Kişilerarası ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürümesine engel olan birçok etmen bulunmaktadır. Kişilik özelliklerimiz ise en büyük belirleyicidir. İlişkilerimizde iletişim kurma biçimlerimizi önemli ölçüde etkileyen çeşitli 'savunma mekanizmaları' vardır. Egonun bu savunma mekanizmaları, bir yere kadar ego bütünlüğünün korunması için gereklidir. Ancak bu savunma mekanizmalarının kullanımının patolojik biçim aldığı durumlar sözkonusu olduğunda bunun olumsuz etkileri, kişilerde ruhsal açıdan sıkıntılar yaratmaya başlar.
Savunma mekanizmaları, bireyin başedemeyeceği bir durumla ilgili ortaya çıkabilecek kaygıdan ve bu durumun yol açacağı sonuçlardan kendisini korumak ve bunu sürdürmek için bilinçsizce geliştirdiği psikolojik stratejilerdir.
Savunma mekanizmaları, kabul edilemez dürtüler tarafından oluşturulan tehditleri azaltan bilinçsiz başa çıkma mekanizmalarıdır.
Ben bu yazımda, egonun savunma düzeneklerinden 'inkar, yadsıma' ingilizce karşılığı 'deny' olan savunma düzeneğinden söz etmek istiyorum.
Tüm ilişki biçimlerinde yaygın olarak kullanılan inkarın, ikili ilişkileri oldukça zora soktuğunu biz terapistler danışanlarımızla çalışırken gözlemleriz. İlişkilerinde inkarı sıklıkla kullanan kişiler, bu yaptıkları şeyin bilinç düzeyinde farkında olmadıklarından, durumun farkında olan karşısındaki kişi için büyük zorluk oluşturan bir durum olduğunun da ayrımına varamazlar.
Karşılıklı etkileşim ve paylaşımlarla yürütülmesi gereken ilişki sürecinde bir tarafın bazı şeyleri yok sayarak ilişkiyi devam ettirmeye çalışması, kaçınılmaz olarak kişinin hem kendisinde hem ilişkisinde önemli sorunlara yol açmaktadır. Kişide gerginlik, sıkıntı ve yorgunluk, karşı tarafta çaresizlik ve öfke, ilişkide ise bozulma ve tıkanıklık olması kaçınılmazdır.
Nasıl bir mekanizmadır inkar?
Acı verici duyumları ve olguları yadsıma eğilimi, acının kendisi kadar eskidir. Küçük çocuklarda hoşa gitmeyen gerçeğin zevk verici yadsınması, çok yaygın bir şeydir. İnkar, en ilkel savunma mekanizmalarından biridir. Anna Freud, genellikle hoşnutsuzluğu tanımayı reddetmeye "savunmanın ön dönemi" ismini vermiştir.
Gerçeği değerlendirme yetisinin gittikçe gelişmesi, gerçeğin bu şekilde tamamen değiştirilmesini olanaksız kılar. Bununla birlikte bu yadsıma eğilimleri etkin kalmaya çalışırlar.
Kuşkusuz daha sonraki gelişim dönemlerindeki bütün inkar çabalarının rakipleri, egonun algılama ve bellek fonksiyonlarıdır. Herhangi bir olay yaşamımızın ilk yıllarındaki acı verici yaşantıyı andırdığında otomatik olarak meydana gelen acı verici olay ve bunların anıları basit inkar yöntemlerini terke zorlar. Egonun ve gerçeklik ilkesinin iyi yönde gelişmesi, denemeyi ve belleği pekiştirir ve inkar eğilimini gittikçe zayıflatır. Ego zayıf kaldığı sürece inkar eğilimine yatkınlık artacaktır.
Daha geç çocukluk döneminde karakteristik çözüm yolu, egonun mantıklı bölümü hoşa gitmeyen gerçeklik ve yadsımanın oyunsu ya da fantastik karakterini tanıdığı halde hoşa gitmeyen gerçeğin oyunda ve fantazilerde etkin şekilde yadsınmasıdır. Bu durum gerçeği yadsıyan düşlemlerden zevk alan bazı erişkinlerde devam eder. Ancak, çocuklukta oyunların ve yadsımaların önemi büyük olduğu halde, erişkinlerde bu tür düşlemler "önemsiz" kalır ve sadece gerçeğin yükünden kısa bir süre kurtulmayı sağlayan bir sığınağı belirtir.
Deja vu olarak bilinen "Ben bunu daha önce yaşadım" durumunda da güncel bir yaşantı bastırılmış(represe edilmiş) bir yaşantıyla birleştirilir. Ego bastırılmış olan birşeyi anımsamak istemez ve deja vu duygusu, egonun istemine karşın bastırılmış bu şeyin anımsanmasından başka birşey değildir.
Genelde bastırılan şey suçluluk duygusu olduğundan, ikili ilişkilerde bastıran kişi için "hatırlama komutu" anlamına gelen her durum korku ya da kaygı verici olarak hissedilir.
Evet, kişinin kendini tanıması neden önemlidir? Kendini tanıma, benliğin güçlenmesi, sağlıklı ve doyumlu ilişkiler yaşamak, hayatın kontrolünün daha elinde olduğunu hissedebilmek için gerekli ve önemlidir.
Terapi, kendinizi tanıma ve kendinizle uğraşmayı göze alma sürecidir. Sonuç; aydınlanmadır. Psikoterapi, "kaybettim" sandığınız çocukluğunuzla buluşmaya aracılık ederken, şimdiki durumunuza bunun olumlu getirilerini de terapistinizle birlikte deneyimlersiniz.
Kaynak:
Fenıchel, O.(1945). Nevrozların Psikoanalitik Teorisi, çev.Tuncer, S., Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kitaplar Serisi No. 98. Ege Üniversitesi Matbaası, Bornova-İzmir, 1974.