Uzuv farklılığı, anne karnında veya doğduktan sonra çeşitli sebeplerden kaynaklı (genetik, amniyotik bant, dolaşım bozukluğu, çevre faktörleri gibi.) bireyin bir veya daha fazla uzvunda meydana gelen farklılığı tanımlamak için kullanılmaktadır. İngilizce “limb difference” kavramının çevirisi olarak Türkiye’ de Eşsiz ve Güçlü Eller sayfasında ön plana çıkan bu kavram giderek yaygınlaşmış ve birçok bu duruma sahip bireyin kendini tanımlamak için kullandığı bir kavram haline gelmiştir. Türkiye’deki akademik makaleler ve tıp dilinde ise bu durumu tanımlamak için uzuv kaybı, uzuv deformasyonu, Ampute, el-ayak anamolisi gibi terimler kullanılmaktadır.
Uzuv farklılığına sahip çocuğu olan bir anne olarak, bu tanımı gördüğümde kızımın durumunu en iyi açıklayan şey olduğunu düşündüm. Kızımın doğumundan itibaren birlikte deneyimlediğimiz birçok şey bize bunun bir şeyi engelleyen bir durum olmaktan çok, bir şeyi kendi yoluyla-farklı yoldan yapmaya işaret eden bir şey olduğunu gösterdi. Bu bir farklılıktı ve istediği şeyi yapmasına asla engel değildi. Kızım dışında gördüğüm tüm örnekler de bunun bir kanıtıydı. Ve bir şey demem gerekiyorsa böyle söyleyecektim. “Uzuv farklılığı”.
Uzuv farklılığına sahip kişiler istediği her şeyi yapıyor, hapsoldukları şey ise bir diğerinin bakışı, söylemi oluyor.
Bu sebeple bu yazıda, fiziksel-uzuv farklılığı olan kişilere bakış, konusu üzerinde durmak istiyorum.
Hayatta kendimizi nasıl tanımladığımız ve bir diğerinin bizi nasıl tanımladığı önemlidir. Bazen diğerinin bakışında kendimizi görürüz. İlk hayata başlangıcımız da böyle değil midir? Annemizin bakışında kendimizi tanımlar ve hayatı onun gözünden, dilinden algılarız.
Peki farklılıklara, bizden farklı görünene, bizden farklı özelliklere sahip olana nasıl bakıyoruz? Farklılıklara ne kadar açığız? Bizden farklı olanı ne kadar konuşuyoruz? Ne kadar hayatımızın içinde yer veriyoruz? Bir yetişkin, ebeveyn olarak farklılıkları ne kadar algılıyor, gelecek nesillere, çocuklara nasıl aktarıyoruz?
Artık kitaplarda, film-çizgi film, dizilerde, sosyal medyada farklı fiziksel özelliklere sahip daha fazla kişi ve karakterlere yer veriliyor. Büyük tekstil- kozmetik firmaları da ideal beden- güzellik algısından ayrılarak tüm beden formlarına, farklılıklara da yer vererek aynılaşma yerine farklılıkların, olanın güzelliğine işaret ediyor. Bunlar ne kadar da umut verici öyle değil mi? Peki biz çocuklara bunu ne kadar aktarabiliyoruz? Kendi farklılığından başlayarak bir diğerinin farklılığını da özümsemeyi sevmeyi...
Tüm farklılıklara sevgi ve saygıyla yaklaşmayı aktarmak, ailelerin, öğretmenlerin, ortak sorumluluğu diye düşünüyorum. Böylece kendinden farklı olanı benimseyen çocuk, bakışı ile bir diğerini kendi zihninde hapsetmeyecek aksine özgürleştirecektir. En acımasızı ve tehlikelisi zihnimizde hapsettiklerimiz önyargılarımız değil midir?
Bu farklılıkları çocuklara aktarmak içinse önce her birimiz kendimizden başlamalıyız. (Bunu tüm ebeveynler-bireyler için söylüyorum. Hem uzuv farklılığına sahip çocuğu olan anne babalar hem de diğer anne babalar) Kendimizden farklı olana ne kadar açık olduğumuzu sorgulayıp, önce kendi esnekliğimizi arttırmalıyız. Çünkü çocuklar daima anne-babaları model alırlar. Biz ne kadar esneksek onlara da o esnekliği sunmuş oluruz.
Model olmanın yanında çocuklarla evde, okulda farklılıklara sahip karakterlerden bahseden hikaye kitapları okumak, farklılığı olan oyuncak bebekler edinmek (hayvan figürleri üzerinden de olabilir. Bacağı olmayan bir kedi ile oynamaya devam etmesini desteklemek gibi) ya da evde bir parmağı, eli, kolu yani bir uzvu olmayan (kopmuş-kırılmış) bebeklerle oynamaya teşvik etmek de önemli olacaktır. Yani, olanın güzelliğine işaret etmek önemli olacaktır. Bunu yapmak çocuğunuzu korkutmaz sadece kendine ve diğerlerine daha duyarlı bir birey yapar. Hem kendi hem de diğerinin farklılığını kabullenmesine yardımcı olur. Bunu tüm çocuklara borçluyuz.
Son olarak; bir şeyi gerçekten yapmak istediğimizde, onu yapmanın bir yolunu buluruz. Farklılıklarımız ise o şeyi yapmaya engel değildir. Farklılıklarımız bizi eşsiz ve güçlü kılar.
Klinik Psikolog Eda Malkav
@essizveguclueller
@psikologedamalkav
edamalkav@gmail.com