Belki de en yaygın rastladığım başvuru şikayetlerinden biri de sürekli erteleme, işleri yetiştirememe ve zaman yönetimi yapamama. Bunun başka bir ortaya çıkış biçimi ise planı ve organizasyonu en ince ayrıntısına kadar yapıp son anda vazgeçme, televizyonun karşısına geçip Survivor izlemeye karar verme. Peki neden yapıyoruz bunu? Defalarca deneyimlemiş olmamıza, sonuçlarından da memnun kalmamamıza rağmen son anda işleri yetiştirmeye çalışırken stres seviyemizin en üst seviyelere çıkmasına, işleri istediğimiz gibi yapamamamıza hatta belki eksik yapmamıza, belki yapacaklarımızdan vazgeçmemize neden izin veriyoruz? Neden kendi kendimizi sabote ediyoruz?
Bunun için birkaç neden sıralayabiliriz, eminim içlerinden herkesin kendinden parça bulacağı bir kısım olacaktır. Öncelikle önem verdiğimiz işleri en doğru ve yeterli şekilde yapmak, hayatımızdaki değer verdiğimiz, önemli kişilerin onayını almak ve sevgilerini bu yolla kazanmak isteği sonucu kendimize söylediğimiz cümle “Ne olursa olsun bunu yapmalıyım, yapmak zorundayım, başka yolu yok!” olacaktır ve bu cümle de üzerimizde büyük bir baskı ve kaygı yaratacaktır. Zorunluluklar, ya da dayatma da diyebiliriz, isteklerimize ulaşamadığımız anda büyük duygusal yıkımlar yaşatabilir, bizi çökkünlük, çaresizlik, umutsuzluk, özgüven problemlerine sürükleyebilir. Dolayısıyla önceden deneyimlenmiş bu acı senaryodan kaçınmak ve bu duyguları deneyimlememek amacıyla acıyı geciktirir, ertelemeye ya da yapmamakla ilgili kendimizce geçerli bahaneler bulmaya başlarız. Bu, işten ya da yapmakta olduğumuz işten alacağımız zevkten bizi alıkoyar, başkaları üzerine düşünmeye başlar, işi yapmak için yeterince iyi bir sebebimizin olmadığına inanırız. Dolayısı ile işi yapabilmek için gerekli beceriyi geliştirememiş olarak işi tamamlamamız giderek zorlaşır. Kurulması daha ideal olan cümle “Bunu kendim için yapmak istiyorum, yapmak için de elimden geleni yapacağım” olacaktır, bu da üzerimizdeki baskıyı ve kaygıyı kaldıracaktır.
Diğer bir sebep ise ebeveynlerden çok duyduğum “Sıkıntıya hiç gelemiyor, azıcık zorlanınca vazgeçiveriyor.” cümlesidir. Bunun elbette psikolojide bir karşılığı var – engellenme/katlanma eşiğinin düşük olması. Birey daha sonra, uzun vadede kazanacakları için şu anki anlık hazlarından vazgeçmeyi büyük bir zorluk, hatta belki bazen haksızlık gibi görebilir. Bunun danışan ağzından dışavurumu ise “İstemediğim şeyleri yapmak istemiyorum, böyle bir zorlanmaya katlanmak istemiyorum”dur ve ne yazık ki gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bu, yapacağımız işi korkunç, katlanılmaz olarak görmemize neden olacaktır. Dolayısı ile hedefi altından kalkılamayacak kadar zorlu bir yol olarak değerlendirir, gözümüzde aşırı büyütmüş oluruz. Ufak aksaklıklar büyük duygusal reaksiyonlara yol açabilir. Gerçekçi olanı, zaman zaman zorlanacağımız, istemediğimiz yollardan geçecek, çok da hoşumuza gitmeyen aktiviteler yapmak zorunda kalacağımızı kabul etmek fakat nihai, varmak istediğimiz amacımızı kendimize sürekli hatırlatarak arada ertelemeler, geriye dönmeler olsa da eski rayımıza kolaylıkla oturabileceğimizdir.
Üçüncü değerlendirilebilecek durum ise başkaları ile etkileşimde olduğumuz, beraber yürüttüğümüz işlerde ortaya çıkmaktadır. “Herkes üzerine düşen görevi yapmak zorunda, herhangi bir gecikme olmamalı, düşünceli olunmalı” düşüncesi rasyonel dursa da maalesef hayat akışında herkes yapması gerekenleri yap(a)mayabildiğinden bu bizde öfke, engellenmişlik, yok sayılmışlık ve düşmanca duygulara yol açmaktadır. Bu duygular bireyde pasif bir direnç geliştirebilir ve işleri geciktirme ya da erteleme yoluna gidilebilir. Kendimize söylediğimiz “Kimsenin bunu yapmaya hakkı yok!” gibi keskin cümleler işin akışından bizi uzaklaştırır. Geliştirdiğimiz negatif duyguları da ertelemek amacıyla bir bahane olarak da kullanıyor, bireysel kaynaklanan sıkıntılarımızı göz ardı ediyor olabiliriz. Gerçekçi bakış açısını bir deyimle yakalamak gerekirse kendimize şu soruyu sorabiliriz; “Benim amacım üzüm mü yemek, bağcıyı mı dövmek?” Geliştirilen negatif duygular sebebiyle işi geciktiren, engelleyen, amaca ulaşma yolunda kendisine ket vuran bireyin kendisi olduğunda yine bu engeli kaldırmak da bireyin kendi elinde olacaktır.
Uzman Psikolog Özlem Ataoğlu
Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Çankaya Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Öğretim Görevlisi
Web: www.ozlemataoglu.com.tr
Instagram: psikologozlemataoglu