Yaşamınız boyunca kendinize nasıl davrandığınızı hiç düşündünüz mü? Başkalarının size değer verip vermediği konusu fazlasıyla sizi meşgul ederken, siz kendinize ne kadar değer veriyorsunuz? Hak ettiğiniz şeyleri, siz kendinize layık görüyor musunuz? Ekonomik ve sosyal şartlarınız elverdiği ölçüde kendi yaşam kalitenizi yükseltecek, bedeninizi ve ruhunuzu iyileştirecek şeyleri istiyor ve aynı zamanda bunları gerçekleştirmeye çalışıyor musunuz?
"Gözardı edilebilir olan önemlidir" demiş Jonathan Miller. Layık olduğunuz ve hak ettiğiniz şeyleri gözardı ediyorsanız, yeniden düşünmeniz için yazıyorum bu yazıyı...
Bana gelen danışanlarımla zaman zaman bu konu gündeme gelir ama gelme şekli, kendisi farkında olarak değildir. Herhangi bir durumdan bahsederlerken anlarım ki hakkı olan şeyleri 'hak görmüyordur'. Layık olduğu şeyleri kendisinin çok uzağında hissediyordur. "İnsanlar iyi şeylere layıktır" cümlesi onlar için geçerli değildir ama üzücü olan kendileri böyle hissediyordur, başkaları değil.
Terapilerde danışanlarımın bu tür konulara dikkatlerini çektiğim an, bu onlar için çok şaşırtıcı gelebiliyor. Çünkü daha önce bu açıdan hiç bakmadıkları ve kendilerine dair algılarının ya 'kurban' psikolojisi olduğu ya da birçok şeyi hak ettiğini, hakkı olduğunu ve layık olduğunu düşünmediği için.
Kendisine yaşam boyu hakkettiği davranışı,
Çevresindeki insanların ona sundukları şeyleri,
Mağazadaki gördüğü ve beğendiği güzel elbiseyi,
Restaurantta yiyeceği yemeği,
Ailesinin kendisi için ayırdığı eğitim parasını,
Verilen hediyeyi,
Saygı görmeyi,
İyi bir tatili,
İyi bir sevişmeyi,
Kendisine ayırdığı zamanı,
Sabahleyin içaçıcı bir kahvaltıyı,
Yalnızken de güzel bir yemek yemeyi...
HAK EDİYORSUNUZ!
Böyle kişilik özelliği olan kişilerde, yakınlarından veya çevresindeki kişilerden kendisi adına birşey talep edebilme davranışı da gelişmemiştir. Başkalarına rahatsızlık vermemek veya reddedilmek kaygısıyla talep edemezler. Ailelerinin verdiği desteğin altında ezilir, ya da suçluluk hissederler.
Siz; 'Kendinize iyi davranmak' cümlesinden ne anlıyorsunuz? Siz, kendinize özenli olmayı hiç öğrenememiş ya da eskiden öyleydi de boşlamış olabilir misiniz?
"Kurban olmak bir seçimdir" demiştim bir yazımda... Eğer daha çok başkalarının memnuniyeti üzerine bir hayat yaşıyorsanız, bedellerinin ne olduğunu bir düşünün. Siz kendinizi düşünmezseniz, başkaları bir süre sonra sadece buna tanıklık eder ya da konforuna alışır. Kendinizle ilgili 'uyanık' olacaksınız. Siz de hayattan alacaklısınız, alacağınız kalmasın.
Yeni bebek sahibi olmuş bir anne aylarca dışarı çıkmadan evde bakım verme işine kendini kaptırınca, depresyon ve öfke nöbetleri ile karşı karşıya kalabiliyor, Bebeğini bir akşam yakınlarına bırakıp eşiyle vakit geçirmekten suçluluk duyabiliyor. Hanımlar; tıpkı uçak havalanmadan hostesin verdiği talimat gibi; "Oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza takın" durumu psikolojik ihtiyaçlarınız için de geçerli. Siz iyi olursanız çevrenizdeki herşeye dalga dalga yayılır.
Kendisine hiç tatil hakkı tanımadan yıllarca çalışan yöneticiler; kendinizi çok gergin hissetmeye ve hayat anlamsız gelmeye başlamadı mı?
Yukarıda sıralamaya çalıştığım bunun gibi benzer konularda hakkınız olanı alın. Sağlam bir 'kendilik' için, verme davranışı kadar karşıdan almak ve kendi ihtiyaçlarınızı farkedip bunları gözardı etmemek oldukça önemlidir.
Unutmayın; en iyi yatırım kendinize yaptığınız yatırımdır!