#Bencekadınolmak Neşet Ertaş’ın ‘‘Kadın insandır, erkekler insanoğlu.’’ sözüyle, yalın, bir o kadar da derinlere işleyerek anlamını bulmuştur. Ve fakat, maalesef bizim ülkemizde kadın olmak Aysel Gürel’in cümleleriyle daha çok örtüşmekte... ‘‘Varmadan sekizine, ergin oldu Ünzile. Hem çocuk, hem de kadın. On ikisinde ana... Ünzile kaç koyun ediyor? Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor... Susar kadın Ünzile.’’ Her dinlediğimde burnumun direğini sızlatan, gözlerimi yakan, ruhumu gerçeklerle yüzleştirip, nefes almamı zorlaştıran yaşam biçimi bu topraklarda.

Burada tek suçlu kadını, kendinden eksik gören, kendi kadar söz sahibi olmasına izin vermeyen, kadından tek fazlalığı fiziksel gücü olan ‘erkek’ değil. Daha ziyade bir kadının, hemcinsine yaptığı kötülüğü, başka kimse ‘kadınlığa’ yapamaz. Bir gün, bu toplum büyük bir adımla ilerleme hamlesinde bulunursa, bu yükseliş yine kadınlar sayesinde olacaktır. Kadının elinden, yine bir kadın tutarsa, o zaman doğru noktalara erişebileceğiz.

Anne-kız didişmeleri, kayınvalide-gelin çekişmeleri, görümce-elti kıskançlıkları, kız kardeş kavgaları bizi hiçbir yere getiremez. Unutmayın, bireyi biz yetiştiriyoruz; bir anne oğlunu bu topluma büyütüyor. Ama gözlemlediğim kadarıyla, daha çekirdek aileden başlıyor erkeğin üstünlüğü. Doğu-Batı fark etmiyor, İzmir’de de, Bursa’da da, Ordu’da da, Van’da da durum aynı. El ele bizlere-kadına saygı duyacak erkekler yetiştirebilirsek, işte o gün erkek üstünlüğü olan toplumumuz, ‘eşitlik’ ilkeleriyle yerini değiştirecektir.

Mesela, kız çocuğumuza toz almayı öğretiyoruz da, niye oğlumuzun ayağına bir bardak su getiriyoruz? Evde yemekleri niye sadece anneler yapıyor ve onlara kız çocukları yardım ediyor? Niye eşlerin ve erkek çocukların sevdiği yemekler pişiyor? Ve neden ilk onlara servis ediliyor? ‘‘Önce evin reisi.’’ deniyor? Peki, babalar evden uzaklaşırken, neden evi erkek çocuklarına emanet ediyorlar? Orada koskoca anne dururken, beş yaşındaki oğlan mı koruyacakmış ablasıyla-annesini? Bağda çalışıp, okulda ders verip, gündüz hamur açıp-satıp, hastanede hasta bakıp, sonra koşa koşa evlere gelip, yemeğimizi yapıyoruz, yetmiyor çamaşır yıkıyoruz-ütülüyoruz, bitmiyor evi temizliyoruz... Sonra (en azından Batı’da bazı hanelerde) bir söylem doğuyor, ‘‘Hayat müşterek.’’ Gerçekten sizin evinizde hayat müşterek mi? Kendinize bir sorar mısınız lütfen. Çünkü benim etrafımda kocalarından şikayet eden o kadar çok arkadaşım var ki; hiç yardım etmiyor diye... Bizim eşlerimizi anaları büyütüyor, ardından biz de annelerinin sistemini devam ettiriyoruz evliliğimizde.

Bir de sözlü, fiziksel şiddet mevcut. Kadın üniversitede çok saygın bir öğretim görevlisi ama evde kocasının kölesi. Kadın çiftçi-mimar-mühendis-aşçı-temizlik görevlisi-doktor-ev hanımı-anne ama eşinin işçisi. Yeri gelince sinirini çıkaracağı boks torbası, yeri gelince sözle rencide edip-rahatlayacağı atış tahtası...

Biz daha sevgili damadımıza, kız yetiştirelim... Ama gelinler el çocuğu, kimse onlara eş yetiştirmesin! Erkeklerimiz kıymetli. Aman elleri sıcak sudan, soğuk suya girmesin. İşten, kahveden geldiklerinde ayaklarını uzatıp, otursunlar. Tüm gün evde temizlik yapan-çocukları peşinde koşturan, tarlada canı çıkan, işyerinde yorgunluktan perişan olan kadın, eve gelip erkeklere hizmet etsin. Aman bu düzeni sakın değiştirmeye kalmayın anneler-kayınvalideler, zira biliyoruz sizin oğlanlar kıymetli. Kızlar da değerli tabii de, işte sadece kalbinizde. Erkeğin de kızın da sevgileri bir... Ama icraatta değil...

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müz bu sene de kutlanmayı hak etmiyor. Tecavüz, şiddet, saldırı, cinayet haberleri bir yıl biter, en küçük toplum parçası olan ailelerimizde işleyiş değişirse eğer, o gün kadınlar günümüzü coşkuyla kutlarız. Bir gün-bir asırda, değerimizin erkekler-kendimiz-toplum tarafından anlaşılarak, mutlulukla kutlanması dileğiyle... Umut var olmadıkça, yaşıyor sayılmayız.

‘‘En güzel hediye çiçektir.’’ derler, bence değil. Çiçekler dağda, bayırda güzel. Eldeyse soluyorlar iki güne, küsüyorlar bize, onları öldürdüğümüz için. Ama tüm kadınlara, hayali çiçekler gönderiyorum, en sevdiklerinden, mis kokulu... Ve diliyorum ki; en güzel hediyeyi alırsınız eşlerinizden, oğullarınızdan, babalarınızdan, abilerinizden... Her sabaha güler yüzle uyanırsınız, iki çift tatlı söz duyarsınız, huzurla yaslarsınız başınızı omuzlarına, güvenle sarılırsınız onlara, sözünüz onlarınkiyle bir gelir, istekleriniz onlarınkine eş değer, kazancınız bir, yaşanılanlar-hissedilenler aynı, hayatınız müşterek olur. Unutmayın, bunu ancak biz kadınlar başarabiliriz. Hep bir elden. Bugün değişim başlarsa, yarın tohumunu verir, öbür gün filizlenir, gelecek yıllar ağaç olur, yeşerir.

Not: Bir toplumun kökten değişmesi için aileleri eğitmek gerekirmiş ve bu eğitim tamamlandıktan 20 yıl sonra istenilen yaşam biçimine ulaşılabilirmiş. Biz kendimizi değiştirelim, bakış açımızı doğru yöne çevirelim, çocuklarımızı gerektiği gibi büyütelim, bu topluma katkı sağladığımızı bilerek yaşayalım, gerisi gelecek, merak etmeyin.

Haberin Devamı

https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/

Haberin Devamı