Ağlamak... "Ağlamak, bir kadının en büyük silahıdır" dedi bir tanıdığım geçenlerde. Bunu söyleyen bir erkek olduğuna göre nasıl bir "korku" ki bu; "silah" diye tanımlıyor bu en derin duygu halini. Bakın şair Orhan Veli' ye ne diyor; "Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam". Elbette daha derin bir duygu alanına girildiği için, bir erkeğin bu duygunun karşısında ok ve mermi yağmuru altında gibi hissediyor olmasına şaşırmamak gerek. Kolay ağlayabilen erkekleri ayrı tutuyorum bu konuda söyleyeceklerimden, ne mutlu onlara...
Ağlayan birine tahammül edebilmek, ona izin vermek konusunda nasıl olduğunuzu bir düşünün; genellikle ne yaparsınız? Sinirlenir misiniz? Panikleyip ağlamasını kesmeye mi çalışırsınız? yoksa hafife alıp "Aman canım canını sıktığın şeye bak" mı dersiniz...
Danışanlarım terapi seanslarında ağladıkları zaman genellikle şöyle bir cümle geliyor; "Kusura bakmayın, böyle ağlayacağımı bilmiyordum..." ya da gözleri yaşardığında bunu saklamak için bir süre mücadele edip, sonra kendini bıraktığında; "Lütfen kusura bakmayın" şeklinde bir rahatsızlık belirtiyor. Ağlamanın utanç verici bir durum olduğunu öğrenmişiz ya da özür dilenmesi gereken bir ayıp...
Erkek çocuklarına; "Karı gibi ağlama" diyen ebeveynler olursa ilerde sevgilisinin, karısının, arkadaşının ağlamasına nasıl empati yapsın ki bu çocuklar? Kendi duygusu anlaşılmayan birisinin, üstelik bu duygularını bastırıp, istifledikçe kendi duygularına bile yabancılaştığını düşünürsek, nasıl olacak ki karşısındakine sarılıp, okşayıp ; "Anlat bana gözyaşların ne diyor? diye davranabilmesi. Ya aşağilayacak karşısındakini, ya da ya da yokmuş gibi davranıp görmezden gelecek.
Bir insan durduk yere ağlamaz... Siz biliyor musunuz son zamanlarda, sehpanın üzerindeki bir kutu mendili neredeyse bitirecek kadar ağlayarak yaşadıklarını anlatan "ergen çocuklar" başvuruyorlar bizlere. Bunların içinde erkek de var, kız da. Ne oluyor bu çocuklara anlamamız lazım. Ağlayan ergen oğluna; "Ne ağlıyorsun?" diye bağıran bir babayı anlatan çocuğun dramını bir düşünün. 14 yaşındaki bir çocuk ağlayarak birşey anlattığında; "Gerçekten çok zor olmalı senin için bu durum, gel birlikte bir anlamaya çalışalım ve bunu ailenin de anlaması için çaba harcayalım." dediğimde çocuklar başlangıç olarak bir nefes alıyorlar.
Kadın veya erkek farketmez, ağlayan bir insandır ve ağlayan kişi bize bir şey söylemek istemektedir; "Çok canım yanıyor, üzülüyorum, yaşadığım duygunun ağırlığına dayanamıyorum, çok kırılıyorum gibi..." Ya da "anlaşılmak istiyorum" gibi... Bir birikimin sonucunda duygusal ve fiziksel olarak rahatlamak ihtiyacı doğmuştur ve boşalmak da istiyor olabilir; elini tutup rahatlamasını sağlamak, "Benimle konuşmak ister misin ?" demek, omuzuna yaslamak, duygularını açmasını sağlamaya çalışmak ne iyi olur...
Zaten ağlamak ille de gözden yaş akarak olmuyor Victor Hugo' nun dediği gibi; "Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?" İnsan içine içine de ağlar ama o zaman da içine dert bağlar!
Ağlayan kişiye yakın durmak hem size onu anladığınız için, hem de karşı tarafa anlaşıldığı için iyi hisettirir. Yani kısaca; "Ağlamak iyileştirir..."