Evli ya da sevgili misiniz? İlişkinizde sizin için gerçekten en vazgeçilmez şey ne? Ne zamanlar kendinizi daha mutlu, huzurlu ve değerli hissediyorsunuz? Birbirinizin hangi davranışı, o gün içinde size; "Sanki tüm sorunların üstesinden gelebilir, önünüze çıkan herkese sizi gülümsetir, martıyı, kediyi elinizle besletir, kırmızı daha kırmızı, gökyüzü daha mavi gözükür" duygusu verir.
Bu yazımda, "Yakınlaşma becerisi" nden ve "özen" den bahsedeceğim. Yukarıdaki soruların cevabını biraz düşündüğünüzde, aklınıza gelecek şeyler bunlar. Partnerinizle duygusal açıdan ne kadar bağlantı içinde olduğunuz konusu, mutlu bir ilişki için olmazsa olmazlardandır.
Bahsettiğim şey; "Yakınlaşma alışkanlığı" konusu neleri içermektedir? Aslında "İLGİ GÖSTERMEK" desem daha anlaşılır olabilir mi? İkili ilişkilerde hiç de zor olmayan, tam aksine iki tarafı da besleyen, ilgi gösterilen kişinin mutluluğunun tekrar ötekine döndüğü bir süreçtir bu.
Herkesin ihtiyacı ortak; değer verdiklerimizin bizi sevmesi ve ilgi göstermesi. "Ben onu çok seviyorum ama anlamıyor!" ya da "Sevgimi gösteremiyorum, öyle gördük , bizim ailede kimse sevgisini belli etmezdi." diye kendini ifade eden kişiler, bunun ne kadar gerekli olduğunu ancak sevdikleri kişiler isyan ettiğinde ya da ilişkileri bozulmaya başladığında bunun önemini anlıyorlar.
Ancak çoğu zaman nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. Sanki ilgi ve sevgisini gösterirse, kendisinde "eğreti" duracakmış düşüncesi oluyor. Yakışık almazmış gibi geliyor. Eğer bir de karşısındaki kişi onu suçlarsa, iyice "yetersizlik duygusu" yaşıyor. Bir de tabii "Düşünceli davranmak", "İnce düşünmek" gibi tanımlar var; karşımızdakinden beklentimizi ifade eden... Bunların hepsi aynı kapıya çıkar.
Eğer biz birisini hayatımıza aldıysak, her iki tarafında beklentisi "Ötekinin ilgi odağı" olmak üzerinedir. Bu tek ilgi odağı olacak anlamında değil ama genel olarak öncelikli özenli davranış görme beklentisi vardır. Kötü birşey de değildir! Başka türlüsü beklenemez. Hayatın en önemli anlam kaynaklarından birisi; "aşk, sevgi ve bağlanma" üzerinedir. Öyleyse buna sahip çıkmamız gerekir.
Evli ya da değilsiniz farketmez , bir ilişkiniz varsa, ilgili olmak zorundasınız. Nasıl mı?
En önce sağlam bir dinleme beceriniz olmalı; eşiniz ve sevgiliniz konuşurken zihniniz, gözünüz etrafta gezinmemeli, sorular sormalı, duygularına odaklanmalı, onaylanması gerekiyorsa onaylamalı ve dinlediğinizi belirten geribildirimler vermelisiniz.
Bambaşka işler yapıyor olabilirsiniz, gün içinde onu aramalı gerekirse mesaj da çekmelisiniz yani "aklımdasın" demenin yollarını bulmalısınız. Çok zor değil, isterseniz buna zaman bulursunuz.
Başka insanların da olduğu görüşmelerinizde bakışınızla, vücut dilinizle, gerekirse sözel olarak onun görüş alanınız içinde olduğunu hissettirmelisiniz. Mesela arkadaşlarınızla yemekteyseniz, onunla yiyeceğinizi paylaşmak, suyunu doldurmak, vb ona kendini değerli hissettirir. Eşinizin yaptığı iyi birşeyden bahsetmek, onu onore edecektir.Kadınların, kocasının iş başarısı ya da ilişkileri konusunda eşini takdir etmesi de erkeğe kendini iyi hissettirir.
Sabahları alelacale evden çıkmaktansa, -bir arkadaşımın geçen gün kendi ilişkisinde yaptığını anlattığı gibi- iki tane sütlü neskafe hazırlayıp, karşılıklı içerek iki laf etmek gününüzü güzelleştirmez mi?
Eğer eşiniz doktora gitiyse ona eşlik etmeli, edemiyorsanız ondan gün içinde bilgi almalısınız yani merak etmelisiniz.
Her zaman, ilişkinin en başından itibaren "biz" duygusunu yaşatmalısınız. "Biz beraber hareket ediyoruz, önemli kararları beraber veriyoruz, karımın ya da kocamın ne düşündüğü önemli, birini eve davet ediyorsam, önce karıma ya da kocama sormalıyım...vb". Bu konu, her iki tarafın ailelerine de hissettirilmelidir. Bu duruş evliliğin en büyük kurtarıcılarından biridir.
Eşinize, sevgilinize dokunun, sarılın, sevgi sözcükleri söyleyin...Sadece ona özel bir isim, tanımlama bulabilirsiniz. Tanıdığım biri, kız arkadaşını "mavi" diye çağırıyor; en sevdiği ve huzur bulduğu renkmiş.
Birbirinizin arkadaşlarıyla ilişki kurun; kendi seçiciliğiniz olabilir ama anlaşabileceğiniz olanları mutlaka vardır. Ortak bir yaşam sürdürecekseniz, bu önemlidir.
Mutlaka onun hoşlanacağı şeylerin neler olabileceği üzerine kafa yormalısınız. Mesela başbaşa yemek organizasyonu yapmak, konser bileti almak, akşam onu sinemaya davet etmek gibi. Erkekler kadınların sevdiği küçük sürprizlerden onlar kadar hoşlanmıyorlar ama beyler size söylüyorum, kadınlar çok hoşlanıyorlar, heyecanlanıyorlar ve mutlu oluyorlar, lütfen bunları yapmaktan vazgeçmeyin!
Akşam eve geldiğinizde, gün içinde neler yaptığınıza dair küçük bir sohbet yapın. Gerekirse bazen dışarıdan yemek sipariş edin, karşılıklı konuşmaya mutlaka zaman ayırın.
Dedikodu yapın! Yani başkaları hakkında da konuşun, ille de kötü şeyler olması gerekmiyor, herkesin hayatında birşeyler olup bitiyor, o konularda da laflanabilir.
Müzisyen kocası ya da karısı olanın biraz müzikten anlaması lazım gibi; eşinizin ilgi alanlarına yakın durmaya çalışın, bir kısmını yakalar onunla belli düzeyde bir paylaşıma girebilirsiniz. Her iki tarafın da bu çok hoşuna gider.
Birlikte hayal kurmak...Bir danışanım, birgün eşine bir yemekte nasıl bir eve sahip olmak istediğini anlatırken eşi; "Olmayacak, saçma sapan hayallerin var." deyince çok üzüldüğünü ifade etmişti ve "Eşim hayal kurmama bile izin vermiyor." diye yakınmıştı. Bırakın herkes gönlündekini söylesin.
Birlikte seyahat edin, tatil planı yaparken her iki tarafın hoşuna gidecek seçenekler üzerinde çalışın.
Evdeki işler konusunda birbirinize destek olun, bunu kısasa kısas şeklinde değil, birbirinizin boşluklarını doldurarak yapın.
Pazar sabahı kahvaltılarını, farklı zamanlarda birbinize hediye eder gibi hazırlayın. Onun sevdiği bir omlet, krep, vb ne ise onun için yapın.
Birbirinize sert çıkışlarda bulunmayın, yumuşaklığınızı korumaya çalışın.
Beyler, eğer eşiniz size bir problemini anlatıyorsa, hemen akıl vermeye kalkmayın. Şöyle diyebilirsiniz; "Seni sadece dinleyeyim mi? Yoksa çözüm önerisi ve fikrimi söylememi ister misin? diye sorun.
Hanımlar-beyler; eşinize sevgi ve hayranlığınızı ilişkiniz sürdüğü sürece belli etmekle yükümlüsünüz. Aynı zamanda onun ne kadar değerli olduğunu hissettirmenin yolu, onun ihtiyaçlarını görmek ve ilgi göstermektir. Herkesin bir "sevme tarzı" olabilir ama göstermediğiniz bir sevgi hedefine ulaşmaz. Vadeli yaşamımızda hepimizin buna ihtiyacı var ve bunu hakediyoruz. Sevgi ve ilgiyi alan çocuk nasıl mutlu mutlu büyüyorsa, yetişkin olduğunda da bu ihtiyacı hiç kaybolmuyor. Herkesin güveneceği bir yol arkadaşına ve sağlam bir omuza ihtiyacı var. İlişki ihmale gelmez, tıpkı trafikte araba kullanır gibi nasıl tüm şeritlere, lamba ve işaretlere ve diğer arabalara dikkat ediyorsanız öyle...İnanın bir farkı yok!