Şimdi şöyle bir gerçek var; ilk günler düşündüğünüz pembe dünyanızdan çok uzak olabilir... Eşiniz sabah işe gidiyor, akşam geldiği gibi bebekle ilgileniyor ve siz havadan sudan konulardan iki çift laf edemiyorsunuz. İlk defa anne olmuşsanız, hiç tahmin etmediğiniz bir uykusuzluk düzeniyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Ne kadar kendinizi dışarıdan gelen uyarılarla, o uykusuz gecelere hazırladığınızı düşünseniz de, yaşamakla dinlenen kadarını bilmek aynı olmuyor. Yorgunluk insanı yıpratıyor, sinirlerini bozuyor. Hormonlar zaten yükseklerden uçup, her sabaha solunuzdan kalmışsınız izlenimi veriyor. Kimse en çok ihtiyacın olan "Nasılsın?" sorusunu sormuyor ama "Annelik dünyanın en güzel duygusu değil mi?" deyip, duruyor.
Evet, öyle. Daha Mir Kaya doğduğu an ilk kucağıma aldığımda anlamıştım hayatımda en sevdiğimin o olacağını ama ilk günler kendinizi hiçte "en güzel duyguda" hissetmiyorsunuz. İstisnalar kaideyi bozmaz tabii ki. Çok güzel uyuyan bir bebek, gazsız bir yavru her şeyi değiştirebilir. Sosyal medya mı? En son bakılacak yer. İnsanı bunalıma sürükler, o derece. Herkes kusursuz anne, herkes çok mutlu, herkes bakımlı-güzel; her şey tıkırında işliyor o platformlarda. Ama sizin içinizde fırtınalar kopuyor. Kendinizle çelişiyorsunuz, kendinize kızıyorsunuz bu kadar yorgun ve çaresiz hissettiğiniz için. Kimseye diyemiyorsunuz; "Ben iyi değilim. Ben beceremeyeceğim herhalde..." diye. "Nasıl dünyanın en güzel olayını bu kadar zor atlatıyorum?" sorgulaması sadece içinizde. Düşünceler konuşuyor, diliniz telaffuz etmeye utanıyor.
Çünkü ilk günler bir şeyleri yetiştirmek, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için bir araçsınız sadece. Kahve mi? Unutun. Soğuk karnıyarık bile ‘hiç beslenememekten’ iyidir. Duş mu? 2 dakika ya var, ya yok. Çişinizi hızlıca yapın zira içeride ağlayarak sizi bekleyen bir yavru var. İçinizdeki fırtınalara, bir de dış ses eleştiriler eklendi mi, tamam! Ağlayıp, rahatlamak en iyisi. Hafif loş bir odada bebeğinizle geçen uzun geceler...
Ne mi yapmalı?
Diretmeyin, annelik en kutsal görev, en eğlenceli meslek, en büyük sevgi olabilir... Ama yorgunsanız, yorgunsunuz; destek alın. Kocanızdan, annenizden, yakın arkadaşlarınızdan.
Gösteriş yapmayın, o gün bunalmışsanız açın bir arkadaşınıza anlatın, gerekirse "Ben bu anneliği hiç sevmedim." deyin. (Zaten inanın bebişiniz uykuya daldığı an o duygunuz bitecek, ona bakıp bakıp "İyi ki!" diyeceksiniz. Annelik biraz çelişkiler dünyası, uyanıkken "Biraz uyusun da karnımı doyurayım." dersiniz, uyur; "Uyansa da biraz sevsem, özledim." diye düşünürsünüz.)
Kimseyle süt polemiğine girmeyin. Bol bol emzirin. Sütünüzün yetip, yetmeme endişenizi çocuk doktorunuzla konuşun, illa tanıdık biriyle paylaşmak istiyorsanız da çok yakın arkadaşınızla dertleşin.
Bebek çok vaktinizi aldığı için o uyurken, bir şeyler yapma gereği duyuyorsunuz. Biraz sosyal medya, biraz tv, biraz kitap. Bunlar çok güzel de mutlaka gün içinde onun bir uykusu sırasında siz de uyuyun. En etkili dinleme yöntemi 20 dakikalık zinde uykulardır. Saatinizi kurun, kalkmak istemeseniz bile kalkın. İnanın ki; 1 saatlik kestirmeden size çok daha iyi gelecektir.
Bebeğinizin 40'ını beklemeyin. Yaz-kış demeden kendinizi kocanızla bir kafeye atın. Dışarı çıkmadan önce makyajınızı yapın (bebeğe zarar vermeyecek ama aynada kendinizi güzel görmenizi sağlayacak şekilde). Keyif yapın. Sohbet edin. Konu hep bebek oluyor ama güzel anlardan bahsedip, gülümsemenizi sağlıyor.
Emzirmekle ilgili sağlık probleminiz yoksa tabii ki bol bol emzirin ama bazı geceler de mola verin. 23:00'te emzirdiniz ve bebek 01:00-02:00'de uyanıp, tekrar mı karnını doyuracak; bırakın eşiniz buzluğa attığınız sütlerden biberonla versin. Şöyle bir deliksiz 5-6 saat uyuyun. Hem baba-bebek bağı da çok önemli.
O gün evde anneniz mi var, arkadaşınız mı... Onlara güvenin. Güvenin ve bebeğinizi teslim edip, uzun bir banyo yapın. Su şifadır. Lohusalık günlerinde en iyi rahatlama yöntemidir. Aklınız bebeğinizde kalmadan, ılık suyun yüzünüze değişinin tadını çıkarın. Banyodan sonra kremlenin. Kendinize bakın. Kadınlığınızı unutmayın. Annelik, kadınlıktan/dişilikten vazgeçmek değildir. Aynaya baktığınızda kendinizi beğenmenizse çok önemlidir.
Yardım istemekten çekinmeyin. Siz insansınız. Bir anne bile robot değildir (her şeye yetemez). Duyguları vardır. Ruhu bebeğine teslim olsa da kocasının sıcak kollarına en çok ihtiyaç duyduğu zamandır. Tatlı bir arkadaş tebessümü o göz pınarlarını doldurmaya yeterlidir. Anne (kendi anneniz) kucağı o günlerde her şeye bedeldir. Ve bebeğinizin o kokusu... Gözlerinizin içine bakışı, bilip-bilmedik kıkırdamaları, masum uykuları, löklöklök emmeleri, parmağınızı avucunun içinde sıkıca tutuşu, o ağlamanın sizin kucağınızın huzurunda bitişi... Hepsi kendinizi dünyanın en özel insanı hissetmenizi sağlar. İşte gerçekten sihirli bir değnek değmiş ve siz prensese dönüşmüşsünüzdür. Ta-ta-ta-taaam!
Zor mu zor! Kabullenin. İç dünyanızı etrafınızdan gizlemeye çalışmayın. Dış dünyadaki yorumlara aldanmayın. Lohusalık, hele ki ilk defa anne olan biri için çok farklı. Hele ki; çalışan bir kadın için bambaşka. Uykusuz, sürekli evde, bakımsız, daima güçlüyüm görünümünde kendini feda etme hali. Ama aynı zamanda doyamadığınız bir duygu. Her geçen günün mucizesinde şükrettiğiniz, her sabaha bir yenilikle uyandığınız, ertesi günü iple çektiğiniz bir sevgi.
Anneyseniz, aramıza hoş geldiniz; hepimiz biraz çift düşünceliyiz. Hem "ya sabır" deriz, hem de yaşadıklarımıza doyamayız; hatta 2.lere hamile kalırız. Ve ilk anne, lohusa anne, 3 aylık bebeği olan anne bil ki; geçecek. Anahtar kelime bu: Ge-çe-cek! Gün gelecek uyuyacaksın. O gün gelecek bebeğini rahatlıkla annene teslim edip, kocanla baş başa yemeğe çıkacaksın. O günler gelecek; çocuğunla tatil yapmanın ne kadar keyifli olduğunu yaşayacaksın. Geçiyor. O gelgitler, yorgunluk, umutsuzluk, yalnızlık hissi bitiyor.
Not: Şu an ilk hamileliğini yaşayan anneler, bu karamsarlığım için beni eleştiriyor olabilirler ama o gün gelince, "Yalnız değilmişim." diye beni hatırlayıp, rahatlayacaklar. :)
https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/
https://www.instagram.com/bebekolduannedogdu/