Bugüne kadar Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER), Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ile Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşunda imzası bulunan başarılı iş kadını ve kadın hakları savunucusu Nur Ger bu kez kurucu başkanlığını üstlendiği YANINDAYIZ Derneği ile toplumdaki cinsiyet eşitsizliğine karşı reform niteliğinde yeni adımlar atıyor. Cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele eden YANINDAYIZ Derneğini diğerlerinden ayıran en büyük özelliği hedef kitlesinin ve rol modellerinin erkekler olması. Dernek, erkeklerden erkeklere köprü olmak amacıyla kurulan Türkiye’deki ilk sivil toplum kuruluşu… Amacı ise toplumsal cinsiyet eşitliğinde tam eşitliğe gidilecek yolda özellikle erkeklerde zihniyet ve davranış değişimini yaratmak.
“Ekonomide ve toplumda karar vericilerin, yasa koyucuların ağırlıklı erkekler olmasından dolayı zihniyet değişiminin erkeklerden başlaması şart” diyen Nur Ger, bu konuda erkeklerle işbirliği yapmanın doğru olmadığına dair görüşler için ise, “Gerçek bakış açısı cinsiyetsizdir” diyor ve ekliyor; “ Biz önce insana bakıyoruz. Her zaman insanın insan olmaktan doğan temel haklarının doğal olarak teslim edilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Ataerkil düzen erkeklere de çok büyük roller yüklüyor ve onlar da bu rollerin altında eziliyorlar. Bize dayatılan bu rolleri öne çıkarmadan yaşayacağımız bir kültür inşa etmemiz gerektiğine inanıyoruz.”
20 yılı aşan süredir kadın hakları savunucusu olarak birçok farkındalık yaratan başarılı projeye imza atan Nur Ger, bu hak arayışının sebebini ise; “Eşitsizliğe maruz kalınca hak savunucusu oluyorsunuz. ‘Ben de bir erkeğin tüm yeteneklerine ve duygularına sahibim, neden kadın olduğum için bir adım arkada kalayım ki’ deyip eşit çizgiye gelebilmek için kendinizi üç ya da beş, bazen bin kez daha derin kalıpları yıkarken buluveriyorsunuz” sözleriyle açıklıyor. Nur Ger ile hem kurucu başkanlığını yaptığı YANINDAYIZ Derneği ile hedeflerini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkması için yapılması gerekenleri ve toplumdaki zihin dönüşümünün neden erkeklerden başlaması gerektiğini konuştuk…
Nur Hanım biz sizi TESEV, KA-DER ve KAGİDER Dernekleri’nin kurucularından biri olarak ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda uzun yıllardır yaptığınız çalışmalar sonucunda büyük farkındalıklar yarattığınız girişimlerinizle tanıdık. Bugün geldiğimiz noktada yaptığınız çalışmaların meyvelerini alıyor olmak ne hissettiriyor?
Açıkçası bazı konular hiç ama hiç düzelmeyecekmiş gibi geliyor ama bir bakıyorsunuz zaman içinde yol alınmış. Ben 20 yıl önce her mahallede bir kreş dedim. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun ana planına girdiğini duyunca çok sevindim. Keza erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğine dahil olması fikri 14 yıl önce oluştu. TÜSİAD’ın “Tek Kanatla Geleceğe Uçamayız” fikri tohumuydu. 11 yıl sonra YANINDAYIZ olarak yeşerdi ve doğdu. Bunun gibi çok örnek sıralayabilirim. Çorbada tuzum olduğu için çok mutluyum.
Zaman içinde aldığınız sonuçlar size ne kadar tatmin etti? Daha iyi sonuçlar olabilirdi fikrine katılıyor musunuz? Daha iyi sonuçlar önündeki en büyük ve aşmakta zorlandığınız engeller neler oldu mesela?
Hayır, ‘sonuçlar beni hiç tatmin etmedi, daha iyi sonuçlar alınabilirdi’ görüşüne katılmıyorum. Tüm kadın örgütleri, dernekler ve sivil toplum kuruluşları çok çalışıyor. Bu düzende alınabilecek en iyi sonuçları alıyoruz. Zaten ana işimiz sürekli engelleri aşmak olduğu için bu işin doğasında var. İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan ataerkillikle mücadele ediyoruz.
Bir iş kadını olarak eril dünyada güçlü duruşunuzla hep ilham verenlerden biri oldunuz. Bu gücünüzü kaybetmeden ve duruşunuzu hiçbir koşulda bozmamayı nasıl başardınız? Neydi sizi hep diri tutan ve hala tutmakta olan?
Çok teşekkür ederim. Benim değerler ve ilkeler üzerinden yaşayarak onlardan hiç ama hiç ödün vermemem yaşamımı hep zor alanda mücadele etmek olarak belirledi. Ama başka türlüsünü hiç düşünmedim. Beni bugün de diri tutan inandığım değerlerin evrensel doğrular olduğu ve onlardan ödün verirsem var olamayacağım olgusudur. Bir de hep bir adım ileride olmazsam gerilerim diye düşünürüm, o da insanlarla iletişimde çok yorucudur. Çünkü vasat sizin hep kendisine uymanızı ister.
“Eşitsizliğe maruz kalınca hak savunucusu oluyorsunuz”
Sizin bir kadın hakları savunucusu, toplumsal cinsiyet eşitliği için savaşan biri olmanıza neden olan şey neydi? Bu hak arayışı yolculuğuna çıkmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Galatasaray lisesi yıllarından başlayarak eşitsizliğe maruz kalınca hak savunucusu oluyorsunuz. “Ben de bir erkeğin tüm yeteneklerine ve duygularına sahibim, neden kadın olduğum için bir adım arkada kalayım ki?” deyip eşit çizgiye gelebilmek için kendinizi üç ya da beş, bazen bin kez daha derin kalıpları yıkarken buluveriyorsunuz. Galiba çocukluğumdan itibaren mücadeleci, araştırmacı ve söyleneni mutlaka kendi süzgecimden geçirerek inandıktan sonra savunan bir kimliğim. Dolayısıyla da siyah kuğu olmanın tüm olgularını yaşadım.
Kurucusu olduğunuz derneklere bir yenisini daha eklediniz… YANINDAYIZ Derneği’nin amacı nedir? Hangi toplumsal sorunlarla mücadele etmek için bu dernek kuruldu ve farkı diğer derneklere göre ne oldu?
YANINDAYIZ, toplumsal cinsiyet eşitliği savunusunu yapmak üzere yola çıkan ve “Kadınların YANINDAYIZ” diyen bir dernek. Hedef kitlesi ve rol modelleri erkekler. Dernek, erkeklerden erkeklere köprü olmak amacıyla kurulan Türkiye’deki ilk sivil toplum kuruluşu. Dünyada iki örneği daha var. İlki Brezilya çıkışlı ve Amerika merkezli, pek çok ülkede şubesiyle birlikte çalışma yapan “Promundo” diğeri ise Avustralya’da kurulan “Male Champions of Change”.
Temel amacını ne?
YANINDAYIZ’da temel amacımız toplumsal cinsiyet eşitliğinde tam eşitliğe gidilecek yolda özellikle erkeklerde zihniyet ve davranış değişimini yaratmak. Ekonomide ve toplumda karar vericilerin, yasa koyucuların ağırlıklı erkekler olmasından dolayı zihniyet değişiminin erkeklerden başlamasının şart olduğunu düşünüyoruz. YANINDAYIZ’ın amacı başta kadına yönelik şiddetin sonlanması olmak üzere, eğitim, sağlık, çalışma hayatı, ev emeğinde ortaklık gibi hayatın tüm alanlarında tam eşitliğin sağlanması için farkındalığı artırmaya yönelik faaliyetler sürdürmek.
Çalışmalarınız sonucu toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı ne gibi farkındalıklar oluştu? Nasıl geri dönüşler aldınız?
Özellikle iş dünyasında yaptığımız eğitimler sonrasında aldığımız geri bildirimler hep olumlu şekilde gerçekleşti. Katılımcıların “Biz bunun böyle olduğunu bilmiyorduk” söylemleri bizi kimi zaman gülümsetti kimi zaman ise aslında toplumsal cinsiyet konusunun ne kadar farkında olunmadığını da gözler önüne serdi. Eğitimlerimizde uyguladığımız “Skorun kaç?” uygulaması ile toplumsal cinsiyet eşitliği skorunu katılımcılara göstererek onlara birer ayna tutuyor ve yüzleşmelerini sağlıyoruz. Bir bakıma kendilerinde oluşan farklılıkları görmelerine sebep oluyoruz. Bu durum yalnızca iş dünyası için geçerli değil elbette. Üniversite seminerleri ya da farklı sivil toplum örgütleri ile yaptığımız çalışmalarda da benzer sonuçları görebiliyoruz. Özellikle ataerkil düzende erkeklerin bu eşitsizliğe karşı adım atmaları ve atacak olmalarını belirtmeleri bizler için çok değerli.
Erkeklerin de yoğun katılımıyla çalışmalarını sürdüren bir sivil toplum kuruluşu YANINDAYIZ Derneği… Bu durum cinsiyet eşitsizliğine karşı çalışmalarınızda ne gibi artılar sağlıyor?
Klasik feminist bakış açısında sorunun çözümünün hedefinde erkekler olduğu için erkeklerle iş birliği yapmak doğru bir bakış açısı değilmiş gibi gözükür. Oysaki gerçek bakış açısı “cinsiyetsiz” olmalı. Biz önce insana bakıyoruz. Her zaman insanın insan olmaktan doğan temel haklarının doğal olarak teslim edilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Ataerkil düzen erkeklere de çok büyük roller yüklüyor ve onlar da bu rollerin altında eziliyorlar. Bize dayatılan bu rolleri öne çıkarmadan yaşayacağımız bir kültür inşa etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bu yaklaşımımız birçok insana örnek oluyor, iş dünyasından birçok erkek derneğimize üye olmak için geliyor, toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında bilgi sahibi olup bünyesinde bulunduğu firma içine de bu anlayışı yayıyor.
“Ülke olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilerlemiyor aksine giderek geriliyoruz”
Sizce toplumsal cinsiyet eşitliği olsa ne olurdu? Çok büyük bir kitle değişimin bir fark yaratmayacağına inanıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Toplumda yaşayan tüm bireylerin her anlamda tam eşitliğe ulaşması elbette çok değerli olurdu. Eğitimden sağlığa iş yaşamından politik katılıma kadar birçok alanda eşitsizliğin olmaması demektir.
Küresel cinsiyet eşitliği endeksinde dünyada kaçıncı sıradayız? Bu sıralamada sizin ön görülerinize göre atılacak adımlarla ne kadar sürede, ne şekilde yer değiştirebiliriz? Ya da bu zamana kadar ne kadar iyi sonuçlar alabildik?
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2006’dan beri her sene yayınladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye geçtiğimiz yılda cinsiyet eşitliği endeksinde 156 ülke arasında 133. sırada yerini aldı. Bu sıralama geçen sene 153’te 130’du. Raporun ilk çıktığı 2006 yılında 115 ülke arasında 105. olduğumuz da göz önünde bulundurulursa, ülke olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilerlemediğimiz, hatta giderek gerilediğimiz gayet açık. Bahsettiğimiz oldukça uzun bir yolculuk. Özellikle siyasi otoritenin bu anlamda üzerine çok önemli roller düşüyor. Bu zamana kadar endeks puanları yüksek görünse de gerileyen bir yapı görüyoruz. Önemli olan bu gerilemenin farkına vararak gerekli adımların atılmasıdır.
Cinsiyet eşitliği mücadelesi sizce sadece siyasi bir hareket haline geldiği zaman mı net sonuç alacak? Bu anlamda siyasette bir hareket görüyor musunuz?
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği savunusu yapmak zaten siyasi bir duruştur. Kadın hakları savunuculuğu bizatihi insan hakları ve demokrasi mücadelesinde kadınların YANINDA durmak anlamına gelir. Bir ülkenin kadınları haklarını elde ederken o ülkenin adalet hukuk ve eşitlik düzenini değiştirirler ve ülkeyi geliştirirler. Akıllı siyaset yapan liderler kadın hareketini desteklemelidir. Hedeflerine kadınları almalıdırlar. Böylece hem iktidara gelirler hem de ülkenin demokratik bir ülkeye dönüşmesini sağlarlar.
“İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması, tek taraflı feshedilmesiyle mücadele eden yaklaşık 400 kadın örgütünün YANINDAYIZ”
Peki İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması konusundaki fikriniz nedir? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
İstanbul Sözleşmesi, YANINDAYIZ olarak üyelerimizle birlikte önem verdiğimiz ve mutlaka uygulanması gereken yasal bir metindir. Bu sözleşme ile kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılması, kadınların güçlendirilmesi ve bu amaçlar için hükümetler tarafından kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlanması ve bu konularda uluslararası iş birliğinin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Bu sözleşme, ülkemizin en önemli gündem maddesi olan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve ev içi şiddetin ortadan kaldırılması için ilgili tüm mekanizmaların harekete geçirilerek bütüncül bir yaklaşım ile, sorumlu kuruluşların ve kolluk kuvvetlerinin etkili bir biçimde iş birliği yapmalarının kanunlar ile yapılandırılmasını zorunlu hale getiriyor. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması, en önemlisi tek taraflı feshedilmesini önleme konusunda mücadele eden yaklaşık 400 kadın örgütünün YANINDAYIZ diyoruz.
Yakın zamanda Türkiye’nin ilk ‘İlçe Bazında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi’ni hazırladınız. Sonuçlarla ilgili bilgileri paylaşır mısınız?
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla dünyada ve Türkiye’de ilk kez, Kanada Büyükelçiliği Finansmanı ve İstanbul Üniversitesi’nin desteğiyle “İlçe Bazında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi” raporunu hazırladık. Çalışmada 100 bin ve üzeri nüfusa sahip olan 234 ilçe belediyesi için karşılaştırılabilir ve sürdürülebilir endeks hesaplaması yaptık.
Eşitsizliğin ülke içinde coğrafi mekanlar arasında farklılaştığını ortaya koyan bu rapora göre, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nde ilk ona giren ilçelerden beşi İstanbul’da, üçü İzmir'de ikisi Çanakkale ve Ankara'da yer alıyor. İstanbul'da sırasıyla Kadıköy, Bakırköy, Beylikdüzü, Beşiktaş ve Şişli; İzmir'de ise sırasıyla Karşıyaka, Bayraklı ve Bornova yüksek puanlarla listede bulunuyor. Politik katılım ve karar alma skorunda da Kadıköy, Karşıyaka, Bakırköy, Beylikdüzü ve Çanakkale Merkez cinsiyet eşitliğinde ilk sıralarda. Okuma yazma bilme oranından lisansüstü mezunu oranına kadar 4 farklı göstergenin ele alındığı eğitim skorunda da İstanbul'dan Beşiktaş, İzmir'den de Bornova ilçeleri başı çekiyor. Endeksin daha fazla çözüm odaklı olması açısından ön plana çıkarılması gereken skorların alt skaladaki skorlar olması gerektiği göze çarpıyor. Böylece üretilen ve devreye sokulan çözüm önerileri ve eylem planlarıyla birlikte Türkiye genelinde bir skor yükselmesiyle birlikte, cinsiyet eşitsizliği açısından oluşan yarık da kapanabilecek.
Bundan sonrası için öncelikli hedefleriniz neler?
Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında eğitim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması öncelikli hedeflerimiz arasında. Özellikle mavi yaka çalışanlara yönelik eğitim programları ve üniversite öğrencilerine yönelik eğitim programları ile öncü olan bir dernek olarak çalışmalarımıza devam etmek istiyoruz. Toplumda söylem değişikliği oldukça önem verdiğimiz bir konu, bu anlamda da özellikle sosyal medya çalışmaları ve eğitim çalışmaları ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin söylem değişikliği dönüşümüne katkı sağlamak istiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde kocasının sistematik taciz, tecavüz ve şiddetine maruz kalan ve eşini öldüren Melek İpek emsal bir kararla meşru savunmadan tahliye edildi. Toplum Melek İpek’in tahliyesiyle adeta bir oh çekti ve bu karardan çok memnun oldu. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Bu durum sizce artık kadınların kurban rolünden çıkıp savaşmaya başladığının örneği olarak değerlendirilebilir mi?
Nefsi müdafaa hali hukukta yeri olan bir edim. Dolayısıyla olayı bu çerçevede değerlendirmek lazım. Önemli olan şiddet atmosferinin ve ikliminin ortadan kaldırılması ve başta kadına ve çocuğuna yönelik şiddet olmak üzere şiddetin her türlüsüne karşı çıkılmasıdır.
“Gençlerimizin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eski nesillere kıyasla çok daha duyarlı”
Ataerkil zihniyet dönüşümü sizce başladı mı? Erkeklerin sosyal hayatlarında toplumsal cinsiyet eşitliği için rollerinden vazgeçmeleri bu dönüşümü ne şekilde hızlandıracaktır? Ve tabii erkekler bu rollerden kolaylıkla vazgeçebilirler mi?
Gençlerimizin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eski nesillere kıyasla çok daha duyarlı olduklarını görüyorum, ancak maalesef zihniyet dönüşümünü tam anlamıyla sağlamış değiliz. Ataerkil zihniyet hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bu dönüşümün sağlanmasında, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadelede erkeklerin aktif katılımları çok ama çok önemli. Kolaylıkla veya zorlukla, erkekler kalıplaşmış cinsiyet rollerinden vazgeçmeleri gerektiğinin farkındalığında olmalılar. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa neden olan her türlü engel ve önyargı ile mücadelenin, erkeklerin daha çok ve aktif katılımları yoluyla başarıya ulaşacak.
Peki ya kadınlar bu noktada neler yapmalı neler yapmamalı?
Yıllardır verdikleri mücadeleye devam etmeliler. Pes etmemeli ve haklarını savunabilecekleri tüm alanlarda yer almalılar. Özellikle sivil alanda verilen mücadelelere destek olmalı, gönüllü katkı sağlamalıdırlar. Neler yapılmaması da aslında çok net ortaya çıkıyor.
Bir kısım antifeministler yapılan girişimlerin sadece şehirli kadınları kapsadığını ve kırsala etki etmediğini, kırsalda yaşayan kadınların hassasiyetleri göz önünde bulundurulmadan onlar adına konuşulduğunu ve hatta kadınların bundan rahatsızlık duyduğunu söyleyerek eleştiriyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kırda yaşayan kadın ataerkil düzeni ve ikinci sınıf insan olma durumunu sonuna kadar yaşıyor. Tabii ki eğitimli ve ekonomik olarak bağımsız olunca haklarını önce şehirli kadınlar arıyorlar. Onlar özgürlüklerini elde etmiş oluyorlar. Dolayısıyla da onlar ortaya rol modeli olarak çıkana kadar hiçbir şey değişmiyor. Ne zamanki şehirli kadın ve her meslekte kadın görünür oluyor o zaman kırsal bölgedeki kadın da “Aaa bu mümkündür” deyip o da hak talebinde bulunuyor. Bu doğal bir süreç, ben bir yanlış görmüyorum. Şimdi esas görmemiz gereken rol modelleri eşleriyle birlikte çekirdek aileyi oluşturan ve rol modeli olarak eşit ve adil konumları savunan erkekler olmalı.
Son söz olarak neler eklemek istersiniz?
Türkiye’nin en büyük sorununun toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu düşünüyorum. Eğer bu sorunu çözebilirsek, ekonomik hayattan eğitime kadar birçok başlıkta ilerleme kaydedebiliriz. YANINDAYIZ Derneği olarak hedefimiz, halen yürüttüğümüz Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nde hayatın her alanında en yüksek skor olan 1’e yaklaşmaktır.