Kariyerine oyuncu olarak başlayan ve şimdilerde oyuncu koçluğu yaparak devam eden Yağız Serdar Kötük, ilk kitabı Ya Selâm ile başka bir yönünü ve yaşam felsefesini okuyucuyla buluşturuyor. Yaşadığı acı kayıplardan sonra kendini keşfetme sürecinde tasavvufla tanışan ve bulduğu şifa ile bilgeliği herkesle cömertçe paylaşmak isteyen Kötük kitabının her satırında okuyucuya kendini sorgulatacağı farklı bir bakış açısı sunuyor… Yolunu bulmak, kendini tanımak isteyenlere rehber niteliğinde bilgiler aktaran ve yazdığı şiirlerle niyetini dile getiren Kötük yaşadığımız bu zaman diliminde herkesin özünden uzaklaştığını söylüyor. Kötük kitabını yazma niyetini ve okuyanların neler bulmasını istediğini anlatarak; “Bambaşka yerlerde kendimizi aramaya çıktık, uzaklaştığımız yerin neresi olduğunu bilmeden. Bu yüzden de yol, yol olmaktan çıkıp, çileye dönüşüyor. Okuyana bu kitap nerede olduklarını ve nereye gideceklerine dair bir pusula olur umarım” diyor.
Ya Selâm çok derin bir kitap, her sayfasında farklı şeyler sorgulatıyor okuyana. Ancak sen bu kitabı hangi niyetlerle yazdın? Bu kitap okuyanlara neler katmalı?
Kendi özlerine dönmeleri en büyük isteğim, bizler yaşadığımız yerdeki hazineyi fark etmeyip, özümüzden uzaklaştık ve bambaşka yerlerde kendimizi aramaya çıktık, uzaklaştığımız yerin neresi olduğunu bilmeden. Bu yüzden de yol, yol olmaktan çıkıp, çileye dönüşüyor. Okuyana nerede olduklarını ve nereye gideceklerine dair bir pusula olur umarım.
Bu kitap senin hangi yolculuğunun eseri?
Kendimi aradığım ve kendimi bulduğum zamanların eseri diyebilirim. Kendimi kendimde aramaya başladım. Sonra hareket etmeye başladım, o hareket beni kendimle buluşturdu. Ben de fark ettiklerimi yazdım.
Şiire ağırlık vermenin özel bir sebebi var mı?
Evet, aslında şiir mi denir tam bilemiyorum çünkü ben bunları yazarken insanların kendilerini bulma yolculuklarında sorularına cevap olsun diye yazdım. Zahirde hepimiz başımıza gelen her olaya soru sorup cevap arıyoruz. Ben aradığım tüm cevapları kitapların sayfalarında buldum. Sorumu sorup, herhangi bir kitabın rastgele bir sayfasını açar ve orada yazan cümleyi kendime cevap bellerdim. Okuyanlarında sorularına cevap bulması için son bölüme 77 tane “Ya Selâm” serisi yazdım, belki nefislerine cevap olur diye...
“Mucizeyi görmeyen gözlerimizin körlüğü açılsın ki, biz de görmeye başlayalım”
Peki Selâm nedir? Selâmın hikmeti ve mucizesini nasıl anlatırsın?
Bence her bir kul dünyaya bir selamla yollanır Allah tarafından, dünya içinde bu selamı bulsun diye. Bizler kaosun içinde birbirimizin selamını bile alamıyoruz, oysa insanlardan önce yaşam bize selam veriyor. Doğa her güneş açtığında, yağmur her yağdığında bize selam verirken, bizler bunların mucizesini bilmiyoruz, fark edemiyoruz. Mucizeyi görmeyen gözlerimizin körlüğü açılsın ki, biz de görmeye başlayalım, belki ondan sonra selâmı alabiliriz.
Tasavvuf öncesi ve sonrası hayatında neler değişti?
Daha anlayışlı olduğumu hissediyorum, teslimiyet içinde. Yaşamın verdiği her duruma kabullenişlik var, bu bahsettiğim kadercilik değil, bu bahsettiğim güven duygusu, benim için olan şeylerin hep hayırlı olduğuna inanmaktan bahsediyorum.
Bu bilince ulaşmak, kendine ve bu dünyaya dair keşfettiğin şeyler için neler okudun, nerelere gittin, kutsal topraklar, kutsal kitaplar hayatının ne kadarını kapladı ve kaplıyor?
Hep okuduğum ve tavsiye ettiğim kitap “Yuvaya Yolculuk”. Bu kitaptaki karakteri okurken güçlü bir bağ kuruyorsunuz ve bu bağ sizi okurken şifalandırıyor. Bali’de bir süre kaldım sonra Türkiye’ ye dönüp Umre’ ye gittim ve Umre sonrası hissettiğim hiçbir şeyi dünyanın hiçbir yerinde hissedemedim, tamamlanma hissi tüm ruhumda tezahür etti. Birçok meditasyon, birçok tapınakta yaşadıklarım aslında Kabe’nin fragmanı gibiymiş. Bizden önce gelmiş, yaşamış insanların söylediği sözleri, yazdıkları kitapları benimseyip, deneyimlemek çok mühim, umarım herkese nasip olur.
Kitapta da bahsettiğin kamil insan olma halini nasıl açıklıyorsun. Kamil insan ne demek ve nasıl olunur?
İnsan-ı Kâmil olmak, ah ne derin bir konu! Yüzyıllardır üstüne konuşulmuş, deneyimlenmiş. Var olan bilgiden anladığım kadarını paylaşayım; ikiliğin ortadan kalktığı bir bilinç, yani şirk koşmanın bittiği, güven duygusunun ruhla tezahür ettiği, varlığımızı ispatlamaya gerek duymadığımız, tam olduğumuz, bütün olduğumuz bir haldir. Her maddede Allah’ı görmek, herkeste O’nun tecelli ettiğini bilerek yaşamak... Bu yol öyle kolay bir yol değil, nasıl olunurla ilgili bir tarif vermek edepsizlik olur, ben niyet ettim, niyetim nasibe dönerse, o zaman deneyimlemiş olurum.
“İnsan olmak büyük bir incelik ister”
İnsan olmanın farkına nasıl varılır?
İnsan, kendi duygularını tanıyabildiğinde, hissedebildiğinde, kendisiyle bağlantıda kaldığında insan olmanın farkına varabilir. İnsan olmak büyük bir incelik ister, şefkat ister, önce kendi canının farkına varman gerekir, önce kendi oluşuna rızalık vermen gerekir, rızalık makamına geldiğinde, insan olduğunu hissedebilir ruh...
Bu dönemde herkes hayat amacını sorguluyor ama bulamıyor. İnsanlar hayat amacını nasıl bulabilir?
Hep söylediğim gibi, kendini bulduğunda, kendini tanıdığında insan kendi nefsini terbiye etmeye başlar. Onu yönetmeyi öğrenirse, hakikat kapısı onu marifete ulaştırır, marifet açıldığında insan Allah’a verdiği ikrarı yani sözü hatırlar, bunu hatırladığında hayat amacını bulabilir. Umarım herkes hizmetini hatırlar.
Senin hayat amacın nedir?
Ne güzel soru, yaşadığımı hissetmek ve hayatı dolu dolu yaşamak ilk amacım diyebilirim.
Hayatta erdemli ve adaletli olmak ne kadar zor ne kadar kolay. Erdemli ve adaletli olmayı başarmak için ne yapmak gerek?
Hem çok kolay, hem çok zor... Adalet bana göre 4 kapılı bir dergah. Önce adaleti kalbinde açması gerekir insanın, o adalet dengesini bulmalı. Denge için doğa ile bağlantı kurmak gerekir. Toprağı hissetmeli kalp, sonra sessiz kulları yani hayvanları, çocukları, kadınları. Bu 4 kapıdan geçmeyi bilirsek, adaletin içinde durmuş oluruz, içinde durduğumuz adalet bizi erdemli bir insana dönüştürür.
Genel olarak tüm dünyada insanlarda dinden soğuma durumu artmaya başladı. Sence insanlar dinden neden soğuyor? İnsanların inançlarının sarsıldıkça yanlış enerji arayışlarında olduğunu düşünüyor musun?
Eğer temeli sağlam bir bilgiye sahipsek, kimse bizi bildiğimizden vazgeçiremez. Biz yargılamayı çok severiz, özellikle bizim yapamadığımız, başaramadığımız her şeyi önce yargılarız. Ben insanların dini de böyle bilmeden, deneyimlemeden bir kaç kişinin yaptığına bakarak kendilerinden uzaklaştırdıklarını düşünüyorum
İnsanlar dinden/inancından soğumak, uzaklaşmak yerine önce doğru kaynaklardan araştırmalı, düşünmekten kaçmamalı, konu hakkında sadece fikir sahibi olmak yerine, bilgi sahibi olmalı ve deneyimlemeli. İnsanların bilgi sahibi olmadan, deneyimlemeden özlerinden uzaklaştığını düşünüyorum.
Bu dünyada doğana mı üzülmeli, ölene mi?
Yeni doğana verdiğimiz sevinç ve kutlamayı biri öldüğünde yapamıyoruz. Neden ölümün kutlu olmasına izin vermiyoruz! Oysa ölüm bir vuslat ve ölen kişi Allah’a kavuşurken, bizler ölümün isyanına düşüp, yolumuzu bozuyoruz. Bu bahsettiğim yanlış anlaşılmasın, gidenin arkasından yas tutmalıyız, yüreğimizdeki yangının içinden geçmeliyiz ve çıkmalıyız. Bizler çıkamıyoruz, yas tutamıyoruz ve işler karışıyor. İçinden geçip gitmeyi bildiğimizde her şey bambaşka oluyor.
Oyuncu olma niyetiyle başladığın eğitim ve kariyer yolculuğun bugün bambaşka bir noktada. Ancak biz seni sahnede ya da kamera önünde izleyebilecek miyiz? Oyunculuğa karşı tutumun ve kararların nedir?
Zaman ne gösterir bilmiyorum ama şu an için oyunculuktan çok uzakta bir yerde değilim, oyuncu koçluğu yapmaya devam ediyorum, içime sinen bir şey olursa, tekrardan yapmam gerektiğini hissedersem olabilir.
“İçimdeki yangınla kendimi pişirmeyi tercih ettim, piştikçe demlendim”
Ulaştığın bu bilinç seni nasıl besliyor? Kendini izlediğinde neler gözlemliyorsun?
Bu bilinç yolculuğu beni tamamlıyor, her gün yeni bir şey keşfetmek, anlamak, idrak etmek ve sindirmek kolay olmuyor. Her yeni bir gün bambaşka bir deneyime açılıyor ve ben bu deneyimlerin içinde edeple durmaya çalışıyorum. Kendimi izlerken neyi neden yapıyorum diye bakıyorum, seçimlerimi nefsime göre yapmak yerine, hepsinin bir manası olmasına dikkat ediyorum. Bazen ne kadar aceleci olduğumu fark edip, sabırlı olmayı öğretiyorum kendime, her şey bitti dediğimde yeniden başlıyor, o yüzden gözlemlerim hiç bitmiyor.
Kitabın başında hikayenden bahsediyorsun zorlu bir dönemden geçirmişsin... Seni tanımak isteyenler için kendini nasıl anlatırsın?
Çıkmazlar yaşadığım her anda durdum ve “Bir dakika, buradan başka bir yere gideceğiz” dedim, bunu derken sakin değildim yanlış anlaşılmasın, öfke içindeydim, kızgındım, küstüm ve en önemlisi kurban haldeydim ama bu duyguların hepsi kendimeydi, anlayamıyordum, kördüm göremiyordum sonra niyet ettim gözümdeki körlüğün gitmesi için ardından hareket ettim, hareketle birlikte düzen geldi. Yani içimdeki yangınla kendimi pişirmeyi tercih ettim, piştikçe demlendim.
Çok derin bir şekilde tasavvufla ilgileniyor ve ona göre yaşıyorsun. Ancak sosyal medyada bu yönünü yansıtmadığını görüyorum. Bu tasavvufi tarafını gizemli tutmayı mı tercih ediyorsun?
Benden daha derin yaşayan insanlar vardır elbet, saygısızlık yapmak istemem. Aslında elimden geldiğince kendimi sırlamaya ve sırrın içinde kalmaya çalışıyordum ama sıradanlığın içerisindeki sırrı bulunca bunu anlatmaya karar verdim ve insanlara bir selâm da ben vereyim istedim, Ya Selâm.