Hiç bu kadar zorlamamıştı değil mi?
Artık hepimizin dışarıda ve evde tahammül süresi, artı sınırı çok düştü.
Sabrımız tükeniyor, sinirlerimiz geriliyor, patlamalar artıyor, ardından suçluluk duygusu çöküyor, sanki ‘doluya koyuyoruz almıyor, boşa koyuyoruz dolmuyor’ yetersizliğinde savruluyoruz.
Çok normal…
Önce çabaladık, sonra yorulduk.
İlk sabrettik, ardından bıktık.
Başlarda şaşırdık-korktuk-anlamlandıramadık, şimdilerde kanıksadık-yıldık-bıktık.
Avazımız çıktığı kadar ‘‘Yeter!’’ diye bağırasımız var.
Pandemi herkesin kendi içinde büyük sarsıntılar yaşadığı bir süreç. Duygu geçişlerimizin aniden yaşandığı, içimizdeki ruh halimizle barışmamızın zorladığı bir dönem.
Biz yetişkinlerde hal böyleyken, siz bir de çocukları düşünün… Duygularını henüz anlamlandırmayı öğrenmeye çalışırken, kimsenin süresini koyamadığı bir belirsizlik halinde salınmanın nasıl da karmaşık olduğunu görmeye çalışın.
Çocuklar için bir öneri listesi yazacağım ama ilk önce, çocukların bakımını üstlenen biz yetişkinler için bir yol haritasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Eskiden (uzun zamandır seyahat etmiyorum) uçaklardaki anonslara çok gülerdim, ‘‘Nasıl ya, önce kendimi nasıl düşünebilirim, olası bir tehlike anında önce onu kurtarmayı önemserim.’’ derdim. Ama bugünlerde tüm uzmanların ısrarla anlatmaya çalıştığı şeyi iliklerime kadar hissedebiliyorum... (Hal Edward Runkel’in Bağırmayan Anne Baba Olmak kitabını öneririm.) Kendim nefes alamazken, onlara nasıl oksijen olabilirim?
Çocuk yetiştirmek, bir ekip işi.
Tek başınıza sağlıklı bir birey yetiştirmek imkansız. Soluklanmaya, durulmaya, bazen de orada olmamaya ihtiyacınız var. O yüzden yardım istemekten çekinmeyin! Evet, pandemi döneminde en çözümsüz durum bu. Yardımcısı olanlar, yardımcılarını alamamaya başladılar, aile büyükleriyle bir arada olanlar, aile büyüklerini göremedikleri zaman dilimine girdiler, anneler-babalar evde bir yandan çalışıp, bir yandan da çocuklarla ilgilenmek zorunda kaldılar. Çocuklar online eğitime bir adapte oldular, iki sıkıldılar, deşarj olamadıkça ebeveynlerinin sınırlarını zorladılar. Ebeveynler yorgun, bıkkın, halsiz. İşe bu yüzden…
1. Önce bir bilin ki; yalnız değilsiniz! Siz kendi durumunuzu anlatmaya başladığınızda, cümlenizi tamamlayabilecek bir güruh var arkanızda. Ve bilin ki; ne kadar belirsiz de olsa ge-çe-cek.
2. Evde çocuklarla yalnız değilseniz mutlaka çocuklarla farklı zaman dilimlerinde ilgilenin. Oyun işini eşlerinizle, büyüklerinizle, eşlikçilerinizle bölüşün. Online eğitim sürecinde birbirinizden destek alın. Evde tek bir kişi (genellikle bu anneler oluyor, değil mi) tüm sorumluluğu üstlenmesin. Her gün olmasa da, haftanın bir günü çocukların sorumluluğunu üstlenen kişi, üzerindeki çocuk okul işlerini evdeki diğer yetişkine bıraksın.
3. Hemen şimdi kendinize bir liste yapın. Ne zaman, ne için, neden, ne kadar sinirleniyorsunuz? Sizde bardak taşmadan, nasıl doluyor? Ne zaman doluyor? Son noktaya gelmeden önce içinizdeki gerginlik nasıl eksiltilebilir? Her sinirlenme anında ne yapabilirsiniz değil, her patlama ÖNCEsi nasıl bir çözüm bulabilirsiniz de sinirler yatışabilir?
Duygu durumunuzun sakinleşmesi için bazı öneriler bulacaksınız aşağıda.
Ama bilin ki; herkese iyi gelen şeyler farklıdır. Siz kendinizi gerçekten görürseniz, sizi sizden iyi tanıyan-bilen birisi olamaz. Lütfen kendinizle yalnız kalıp, içinize sorun, ‘‘Benim neye ihtiyacım var? Bu sıkışmışlık hissinde, bu ihtiyacımı nasıl karşılayabilirim?’’ Mutlaka cevaplar gelecektir, kendinize güvenin… Kendinize iyi bakabilme yetiniz sizde. Durun, bir derin nefes alın, gözlerinizi kapatın, kendinize bir sarılın, omuzlarınızı sıvazlayın, kendinize gülümseyin ve sorun… ‘‘Ben kendim için ne yapabilirim?’’
Size bana iyi gelen birkaç taktiği yazıyorum…
· Çok gerildiğimde; gidip, yastığı ağzıma kapatıp, avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Hiç ses çıkmıyor, biraz boğazlar hırpalanıyor ama iyi geliyor. Çocuklara yüksek ses uygulamaktan iyidir. Sadece filmlerde olur sanıyordum, hayır hayatın içinde de işe yarıyormuş meğer. Ayrıca çocuklara yakalanırsanız, onlar da deniyor ve “Anne ne yapıyorsun ya, ben de yapacağım, çok saçmaymış, çok komikmiş.” diye kahkahalar atmaya başlıyorlar, siz de gülmeye başlıyorsunuz, hoop duygu durumunuz bir anda değişiyor. Sinir yerini, huzura bırakıyor.
· Yastık yumruklamak bana iyi gelmiyor (kimisine çok iyi gelir, deneyebilirsiniz, hatta çocuklarınızın denemesine de izin verebilirsiniz) ama ne geliyor biliyor musunuz? Topuklarla yatağa vurmak. Yatağa yatın, bacaklarınızı sırayla doksan dereceden yatağa doğru hızla bırakın ve ardından sertçe vurun. Yorulana kadar, enerjiniz tükene dek devam edin. İnanılmaz bir rahatlama oluyor, sanki içinize sığdıramadığınız enerjiniz birden puf diye uçup, gitmiş. Özellikle yürüyüşsüz, doğasız kaldığımız bu dönemlerde en büyük ihtiyaç spor. Ama ‘‘Spora da vakit ve enerji yok.’’ Diyorsanız, küçük aralıklarla bu tarz hareketler çok faydalı. Kolları-bacakları çalıştırın.
· Banyo yapmak! O nasıl bir ferahlamaktır. Su her şeye iyi geliyor. Bütün negatif enerjimi alıp, nerelere götürüyorsa götürüyor ama benden çoook uzaklara. Parıldayarak dönüyorum aralarına. Geniş bir banyo zamanınız mı yok, yüzünüzü de yıkamak bir çözüm olabilir. Suratınıza çarpan soğuk bir suyun ferahlığını size kimse kazandıramaz. Veya ılık suyu yüzünüzde hissetmek kadar sizi yumuşatabilecek bir an yoktur.
· Sıkı durun en iyi öneriye geldi sıra: Ağlamak! Bol bol. Böğüre böğüre… Aman çocuklar duymasın mı… O zaman yine kapatın yastığı suratınıza, girin banyoya, oturun tuvalete ağlayın. Ayrıca, ağlamanın kaçılacak bir yanı da yok. Çocuklarınıza da her gün ağlamaları ve enerjilerini, içlerindeki sıkışmışlığı çözümleyebilmeleri için ağlamalarına fırsat verin.
· Şimdi de aile halkının beni deli sandığı çözüm önerilerine geldik. Avazım çıktığı kadar bağırarak şarkı söylüyorum. (O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaaaz diye başlayabilirsiniz.) Bazen de şarkı söyler gibi; melodili konuşuyorum ama yüksek sesle, ‘‘Bağnaaa sofrayııı kim kuuurar, akşam yemeğiiiine ha-zır-lar? Çatallar solaaa, bıçaklar sağaaa, bir de yoğurt sofrayaaa.’’ diye melodili, hatta ezgili konuşmalar iyi geliyor. Bazen çocuklar bundan hoşlanmıyor, ‘‘Yapma, sus.’’ diyorlar, o zaman uzatmıyorum, onların da sinirlerini gerip, daha sonraki krize ön ayak olmaya hiç gerek yok ama bazen onlar da çok eğleniyorlar, o zaman tam gaz devam. Oh bi rahatlama, bi ferahlama benden iyisi yok o dakikadan sonra.
· Çocukların çok güldüğü, bazen bana katıldıkları bir diğer çözümüm ise çalmadan oynar bizim evdekiler! Müziksiz başladığım saçmalama danslarıma, göbek atmalar, halay çekmeler, bale figürlerine, evden biri imdadıma yetişip, müzik açıyor, o sırada ne telden çalarsa, benim içimden nasıl dans etmek gelirse… Terleyinceye kadar döktürüyorum. Saçları savuruyorum. Tam şantaj videoları saçıyorum ortalığa anlayacağınız ama kim takar, 0 km hayatıma devam ediyorum. Utanmayın, içinizdeki cevheri ortaya çıkarın, ağlamaktan sonra en çok işe yarayan madde bile olabilir.
· Gülme krizine giriyorum. Ama bu bilinçli olmuyor. Saçma sapan bir şeye o kadar çok gülüyorum ki; gözümden yaşlar geliyor. En sonunda evdekiler de dayanamıyor benimle gülmeye başlıyorlar ve o gülüşler hiç bitmiyor, ta ki karına ağrı girene dek. ‘‘Offf aman tamam, yeter.’’ diye sonuçlanırken o gülüşmeler, bir bakmışsınız ki lokum.
Anlayacağınız hepimizin, gülmeye-ağlamaya, harekete-enerjimizi atmaya ve yalnızlığa-sakinliğe-sıkılmaya ihtiyacımız var. Dört duvar arasında kalmak zorunda olsanız da, o dört duvarı kendinizin ihtiyaçlarına göre yuva haline getirebilirsiniz.
Sakin günler, bağırışsız ebeveynlikler dilerim.
https://www.instagram.com/melissonkaya/