Mir Kaya’ya hamileliğim sırasında ‘emzik kullanımı’ hakkında çok okudum, danıştım. Günümüzde (genellikle) pedagoglar emziğe karşılar, yaptıkları mantıklı açıklamalardan ötürü ben de çok tepkiliydim. Değil hastane çantama emzik koymak, eve bile bir adet olsun edinmemiştim. Mir emzik kullanmayacaktı!

Gelin görün ki; okunanlarla, yaşananlar farklı. Dinlenenlerle, edinilen tecrübeler uyuşmuyor. Mir Kaya laktoz intöleransı olan bir bebekti. Her emmenin sonu sancılı gaz seansları başlardı. Küçük bir kısır döngü içerisindeydik; laktozu sütünden ayrıştıramayan ve çocuğunu anne sütüyle beslemek isteyen bir anne ama bunu tölere edemeyen bir bebe... Annem ‘‘Emzik verelim, çocuk yatışsın.’’ dedikçe, ‘‘Hayır! Emzik hayatımıza girmeyecek!’’ cevabını alıyordu benden.

Amacım, Mir Kaya ağlarken, emziği ağzına tıkıp, onu susturuyor pozisyonuna düşmemekti. Halbuki zamanla fark ettim ki; her bebek/çocuk ihtiyacı doğrultusunda, kendisi için bir obje seçiyor. Kimisinin bebeği, kimisinin havlusu, kimisinin battaniyesi, kimisinin yastığı olurken, işte benimki de emziği tercih edebiliyormuş meğer...

3 ayın sonunda, Mir rahatlıkla uykuya dalabilsin diye pes edip, emziği deneme kararı aldım. Ve daha önce niye bu yola baş vurmadığıma hayıflandım. Şöyle ki; hiçbir zaman sinirinden ağlarken, ‘‘Al ağzına şu emziği de sus.’’ diye emziği tıkıştırmadım ağzına. O ağlarken kucağıma aldım, bol bol ağlayıp, sakinleşmesine izin verdim. Sarıldım, öptüm, onu sevdiğimi söyledim. O ağlarken, susturmaya çalışmadım, sinirini atmasına, enerjisini boşaltmasına izin verdim. Ağlamak ve gülmek kendimizi rahatlatmamız için en iyi yol. (‘Bebek bu, ağlar’ yazımda daha uzun anlatmıştım.)

Tüm bebekliğinde sadece uykuya dalarken kullandı emziğini. Uykusunda da ağzından atar, (uyanmaz) uyumaya devam ederdi. Sonraları kendi tercihiyle gün içinde de kullanmaya başladı, genellikle diş çıkardığı dönemlerde, emzik isteği artar, sonra yine emzikten uzaklaşırdı. Tıpkı diğer konularda olduğu gibi emzik konusunda da ona saygı duydum, ihtiyacı doğrultusunda kullandı, gerek görmediğinde bir kenara bıraktı.

Ama ne oldu? Öncelerde ‘‘Emzik ver kızım bu bebeğe.’’ diye başımın etini yiyen teyzeler, Mir 1 yaşını gelince ‘‘Aaaa kazık kadar olmuşsun sen, o ağzındaki ne! / Abisin sen abi, at onu bakııım. / Kızım sen erken memeden kesin herhalde, yetmemiş bu çocuğa süt. (O sırada hala emziriyorum ama emzirmiyor da olabilirdim. Tatsız bir olay yaşamış sütüm de kesilmiş olabilirdi. Emzirmek istemiş, hastalıktan ötürü emzirememişte olabilirdim. Bu konu ayrı bir konu ama bazen insanlar çok acımasız olabiliyorlar. Hemcinslerimize karşı düşünmeden davranabiliyoruz ve ben bu duruma çok üzülüyorum. Yorum yapmak genlerimizde var sanırım. Eleştirmeye bayılıyoruz. Ne yazık ki öğüt vermek en sevdiğimiz iş, hem de karşı taraf talep etmeden...)’’ gibi hiç hadleri olmayan yorumlarda bulunmaya başladılar.

İlk başlarda ben de geriliyordum. ‘‘Mir, çıkar şu emziği.’’ diyebiliyordum ona. Bilinçaltımdan ‘‘Rezil olduk ele güne.’’ cümlesi pörtleyiveriyordu. Sonra bu konu hakkında düşündüm, beni neden bu kadar rahatsız ettiğini keşfetmeye çalıştım ve bu konuyu çözdüm kendi içimde. (Canımızı sıkan, bizi rahatsız eden her şeyin cevabı bizde-geçmişimizde-yaşanılanlarda-bilinçaltımızda... Biraz deşmek, üzerine uzun uzun düşünmek, geçmişe gitmek, bizi tedirgin eden konuyu çözümlememiz için en sağlıklı yol.) Şimdilerde hiç utanmıyorum oğlumun emziğinden. İstesem şu gün, o emziği bıraktırırım. Ama sadece emziği çöpe atmış, bir kaç gün Mir Kaya’nın huzursuzluğunu çekmiş, sonralarda da unutturmuş olurum. Bu hiç zor değil. Sadece 4-5 günlük sabra bakar. Fakat burada önemli olan, ‘emziğin artık hayatımızda olmaması’ değil, Mir Kaya’nın ona ihtiyaç duymaması. Benim onun elinden emziği almam sadece materyali ortadan kaldırır ama semptomu sıfırlamaz. Burada yapmak gereken, Mir’i gözlemlemek ve ne zaman memeye ihtiyaç duyduğunu keşfedip, o ihtiyacını ortadan kaldırmak.

Bir çok pedagogun ‘emzikten uzak durun’ demelerinin en büyük sebebi, ailelerin bebeklerinin ağlamalarına izin vermeyip, emzikle onları susturup, sinir boşaltmalarına imkan sağlamamaları. Ben bunu yapmadığıma göre, emzik Mir hayatından çıkarmak istediği sürece onunla kalabilir. Şu gün oğlum 2 yaşında ve sadece uykuya dalarken emzikten yardım alıyor, bazen de gün içinde arkadan bize merhaba demeye çalışan ama bir türlü teşrif edemeyen dişlerini kaşıyor; yani ona ihtiyacı var. Bir süre sonra bu ihtiyaçlar bitecek, o da emziği istemeyecek.

Ama yine geldiğimiz nokta aynı! Düşününce sorun hiçbir zaman Mir’de olmadı. Bendeydi! Gereksiz yere dert ettim ‘el ne der?’ mevzuunu ve emzik konusu içimi yedi. Ne zaman bu konuda rahatladım, işte o zamanlar dışarıdan gelen eleştirilere oğlumun da kulaklarını tıkadım. Her laf işittiğinde, onun yerine cevabı ben yapıştırdım. Çocuklarımızın ihtiyaçlarını başka insanların hoşuna gitmiyor diye ellerinden çekip, alamayız. Yapabileceğimiz şey, o ihtiyacın sebebini bularak, hayatındaki eksikliği gidererek bağımlılığını ortadan kaldırmak.

Bu konuyla ilgili bir araştırma okumuştum (hatırlayamadığım için maalesef kaynak veremiyorum). Olay İngiltere’de yaşanıyor. 5 yaşında emzikli bir çocuk, yeni bir okula başlıyor. Sınıfta emzik kullanan başka bir çocuk bile yok. Öğretmenler ve ailesi, çocuğun arkadaşlarını örnek alarak, emziği bırakacağını düşünüyorlar. Bir hafta sonra baktıklarında sınıfta emzik kullanmayan bir-iki çocuk dışında kimse kalmıyor. Bunun üzerine fark ediyorlar ki; emziğe başlayan diğer bütün çocuklar, ebeveynlerinin zoruyla, istemeden emzikten uzaklaştırılmışlar. Ama emzik kullanmaya geri dönmeyen çok az sayıdaki çocuklar, emziğe artık ihtiyaçları olmadığını düşünüp, kendi seçimleriyle bırakan çocuklar.

Bu araştırma bana iyi bir ders olmuştu. Mir Kaya’nın emziğe ihtiyaç duyduğu noktaları sıfırlayıp (mesela dişlerini tamamlaması gibi), ondan sonra ona emzik kullanmamasını teklif edeceğim. Bu ayrılış, geriye dönüşü olmayacak bir kopuş olmalı. Bunun için de Mir’in emzik ihtiyaçları ortadan kaldırılmalı. Benim ona karşı anneliğim konusunda herhangi bir eksikliğim varsa keşfedip, onu tamamlamalı, sonra oğlumdan beklenti içine girmeli. Objeyi ortadan kaldırmak, bağımlılığını sıfırladığım anlamına gelmeyecek ama sorununu çözümlemek, materyali ebediyete kadar çöpe götürecek.

Haberin Devamı

https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/

Haberin Devamı