Cinselliğe dair inanç ve tutumlar, son yıllarda kadınlar lehine büyük değişikliğe uğrasa da, profesyonellere yapılan başvurularda cinsel yaşamı olumsuz yönde etkileyen inanç, görüş ve değer yargılarının, hala sayısı azımsanmayacak derecede çiftin, cinsel yaşamında problemler yaşamalarına neden olmaktadır.
Eskiye oranla günümüzde kadın da, en az erkek kadar; cinsellikten zevk almak istediğini erkeğe belli etmeye, cinsel baskılardan kurtulmaya, sorunlarını kavramaya ve bu konuda kendini geliştirmeye çalışmaktadır ancak, bazen eğitim düzeyi oldukça iyi, modern görünen kentli kadının bile cinsellik konusunda önemli güçlükleri olduğu görülmektedir.
Bu durum çoğu kadında, ilk cinsel birleşme deneyimi esnasında ortaya çıkan "vaginusmus" adı verilen cinsel fonksiyon bozukluğundan tutun da, cinsel açıdan zevk alamama, orgazm bozukluğu ve cinsellikten kaçınma gibi evlilik ilişkisinin bozulmasına yol açan sorunlar ortaya çıkarmaktadır.
Peki sebepleri nelerdir?
Birçok danışanda problemin nedeni, katı tutumlarla yetiştirilmeleridir. Ana-babalar, çocuklara cinselliği öğretirken aynı zamanda iyi birer model olurlar. Cinselliğe yönelik tutumları bastırma ve suçluluk duyguları ile dolu anne-babalar, utanç duymayan ve özgür davranan anne-babadan farklı olacaktır.
Çocuğun kendi bedenini keşfettiği dönemde utandırılmayan, cinsellikle ilgili müstehcen şakalara biraz izin verilen, birbirine şefkat ve sevgi gösteren, sarılan, cinselliği onun anlayacağı dilde konuşabilen anne-babası olan çocuğun da, ileride sağlıklı bir cinsel yaşamı olacaktır.
Erkeğin cinsel gelişim döneminde daha çok desteklendiği ve kız çocuğun ise bastırıldığı durumlarda; kız çocuklar cinselliğin ortaya konması gereken durumlarda zorluk yaşamakda, erkek çocukda ise cinsel eylem sırasında bencil tutumlar gelişebilmektedir.
Kadın ve erkeğin, evlilikde cinsel yaşamını olumsuz yönde etkileyen, en çok rastladığımız yanlış inançlar nelerdir?
İlk gece korkusu denilen; "Çok acıyacak." ya da "Cinsel birleşme ağrı vericidir." inancı. Vaginusmusa yani (Kadının ilişki sırasında vagina kaslarında meydana gelen istemsiz kasılma nedeniyle, cinsel eylemin gerçekleşememesi durumu.) yol açan en önemli sebeblerden biridir.
Kadınların; "Cinsel birleşme örtü veya yorgan altında olmalı." düşüncesi.
"Kadınlar pasif olmalı ve cinsel eylemi başlatmamalıdır." inancı. Kadının cinsel hazzı kendi sorumluluğundadır ve bu da bir partnere nasıl bir uyarı uygulanması gerektiğini göstermeyi ve anlatmayı kapsar. Araştırmalar kadınların; hemcinslerinin cinsel eylemi başlattığı öykülerden daha çok uyarıldıklarını bildirmektedir. Bu saptama, erkeklerin cinsel eylemi başlatması gerektiği miti ile tamamen ters düşmektedir.
Kadınların partneriyle cinsel eylem sırasında; "Rahat davranırsam yanlış anlaşılırım." düşüncesiyle içinden geldiği gibi davranmaktan utanması.
Cinsellikle ilgili konuşmaktan çekinmek.
"Seks yorar." düşüncesi. Masters ve johnson; cinsel ilişkinin 45-50 metre koşmak kadar bir enerji gerektirdiği ve sağlıklı bir insanda bu miktarın rahatlıkla karşılanabileceği görüşündedirler. Cinsel eylem tatmin edici ise ardından gevşeme ve rahatlama duygusunun gelmesi gerekir.
"İyi sekste amaç her zaman cinsel ilişkidir." inancı. Bir çift için cinsel ilişki her zaman en fazla zevk veren eylem olmayabilir. Karşılıklı mastürbasyon veya masaj gibi cinsel eylemler de zevk verici olabilir.
"Erkekler cinsel eyleme her an hazır ve isteklidir." miti. " Bu söylemi hem erkek hem de kadınlar pekiştirmektedir. Sorun erkeklerin cinsel eylemlerini övme ve yarışma eğilimlerinden kaynaklanır. Erkek sevişmek istemediği zaman tıpkı kadın gibi "hayır" diyebilmelidir.
"Seks öğrenilemez." düşüncesi. Gerçekte bir öğrenme ve koşullanma meselesidir. Bir noktaya kadar biyolojik olarak belirlenmişse de cinsel davranışın büyük bölümü öğrenilir.
"Evde misafir kaldığında cinsel ilişkide bulunulmaz." diye düşünmek.
"Evliyken mastürbasyon yapılmaz." düşüncesi.
"Cinsel ilişki pistir." düşüncesi.
"Eşini porno film izlerken gören birçok kadının, bu nedenle ciddi kavgalar çıkartmaları ve kendilerini aldatılmış gibi hissetmeleri.". Çifler birbirlerinin fantazi kurmalarına izin vermelidir.
Cinsel eylem sırasında erkeğin; "Kadın birden fazla orgazm olmalı veya kendi gücünü göstermesi için "İki ya da daha fazla kereler boşalmalıyım." diye düşünmesi.
Cinsel birliktelik sırasında "Şu kadar süre olmalı ya da şu kadar zaman sevişmeli, haftada belirli bir sayıda cinsel ilişki olmalı." gibi zamanlar belirlemek. Önemli olan karşılıklı doyumun nasıl olduğudur. Bu durum her çiftte farklılık gösterebilir ve farklı olması anormal değildir.
Evet, cinsel yaşam kadın ve erkek arasında ilişkinin mihenk taşıdır. Ruh ve beden bütünlüğü gibi ilişkide de sağlıklı bir iletişim ve ruhsal doyum olmadan, sağlıklı ve doyumlu bir cinsellik de olamaz. Kadın ve erkeğin yatakda birbirlerine teslimiyeti çok önemlidir. Cinsel eylem sırasında teslim olamayan kişi, olgunlaşma sürecini de tamamlayamamış demektir. Yani gerçek anlamda bir cinsel teslimiyet, olgunlaşmanın göstergesidir.
Yararlanılan kaynak:
Gillan, P.(1987): Cinsel Sorunlar ve Tedavileri El ve Kitabı. çev. Eker, E., Özmen, M., Özmen, E.. Menteş kitabevi,1. Türkçe Baskı, 1993, İstanbul.