Bugün Dünya Alzheimer Günü. Bu hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak ve tedavi çalışmalarına hız vermemizi anımsatan bir gün. Etrafımızda Alzheimer hastaları varsa, onları ve daha da fazlası yakınlarını anlamamız gerektiğini gösteren bir gün. Gelin görün ki 'koyun can derdinde kasap et derdinde' olan bir güruh da oluşmaya başladı, dikkatli olun!
'Biz büyüüüüüük bilmem ne hastaneler zinciriyiz. Size en iyi biz bakarız! Gel bakayım bir gözüne, biz anlarız senin yakın zamanda Alzheimer olup olmayacağını'
Hadi gerçeklere bir göz atalım. Retinada beyinin uzantısı olan ince sinirlere, beta amiloid plaklarına ya da son dönem bazı çalışmalara göre lens opasitesine bakarak, erken evre Alzheimer tanısı daha kolay konulabilir. Burada sorulması gereken iki soru var; hiç bir şikayeti olmayan bir kişiye neden bunu yapıyorsun, ne işine yarayacak, tedavi mi edeceksin? Yanlış pozitif sonuç verme olasılığı bulunan bir test ile başka hiç bir inceleme yapmadan, ileride Alzheimer olmayacak hastanın hayatını karartmaya mı çalışıyorsun? Gen testi ile erken tespit edilebilen genetik geçişli Alzheimer hastalığı için 'genetik danışmanlık' diye bir hizmet vardır. Bu hizmetin amacı, kişinin gerçekten ileride Alzheimer olup olmayacağını öğrenmek istediğinden emin olmak ve bunu kaldırabilecek psikolojik durumda mı belirlemek, gerekirse hazırlamaktır. Bu durumda şikayeti olmayan bir kişinin bu sebeple hastanelere başvurması çok yersiz. Kaldı ki göz hastalıkları hekimi tek başına bu konuda zaten yetersizdir. Bir nöroloji hekimi gerekli gördüğünde bu tür yardımcı testlere başvurulabilir.
'Gelin beyninize bir check-up yapalım. Normal mi çalışıyor, anormal mi anlayalım'
Yok böyle bir şey! Herhangi bir şikayetin olmadan gidip beynini çektirip aptırmanın bir alemi de yok! Çok param var, bazı hastaneleri ihya etmek istiyorum dersen dene tabi. Sonuçta psikolojinize iyi gelecekse kişisel tercihiniz.
'Biz yaşlınıza sizden çok daha iyi bakarız. Beş yıldızlı tatil köyü kalitesinde ve uzay üssünü aratmayan bakım ve huzur evimiz varken, ev de neymiş? Verin onu bize, çabuuuk!'
Hiç bir yer insanın evinin yerini tutamaz. Kaldı ki Türkiye'de huzurevi ve bakım evi standartları ile ilgili bir sürü sorun varken, bu işte çok para olduğunu düşünen yatırımcılar, profesyonel medikal ekibi ve diğer personeli çok sağlam tutmadan, sadece görsel anlamda güzel binalar inşa ederken bu sorun aşılamaz. Son dönemde Alzheimer hasta sayısının artış göstermesi ile birlikte, insanların çalışma hayatlarının gittikçe yoğunlaşması, bu tür yerlere olan ihtiyacı artırmıştır. Ancak denetim mekanizması sağlam olmadan yapılan bu tür merkezlerin hastalara vereceği zarar çok daha büyüktür. Ticari getirisi fazla olan bir alan olduğu için yatırımcıların elbette dikkatini çekmektedir, ancak malzemesi insandır.
12-13 yıl evvel ben demans ile ilgilenmeye başladığımda çevreden aldığım tepkiler 'neden bu kadar uğraşıyorsun, sonuç alamıyorsun ki' idi. Şimdi önüne gelen alakasız insan bu işle uğraşır oldu. O zaman aklınız neredeydi diyeceğim ama son sözüm başlığım olsun; koşun koşun, bu Alzheimer işinde büyük rant var...