Uzun yıllardır Alzheimer hastaları ile ilgilenen bir hekim olarak, hasta yakınlarının hukuki anlamda ciddi sıkıntı yaşadığına şahit oldum. Bu nedenle Ankara Barosu avukatlarından, Av. M. Yusuf Dündar ile bir söyleşi gerçekleştirdim. Umarım faydası olur.
Öncelikle şunu sormak istiyorum. Hukuk sistemimizde ileri yaşa bağlı hayatını sürdürmekte zorlanan bireylerle ilgili özel bir kanun bölümü var mı?
Spesifik olarak düzenlenmiş ayrı bir bölüm yok. Elbette yaşlıların sosyal hakları ile ilgili bazı düzenlemeler var. Mesela kanunun bazı koruyucu özellikleri var, 65 yaş üzerinde olan kişilerin, vekaletname alırken, sağlık durumları ile ilgili rapor istenmesi gibi. Ancak bu konuda Avrupa'daki bir çok ülkenin standartlarının altında olduğumuzu söyleyebilirim. Bu anlamda yeni düzenlemeler ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Avrupa uyum paketleri kapsamında yapılacak olan bu düzenlemelerle daha iyiye gideceği kanaatindeyim.
Merak ettiğim bir şey var, aslında yanıtını da biliyor gibiyim ama, yaşlılığımızı düşününce önümüzü görebiliyor muyuz biz? Düşkün duruma gelirsek kanun kapsamında devlet bize güvence verebiliyor mu?
Size daha önce benim bir kısıtlımın başına gelmiş bir olaydan örnek vererek başlayayım. Hiç kimsesi olmayan bir vatandaşın evinde yangın çıktı. Gidecek yeri olmadığı için, hemen devlet korumasına alınıp huzur evine yerleştirildi. Ama tabi ki herkes için böyle değil. Eğer çocuğunuz var ama yine de bakıma muhtaç durumdaysanız, devletin huzur evlerine gerekli belgelerle başvuruda bulunuyorsunuz. Eğer kabul edilirse de sıraya giriyorsunuz. Sıra oldukça uzun olabiliyor. Bu anlamda soruyorsanız, önümüzü göremiyoruz.
Peki gelelim Alzheimer ve diğer tür demans hastalarına. Bu tür hastaların haklarını korumakla ilgili nasıl yasalar var?
Bu tür hastalıklarda tanı konulduktan sonra haklarının korunması için vasi tayini talebi yapılabilir. Vasi ne demektir açıklarsak; bir kişi küçükse, akıl zayıflığına sahipse, alkol ve uyuşturucu gibi kötü bağımlılıkları varsa, bakmakla yükümlü olduğu kişiler varken savurganlıkları varsa, kişi hürriyeti bağlayıcı bir ceza almışsa veya istek üzerine vasi tayini için talepte bulunabilirler. Kişi demans olmuştur, kendi kararlarını veremiyordur, yakınları tarafından talep edilmesi halinde böyle hastalara vasi tayini işlemleri başlatılabilir. Öncelikle mahkemeye başvurmaları gerekir.
Vasilik ve kısıtlama kararı ayrı şeyler mi?
Vasilik görevdir. Kısıtlı kişinin işlemlerini yapabilmek için atanan kişiye vasi denir.
O zaman önce kısıtlanma kararı alınmalı, sonra vasi atanmalı doğru mu anladım?
Evet aynen öyle. Öncelikle kişinin akli melekelerinin yerinde olup olmadığının tespitini mahkeme yapması gerekiyor. Ancak önceden kişinin yakını tam teşekküllü hastaneden bu durumu belgeler bir rapor almışsa mahkeme buna da itibar edebilir. Şüpheli durumlar ya da farklı gerekçelerle mahkeme buna itibar etmezse kendi belirledikleri bir tam teşekküllü hasteneye gönderebilir. Hastane raporuna göre de kısıtlama kararı verir.
O zaman basamak basamak anlatalım mı? Hasta yakınları genellikle şunu ifade ediyorlar 'Hastamız kendisi ile ilgili işleri yapamaz duruma geldi. Maaşını da çekemiyor, ya da bankadaki parasını, mallarını kontrol edemiyor. Biz de dokunamıyoruz, ne yapmalıyız?'
Öncelikli olarak kişinin gerçekten akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti için tam teşekküllü bir devlet ya da üniversite hastanesinden rapor almaları gerekiyor. Alınan rapor çok eski tarihli değilse ekseriyetle mahkeme bunu kabul ediyor. Raporla birlikte mahkemeye kısıtlılık kararı için başvuruyorlar.
Sorularım çok saçma gelebilir ama net anlaşılması için tek tek sormak istiyorum. Mahkeme dediğimiz yer kocaman bir yer. Zaten bu tür hasta yakınları çok sıkıntılılar ve nereye gideceklerini bilemeyenler olabilir, tam olarak hangi bölüme başvuracaklar?
Adliyelerde sulh hukuk mahkemelerine dava açmak suretiyle başvurabilirler. Mahkemelerde ahkam-ı şahsiye dediğimiz şahsın hukuku ile ilgilenen sulh hukuk mahkemeleri var.
Nedir bu Ahkam-ı Şahsiye, kimdir bunlar?
Ahkam-ı şahsiye özel yetkili sulh hukuk mahkemesi çeşitidir. Vesayet, tereke, kayyım atanması-kaldırılması, miras ortaklığına temsilci atanması, vasiyetnamenin açılıp okunması gibi davalara bakmakla yükümlü mahkemedir.
Peki adliyeye girdik, ne diyoruz “Ahkam-ı Şahsiye’ye neresidir?” diyerek direkt orayı mı buluyoruz?
Hayır artık adliyelerde ön bürolar var. Siz dilekçe ile oraya başvurunuz yapıyorsunuz. Dosyanız açılıyor ve size bir dosya numarası veriliyor. Bundan sonra o numaradan işlemlerinizi takip ediyorsunuz.
Peki bu işler için mutlaka avukat mı gereklidir? Maddi durumu olmayan kişiler ne yapmalılar?
Mutlaka avukata gerek yok. Bu dilekçeyi kendileri de verebilirler. Eğer bunu yapamıyorlarsa bulundukları yerde Baroya başvurabilirler. Durumu izah edip, hastam var, ben bununla ilgili olarak kısıtlama kararı aldırmak istiyorum, maaşını çekemiyoruz, vasi tayinine ihtiyacımız var, avukat tutacak durumumuz da yok diye ifade ettiklerinde Barodaki adli yardım biriminden görevliler yardımcı oluyorlar.
Baro her yerde var mı?
Her ilde var. Ayrıca Adliyenin bulunduğu her yerde baro var.
Bu durumda ihtiyacı olan kişiler en yakınındaki Baronun adli yardım birimine başvurarak yardım alabiliyorlar. Doğru anladım değil mi?
Evet aynen öyle.
Peki dilekçeyi verebildik, sonrası?
Dilekçe verildikten sonra mahkeme, eğer varsa içerisinde kısıtlaya ait sağlık raporunu inceler. Yeterli görürse rapora da dayanmak suretiyle kısıtlama kararını verir. Kısıtlama kararı verildikten sonra, kişinin yapmış olduğu her işlem artık geçersizdir.
Kısıtlama kararı verildikten hemen sonrasındaki ara dönemde vasi belirlenene kadar mahkeme başka bir vasi tayin ediyor mu? Bunu sorma nedenim, maddi birikimi ve ticari faaliyetleri fazla olan birisi aksi takdirde zarara girebilir.
Eğer ihtiyaç varsa vasi atanıyor hatta bir-iki tane de atanabilir. Malların yönetimi gibi bir durum varsa Kayyım atanabilir. Çünkü o şirketler artık tedbir aşamasına giriyor. Şirketlerin yönetimini yapabilecek bilgi ve donanımda kişilerin Kayyım olarak atanması gerekir. Mal varlığı ile ilgili teknik noktalarda Kayyım atanması daha doğrudur. Şirket yönetimi ve mal yönteminde farklı prosedürler izlenebilir.
Anladım bu konular epey teknik sanırım. Kaldığımız yerden devam edersek, kısıtlama kararı alındıktan sonra vasi tayini için ayrıca bir dilekçe daha mı veriliyor?
Hayır, aynı dosya üzerinden işlemler devam ediyor.
Vasi atanacak kişinin özellikleri ne olmalı?
Ergin olmalı, hakimde bu işe yeterli vakit ayırabileceği kanaati oluşturacak özelliklere sahip olması, bu anlamda mümkünse üzerinde başka vasilik görevlerinin olmamasında fayda var. Özürlü ve engelli olmamalı. Belli makul olan şartlar yerine getirildiğinde önce akrabaları, yakınları vasi olarak değerlendirilir. Çünkü onlar hasta ile daha fazla temas içerisindeler. Ama uyuşmazlık içerisindelerse, menfaat ihlalleri söz konusu ise bu durumda bu konu ile alakalı vasi için, mahkeme barodan vasilik görevini yapabilecek avukatların isimlerini talep edebilir.
Kardeşler üzerinden gidelim. Şeçimde dikkate alınacak özellikler nelerdir, hangi kardeş tercih edilir?
Kim daha fazla vakit ayırıp ilgilenebilecekse genellikle o tercih edilir. Çünkü belli bir yerden sonra fedakarlık gerektiren bir durumdur. Bir yerden sonra kendinizi birsine vakfettiğinizde bu anneniz ya da babanız da olsa çok ağır gelebilir. Onun için mahkeme bunu gözetir. Kim daha iyi bakacağına karar verir.
Kardeşler aralarında vasilik konusunda anlaşamıyorsa, mahkeme bu durumda ne yapar?
İtilaf var düşüncesi doğar o zaman. Mahkeme bu anlamda tarafsızdır. Mahkeme barodan vasilik görevini yapabilecek avukatların isimlerini talep edebilir. Kardeşlerden birisinin vasi olarak tayin edilebilmesi için, kardeşler arasında fikir birliği olmalıdır.
Vasi tayin edildi. Bundan sonra ne olur? Vasilik bir görevdir dediniz? Nasıl bir görevdir?
Vasilik bir görevdir, ağır da bir görevdir. Hele ki bunu bir avukat yapıyorsa, herhangi bir hata da ağır cezada bile yargılanma ihtimali vardır. Vasi öncelikle kısıtlının mal varlıklarını ortaya çıkartacak, gelirler, giderler, masraflar, bunlar çıkacak. Defter 3 dediğimiz kısıtlının mal varlığı anlamında biyografisini çıkartan defteri mahkemeye sunmalıdır.
Defteri kim hazırlıyor?
Vasi hazırlıyor. Kısıtlıya ait gayrimenkulleri, maaşı, kira gelirlerini gösterir bir rapor hazırlar ve mahkemeye sunar. Banka kayıtları, tapu kayıtları ve evde varsa ziynetlerinin bildirimi de eklenir. Zaten şablon olarak mahkemelerde vardır. Defter mahkemeye sunulunca vasinin bütün mal varlığı belirlenmiş oluyor. Sonra kişinin ödemeleri, masrafları belirlenir. Kişiye mahkeme tarafından bir vesayet hesabı açılır. Tüm gelirleri bu hesapta toplanır. Vasi kısıtlının bütün haklarını korumakla yükümlüdür. Zarara uğratmaması gerekir. Vasinin izin alarak ve mahkemeye bildirerek yaptığı iki işlem türü var. Belli bazı harcamalarını bildirerek yapabilir ancak mal varlığı ile ilgili riskli kararlarda mahkeme izni olması gerekir. Örneğin kısıtlının bir evi var ve kiraya verilmesi gerekiyor. Bunu mahkemeye bildirebilir. Cam balkon yapılması gerekiyor, bunu bildirebilir. Ama kısıtlıyı borca sokacak taahhüt işlerinde muhakkak izin alması gerekir. Mesela evinin satılması, bankadaki paranın faiz nedeniyle aktarılması gibi kısıtlıyı mal varlığı anlamında taahhüt altına sokan her şeyde mahkemeye bildirmesi gerekir.
Peki bana hasta yakınları tarafından sıkça sorulan bir soru var. Hasta için yaptığımız masrafları vasi hesabından almakta sorun yaşıyoruz. Bize ancak asgari ücret tutarında bir izin veriliyor. Onun dışı harcamalarımızın faturasını verdikten sonra en az bir ay kadar bekleyip ancak alabiliyoruz paramızı gibi…
Çünkü artık denetime giriyor. Ancak bunları önceden bildirirseniz aylık size yapılacak ödeme miktarı değiştirilebilir. Asgari ücret gibi bir sınırlama da yoktur. Sizin bildirdiğiniz aylık düzenli harcama miktarı, mahkemenin de takdiri ile size her ay ödenir. Ekstra bir harcama yaparsanız bunu da faturası ile birlikte bildirebilirsiniz. O kadar uzun bir bekleme süresi olmaz. Burada asıl amaç kısıtlının mal varlığının korunması ve denetlenmesidir. Bütün bu mekanizmalar bu sebeple vardır.
Yani ekonomik durumu yetersiz olan kişiler zor duruma düşmüyorlar. Hasta için gereken aylık harcamaları önceden bildirmek suretiyle aylık olarak alabiliyorlar. Bir örnekle anlatabilir misiniz?
Benim ekonomik durumum yok, anneme/babama vasi olarak atandım, bu anlamda annemin/babamın aylık giderleri, ihtiyaçları bunlardır diye bir liste sunar mahkemeye ve der ki tarafıma her ay şu kadar para kullanabilme hakkı verilsin. Mahkeme bunu onaylarsa bankaya müzekkere yazar. Bunların hepsi vesayet makamının açmış olduğu hesap üzerinden yürür. Mahkeme tarafından kullandırılan paranın, harcamalarının faturalandırılıp her ay mahkemeye sunulması gerekir.
Bunun için bir defter var mı?
Bir gider defteri tutabilirsiniz. Biz genelde vasilik görevimizde her ay bir liste hazırlayıp “kısıtlının bu ay olan harcamaları aşağıdadır” şeklinde mahkemeye sunuyoruz.
Geri ödeme sistemi hep bu şekilde mi oluyor?
Mahkemenin takdir ettiği iki ödeme biçimi var. Birincisinde harcamaları siz yaparsınız, faturaları ay sonunda mahkemeye sunarsınız, mahkemede bankaya müzekkere yazar ve harcadığınız tutarı bankadan çekersiniz. İkincisinde ise her ay mahkemeye uğramadan belirlenen meblağda parayı çekebilirsiniz, yapmış olduğun harcamaları da faturaları ile birlikte mahkemeye sunarsınız. Bu yöntemlerden hangisi olacağı ise tamamen mahkemenin takdiridir.
Hastanın emekli maaşı ayrı bir değerlendirmeye mi tabidir, yoksa o da vasi hesabına mı girer?
Şahsın bütün geliri vasi hesabına girer. Maaşı ayrıca değerlendirilmez, hepsi tek hesapta toplanır.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Şunu iyi anlamak lazım; kişi kısıtlandığı zaman koruma altına girer, koruma altına girmek demek bütün mal varlığıyla artık devletin koruması altında olması demektir. Bir kişi çocuğu dahi olsa, o paradan bir şey istiyorsa, haklı gerekçesini dilekçe ile mahkemeye sunacak, mahkeme eğer uygun görürse onun ödemesine karar verecek. Bu miras değildir, devlet bu mal varlığını korur. Kısıtlama aslında yaşlıyı ve hastayı koruyan bir hukuk düzenlemesidir.
Yrd. Doç. Dr. Sevda Sarıkaya
Nöroloji Uzmanı