Doğumdan önce, o hengamede unutursam diye kendime bebeğimle ilgili bazı notlar aldım. (Bu ‘not alma’ benim hayatımın hep bir parçası olmuştur. Yaşlılığım için bile şimdiden listem elimde; gelecekte çocuklarımı çileden çıkarmayayım diye...)
Herkes listesini, geçmişinde yaşadıkları problemler doğrultusunda kendi yapabileceği hatalara, kendine iyi gelmeyen davranış kalıplarına, ezberlenmiş yanlışlara göre revize edebilir.
‘Yeni Melis Anneye Hatırlatma Listem’ şöyle:
• Doğumdan sonra ilk günlerde not tutmak iyidir. Böylelikle bebeğin ne zaman, niçin ağladığını anlaman hız kazanır. (Hangi saat diliminde acıkıyor, ne zaman uykusu geliyor gibi.)
• ‘‘Onu emzirirken...’’ (Ona gülümse ve onunla göz teması kur. Şarkı söyle bebeğine, tatlı tatlı konuş oğlunla.)’le başlayan cümlelere takılma. Sütüm yetecek mi endişesi duymadan, huzurla, içinden geldiği gibi emzir yeter. Sadece göğsünün yara olmaması için bebeğinin tüm areolayı ağzına alması gerektiğini unutma.
• Onu sadece açken emzir. Stresini atmak için ağlıyorsa (hiçbir problemi yoksa- açlık, gaz, hastalık vs.), kucağında ağlamasına ve sinirini atmasına izin ver. Ağlamak kötü bir şey değildir, insanı kahkaha atmak kadar rahatlatır.
•Onu bol bol kucağına al, ağladığında sakın yalnız bırakma. Sen etrafındakilere bakma, bebek senin bebeğin ve anne olan sensin. İstediğin kadar kucağında, istediğin kadar koynunda büyüt evladını. İlk bir sene içinde anne koynunda büyüyen bebekler, ileride kendilerine güvenli, bağımsız çocuklar oluyorlar.
• Bebeğinin kurduğu cümleleri düzeltmeye değil, ne anlatmaya çalıştığına odaklan ve onun kurduğu cümleye cevap verirken doğrusunu kur ki; onun da kulağına aşına olsun. Mesela, Sue’ya bakıp, ‘‘Köpek mama.’’ dediğinde, ‘‘Evet, köpek mamasını yiyor.’’ diye cevap ver.
•Onunla yapacağın her şeyi, önce ona anlat. Bu ister doktor kontrolü olsun, ister arkadaş gezmesi... O bir çanta değil; birey. Ve seninle beraber, bir insan olarak, (kendi) yapacaklarından haberdar olmaya hakkı var.
•Herhangi bir aktivitesini kesmeden önce ona haber ver. Yerde oyun oynarken, sanki bir eşyaymış gibi onu alıp, mama sandalyesine koyma. Daha önceden oyununu bırakacağını mutlaka bilsin ki; ne sana, ne yemeğine öfke duymasın. Kendini değersiz hissetmesin.
•Onun yanında, gıyabında konuşma! Onu da sohbete dahil ederek, arkadaşının onun hakkında sorduğu soruyu cevaplayabilirsin ama bebeğin/çocuğun orada yokmuş gibi asla davranma. Annen sen yanındayken, senin hakkında sorulan bir soruya, sen orada değilmişsin gibi cevap verseydi mutlu olur muydun? Ha 3 aylıkken, ha 30 yaşındayken… Hiçbir şey fark etmez! Bebeklikten itibaren birey olduğunu kafana kazı.
•Onu uyarmadan yanından ayrılma. (İleride oynayacağımız ce-ee oyunları, onu ayrılıklara alıştırma yarayacak en iyi oyunlardanmış.) Birden yok olman, onu sadece korkutur ve güven duygusunu zedeler. Böyle davranmak yerine ona gitmen gerektiğini, döneceğini anlat.
•Korkularından bol bol gülerek kurtulmasını sağlayabilirsin. Tıpkı kendindeki gibi. Bir şeyden utanç duyduğumda hep gülerek anlatırım, üzerimdeki stresi atabilmek adına. Bu yüzden düşene gülünür, düşen kendine gülerse de durumun utancından çok daha kolay kurtulur.
•Oyun oynarken, yardım istemedikçe onu düzeltme. Çözümü kendi bularak daha çok eğlenecek ve başarı elde etmiş olacak. Kendiyle gurur duyacak. Anlık değil, kalıcı öğreniyor olacak.
• Şekeri (herhangi bir şeyi) asla ödül olarak kullanma. (Bunu etrafımdaki herkes yapıyor. ‘‘Yemeğini yersen, bu çikolatayı yiyebilirsin.’’ Bakalım, kendimi bu cümleyi kurarken kaç kere frenlemeye çalışacağım?) Ödül, cezasının eş anlamlısıdır. Yapmaktan keyif aldığı şeylerden bile, çocuğu soğutabilir. (Bunu başka bir yazımda çok daha ayrıntılı anlatacağım.)
• Bizi taklit edecek; çocuklar ebeveynlerinin aynasıdır. Özür dilemeyi, teşekkür etmeyi, rica etmeyi ancak bizden duyarsa öğrenecek. Anne ve babasının yansıması olacak. Önce bizlere özenecek, her şeyi bizim bildiğimizi zannedecek, sonra bizi eleştirmeye başlayacak, en sonunda kendi doğruları olacak ama ilk başta ne öğreniyorsa bizden öğrenecek, o yüzden daha o konuşamıyorken bile kurduğumuz cümlelere, takındığımız tavırlara, bir krizi çözerken ki tutumumuza dikkat etmemiz gerekecek. O bizi doğduğu andan beri gözlemleyecek.
•Ona hep saygılı davran! Tıpkı bir arkadaşına davranıyormuş gibi. Bazen aileler sınırları aşıp, kendi mallarıymış gibi çocuklarına istedikleri cümleleri kurabiliyorlar.
• ‘Hayır’ kelimesi pek de doğru bir kelime değil. Hızlıca müdahale etmek istiyorsan, ‘tehlikeli’ diyebilirsin. Yapamayacağı şeyi söylemek yerine, yapabileceği bir alternatif sunmak her zaman en iyi çözümdür.
•Kaç yaşında olursa olsun, her türlü ceza, onun duygularını incitir.
• Unutma, hiçbir bebek kendini başkasının yerine koyamaz. Oyuncağını paylaşmadığında onu yargılama. Karşısındakine yanlış yaptığında, yaramazlık yapmıyordur, sadece kendine en uygun şekilde davranıyordur.
Her sıkıştığımda/daraldığımda, ruhen yorulduğumda/dolduğumda, bardak taştığında, Mir Kaya’ya karşı sinirlerime hakim olamayacağımı hissettiğim anlarda bunlara göz atıp, ertesi güne daha hazırlıklı başlayabileyim, bilinçaltımın beni gün içinde esir almasına izin vermeyeyim diye aklıma ilk gelenleri sıraladığım maddeler silsilesi. Kendime son not; ‘‘Etrafında duyduğun cümleleri değil, sana doğru gelen cümleleri kur bebeğine karşı.’’
https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/
https://www.instagram.com/bebekolduannedogdu/