Evlilik terapisi için başvuran çiftlerin sayısında eskiye göre oldukça farkedilir bir artış var ve onlarla çalışırken odanın içinde ne kadar çok öfke var.
Niye beni anlamıyorsun? Niye bu kadar bencilsin? Niye bana yardım etmiyorsun? Niye çocukla sen de ilgilenmiyorsun? Niye bana zaman ayırmıyorsun? Niye işyerinde çok vakit geçiriyorsun? Akşam olunca bir çift laf etmiyorsun! Niye benimle sevişmiyorsun? Facebook’da ne yapıyorsun? İnstagram' da niye onu beğendin?
. . . . . . .
Modern toplumun çiftler üzerinde etkili yeni ve anlaşılması gereken sorunları var mı? Varsa neler?
İstanbul gibi büyük metropellerde çoğu insanın iş temposu, başarı kaygısı, trafik kabusu, ekonomik zorluklar, kendine ayırdığı zamanın azlığı gibi nedenlerle bezgin, canı darda, patlamaya hazır bomba misali haller içindeyken, evlilik gibi bir kurumun sorumluluğu ve bağlayıcılığı çok mu lüks kalıyor?
Evlilik konsepti geçmişte olduğu gibi bugün de sosyal, ekonomik ve kültürel yapıların ayrılmaz bir parçasıdır. Zaman değişti, toplum ve üretim ilişkileri değişti, öyleyse evlilik de zamanın ruhuna uydu mu?
Günümüzde, çiftlerin ilişkilerdeki beklentilerinin dönüştüğü ve günümüz toplumunun hızlı değişimine tepki vermeye zorlandığı dinamik ve sosyal transformasyonlar çağında yaşıyoruz.
Kişilerin terapistlere getirdiği sorunlar, kendi kişisel gelişim sürecindeki sorunların dışında, güçlü bir biçimde hissettiği sosyal baskıları da yansıtmakta.
Günümüz tüketim toplumu kişilerin duygusal tatminlerini sağlayamadığından, bütün beklentileri aile içi tatmine yöneltti. Evliliklerde kadın ve erkeğin birbirlerinden beklentisi arttı: Romantik aşk, sevgi, arkadaşlık, koruma, güven, iyi seks… Tamam da ortaya bir çelişki de çıktı; beklentiler kadın ve erkeğin duygusal kapasitelerini aştı. Kadın ve erkek birbirlerinin bu ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlilikte değildi.
Günümüzde bireycilik, kişisel tatmin ve otonomi ön plana çıktı fakat bireysel ihtiyaçlar ailenin iyiliğinden sonra gelmeli gibi bir anlayış, günümüz evlilikleri için en önemli sorun yaratan unsur haline geldi. Evlilik anlayışında önce aile gelmeli düsturu, kendi bireysel ihtiyaçlarını da önemseyen bireyi köşeye sıkıştırdı.
Evliliğin ve ailenin aşk, mutluluk ve huzur olarak sunulduğu ve dış dünyanın tehdit algılandığı bir çağda yaşıyoruz. Dış dünyanın acımasız, sömüren, yalnızlaştıran, korkutucu ve giderek bireyi hiçleştiren yapısı sebebiyle evliliğe mutluluk ve doyum vereceği yönünde çok şey yüklendi dolayısı ile evlilikten eşlerin beklentileri de arttı.
Sosyal yabancılaşma yaşayan, sosyal bağlarından giderek kopan yalnız birey bu yüksek beklentilere cevap veremeyince, evlilikte hayal kırıklıkları da arttı. Hayal kırıklığı öfke yarattı, öfkeli kadın ve erkek birbirine kabile savaşı açar hale geldi.
Birbirlerine en acımasız sözleri söylemekten, şiddet kullanmaya, giderek duygusal ve fiziksel uzaklaşmaktan, aldatmalara kadar uzanan sorunlar yumağı terapistlerin kucağına daha sıklıkla konmaya başladı.
Bu sebepledir ki terapistlerin de, danışanlarının değişen sosyal ihtiyaçlarını karşılamaları gerekiyor. Terapistin tek bir doğru yerine, her çift için özgün olabilecek durumları gözönünde bulundurup, çalışmasını günümüz ihtiyaçları çerçevesinde yürütmesi gerekiyor. Tabii ki geleneksel olanı da gözardı etmeden, evliliği iyileştirecek her konuda çiftlerin neye ihtiyacı olduğunu belirleyerek hiç kuşkusuz çok verimli bir yol izlenebilir.
Herşeyden önemlisi ise, ilişkide ve evlilikte kişinin kendisini anlamadan, kendi farkındalığı oluşmadan eşiyle sağlıklı bir ilişkiyi kuramayacağını bilmesi gerekiyor. Terapistin bu yönde de çalışması gerekiyor.
Bu nedenle evlilik terapisi, niyet ve hedef evliliği iyileştirme olduğu sürece, ihtiyaca göre iki kişi birlikte veya ayrı ayrı çalışmayı gerektirecek biçimde yürütülebilir.
Ne iyidir ki yardım almak için başvuran yeni evli çift sayısı da oldukça fazla. Genç çiftlerde boşanmaların oldukça arttığı son yıllarda, çözüm arama çabası içinde olan çiftlerin de olması çok sevindirici. Oldukça iyi sonuçlar aldığımızı belirtmeliyim.
Evliliğin kurtarılmasından ailenin tüm üyeleri kazançlı çıkar. Gelin; kadın ve erkeğin birbirlerini anlayacakları yollar olduğunu, bunun için önce kendi motivasyonlarınızı, duygularınızı ve tepkilerinizi anlamanız gerektiğini görün. Sonrası anlamlı bir yaşam, güven ve derin bir hikaye…