Usta belgeselci Suha Arın’ın yönetmenliğini yaptığı ve Safranbolu’yu UNESCO Milli Kültür Listesine girmesine büyük katkı sağlayan ‘Safranbolu’da Zaman’ belgeseli, Arın’ın öğrencileri Kemal Sevimli, Nesli Çölgeçen ve Yalçın Yelece yönetmenliğinde ‘Zamanda Safranbolu’ adıyla yeniden yorumlandı.
Kemal Sevimli, Nesli Çölgeçen ve Yalçın Yelece’nin, hocaları Suha Arın’a saygı ve vefa niteliğinde yaptıkları ve ‘ustalık eserimiz’ dedikleri belgesel için üç yönetmenin de temennisi kendi öğrencilerinin de bunu devam ettirmesi. Üç usta isimin öğrencilerine çağrısı ise şöyle; “Bir dileğimiz var; biz de bu filmi Suha Hoca’nın yaptığı gibi öğrencilerimizle birlikte çektik. Bizim öğrencilerimiz de yıllar sonra kendi öğrencileriyle bir Safranbolu filmi yapsın.”
Safranbolu'da Zaman belgesinin yeniden çekilme hikayesi nedir?
Nesli Çölgeçen: Suha Arın hocamızın kardeşi Reha Arın yaklaşık 3 yıl kadar önce, “Safranbolu’da Zaman filminin 40’ıncı yıl dönümü geliyor o filmde çalışan asistanları olarak yeni bir film yapsanız ne iyi olur” diye bir fikir attı ortaya. Bu film bizim bireysel kariyerlerimizde de önemli bir kilometre taşıydı. Onun sayesinde sektörde daha iyi bir yer edinmiş, mesleğe daha sıkı tutunmuştuk. Ayrıca bu fikir hem Safranbolu’yu yeniden filme çekerek anmak hem de Suha Hoca anısına bir belgesel yapmak fırsatıydı. Üçümüz de tereddütsüz “Varız” dedik. Fikri gerçekleştirmek, özellikle finans desteği bulmak epey bir zamanımızı aldı, 40’ıncı yılına yetiştiremesek de filmi 2 yıl gecikmeyle bitirdik. Zaman içinde Safranbolu’da ne oldu sorusu üzerine inşa ettiğimiz filmin adını da “Zamanda Safranbolu” koyduk.
Kemal Sevimli: Rahmetli hocamız Suha Arın ile 42 yıl önce yaptığımız ‘’Safranbolu’da Zaman’’ belgeseli sizin de bildiğiniz gibi, hem kamuoyunda Safranbolu’nun bilinirliğini sağladı, hem de Safranbolu’nun UNESCO Milli Kültür Listesine girmesine sebep oldu. Kısaca Safranbolu’ya Safranboluluların da belirttiği gibi değer kattı. Doğrusu Safranbolulular da bizlere takdirlerini esirgemediler ve her fırsatta bunu dile getirdiler. Geçtiğimiz 8-10 yıldan bu yana “Yeni bir Safranbolu filmi yapalım. Safranbolu’nun bugünkü halini belgeleyelim” dilekleriyle karşılaşıyorduk. Nihayet Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı önderliğinde bu yıl bu isteği yerine getirdik. 15 yıl önce kaybettiğimiz hocamız için de bu çalışma bir vefa ifadesi oldu. Biz, 42 yıl öncesinin üç öğrencisi her birimiz önemli işlere imza attık. Örneğin Nesli sinema alanında büyük başarılar kazandı, Yalçın televizyon dizilerinde yıllarca unutulmaz işler yaptı, ben de televizyon reklam filmi alanında binin üzerinde film çektim, kurumsal filmler, eğitim filmleri vb. pek çok iş yaptım, ödüller kazandım. Ancak üçümüz de belgesel film alanındaki çalışmalarımıza hep devam ettik. Hakikaten de belgesel alanında üçümüzün de övgüyle söz edilen eserlerimiz, pek çok ulusal ve uluslararası ödüllerimiz var. Zamanda Safranbolu Belgeseli ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ilk film. Belli mi olur belki bundan sonra da birlikte yeni işler çıkarabiliriz.
Yalçın Yelece: Zaman, kent, mimari gelenek, çevre koruma bilinci ve insan… Belgesel sinemaya duyulan saygı ve sevgi… İşte 42 yılı bir araya getiren ögeler ve öykü…
Safranbolu’da 42 yıl içinde neler değişmiş, neler aynı kalmış? Değişmeyen değerleri sıralamanızı istesem nasıl bir sıralama yaparsınız?
N.Ç: Bir kere Safranbolu kurtulmuş. 42 yıl önce Safranbolu yok olmak üzereydi, bu süre içinde insanlar ve kurumlar harekete geçmiş ve Safranbolu’yu kurtarıp koruyarak dünyaya bir kültür mirası olarak armağan etmişler. Yıkılmakta olan birçok konak restore edilmiş, müzeler açılmış, mimarinin çeşitli ekler ve değişikliklerle bozulması önlenmiş, hamam, han restore edilmiş ve benzeri birçok olumlu iş yapılmış. Ama belki de en önemlisi halkın koruma bilincinin daha fazla artmış olması, evlerine, kasabalarına daha fazla sahip çıkar hale gelmiş olmalarıdır. Safranbolu artık emin ellerdedir.
K.S: Hepimiz ustalığımızın zirvesindeyken bu çalışma bizi iyi ifade eden bir eser oldu. Film adından da anlaşılacağı gibi zaman içinde Safranbolu´yu anlatıyor. Kışıyla, baharıyla, yazıyla, yağmuruyla, gecesiyle, gündüzüyle zaman içinde Safranbolu’yu anlattık. Ayrıca Safranbolu çevresi, tarihi, topografyası da bu filmde konu edildi. Bu yönüyle de amacına ulaşmış bir film oldu. Her filmin yapıldığı koşullar ve başlangıçtaki hedefleri nedeniyle ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bence Zamanda Safranbolu başarılı bir çalışma oldu. İzleyicilerden şimdiye kadar hep olumlu geriye dönüşler aldık, izleyenler çok beğendiler. Filmin çok büyük bir kısmını hareketli kameralar ile çektik. Drone’lar, DJI Roninler kullandık. 4 K formatında 50 saat civarında görüntü çektik. Filmin uzunluğu 40 dakika. Filmimizde özgün müziğimizi yapan Nadir Göktürk’ün ve Can Göktürk’ün katkılarını unutmamak gerekiyor, müziklerimiz hakikaten muhteşem oldu. Ayrıca bir sinema hocası olan eşim Arzu Sevimli filmin her aşamasında benim her anlamda yardımcım oldu. Desteklerini anmadan geçemem…Suha Arın’ın öğrencisi olmak çok çalışmayı ve kusursuz işler yapmayı gerektiriyordu, bizler de hala bu özelliklerimizi devam ettiriyoruz.
Y.Y: Elbette değişmez görünen zaman ve insan başrolde. Çerçeveyi ise, yine insanın insana duyması gereken saygı ve mimari koruma bilinci tamamlıyor.
Suha Arın'ın yönetmenliğindeki ilk belgesel Safranbolu'nun UNESCO'nun dünya mirası listesine girmesine büyük katkı sağladı. Sizin yönetmenliğinizdeki bu ikinci belgesel ne gibi katkı ve avantajlar sağlayacaktır?
N.Ç: Gelişen teknolojinin sağladığı olanaklarla filmimiz çok daha geniş kitlelere kolaylıkla ulaşacak ve Safranbolu’nun bütün dünyada daha çok tanınmasına neden olacaktır. Bir umudum da film, turizmin ortaya çıkardığı bazı uyumsuzlukların ve olumsuzlukların farkına varılmasını sağlayacak, kültürel korumayı ve turizmi birbirlerini yıpratmayacak şekilde dengelemenin gerektiğini özümseterek insanları ve kurumları bu konuda çalışmalar yapmak üzere harekete geçirecektir. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Başka neler olacağını ise zaman içinde hep birlikte göreceğiz. Ama bir dileğim var; biz de bu filmi Suha Hoca’nın yaptığı gibi öğrencilerimizle birlikte çektik. Bizim öğrencilerimiz de yıllar sonra kendi öğrencileriyle bir Safranbolu filmi yapsın.
Y.Y: Dünya mimari koruma listesi, insan bilincinin ayrılmaz bir ögesi. Bu bilince yapılacak her katkı, onun güçlenmesine ve zamana karşı direncine katkıda bulunacak.
Bu ikinci belgesel, ilkinden daha iyi oldu gibi bir iddianız var mı?
N.Ç: Hayır. İkisi de bizim için çok kıymetli, çok değerli ve çok anlamlı. Hatta Suha Hoca’ya ve onun öğretilerine layık bir film yapabildiysek ne mutlu bize.
Y.Y: Daha iyi olmak isteği, bir iddia olmaktan çok, daha yararlı olabilmek arzusudur. Bazen bir şeyleri pekiştirmek, bilinenleri yinelemekten öte anlamlar taşır ve değerlidir.
Kemal Sevimli, Nesli Çölgeçen ve Yalçın Yelence üçlüsü olarak ortak benzer projeleriniz olacak mı? Şimdilerde hangi projeler üzerine çalışıyorsunuz? Hem ortak hem de bireysel olarak neler yapmak istiyorsunuz?
N.Ç: Biz 40 yıl önce bu süreçten geçtik zaten. Bugün bir araya gelmemizin nedeni Safranbolu ve Suha Hoca anısına tek bir proje içindir. Ama zaman ne gösterir bilemem. Benim bireysel olarak bazı uzun metraj proje geliştirme çalışmalarım ve özel bir üniversitedeki öğretmenliğime devam edip deneyimlerimi öğrencilerime aktarma isteğim var.
K.S: Ben şahsen hiç durmuyorum, araştırmalarım, yazılarım, senaryolarım sürekli gelişiyor. Kişisel olarak belgesel üretimlerime devam etmeyi istiyorum. Araştırmaları yapılmış, projesi bütünüyle oluşturulmuş on civarında çekilmeye hazır belgesel projem var. Çoğunluğu kültür belgeseli. Ülkemiz kültürüne ve değerlerine ilişkin projeler bunlar. Türkiye’de belgesele sponsor bulmak büyük bir sorun. Sponsor bulunduğunda çekimlere hemen başlanabilecek çok değerli projelerim hazır.
Y.Y: Bu bir düşünce ve akıl birliğidir. Kendisini hem ortak ve hem de bireysel olarak defalarca kanıtlamıştır. Yeniliklere daima açıktır. Ve açık olacaktır.
Suha Arın'ın asistanı, öğrencisi olmak nasıl bir deneyim ve nasıl bir ayrıcalıktı?
N.Ç: Benim için büyük bir şanstı. Görüntüyle anlatma sanatını ondan öğrendim.
Y.Y: Bir sinema ustasının, bir belgeselcinin asistanı olmak, mesleği öğrenmek ve devam ettirebilmek adına eşsiz bir deneyimdi. Aynı zamanda da eşsiz bir ayrıcalık.
Belgesel ve sinema konusunda öncü isimlerin başında geliyorsunuz. Yıllar içindeki bu sektördeki gelişmelerden ve üretilen içeriklerden memnun musunuz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konudaki öneri, tavsiye ve eleştirileriniz neler olur?
N.Ç: Benim için garp cephesinde yeni bir şey yok. Eskiden de zamanın teknik ve içerik anlayışına uygun iyi ve kötü filmler yapılıyordu bugün de günün teknik ve içerik anlayışına uygun iyi ve kötü filmler yapılıyor. “Öneri, tavsiye ve eleştirileriniz neler olur” sorunuza gelince kelin ilacı olsa önce kendi başına sürerdi derim. Çünkü ben bu işi her şeyden önce bir sanat olarak görüyorum. Sanatta iniş çıkışlar, belirsizlikler, bilinmezlikler, arayışlar, yeni keşifler, hatalar, buluşlar, dahice fikirler, kötü fikirler, iyi işler, kötü işler hep vardır ve olacaktır. Yeter ki seyirciyi duygu ve ekonomik sömürme niyetiyle yapılmamış filmler olsun.
K.S: Belgesel Sinema’nın ülkemiz için bir sektör olduğunu henüz söyleyemeyiz. Belgesel film alanında hala yapılacak o kadar çok iş var ki… Temel sorun maddi kaynak. Ama yılmadan çalışmaya devam etmek gerekiyor.