeri de –kır düğünü- isimli Bozcaada resimlerinden oluşan bir sergi açmıştım. Bozcaada aşığı İstanbulların ilgisinden ve sonuçtan memnun kaldım. Geçen kış "bu resimleri Bozcaada’ya gelemeyenlerinde görmeye hakkı var " diyen bir koleksiyonerim beni ikna etti.
2017 baharında Beyoğlu ya da Teşvikiye'de bir sergi planlıyorum. Galerilerle anlaşma aşamasındayız.
Eskicibozcaada arkadaşımdır. Vintage, retro eşyalara, mobilyalara resim yapıyorum –meta- isimli kullanılabilir eşyalara yaptığım resimlerden oluşan bir sergiyi daha sonraki yıllarda açmayı planlıyoruz.
Cemil Onay 18 Eylül 2016 Bozcaada