"Güzellik lanetli birşey" dedi geçenlerde bir danışanım. Kendisi de oldukça güzel ve aynı zamanda zeki bir kadın olan danışanım, güzelliğinin avantaj olduğunu hissetmiyordu; en azından o seans boyunca...
Tam ben yazımı yazarken, televizyonda haberlerde; "Bahara girerken hazırlık" başlığıyla, güzelleşmenin takip etmekte bir hayli zorlandığım hızda ve sayıda yolları anlatılıyordu; çizgi,iz ve morluk giderici lazer uygulamaları, enjeksiyonlar, dolgular, kavitasyon, estetik ameliyatlar, vb. Mikrofon uzatılan uzman iştahla anlatıyor, kadınlar gözleri parlayarak "Yaza hazırlanıyorum" diyordu.
Bir taraftan ciddi bir ekonominin döndüğü güzelleşme arz ve talebi, öte yandan bunun baskısı altında psikolojik bir gerilim hattında yürüyen kadınlar... Güzellik ve gençlikle yarışılır mı? Yarışılırsa sınırları nereye kadardır? Güzelleşmenin en önemli veya azımsanmayacak bir kitle tarafından tek değer olduğu bir dünyada, kadının da bir ürüne dönüşmesi ve öyle muamele görmesi kaçınılmaz mı? Bu sorular, "Güzellik endüstrisi" nin gerçekten giderek büyüdüğü, güzelleşme isteğinin bulaşıcı bir hastalık gibi her kadına da sirayet ettiği, "Asla botoks yaptırmam" diyenlerin bile; "Kaşımın arasındaki çizgiler derinleşiyor , yaptırsam mı?" demeye başladığı bir olgudan bahsetmemiz sebebiyle, sorulması ve tartışılması gereken sorular.
Güzellik her daim arzulanan ve peşinden koşulan bir olgu ancak güzel olup da mutsuz olan kadın sayısı da az değil. Güzel kadın av mıdır, avcı mıdır? Güzel kadın her zaman beğenildiği, arzu edildiği ve peşinden koşulduğu için karşısındakini ayartma ve baştan çıkartma becerilerini geliştirmesine pek de gerek kalmadığı düşünülebilir mi? Öyle olunca da aslında daha az çekici biri, istediğine ulaşma yollarını geliştirip daha mı çok alıyor istediğini hayattan. Güzel olan, o kadar çok ok alınca veya talep görünce diyelim, birden fazla talebe karşılık verme durumu doğması ihtimalini düşünürsek o zaman da bu bir sorun mudur, değil midir; valla sormak lazım belki iyidir ya da belki de mutluluğu yakalamayı zorlaştıran birşeydir.
Bir de güzelliğin, "haset" i üzerine çekmesi gibi bir durum var tabiiki... Mesela Medusa' nın başına gelenler gibi;
Kainatın, Tanrılar tarafından bölüşüldüğü çağlarda, Medusa adında güzelliğiyle herkesi kıskandıran, aynı zamanda bütün tanrıları kendisine aşık eden bir kız yaşarmış. Medusa o kadar güzel bir kızmış ki, yeryüzünde güzelliğiyle ona rakip olabilecek başka bir kadın bulmak mümkün değilmiş. Yeryüzünde bütün kadınlar, bu güzelliği yüzünden Medusa'yı kıskanırmış. İşte bu güzel Medusa kendisine Tanrılara adamış ve iki kız kardeşi ile birlikte baş Tanrı Zeus'un en sevdiği kızı zeka Tanrıçası Athena'ya ait bir tapınakta yaşarmış. Kendi tapınağında yaşayan bu güzel kızı gören Athena da kızın güzelliğinden etkilenmiş ama kendisini daha güzel ve çok daha zeki bulduğu için de pek fazla önemsememiş. Athena, Baştanrı Zeus'un kardeşi olan denizlerin efendisi büyük Poseidon ile birlikteymiş. Güçlü ve ölümsüz, büyük Tanrı Poseidon da karısı Athena'nın tapınağında yaşayan bu güzeller güzeli kızın farkındaymış ama Tanrılar katında bir ölümlüye aşık olduğu için küçümsenmekten korktuğu için de gizliyormuş ona olan ilgisini. Birgün dayanamayıp Medusa ile birlikte olmuş ve Athena bunu duymuş, sonra da öfkeden Medusanın saçlarını yılana çevirip yüzünü de çirkinleştirmiş. Bununla da yetinmeyip Medusaya bakmaya çalışan herkesi o bakışların taşa çevirmesini sağlamış.
Alın size güzelliğin lanetini anlatan mitolojik öykü. Bir de aklıma geldi de şimdi; "Allah çirkin bahtı versin" diye dilek belirten bir sözümüz vardır. Küçük kız çocuğuna güzelliğine dair birşeyler söylense, yakınları; "Bahtı güzel olsun" derler. Güzelliğin laneti mi söyletir bu sözleri...
Acaba güzellik aynı zamanda kanaatkarlığı zorlaştırıp, daha fazlasını istedikçe yalnızlığa da yol açabilir mi? Başka etkenler etkilidir şüphesiz ama güzelliği ile meşhur hollywood yıldızlarının mutsuzluk ve yalnızlık öykülerini okuyoruz hep.
Evet, güzellik hala erkeklerin eş tercihinde birinci sırada görülüyor ama tanıdığım Karadeniz'li bir erkek "Delikanlının karısı güzel olmayacak" derdi, ne demek isterdi ki!!! Ben ise yine Aşık Veysel' e gönderme yapacağım; "Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa".