Oğuz Kara

Oğuz Kara

kara@oguzkara.av.tr

Tüm Yazıları

Türkiye'de şu an medyatik davalar var. Bu davalarda yargılananların bazıları tutuklandı. Bu kişilerin bir kısmı sonra yargılama devam ederken "tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı". Tutuklamanın kaldırılması beraat değildir; diğer yandan toplumda böyle bir algı oluştu. Bunun sebebi biraz medya, biraz da tutukluluğu kaldırılan kişilerin bu durumu beraat zaferi gibi sosyal medyada göstererek zafermiş gibi sunması oldu. Bu durum, toplumun hukuk devleti ve adalet bilincine zarar verdi. Herkes tutuklama ve cezai müeyyideyi aynı zannetmeye başladı. Oysa bu iki kavram, hukukun en temel ilkeleri çerçevesinde çok farklı anlamlara sahiptir. 

Haberin Devamı

Tutuklama, yargılama sürecinde bir tedbir olarak uygulanan, suç işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunan kişilerin özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır. Bununla birlikte, tutukluluk kararı kişinin suçlu olduğu anlamına gelmez. Suçluluk, yargılama sürecinin sonunda kesinleşir. Tutukluluk hali, yargılamanın devam ettiği süre boyunca delil karartma, kaçma gibi riskleri önlemek amacıyla uygulanır. Aslında, asıl olan, kişinin tutuksuz yargılanmasıdır ki – henüz ortada nihai karar yokken özgürlüğe müdahale miminum olsun. Tutukluluğun kaldırılması ise kişinin serbest bırakılması anlamına gelir ancak bu, kişinin suçsuz olduğuna dair bir karar değildir. 

Beraat nedir, ne değildir? 

Beraat, bir kişinin suçsuz olduğunun mahkeme tarafından kesin bir kararla ilan edilmesidir. Yargılama süreci sonunda beraat kararı verilirse, kişi o suçu işlemediği yönünde hukuken temize çıkar. Ancak tutuksuz yargılama kararı, beraatle karıştırılmamalıdır. Ne yazık ki, son dönemlerde bazı medyatik davalarda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan kişilerin bunu sosyal medyada zafer gibi göstermesi, toplumda beraat algısını güçlendirdi. 

Medyanın yanıltıcı rolü 

Medya, yargı süreçlerini doğru aktarma sorumluluğuna sahip olsa da, bazen bu süreçlerdeki yanlış anlaşılmaları pekiştiren bir rol oynayabiliyor. Bazı davalarda medyanın, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılma kararını "aklanma" ya da "temize çıkma" olarak sunması, toplumda hukuki kavramların birbirine karıştırılmasına neden oldu. Medyanın bu konuda daha hassas davranması, adalet bilincinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Özellikle medyatik davalarda, yargı süreci ve kararların doğru aktarılması, yanlış algıların önüne geçmek için kritik bir önem taşır. 

Haberin Devamı

Hukuk prensipleri ve masumiyet karinesi 

Uluslararası hukuk normlarına baktığımızda da, tutuklamanın bir cezai yaptırım olmadığını, yalnızca yargı sürecinde başvurulan bir önlem olduğunu görmekteyiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), tutuklama kararlarının gerekli durumlarda ve makul sürelerle sınırlı olması gerektiğine vurgu yapar. Masumiyet karinesi, hukukun evrensel bir prensibidir; bu prensibe göre, bir kişi suçlu olduğu kanıtlanana kadar suçsuz kabul edilir. Yani, tutuklanan bir kişi de suçsuzdur, ta ki yargı süreci tamamlanıp suçlu olup olmadığı kesinleşene kadar. 

Toplumda adalet algısının zedelenmesi 

Tutuklama kararlarının kaldırılmasının beraat olarak algılanması, hukuka olan güveni zedeler. Hukuk devleti, bireylerin haklarını ve özgürlüklerini korumakla yükümlüdür. Ancak bu tür yanlış algılar, adaletin işleyişi hakkında toplumda güvensizlik yaratır ve yargılama sürecinin gereksiz yere sorgulanmasına neden olur. Toplumun hukuki süreçler konusunda daha bilinçli olması, adaletin daha doğru anlaşılması açısından önemlidir. Medyanın ve sosyal medyanın bu konuda oynadığı rolü doğru yönlendirmesi, adalet bilincinin güçlenmesine katkı sağlayacaktır.