Yıllardır sunuculuğunu yaptığı kendi adını taşıyan kadın programıyla yüzlerce hasta ve ihtiyaç sahibine el uzatan ve hayatlarını değiştiren Zahide Yetiş her sabah güne onlarca yardım mesajıyla uyandığını söylüyor. Yardıma ihtiyacı olan herkese el uzatacağını belirten Yetiş, “Normal bir iş yaptığımı düşünmüyorum. İnsanlara yardım edebilecek durumda olmak, koskoca bir televizyon kanalını arkana almak müthiş bir güç. Her şeyi yapabilecek durumdayım ve bu gücü en iyi şekilde kullanmak istiyorum. Bundan asla vazgeçemem” diyor.
Zahide Hanım sizi her geçen gün daha mutlu ve enerjisi yükselmiş bir şekilde izliyoruz... Nedir bunun sırrı?
Öyle görünüyorsa ne mutlu çünkü hayatımın en uykusuz dönemini yaşıyorum. Gece en az iki kez uyanıp kalkıyorum ve bir defa kalktığımda “Allahım bu basıl güzel bir gece” diyorum. Bebek sahibi olunca ve bebeğim de uyumayı benim kadar sevmeyince ne yazık ki geceleri pek çok anne gibi ben de uyanır oldum. Ama nasıl bir şeyse insanın psikolojisi, ruhsal durumu iyiyse bedensel durumu da bir hayli iyi oluyor. Gerçekten kendimi çok mutlu ve iyi hissediyorum. Çok fazla şükrediyorum, dua ediyorum ki böylece hayatımdaki güzellikleri daha fazla hissediyorum. Herkesin aynı güzelliklere sahip olabilmesi için de dua ediyorum. Herhalde bu yansıyor dışarıya, yoksa bir hayli yorgunum aslında.
Annelik hayatınıza, dünyaya bakışınıza neler kattı?
Kesinlikle korkularım arttı. Aslında her durumda mutlu olmayı başarabilen biriyim, hep öyle olmaya çalıştım. Sanırım hayatımdaki pek çok şeyde de bunu başardım. Ama insanın evladı olunca korkuları çok fazlalaşıyor. Kendiniz için düşünmediğiniz, hissetmediğiniz pek çok şeyi evladınız için bir risk olarak görüyorsunuz. Mesela geçen gün evde camları siliyorlar, pencereler yere yakın olduğundan bir an Aras bu pencereden aşağı düşebilir diye bir korku sardı içimi. Hatta size daha saçma bir şey söyleyeyim; Geçen gün çocuğa balon aldık. Baloncunun elinde çok fazla uçan balon vardı. O an Aras’ın eli balonlara takılsa, ipi baloncunun elinden kaçsa, çocuk uçsa gitse ne yaparım diye düşündüm. Eşim de “Allah aşkına biraz normal olmaya çalış. Öyle bir şey olmaz” diyor ama ne fayda… Histerik değil ama hassasiyeti artmış bir hale geldim. Annelere soruyorum “Sadece ben mi böyleyim?” diye ama hepsi aynı şeylerden tereddüt yaşadıklarını söylüyor. Gerçekten insan anne olunca değişiyormuş.
Peki ya eşinizle ilişkiniz?
Eşimle de tabii ilişkimiz değişti. Daha önce telefonumda aşkım diye kayıtlıydı şimdi Arasım’ın babası diye kayıtlı. Aslında bu ciddi bir uyarı da bir taraftan. Eşim hala benim aşkım, sevgilim böyle olması gerekiyor. Baba olması veya benim anne olmam kendimizle ilgili muhteşem bir şeyken eş olmayı biraz arka plana itiyor ama sonrasında durumu toparlayıp normale döndürmek lazım. Çünkü bir süre sonra eşler arasında tehlike çanları çalmaya başlıyor. Bunu aşabileceğimizi düşünüyorum. Şu anda en büyük sevgimiz oğlumuza. Ama bebekten sonra birbirimizi daha çok sevmeye başladık. Genelde kadınlar eşlerini çocuktan sonra ihmal ediyor ama böyle kopukluklar yaşanmaması için ben aksine eşime zaman ayırmaya ve ilgi göstermeye bir hayli dikkat ediyorum. O da bana karşı aynı şekilde gerekli hassasiyeti göstermeye çalışıyor.
Böyle yoğun bir tempoda çalışan hanımlar anne olduktan sonra ara vermek, dinlenmek ister. Ama siz sanki bu yoğunluğu daha da artmış bir şekilde yaşıyorsunuz öyle mi? Bunda sizin yardımınıza muhtaç, ihtiyaç sahibi insanların etkisi var diyebilir miyiz?
Normal bir iş yaptığımı düşünmüyorum. Elbette bu anormal de değil öyle algılanmasın. Çok özel ve seçilmiş bir durum aslında bu. İnsanlara yardım edebilecek durumda olmak, koskoca bir televizyon kanalını arkana almak müthiş bir güç. Bu gücü hastalar için değerlendirmek, faydalı olabilmek gerçekten çok az kişiye nasip olur. Yani onlardan birisi olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bundan nasıl vazgeçebilirim ki? İnsanlar mutluluğunu paylaştığımız anda da sıkıntısını derdini anlatıyor, gittiğimiz pek çok yerde el ele göz göze olduğumuzda da dertlerini hastalıklarını anlatıyor… Programda zaten görüyorsunuz, dünyada literatüre geçebilecek en ciddi ve en farklı hastalıklar muhtemelen bizim elimizin değmesiyle şekilleniyor. Pek çok doktorum var ve hepsi alanının en iyileri. Onların desteği ve yardımıyla çok güzel işler yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Bu sezon artık saatimiz de değişti. Artık haber önündeyiz ve daha da fazla güçlendik. Gerçekten birini iyi edebilmek ve iyiliğe vesile olabilmek kadar güzel bir şey yok.
Bu iyiliğin getirdiği manevi haz eve de yansıyor mu?
Tabii eve de yansıyor. Yoğunluk bir taraftan var evet ama bir taraftan da bunun verdiği huzur ve mutluluk çok başka. Bu yüzden keyfimiz yerinde ve umarım böyle devam ederiz diye umuyorum. Aras’la olan birlikteliğimiz evet beni yoruyor ama bir taraftan enerjimi de yükseltiyor. Çünkü bir taraftan vücudum mutluluk da salgılıyor. Böylece hem enerji hem de zaman bulabiliyorum, hem de yorulmuyorum. Bu ne kadar böyle gider bilmiyorum ama hayat güzel şeyler sunarken olabildiğince yaşamak gerekiyor. Sanıyorum bu dönem benim için o dönem…Her şeyi yapabilecek durumdayız ve bu gücü en iyi şekilde kullanmak istiyoruz.
Birçok insanın hayatına dokunuyorsunuz, iyileştiriyorsunuz, zor şartlardan kurtarıyorsunuz… İyilik yapmak yardım etmek bir bağımlılığa dönüşüyor mu sizce?
Hassasiyetinizi bir hayli artırıyor. Yani gördüğünüz, duyduğunuz, konuştuğunuz pek çok şeye dikkat ediyorsunuz. Mesela sabah gelen mesajlar ve fotoğraflarla uyanıyorum. Her biri birbirinden değerli insanlar ve ne yazık ki ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Kendileri, anne, babaları ya da evlatları için yardım istiyor… Hemen ekibimle irtibata geçiyorum ya da bazen onlar kendilerine gelenleri paylaşıyor. Biz bunu çalışmak olarak görmediğimiz için bu bir karakter, yaşam tarzı. Bu yaşam tarzını ben ve ekibim her gün yaşıyoruz. Hafta sonumuz yok, gece gündüzümüz yok. Çünkü haberler her daim bizimle beraber. Ve bize dokunan herkes bir şeyler istiyor. Bunu yapabilecek durumdayız ve bu gücü en iyi şekilde kullanmak istiyoruz. Zaten ekranda görüyorsunuz şimdiye kadar yüzlerce kişiyi ameliyat ettirdik. Yüzden fazla tüp bebeğimiz oldu. Pek çok kişinin hayatına dokunma fırsatı bulduk. Ve en çok duyduğumuz şey “Allah sizden razı olsun” cümlesi oldu. Bizim için daha güzel bir cümle, daha güzel bir dokunuş yok. Ameliyattan çıkarken onları görmek, iyileşme süreçlerinde yanlarında olma mutluluğu bizi gerçekten genç ve başarılı tutuyor. Bu yüzden her gün şükrediyoruz.
“Soyunup basitleştirerek de ünlü olmak mümkün.
Ama insanların sizi severek gelip sohbet etmek istemeleri gerçek reyting”
Ekrandaki kadın programları bir elin parmaklarını geçmiyor ve siz en çok izlenen ilk iki programdan birisiniz. Benzer formatlarınız neden tutmuyor sizce?
Her iş tutsa da tutmasa da büyük emek. Şimdi var olmayan pek çok program denendi ve hepsi bir emeğin ve aklın eseriydi. Hepsi birbirinden çok emek barındırdığı için ayrı ayrı saygı duyarım. Tutup tutmaması ise halkta karşılık bulmasıyla ilgili bir şey. Bu elbette o programın ekran yüzüyle, samimiyeti ve insanlara gerçekten yürekten içten dokunabilmesiyle ilgili. Şükürler olsun ki izleyenler beni evlerinin bir bireyi gibi gördü ve bunu hep bana gösterdiler, yazdılar. Bence asıl reyting dışarıda. Sokakta insanların size nasıl baktığı önemli. Ünlü olabilirsiniz bu çok kolay. Sizi parmakla da gösterebilirler bu da çok zor değil. Bunu soyunarak da yapabilirsiniz. Yani basitleştirerek de ünlü olmak mümkün. Ama sizi severek gerçekten sizinle gelip sohbet etmek istemeleri gerçek reyting. Bunu yıllardır yaşıyorum. Allah muhafaza hiç de bitsin istemiyorum. Her programın bitip bitmemesi değil ama bir emekle ekrana gelmesi önemli bir şey.
Biliyorsunuz Müge Anlı'nın programında işlenen Palu ailesinin hikayesi çok ses getirdi ve işlenen cinayetler, yapılan işkence ve tecavüzler günlerce ekranda anlatıldı. Ama şiddet bu kadar gözler önüne serildi diye de büyük tepki çekti. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Müge benim arkadaşım. Onu çok severim ve nasıl çalıştığını, ne kadar emek verdiğini çok iyi bilirim. Eğer Müge bu konuyu ele almasaydı Palu cinayeti ne yazık ki henüz aydınlatılamamış olacaktı. Bu yüzden bende oluşan bu farkındalıktan sonra izledim. Yakalanmalarına da çok sevindim. Böyle bir işkence ve insanlık suçu işleyenlerin cezasını çekmesini istiyorum. Polisimiz çok çalışkan ve elbette pek çok şeyi aydınlatıyor. Ama televizyonun gücünü de yadsımamak lazım. Herhangi bir şey ekrana çıktığı zaman o kadar çok kişi tanık haline geliyor ki, ekran ulaşması ve hatırladığını ifade etmesi çok kolay büyük bir güce dönüşüyor. Sanıyorum bu anlamda Müge’nin de izleyenleri ona destek olmak için ellerinden geleni yapıyor.
Siz bu tarz suç ve şiddet içerikli konuların bu kadar yoğun ekranda işlenmesine ne diyorsunuz?
Tabii bunların çözüm yollarına bakılmalı. Böyle insanları içimizde istemiyoruz ve bunları ayıklamamız gerekiyor. Bunu sadece televizyon programı olarak söylemiyorum, kalıcı bir çözümle bu insanları hayattan almak gerekiyor. Yani böyle bir insanın çocuğumun yakınında olmasını asla istemem. Ama o kadar doğal görünüyorlar ki bir şekilde temas etmeleri çok mümkün. Bu da beni tedirgin ediyor. Farkındalık adına bence olmalı. Ama belli bir bilinçle izlendiğinde bu tarz programların çok da kötü olmadığını düşünüyorum. Ama bu bilince geldik mi onu bilemiyorum…
“20 yıldır sektördeyim ama bu işi daha da iyi yapabileceğimi düşünüyorum”
Peki yapmak istediğiniz farklı bir format farklı şeyler var mı aklınızda?
Ben televizyoncuyum elbette her zaman var. Ama şu an yaptığım iş, aldığım geri dönüşler o kadar güzel ve keyifli ki beni çok mutlu ediyor. İnşallah iyi olan şeyleri gerçekleştirme fırsatı bulurum. Nasip kısmete çok inanıyorum. 20 senedir bu sektördeyim ve bu işi iyi yaptığımı hatta daha da iyi yapacağımı düşünüyorum. Ekran ne kadar müsaade ederse, siz ne kadar arzu ederseniz biz buralarda olacağız.
Son dönemde neler üzerine kafa yormaya ve çaba göstermeye başladınız?
Oğlum Aras’tan sonra doğal olarak hayatım değişti. Çocuk bakımı ve onu hayata daha iyi nasıl hazırlayabilirim onun derdindeyim. Anne olmanın zorluğuyla beraber mutluluğunu yaşıyorum. Aslında hayat hem daha güzelleşti hem de daha da zorlaştı. Zorluğu tedirginliklerimden. Daha önce kendim için acaba mı dediğim şeyler, şimdi evladım için daha yüksek tonda bir sese dönüştü. Ne kadar gücünüz ve paranız olursa olsun, evladınıza verebileceğiniz kocaman bir sarılmanın ve sevginizi hissettirmenin yerini tutmaz. Bunlar dışındaki her şey nasip. Evlatlarımız tahtını biz yapabiliriz ama bahtını rabbim yapsın. Şimdilerde oğlumu doğru yetiştirebilmek adına kafa yoruyorum. Çocuk gelişimi, psikolojisi ve nörolojisiyle ilgili kitaplar okumaya başladım. Bir de beni heyecanlandıran bir You Tube kanalı kurmaya karar verdim. Çok yakında kendi kanalımla karşınızda olacağım. Seyircilere ulaşmak için bu da bambaşka bir yol ve yöntem.
Güzellik sırlarınız, son dönemde keşfettiğiniz ve önermek istediğiniz bakım ritüelleriniz var mı?
Cildim gerçekten çok yıpranıyor çünkü bütün gün hem canlı yayında ışıkla temas ediyorum, hem de makyajla uzun saatler kalmak durumundayım. Bu yüzden en önemli şey cildi nemlendirmek ve makyajı çıkartmak.
Olabildiğince yüzümü, ellerimi ve vücudumu nemli tutmaya çalışıyorum. Nem dengesini doğru şekilde koruduğum zaman kuruluk hissinin çok azaldığını ve kendimi daha iyi hissettiğimi fark ettim. Bir de yüzüme sade maden suyu sürüyorum. Sodayı buz kalıbı haline getirip zaman zaman yüzüme uyguluyorum. Bu da yüzümü ekstra canlandırıyor, kılcal damarlarımı uyarıyor ve bana çok iyi geliyor.