Medyada en son yer alan ve 'Alzheimer hastalarına müjde' olarak lanse edilen çalışma yeni yapılan bir çalışma değildir. Bu hafta içerinde Washington/ABD'de düzenlenen Alzheimer's Association International Conference, 2015'da yapılan bir sunum neticesinde bu haber çıkmıştır. Sunumda asıl olarak bahsedilen şudur; Lilly ilaç firmasının yürüttüğü ve etkisi olmadığı kanıtlandığı için 2012 yılında sonlandırılan 'solenazumab' etken maddeli molekülle ilgili çalışma üzerinde yapılan yeni bir istatistik değerlendirmesinin sonuçlarıdır. Solenazumab isimli madde Alzheimer hastalığından sorumlu tutulan, beta amiloid plakları ile savaşan bir moleküldür. 2012 yılında sonlandırılan çalışmanın sonuçları tekrar değerlendirmeye alınıp, farklı bir istatistiksel analiz kullanılmıştır. Bunun sonucuna göre erken evre Alzheimer hastalarında solenazumab kullanımı hastalığın ilerlemesini %30 oranında yavaşlatmıştır. Bu sonucun bize gösterdiği sadece şudur; Bu molekül üzerinde yeni çalışmalar yapmalıyız. Yapılmış eski bir çalışmanın yeni bir istatistiksel analizi, bir ilacın piyasaya çıkması için yeterli değildir. Sadece bize yeni çalışmalar yapmamız gerektiğini gösterir. Elimizde mevcut olan iki molekül ile de hastalığın ilerlemesini yavaşlatıyoruz, o halde bu ilacın diğerlerinden farkı nedir diye soracak olursanız; bu ilaç hastalığın oluşumundan en fazla sorumlu tutulan beta amiloid plaklarına yönelik keşfedilmiş bir moleküldür. Ancak şunu da bilmeliyiz ki, bilim dünyası Alzheimer hastalığının oluşumuna neden olan etken konusunda da yüzde yüz mutabık değildir. O halde bu haber Alzheimer hastalığına çare bulunmuş şeklinde gösterilmesi doğru değildir. Elbette ki her çalışma bizler için bir umuttur. Ancak bu tür çalışmaların sonuçlarını olduğundan fazlasını göstererek insanlara sunmak da sonrasında hayal kırklıklarına sebep olabilmektedir. O nedenle bu tür haberler yapılırken çok dikkat edilmesi gerekir. İnanıyorum ki önümüzdeki 10 yıl içerisinde Alzheimer hastalığının tedavisi konusunda ciddi bir ilerleme kaydedilecektir. Ancak şu an için mucize bir molekül söz konusu değildir.
Ülkemizde ve dünyada alzheimer hasta sayısı nedir? Bu tür çalışmalar hastalarda umutlara yol açıyor mu? Böylesi "umut", "müjde" gibi haberlerin verilmesi doğru mudur?
2014 verilerine göre dünyada 36 milyona yakın Alzheimer hastası var. Türkiye'de tahmin edilen ise yaklaşık 450.000 civarı. Ortalama yaşam süresinin uzaması ile birlikte Alzheimer hasta sayısının giderek artacağı varsayılıyor. İstatistiklere baktığınızda da bunu gösteriyor zaten. Bu hastalığa çare bulmak için dünya üzerinde özellikle ABD'de büyük çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar yüksek bütçeli olduğu için her yerde yapılamıyor. Şimdiye kadar elde edilen sonuçlar ile hastalıüın kesin çaresi bulunamamış durumda. Her yeni yapılan çalışma bizler için bir adımdır ama bu çalışmaların gerçek sonuçlarından uzak ve 'müjde' şeklinde lanse edilen haberler hasta yakınlarında gereksiz umutlara yol açıyor. Bazen umut tacirliğine kadar varan bu durum, kötüye de kullanılabiliyor. Nitekim geçtiğimiz yıllarda bunun örneklerini gördük hala da görüyoruz. Henüz çalışması süren ya da çalışması yapılmış ama pozitif sonuç alınmamış yöntemler çok yüksek fiyatlarla hastalar üzerinde uygulanabiliyor. Bu nedenle sonuçları çarpıtılarak sunulan ve fazla umut vaat eden haberlerin doğru olduğunu düşünmüyorum.
Alzheimer hastalığının tam olarak nedeni biliniyor mu? Buna yönelik kesin bir tedavi önümüzdeki yıllarda olabilir mi?
Alzheimer hastalığının nedeni yüzde yüz bilinmemekle beraber, en fazla sorumlu tutulan etken beyin hücreleri arasında biriken amiloid plakları ve beyin hücreleri içerisinde biriken tau proteinleridir. Ancak son yapılan bazı çalışmalarda farklı hipotezler de öne sürülmüştür. Bu durumda hiç bir etkenden tam bir kesinlik içerisinde bahsedemeyiz. Yapılan çalışmalar sebep olarak düşünülen maddelere karşıdır. Umarım doğru yönde düşünüyoruzdur ancak bilim öyle bir şey ki bugün 'budur!' dediğimize yarın 'hayır kesinlikle değildir!' diyebiliyoruz. Bazen de bir bakıyoruz ki, tamamen tesadüfi olarak amaç o olmadığı halde bazı hastalıkların çaresini bulmuşuz! Bu kadar kaotik bir durum içerisinde ümidim sarf edilen çabaların boşa çıkmamasıdır. Tam bilememekle birlikte birkaç yıl içerisinde hastalığın çaresi bulunabilir demek çok doğru değil. İlaçların çalışma sırasında geçtiği fazlar da epey zaman alıyor.
Hastalığın tedavisi yok ise korunmak için neler yapılabilir?
'İşleyen demir pas tutmaz' sözü bu hastalıktan korunmak için yapabileceklerimizi çok güzel özetliyor. Zihni sürekli işler tutmak gerekir. Her bireyin hoşlandığı zihinsel aktiviteler aynı değildir. Herkes zevk alabileceği aktiviteleri keşfetmeli ve mutlaka zaman ayırmalıdır. Düzenli fiziksel aktivite de çok önem arz eder. en basitinden olduğu düşünülen açık havada yürüyüş yapmak bu hastalıktan korunmak için yapılabilecek en güzel fiziksel aktivitelerden birisidir. Bir de elbette beslenme tarzı çok önemlidir. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki Akdeniz diyeti ile beslenen kişilerde Alzheimer hastalığı görülme olasılığı düşüktür. Yani bol taze sebze, meyve ve zeytinyağı içeren bir beslenme düzenine sahip olmakta fayda var. Bilinmesi gereken bir şey daha var ki bu anlattıklarım hastalığın ortaya çıkma olasılığını azaltmakla birlikte hiç bir şey % 100 ortadan kaldırmaz. Ancak eğer hastalık ortaya çıkacaksa öteleyebilirsiniz ki bence bu çok önemlidir. Ötelemek demek belki de hastalığın sıkıntılarını çekmeden bir ömür yaşayabilme şansı demektir.
Ailesinde Alzheimer olan birisinin kendisinin de Alzheimer hastalığına yakalanma durumu nedir?
Ailesinde Alzheimer hastası olan bir bireyin olmayana göre hastalığa yakalanma riski iki kat daha fazladır. Bunun dışında bir de familyal yani tamamen genetik geçişli olan türleri vardır ki onlar nadirdir onlarda risk çok daha yüksektir.
Hastalığın belirtilerini kısa kısa yazar mısınız?
Hastalığın başlangıcı birçok şekilde olabilir. Bazen depresyon olduğu düşünülüp tedavi edilir. Öncelikle kişi kendisinde bir takım değişiklikler hisseder. Eski performansı düşmüştür. Önceden birkaç işi aynı anda kolaylıkla yapabilirken artık zorlanmaya başlar. Yapacaklarını unutmaya başlar. Etraftan gözlenen bir durum değildir bu, kişi sadece kendisinde hisseder. Bu süreçte inkar çoktur. Hasta bunu kabullenmek istemez ve yaşına göre normal olduğunu düşünür. Zamanla etrafı tarafından fark edilebilecek basit unutkanlıklar başlar. Daha önceden konuşulanları 'hayır hiç söylemediniz' şeklinde inkar etmek, randevularını unutmak gibi. Bu süreçte de etrafı tarafından inkar süreci olabilir. Çünkü biz ülke olarak henüz bu hastalığın tam bilincine varamadık. İlerleyen süreçte herkesin fark edeceği unutkanlıklar, zamanla bazı hastalarda şüpheci davranışlar (paramı çaldılar ya da eşinin onu aldattığını düşünmesi) gelişebilir. Birçok farklı bulgu bir arada olabilir.
Demans ve Alzheimer aynı şeyler mi?
Bunu şu şekilde açıklayayım. Her Alzheimer hastası aynı zamanda demans hastasıdır ama her demans Alzheimer değildir. Yani demans bir ana başlıktır. Birçok sebebi vardır. Alzheimer ise en sık görülen demans türüdür. Demansta ziihinsel işlevler sırasıyla yitirilir. Alzheimer hastalığında ilk sırada yitirilen işlev bellek fonksiyonlarıdır. Mesela frontotemporal demans dediğimiz türde hastada önce kişilik değişiklikleri başlar ama unutkanlık olmaz. Ya da beyin tümörüne bağlı olarak gelişen demansta, tümör hangi bölgedeyse oraya ait fonksiyonlar yitirilir.