Mükemmel Ebeveyn

Ebeveynlikte mükemmel olmayı kafaya takarsak, bir süre sonra tam tersine dönüşeceğinin garantisini veririm. İçindeyim, biliyorum. Zor bir süreç. Çocuk yetiştirmek, mutlu bir birey olmalarını sağlamak, düşüncelerine-haklarına saygı duyarak büyütmek gerçekten zor. O yüzden, hatalar yapabileceğimizi kabullenerek başlamak gerekiyor. Neyse ki; bilinçli ebeveynler olarak, o hataları telafi etmemiz gerektiğini biliyoruz. Çocuğumuzla bağımız koptuğu an, onarmak çok önemli.

Geçenlerde Mir Kaya’yla başımızdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum… Benzin almak için durduğumuzda, Mir babasıyla arabadan inmek istedi. Fakat ‘ayakkabı giydir, montu üzerine geçir’ işleriyle uğraşmaktansa, ‘‘Hadi sen, ön koltuğa geç, babanı direksiyonda bekle.’’ dedim. Direksiyonu bir o yana, bir bu yana çevirerek oyun oynarken, o sırada eli el frenine gitti. Korkuyla, sesim yükseldi ve direksiyona eğilerek, ‘‘Sadece direksiyon, sadece direksiyon.’’ diye bağırdım. Aslında ona kızgın değildim, sonuçta benim teklifim üzerine kurulmuş bir oyundu. Sadece korkmuştum. Sonuçta benim de bir bilinçaltım ve yaşanabileceklere dair öngörüm var. Direksiyona yaptığım hamleyi kendi üzerine alınmış olmalı ki; bana dönüp ‘‘Anne bana neden vurdun?’’ diye sordu yumuşacık bir sesle. Öyle ki; soru zaten yüreğimi paramparça ederken, o ses tonu her şeyi iki katına çıkarıyordu. ‘‘Ah canım oğlum, ben sana nasıl vurabilirim ki?!’’ dedim üzüntüyle, ‘‘Ben sadece direksiyonu göstermeye çalışıyordum sana. Oynamaya devam etmek istemezsen, kucağıma gelmek ister misin?’’ dedim kollarımı ona uzatarak. Geldi. Sıkı sıkı sarıldık. İznini alarak öptüm onu. Elim ona değmemiş olmasına rağmen kendisine şiddet uyguladığımı düşünmüştü. Çocukların beyni böyledir; belki direksiyona doğru hamle yapmasam bile, o yüksek ses tonumu ‘vurma’ olarak yorumlayabilirdi. Ama olaydan sonra kucaklaşmamız ve üzerine benim ondan özür dilemem, olayı tatlıya bağlamamıza imkan vermişti. Onu kırmama rağmen, onarabilmiştim. Kucağıma geldiğinde, ona duygularımı anlattım. Basit, yalın, az kelimeyle. ‘‘Mir’ciğim ben çok korktum. Sen el frenini çekince araba kayacak ve bir yere çarpacağız diye korktum. Korkunca da sesim yükseldi. Sana kızmadım. Ama seni uyarırken, korkuyla bağırdım. Çok özür dilerim.’’ Başını boynuma gömmüş şekilde, beni onaylayarak dinliyordu. ‘‘Beni affettin mi?’’ ‘‘Evet.’’ ‘‘Seni korkuttum ve üzdüm sanırım, bunun için çok çok özür dilerim.’’ deyince tekrar ben, ‘‘Anne ben de özür dilerim.’’ dedi. (Beni korkuttuğunu ve neden sesimin yükseldiğini anlamıştı.) Birbirimize daha sıkı sarıldık. Beni affetmişti. İlişkimizin anlık kopukluğu tamir edilmişti.

Haberin Devamı

Yukarıda anlattığım konu tatlıya bağlanmış gibi gözükebilir. Mir Kaya ve benim adıma şimdilik öyle de... Ama gelecek için benim bunun üzerine daha çok düşünmem ve bir daha böyle bir olay yaşanmaması için ne yapmam gerektiğine bakmam gerekir. Daha önceki ‘Bağırmayan Ebeveyn’ yazımda ‘‘Bağırmayan Ebeveyn Olmak’’ kitabındaki benim için etkili olan yöntemlerden bahsetmiştim. Şimdi onlara ek olarak bir taktik daha vermek istiyorum...

Haberin Devamı

Yaşanılanın üzerine düşününce ve Mir’e karşı tavırlarıma bakınca, ben korkunca ‘bağırarak’ tepki veren biriyim. Mir tehlike üzerindeyken, ‘yapma-dur-hayır’ diye sesim yükseliyor. Halbuki benim konumumda olan başka anneler, farklı tepkiler verebilirler. Bunlardan biri çocuğu hemen olduğu konumdan alıp, sarılmak olabilir. Bir başka tepki sakin bir şekilde olayı önlemek olabilir. Kimisi hiçbir şey yapmadan korkuyla, donup kalabilir. Bunların hepsi geçmişte yaşadıklarımızın hayatımıza yansıdığı hareket biçimleri. Şimdi benim, korkuyla-yüksek sesi neden bağdaştırdığımı bularak, bir sonraki korku anında yaptığım davranışı fark ederek (çünkü birden engellemem olanaksız), sonrasında da Mir tehlikeli işler peşinde olduğu sırada daha yumuşak tepkileri bularak aramızdaki bağı hiç koparmadan, onu olaydan nasıl uzaklaştırabileceğimi keşfetmem gerekiyor.

Haberin Devamı

Bu durumda kendime sormalıyım; korkunca niye bağırıyorum? Bana o korku ne hissettiriyor? Belki kendime kızgınlık- sonuçta direksiyona geçmesine ben izin verdim. Belki yetersizlik hissi- sonuçta onu oyalamaya çalışmak yerine, o sırada kolaya kaçtım gibi... Belki başka bir sürü duygu ve düşünce, belki de hepsi birden. Bunun üzerine uzun uzun düşündükten sonra kendime daha başka bir soru sormalıyım: ‘‘Çocukluğumda tehlikeli-zararlı bir şey yaparken, beni böyle uyaran biri var mıydı? Varsa kim? Ne gibi durumlarda? İlk ne zaman? Sonraki hatırladığım anılar var mı? O anıları hatırlarken, çocuk Melis ne hissediyordu? Sonra okul hayatımda, iş hayatımda böyle tepkileri vermeye devam ettim mi veya böyle davranışlar karşımdaki güçlerden-otoriteden (öğretmen, patron) gördüm mü? Ne hissettim-nasıl karşılık verdim?’’ işte tüm bu soruların yanıtlarını yazarak-düşünerek-geçmişe giderek çözebilirsem, o zaman Mir Kaya’ya karşı korktuğum zamanlarda bile (esas davranmak istediğim gibi) yumuşak bir tavırla, tehlikeli oyununu bölebilirim. Ama bu da hemen olacak bir şey değil. Otuz üç senedir süregelen bir tavırdan, hemen otuz üç günde kurtulmayı bekleyemeyiz herhalde? Pratikle olacak. Önce neden böyle davrandığımı çözeceğim. Sonra yaptığım yanlışı fark edeceğim. Sonra tam yapmadan önce kendimi frenlemeye geçeceğim ve en son da daha doğru bir davranış kalıbı geliştireceğim. Zamanla ve pratikle olabilecek bir şey. O zamana kadar da her kırıklığı tamir ederek devam edeceğim.

Annelik böyle... Hatalar yapmayı kabul etmek, mükemmel olamayacağımızı kabullenmek gerekiyor. Çok sabırlı, sakin bir anne bile yüksek sesin verdiği bir zarar değil ama fazla tavizinin yarattığı bir hasara yol açabilir. Bu da başka bir haftanın konusu olsun öyleyse.

https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/