Çocuklarınızla duyguları hakkında yeterince konuşuyor musunuz? Bu konuda kendinize 10 üzerinden kaç puan verirsiniz? Son zamanlarda seanslarda ciddi şekilde ve üzülerek fark ettiğim bir şey var. İsyan eden çocuk ve ergenler, fakat bu isyanı duymaya kapalı anne ve babalar. Duygusal bir isyandan bahsediyorum elbette. Duygulardan çok somut şeylere, başarıya mesela, aşırı değer veren ebeveynler. Çocukların duygusal ihtiyaçlarına kulak tıkayıp sadece somut ihtiyaçlara odaklananlar. Travma öyküsü olan bir çocuk veya gençte dahi ailenin odaklandığı şey ders, başarı, gelecek...
Evet bu konu sosyolojik anlamda incelenebilir belki. Ülke ve toplum olarak ebeveynler ve gençler geleceklerinden o kadar ümitsizler ki dolayısıyla ilk düşündükleri şey hala temel bakım ihtiyaçları, hayatını idame ettirme ve bir meslek sahibi olma kaygısı. Hep dilde aynı cümle “Hocam kendini kurtarsın başka bir şey istemem.” Ebeveynlerin kaygılarını anlamaya çalışırken bir yandan da o duygusal isyana kulak vermeye çalışıyorum. Temel ihtiyaçlar ile duygusal ihtiyaçlar arasında sıkışmış çocuk ve gençler. Travmanın getirdiği duygulara dahi hayatın zorluklarından kaynaklı kendini kapatan ebeveynler...
Bazen ailelere yüksek sesle şunu sorarken buluyorum kendimi? En son ne zaman duyguları hakkında konuştunuz? Duyguları konuşmak, duygulara değer vermek de bir ihtiyaçtır. Yüksek sesle sormamın sebebi duyguları sormama rağmen hala aldığım somut ve maddi cevaplar.
Bireylere sorduğum kendini nasıl hissediyorsun sorusuna aldığım cevap ise yetişkinlerde dahil %80 oranda “kötü veya iyi” cevabı. Duygular iyi ve kötü hissetmek üzere ikiye ayrılmıyor. Gün içinde, herhangi bir şey yaşadığımızda, geçmişle- bugünle ya da gelecekle ilgili birçok çeşitli duygu hissederiz. Üzülürüz, seviniriz, şaşırırız, utanırız, öfkeleniriz, suçluluk hissederiz, kaygılanırız, mutlu oluruz, heyecanlanırız, gergin hissederiz, korkarız, stresli oluruz, huzurlu hissederiz, umutlu-umutsuz hissederiz...Hepsi de o kadar doğal ki...Yoğunluğu ve sıklığı bizim için oldukça önemli. Ve duyguları konuşulmayan sıkışmış, tıkanmış kişiler bu duyguları aktaramadıkları için terapiye başvururlar. Terapide aktardıkça rahatlamaya başlarlar.
Siz kendinizin veya çocuğunuzun, eşinizin, anne ve babanızın, kardeşinizin, arkadaşınızın, duygularına ne kadar odaklanıyorsunuz? Bugün nasıl hissettin? Bu olayı yaşadığında nasıl hissettin? Gibi soruları ne kadar kullanıyorsunuz? Ya da kendi duygularınızdan ne kadar bahsediyorsunuz?
Çocuklar dünyayı sizin gözünüzle algılar. Bir şeyler yolunda gitmiyorsa lütfen aynayı önce kendinize çevirin. Çocuğunuzu dünyayı algılarken tanırken yeteri kadar duygularını yansıttınız mı? Bir çocuk öfkelendiğinde ki bu normaldir(sürekli aşırı olmadığı sürece) ona o an yaşadığı duygunun normal olduğundan, öfkelendiğinden bahsedebilirsiniz. Böylece çocuk yaşadığı duyguyu tanımlarken bir yandan da normal olduğunu anlayacaktır. O an yapmanız gereken tek şey bu duygu üzerinde konuşup öfkelendiğinde bunu nasıl aktarabilir konusunda ona destek vermektir. Öfkeyi kapamak ya da görmezden gelmek yararlı değildir.
Yas duygusu da konuşulması açılması ve yaşanması gereken bir duygudur. Tüm kapanan duygular bedende kendilerine çıkmak için mutlaka bir yer ve yol bulurlar. İş bu noktaya gelmeden duygularınızı konuşun, aktarın, konuşulmasını destekleyin. Bir çocuğun akademik başarısından daha önemli bir şey varsa bu fiziksel sağlığının yanında ruhsal-duygusal sağlığıdır unutmayın.
Klinik Psikolog Eda MALKAV
edamalkav@gmail.com
@psikologedamalkav