Uzun yıllar mesleki alanda hizmet vermiş, çokca hikaye biriktirmiş, bugün hala bu birikimlerle öğrenciler, veliler ve çeşitli kurumlarda eğitim çalışmaları yapan, yeni açtığı ofisinde Ankara' da hizmet veren değerli meslektaşım psikolog Ali Orhan' ın ilişkiler ve evliliklere dair yazdığı üç kitap yayınlandı.
Değerli meslektaşım ilk kitabı "GEÇİNMEYE GÖNLÜN VAR MI? da şöyle birşey söyler; "Birbirini seven ve bunu ifade eden eşlerin çocukları kendilerini daha güvende ve huzur içinde hissedecekleri için sorunları daha az, başarıları daha fazla olacaktır." Bugünlerde benzer bir ifade çocuk psikologları tarafından da ileri sürülmüştür; "Mutlu veya mutsuz anne-baba; çocuk için 'üçüncü ebeveyndir' ". Konunun ne denli önemli olduğu malum!
Evlilik kurumu son yıllarda hızla değişime uğradığından, hem terapistlere başvuruda ciddi bir artış olmuş hem de biz terapistlere bu konuda daha farklı açılardan çok yönlü bakabilme ve çalışma zorunluluğu doğurmuştur. Yazar da konunun ne denli önemli olduğunu bildiğinden kitabında ele aldığı konulara kültürümüzün kendine has birikimini de katarak farklı bir okuma zevki yaratmış; eş seçiminden, düğüne, evlilikteki rollere, çiftlerin aileleri ile ilgili tutumlarına, aşka, iletişime, alışkanlıklara, sevgiye, aldatmaya ve boşanmaya kadar birçok konuda akıcı bir dille mesleki bilgi ve deneyimlerini aktarmış. İstemiş ki okuyanlar çok zorlanmadan kendi ilişkilerine bu kitaplardan katkı sağlasınlar. Oldukça da iyi bir iş çıkarmış, kutluyorum kendisini.
Sonra yazar, evliliğin hiç de kolay bir süreç olmadığına atıfta bulunmak üzere "EVLİLİĞİN İLK 50 YILI ZORDUR" isimli bir kitaba daha imza atmış;
"Eğitimler esnasında katılımcılara, süngerin özelliğini sorarım. genellikle verilen cevaplar; sünger su çeker, su çeker birgün gelip su çekmez ve çektiği suyu sızdırmaya, süngerin rengi değişmeye başlar şeklindedir. Ailedeki sünger kimdir? diye sorduğumda katılımcıların çoğunluğu kadın olduğunda kadın, erkek oranı yüksekse erkek olarak cevap verilmektedir. Ailedeki sorunları kim çekiyorsa sorun da ondan çıkmaktadır. Buradaki mesele, süngerin iyice şişip düşmeden önce arada bir sıkılmasıdır. Peki bu sıkma işini kim yapacak ve nasıl olacak?"
Evet kitapta yazar, yukarıda alıntı yaptığım metafor ile anlatılmak istenen zorluğun çiftlerin en başından kök aile ile "vedalaşamama" ları konusunun önemline değinerek çocuklardan, cinsel yaşama birçok önemli konuda yine kendine has dili ile önemli şeyler söylemekte.
Tabii "vedasızlık" ın sadece evlilikte değil yaşamın pek çok döneminde kişileri derinden etkileyen bir olgu olması sebebiyle, sevgili meslektaşım bu konuda da bir kitap yazmaktan geri durmamış; "VEDASIZLIK"
Kİtapta da yazdığı gibi "Aslında her veda yeni bir merhabadır" ancak "veda" laşmak / yas tutmak o kadar kolay bir durum olmadığından ufak ufak kayıplar bir gün koca bir yas haline gelebilmekte ve kişilerde öfke, depresyon, bozuk kişilerarası ilişkiler gibi sonuçlara yol açmaktadır. Biliyoruz ki yas tutmadan aşk kapasitesi gelişmeyeceğinden sağlıklı bir ilişki için en erken ayrılmaların ve kayıpların yası da sağlıklı bir biçimde tutulabilmiş olmalı, eğer tutulamadıysa bunların anlaşılması için kişilerin kendilerini anlama çabaları olmalı, gerekirse yardım almalıdır.
"Vedalaşamama" isimli kitabında da sevglili meslektaşım Ali Orhan yaşadığı topraklardan vedalaşamadan ayrılan topluluklardan, bebeklikteki ayrılmalara, okul mezuniyetinden aşk ayrılıklarına ve ölüme; vedalaş-a-madan yaşanan kayıpların güçlüklerinden bahsederken aynı zamanda "veda-laşabilmeyi" nasıl yapabileceğimizi anlatmış. Anlatırken kısa hikayeleri, anektodları ve Anadolu bilgeliğinin konuyu ele alma biçimini harmanlamayı da ihmal etmemiş.
Efendim sizlere de alıp okumak, okurken faydalanacağınız paragrafların altını çizmek kalıyor. Kalem tutan eller her zaman zihinlerdeki çok kıymetli hazineleri, istediğimiz gibi kullanabilmek üzere bizlere sunarlar, zihinlere sağlık... Kalemin dert görmesin; sevgili Ali Orhan.
www.esduyum.com
https://www.instagram.com/rnarikan/?hl=tr