Oscar Wilde; "İçimde yollara düşüp Japonya' ya gitmek, gençliğimi bir badem ağacının altında oturup, mavi bir fincandan kehribar çayı içerek perspektifsiz bir manzaraya bakmakla geçirmek yönünde karşı konulmaz bir arzu var." demiş.
Benim de; ne zaman Cunda' ya gidip geri dönsem, daha üstüne yatmadan tekrar Cunda' ya gidip, sevgili Fevzi' nin yeri 'Cunda Balık Evi' nde, artık önüme ne konduysa yemek, yanında ne içilirse içmek ve sokağın ruhunu içime çekmek yönünde karşı konulmaz bir arzu oluyor...
Cunda, bu aydan itibaren kalabalıklaşmaya başladı. Deniz kenarındaki balık restaurantların her biri, denize karşı bir duruş alıp şöyle adamakıllı bir keyif çatmak için dolup taşıyor. Hepsi de meze ve balık konusunda lezzet ve tazelik bakımından birbirinden aşağı kalmaz.
'Cunda Balık Evi' ise sahilde değil, Cunda sahile dik olarak arka sokağa doğru yürüdüğünüzde; kulağınıza sizi 33' lük plaktan rüzgarla birlikte gelen ezgileri, mavi sandalyeleri, beyaz örtüleri, penceresinden görünen dantelli ve işlemeli raf örtüleri, tamamı Fevzi bey tarafından çeşitli zamanlarda toplanan antika dekorasyonu ile içine çekiverir.
Hani bir eve ilk kez gidersiniz ve daha o eve girdiğiniz andan itibaren bazı evlerde o evin bir ruhu olduğu duygusu sarar sizi. Cunda Balık Evi de, hem içerisi hem dışarısı ile şarkıda sözü edilen; İstanbul' da Balat' taki eski 'Agora' meyhanesi acaba böyle birşey miydi gibi bir düşünceye kaptırdı gitti beni, öyle hisettim... Yani sokağa bu kadar mı ruh ve güzellik katılır.
Eski 'Agora' meyhanesinde yaşanmış ya 'Aşkların en divanesi, en şahanesi', burada da sohbetin en şahanesi dostunuzla, sevdiğinizle birlikte yapılır hani neyi meze yaparsanız yapın! Tabii isterseniz aşkların en divanesi de...
Sizin sohbetinizde meze ne olursa olsun, masanızdaki mezeler konusu ayrı bir hikaye; ızgara sağanaki peyniri, beyaz soslu sütlü laos, karides böreği, sütlü akkız, deniz ürünü mücver, ot mücver, girit ezmesi, balık pastırma, girit otlarının sıcağı(sıcak ot), beğendili ahtapot sadece başlıcaları ancak bir tanesi var ki denizden özel olarak çıkarılan midye ve beyaz şarapla yapılan; ada akuvadesi mutlaka yenmeli.
Fevzi beyin ailesi Girit' ten gelmiş dolayısı ile mezelerin çeşitliliği ve kalitesi anlaşılır ama esas balık konusu da onun işi çünkü aynı zamanda Fevzi bey, balık ihracaatı ile de uğraşıyor yani balıklar çok taze...
Efendim çok ilginç bir durum daha var bu restaurantta; haftada bir Girit usulu oğlak yapılıyor. Ne işi var oğlağın balık restaurantında diyeceksiniz ama oğlak adaya zaten Girit' ten gelmiş. Fevzi bey saf kan Giritli olunca da kültürün bir devamı olarak yerini almış anlaşılan.
'Cunda Balık Evi' nin İstanbul' dan mudavimi çok. Fevzi beyin mudavimlerine samimi ama ölçülü ilgisi, burayı vazgeçilmez kılan unsurlardan. Hemen yanımızda oturan genç sevgililerin ikisi de İstanbul' da yöneticilermiş ve stres atmak için ne yapıp edip ayda bir soluğu Cunda' da alıyorlarmış, 'Cunda Balık Evi' ise klasikleri olmuş. Böyle olan müşterisi oldukça fazla Fevzi beyin.
Tabii ki birkaç gün önceden rezervasyon yaptırmadan yer bulma şansınız yok, eğer gitmeyi düşünürseniz.
Balat' taki eski 'Agora meyhanesi' ni, beş altı yıl önce orada yaşayan yaşlı bir amca anlatmıştı bana ve gözlerimi kapayıp bir an oradaymışım duygusuna kapılmıştım. 'Cunda Balık Evi' de genel atmosferi ile bana o duyguyu verdi. Şimdi Müzeyyen Senar' dan; 'Burası Agora meyhanesi' şarkısını açıp bir dinleyin, ne güzel söylüyor yaa... Haksız mıyım? Cunda' da, Cunda Balık Evi' nde iseniz, Fevzi bey rahatınız için elinden geleni yapacaktır; siz bir an gözlerinizi kapayıp şarkıyı söyleyin... Ya da Fevzi; lütfen ara sıra bu şarkıyı çalar mısın?