Yazarlar
Haberin Devamı
Gabriel Garcia Marquez, ünlü Güney Amerika' lı yazarı en çok 'Yüzyıllık yalnızlık' kitabından bilirsiniz. Bugünlerde ölüm döşeğinde ve yakınlarına, dostlarına yazdığı bir 'Veda mektubu' var, okumadıysanız lütfen okuyun. Fantastik kurgunun da önemli temsilcilerinden olan yazarın, ölüme giderke 'keşke' lerini okuyunca durup tekrar tekrar düşünüyorsunuz; "İyi de nereye koşuyoruz?" diye. Marquez "Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna
ederdim. Ve aşk içinde yaşardım." diyor. Gelin geç olmadan siz de 'Hayatın sizin için anlamı' konusunda biraz düşünmeye başlayın...
Günümüz toplumunda profesyonellere başvurma nedenleri arasında; "Boşluk depresyonu" diye tanımlayacağımız anlam yoksunluğu sorunu oldukça fazladır. Hızlı iş temposu, rekabet ortamı, başarıya endeksli bir hayat kişinin kendi ihtiyacı olan şeyin ne olduğu sorusunun çoğu zaman karşılığı olmamaktadır.
Mutsuzluk, hayatı anlamlandıramama, yaptığı işlerden ve katıldığı ortamlardan zevk almama, sanki sürüklenircesine geçen bir hayat yani "anlam yoksunluğu" en önemli varoluş sorunlarından biridir.
Victor E. Frankl; "Kişi hizmet edeceği bir davaya ya da seveceği bir insana kendini adayarak ne kadar çok kendini unutursa, o kadar çok insan olur ve kendini de o kadar çok gerçekleştirir." demiş. Kimdir Victor E. Frankl? 1943-1946 yılları arasında Hitler Almanya' sında Auschwitz ve Dachau ölüm kamplarına eşi, annesi, babası ve kızkardeşi ile birlikte tutuklanarak gönderilen bir nöropsikiyatrist. Kızkardeşi dışında bütün aile üyeleri gaz odasında öldürülen Frankl, toplama kampından sağ olarak çıkmayı başarmıştır.
Buradan yola çıkarak; insanın en kötü şartlara bile dayanabileceğini ve bunun için mücadele etme gücünü acının karşısında durabilme, bunu bir deneyim olarak düşünme ve "Trajediyi zafere dönüştürme", hedef belirleme ve bu amaca yönelik sorumluluk alma gibi konular üzerinde çalışıp 'Logoterapi' yani 'Anlam terapisi' adını verdiği tedavi yöntemini geliştirmiştir. Tüm dünyada kabul gören bu yöntemle, hastaların kendisi için hayatın anlamını oluşturmadan, iyileşmenin mümkün olmayacağını vurgulamaktadır.
Özetlersek Frankl; toplama kampında kaldığı hergün gaz odasına gitme ihtimaline rağmen onu ayakta tutan şeyin; inanç, acının da bir anlamı olduğu düşüncesi, umit etmeye değer şeyler olduğu sürece yaşama enerjisinin bitmeyeceği ve tünelin sonunda ışığı görenlerin her türlü zorluğun üstesinden gelebileceği duygusunun yaşamın en temel gerçeği olduğunu anlatmaya çalışmıştır.
Bugünün dünyasında insanların yalnızlık, anlamsızlık duygusundan müzdarip olduğu ve sorunun nereden kaynaklandığını anlamaya çalışanların yardım almak için başvurduklarında, 'hayatlarındaki anlam kaynakları' nın ne olduğu sorusunun cevabını aramak lazım.
Bir ilişkiye adanmadan, bir üretim ilişkisi olmadan, toplumsal ya da bireysel anlamda insanlık ve dünya için birtakım projelerin içinde bulunmadan hayatın anlamını bulmak mümkün değil. 'Sevgi' yi en önemli kurtarıcı olarak gören Frankl; "Anlamın içsel birşey olduğunu ve insanın anlamı yaratabileceğini ve bu anlam onun hayatını sürdürmesi için bir neden oluşturur." demektedir.
Birine bağlanma, derin ve anlamlı bir ilişki en önemli anlam kaynaklarımızdandır. 'Bağ kurabilme' çok önemli bir sağlıklılık göstergesidir. İhtiyacımız olan şey ilişkidir ve sevdiğimize veya sevdiklerimize olan bağlılığımız yaşamın içinde bizi korur, iyileştirir. Gelin hayatınıza anlam katacak şeyler konusunda farkındalığınızı ve kapasitenizi geliştirin. Herşey geçici, sağlam bir ilişkiniz ve dostluklarınız varsa onlar gerçek ve kalıcı. Uğruna yaşanmaya değer şeylerimiz için bu dünya anlamlı ve güzel...