Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Rutin olarak tahlil yaptıran birçok kişi değerlerini incelediğinde D vitamininin düşük olduğunu görür. Yılın ortalama 250 günü karla kaplı Sibirya topraklarında, en değerli D vitamini kaynağı olan güneş ışığından istifade edemeyen çocuklarda çeşitli sağlık sorunlarının görülmesi yepyeni bir keşfi tetikledi. İlerleyen günlerde ‘UV Banyosu’ olarak adlandırılacak uygulama, anaokulu çağındaki çocukların D vitamini bakımından beslenmesini amaçlıyordu. D vitaminini ilaçlarda değil, ‘mavi’ renkli bir UV (ultraviyole) lambası ile 1980’li yıllarda, Rusya’daki Murmansk bölgesinde hayata geçiren anaokulunda çekilen fotoğraflar da tarihe bir not düştü. Sibiryalı çocukların ‘mavi banyo'sunu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekayi Kutlubay'a sorduk.
TENEFFÜS ZİLİNDE HERKES MAVİ ODAYA
Perdeleri tamamen kapalı ve tam ortasında, zeminden tavana doğru uzanan mavi renkli ışık veren lamba bulunan oda, aslında Sibiryalı çocukların bağışıklığını koruyan bir süper kahraman. Kış aylarında, teneffüs zili çaldığında minikler nereye gideceklerini çok iyi biliyor. ‘Temiz hava almak için ayrılan zaman’ anlamına gelen teneffüs, Sibirya’daki okullarda ise ‘D vitamini demek. Odaya giren çocuklar sadece iç çamaşırı kalacak şekilde üzerindeki giysileri çıkarıyor, gözlerine ışıktan olumsuz etkilenmemesi için renkli camlı gözlükler takılıyor ve bu gözlükler düşmemesi için birer lastik boneyle de sabitleniyor. Son olarak beyaz kıyafet giyen öğretmenleri, cihazın düğmesine basıyor ve UV banyosunu başlatıyor.
D vitamini eksikliği günümüzde haplarla, damlalarla tedavi edilebilir olmasına rağmen bu uygulamaya Sibirya'da hâlâ devam ediliyor.
1927’DE ARAŞTIRILDI, SONUÇ DEĞİŞMEDİ
1927’de UV ışınlarına ilişkin bir araştırma yapılmış ve bu ‘mavi’ ışıkların pek de önemli etkileri olmadığı sonucuna varılmıştı. Ancak Sovyetler Birliği bu araştırmanın ortaya koyduğu sonucu fazla önemsememiş olacak ki mavi ışıklı odalarda uzun dakikalar geçirilmeye devam edildi. Bu nedenle de elektrik vazgeçilmez bir kaynak haline gelmiş ve Sovyetler için en önemli araç olmuştu. Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Ilyic Lenin de elektriğin önemini, ‘Komünizm, Sovyetlerin gücü ile elektriğin birleşimidir’ sözüyle vurguluyordu.
1927’de yapılan araştırma sonrası tüm dünyanın aksine Sovyetlerde hâlâ UV lambaların kullanımının sürdürülmesinin arkasında başka bir sebep daha vardı. Ruslar, diğer ülkelere oranla ilaç sektöründe son derece geri kalmıştı. Sibirya’da UV lambaların kullanımının sürdürülmesi de genellikle askeri üretime destek veren Sovyetlerin tıbbî sorunları başka araçlarla çözmeye yönelmesinden kaynaklanıyordu.
Sovyetlerin tıbbi çalışmaları göz ardı etme pahasına sürdürdüğü askeri üretim konusundaki istikrarı, bugün kullanılan bazı savunma sistemlerine sahip olmalarını sağladı. T serisi tanklardan T-72 ve T-80, kısa menzilli balistik füze olan 9K720 İskander, Sovyetler Birliği tarafından imal edilen ağır bombardıman uçağı Tupolev Tu-160 da bunlar arasında.
GERÇEKTEN İŞE YARADI MI?
Prof. Dr. Zekayi Kutlubay, bu 'mavi banyo'nun işe yarayıp yaramadığı konusunda uygulama sırasında önlem alınması gerektiğini ekleyerek şöyle konuştu:
“D vitamini sentezini uyarmak için UV lambaları kullanmak mümkündür. UV ışınlarına maruz kalındığında, deride bulunan ve D vitamininin öncüsü olan 7-dehidrokolesterol adlı bir bileşik, vitamin D3 (kolekalsiferol) adı verilen bir forma dönüşür. Ancak bu tür bir uygulamada birkaç önemli noktaya dikkat etmek önemli: Doğru dalga boyu (280 ila 315 nanometre), doğru mesafeden uygulama ve doğru süre maruziyet muhakkak dikkat edilmesi gereken noktalardır. Bunun yanında derinize uygun bir güneş koruyucu muhakkak dahil edilmeli. UV lambalarını kullanarak D vitamini sentezi, özellikle mevsimler ve coğrafi koşullar nedeniyle güneş ışığına maruz kalmakta zorlanan kişiler için bir seçenek olabilir.”
UV BANYOSU NELER VADEDİYOR?
Uygulamanın hangi hastalıkların tedavisinde nasıl kullanıldığını da açıklayan Prof. Dr. Kutlubay, D vitamininin önemine de dikkat çekerek, “D vitamini, vücutta birçok önemli biyolojik süreci düzenleyen bir vitamindir. Vücudun savunma mekanizmalarının başında gelen bağışıklık sistemi hücreleri olan T hücrelerinin aktivasyonunu ve işlevini etkiler. Bu, vücudun enfeksiyonlarla daha etkili bir şekilde başa çıkmasına yardımcı olabilir. Bazı araştırmalar, yeterli D vitamini seviyelerinin otoimmün hastalıkların önlenmesinde rol oynayabileceğini gösteriyor. Ayrıca D vitamini, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan antimikrobiyal peptidlerin üretimini destekler. Bu peptidler, bakteri ve virüslere karşı doğal bir savunma mekanizması sağlamaktadır” diye konuştu.
Prof. Dr. Kutlubay, UV ışıklarının sağlıkta başka hangi amaçlarla kullanıldığını da şöyle sıraladı:
Sirkadyen ritmin düzelenmesi: Bu ışığa özellikle sabah saatlerinde maruz kalınması sirkadyen ritmi düzenler. Gece uykuya dalma sürecini artırırken, gündüzleri uyanıklığı destekler.
Duygu durum bozukluğu tedavisi: Bazı araştırmalar, mavi ışığın kış aylarında mevsimsel duygu durum bozukluğu gibi durumların tedavisinde de kullanılabileceğini öne sürüyor.
Kas ağrıları: Mavi ışığın enerjisi yüksek olduğundan kasları gevşeterek ağrıyı azaltmak için de kullanılıyor.
Yara iyileşmesi: Mavi ışığın, yara iyileşmesinde antimikrobiyal etkileri olduğu düşünülüyor. Bu nedenle akne gibi bazı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.
Sterilizasyon: Mavi ışığın antimikrobiyal etkileri gıda üretimi ve su sterilizasyonunda da kullanılıyor.
'GÜNEŞTEN KAÇMAYIN, SADECE KORUNUN'
Yazları koruyucu kremlerle çıktığımız güneş, bazen tehlikeli olabiliyor. Prof. Dr. Zekayi Kutlubay, güneşten gelen UVC ışınları genellikle atmosfer tarafından emildiği için yeryüzüne ulaşmayacağını ancak UVA ve UVB ışınlarının insan derisine ulaştığını ve farklı derinliklerde farklı etkiler yapabildiğini belirterek bu ışınların hangi durumlarda tehlikeli olduğunu da açıkladı:
“UV ışınlarının uzun süre ‘zararlı’ bilinmesine karşın kontrollü ve bilinçli şekilde kullanıldığında faydalı etkileri de var. D vitamini sentezi başta olmak üzere deri hastalıklarının tedavisi, yeni doğan sarılığının tedavisi, yara iyileşmesi ve akne tedavisi de bunlar arasındadır. Ancak UV ışınlarına aşırı maruz kalma durumunda deri kanseri, katarakt, erken yaşlanma ve bağışıklık sistemi baskılanması gibi sağlık riskleri oluşabilir. Bu nedenle güvenlik önlemleri alınarak kontrollü maruziyet sağlanmalı, bu ışınlarla UV lambaları gibi yapay yollardan karşılaşılacaksa vücudun özellikle deri, göz ve bağışıklık sistemi gibi bu ışınların zararlı etkilerine duyarlı bölgelerinin sağlığını koruyacak biçimde kullanılması sağlanmalı."