Küstüm ben sana

KÜSMEK nedir bilir misin..??

Küsmek DÜRÜST' LÜKTÜR..

Çocukçadır ve ondan dolayı SAF' TIR..

YALANSIZ' DIR..

Küsmek; SENİ SEVİYORUM' dur..

Vazgeçememektir..

Beni anlatır KÜSMEK..

KIZDIM ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur..

KÜSMEK; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir..

KÜSMEK, sevdiğini SÖYLE demektir.. Hadi ANLA demektir..

KÜSMEK; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır..

Yani, diyeceğim o ki:

BEN SANA KÜSTÜM...!

NAZIM HİKMET

Yıllar önce mesleğe yeni adım attığım dönemlerdi... Ankara' da psikiyatri kliniğinde yataklı serviste Tokat' lı bir hastayı süpervizyon eşliğinde takip ediyordum. Haftada iki yaptığımız görüşmelerin ikincisine ben görüşme odasında olduğum halde gelmemişti. 15 dakika kadar bekledim, sonra dışarı çıkıp diğer hastalarla beraber sohbet ettiği salondan görüşmeye çağirdım. Kalktı ve geldi. Seansta geç gelmesi üzerine konuşmak istediğimde, görüşmeyi unuttuğunu söyledi.

Haberin Devamı

Sonra, bir sonraki seansı da unuttu. Yine seansda bunu konuştuk. Bana kızgın olduğunu, geçen seansı unuttuğu için ona kötü davrandığımı söyledi. Meslekte yeni olduğum için, ben de muhtemelen kızgınlığımı belli etmiş olmalıydım. Süpervizyon hocam bunu konuşmaya devam etmem yolunda geri bildirim verdi.

Sonraki seanslarda ortaya çıktı ki, yaşadığı köyde kendisi için "Sende deve kini var." derlermiş. Küsmesi ile bilinirmiş. Sonra bu konuyu bir süre çalıştığımızı hatırlıyorum.

Hangi çocuk küsmemiştir ki büyüklerine ya da oyun arkadaşlarına... Sonra belki sıra arkadaşı ya da öğretmenine. Ergenlikte en yakın arkadaşına, büyüyünce en yakın dostuna da olmuştur. Sonra sevgiliye ve elbette eşine.

Oğluna küsen babalar da biliyorum.

Kızı kocaya kaçtığı için, kızına küsen anne-babalar da.

Aynı evde yaşayan ama uzun yıllardır küs olan karı kocalar da...

Küsmek TDK sözlüğünde "Gelişememek, büyüyememek" olarak tanımlanıyor. Peki, küsmek ilkel bir duygulanım mıdır?

Kızdınız, incindiniz... Belki sizi anlamadığını düşündünüz, belki saygı göstermediğini, en önemlisi de değer vermediğini. Kızdığınız, kırıldığınız için ondan uzak duruyorsunuz. Uzak durdukça ne hissediyorsunuz?

Haberin Devamı

Çocukken küstüğüm zaman yemek yemediğimi, çağırılan sofraya gitmediğimi hatırlıyorum. Eğer beni terbiye etmek için çağırmamışlarsa fena halde sinirlendiğimi, içten içe kendi kendimi yediğimi de hatırlıyorum.

Küsmek "Benden özür dile", "Affetmem için birşey yap", "Bana bir yaklaşımda bulun", "Gönlümü al", "Beni anlamanı ve bunun için çaba sarfetmeni istiyorum" gibi anlamlar taşısa da evet küsmek ilkel bir duygulanımdır.

Elbette biz sevdiklerimize gönül koyarız. Tabii ki kırıldıysak geri çekilir ve o duyguyla başetmeye çalışırız. İlişkilerde, hayal kırıklığı yaratan ve bizi sarsan durumlar yaşamamak mümkün mü?

Biz zaten sevdiğimize küseriz ancak küsmeyi karşı tarafı cezalandıran, kendini ondan mahrum eden ve sürekli kendini doldurarak kin ve öfkeyi artıran bir duygu ve davranışa doğru götürmek yakın ilişkiler için oldukça sakıncalı bir durumdur.

Ben evli çiftlerle çalışırken küsmenin oldukça yaygın bir davranış biçimi olduğunu gözlemlemekteyim. Uzayan küslükler kişileri ve evliliği yorar. Kapıları kapatır ve kişileri yalnızlaştırır.

Haberin Devamı

En önemlisi ise, küslük uzadıkça birbirine öfkeyi arttırır. Küs kalmayı beceremeyen tarafı çaresiz bırakır.

Küs kalarak karşı tarafı terbiye etmeye çalışmak genellikle hiçbir işe yaramaz. Eğer gerçek bir değişim istiyorsak biraz çekilme yaşadıktan sonra konuşmayı becerebilmek gerekir. Ne olursa olsun sizi üzen şeyi karşı tarafa açıklıkla anlatmanız gerekir. Sadece hissetiğiniz duyguyu ve onun davranışını söylemeniz bile daha etkilidir: "Bana yüksek sesle bağırman, beni ürkütüyor ve kendimi değersiz hissediyorum" gibi.

Hayat kısa... Küsecek kadar zamanınız var mı bilemem! Ben olmadığını düşünüyorum. Ama sevdiğinize gönül koymanızı anlarım. Gönül almayı bilen insanlar elbette var. Bunu yapmakta zorlananlara ise, sevginiz hatırına öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

Suçlamadan, yargılamadan kendinizi anlattığınızda sizi anlayacaktır. Eeee... hala hiç anlamadığını, anlayamayacağını düşünüyorsanız, kendinize sorun; niye hala oradasınız?

Mevlana söylemiş zaten "Minareden Düşenin parçası bulunur, bulunur da; gönülden düşenin parçası bulunmaz ..!"