Memurluk ve fenomenlik aynı anda olmuyor
Instagram’ın önde gelen fenomenlerinden Ömer Başdoğan, namı diğer Nalet Bebe sevenlerinin karşısına bu kez kendi yazıp oynadığı Şahane Hayaller filmiyle çıkıyor. 7 Şubat’ta vizyona girmeye hazırlanan filmde şair olmak isteyen Ömer karakterine hayat veren Başdoğan bu filmi takipçilerinden gelen talep üzerine çektiğini söylüyor.
2014 yılında Vine uygulamasında çektiği komik videolarla dikkatleri üzerine çeken ve kısa süre sonra tamamen sosyal medyaya içerik üretmek için belediyedeki işinden istifa eden Ömer Başdoğan bu kararı büyük bir risk alarak verdiğini anlatıyor. “Eğer beklediğim şeyler olmazsa tekrar memurluğa geri dönmek kafamda vardı ama o kapıdan çıktıktan sonra geri dönmek de bir başarısızlık olurdu. Bunun kaygılarını yaşadım ama Allah’a şükür hiç böyle şeyler olmadı” diyen Başdoğan memurluktan istifa etmesine çevresinin tepki gösterdiğini de sözlerine ekliyor. “Memlekette herkes memur olmak istiyor. Sonuçta garantili bir iş kapısı bu. Ben istifa edeceğim zaman herkes ‘Memurluk bırakılır mı?’ dedi ama hem memurluk hem de fenomenlik aynı anda olmuyor. Zaten bu etik bir durum da değil” şeklinde bu duruma açıklık getiriyor. Tanınmaya başladıktan sonra değişmediğini de anlatan Ömer Başdoğan “Öyle havalanacak bir adam değilim. Çünkü sokaktan geldiğimiz için öyle bir dünyaya girmek istemiyorum” diyor.
Bundan sonrası içinse sinemaya devam edeceğini ve her sene bir film çekmek istediğini belirten Başdoğan, sinemada tekrara düşmek istemediğini Instagram’da yarattığı 30 karakterden, 10 tanesinin zaten sinemaya hazır uyarlanacak karakter olduğunu da sözlerine ekliyor.
Bu alemin kralı Nalet Bebe diyorlar öyle mi?
Alemin kralıyım diye bir şeyim yok. Ama insanların birbirine hitap şekli olarak, hacı, kanka, kanki, baba gibi ortaya çıkan bir hitap şekli bu da. Bana karşı böyle hitap ettiklerinden dolayı üzerime yapıştı ama alemin kralı benim gibi bir iddiam kesinlikle yok.
Sosyal medyada durmaksızın çoğalan bir Nalet Bebe rüzgarı var. Yarattığın komedi tiplemeleriyle çok sevildin ve fenomen oldun. Ama hayatımıza nasıl girdin anlatır mısınız?
2014 yıllarında Vine diye bir uyguluma vardı. Kendi kendime Vine videolarını izlerken, bende videolar atmaya başladım. Düşün orada saçma sapan bir Tarkan dansım bile var. Bunlardan sonra takipçi sayısı artmaya, binler, 10 binler olmayı başladı. Etkileşimin artmaya başladığını görünce de içerik anlamında kendimize çeki düzen verip daha iyi adımlar atmaya başladık. Karşılığını da bulduk. Genelde toplumun içinden, gözleme dayalı videolar çekiyoruz. Bu da insanlara çok güzel geliyor. İki insanın birbirlerine söyleyemediği şeyi ben onlara videoda söyleyince “Aaa aynısı bizde var” dedikleri için güzel bir etkileşim oluyor.
Peki bu durum nereye doğru gidiyor?
Nereye doğru gittiğini bilmiyorum. Çünkü öyle programlı biri de değilim. Biraz akışına bırakmayı seviyorum. Şimdi kendi filmim Şahane Hayaller vizyona girecek. Bundan önce iki filmde oynadım. Bu şekilde devam edecek. Ama gönlüm oyunculuk yapmaktan yana.
“9 sene devlet memuru olarak çalıştım”
Oyunculuk adına öncesinde yaptığın şeyler var mı eğitimini aldın mı? Mesela fenomen olmadan önce ne yapıyordun?
Oyunculukla ilgili önceden hiçbir girişimim olmadı. Konservatuar okumak çok istedim ama annem “Oğlum bize yakışmaz” dedi. Bende anneme, “Biz neyiz ki yakışmasın?” dedim ama neticede olmadı. Bu nedenle 2014’e kadar belediyede kamu sektöründe devlet memuruydum. 9 sene kadar memurluk hizmetim oldu. 2014’ten sonra Vine ve Instagram ilerleyince 2017’de istifa ettim. İstifa ettikten sonrası zaten benim için daha profesyonel bir süreç oldu. Öyle de devam ediyor…
Eğer işler beklediğin gibi gitmeseydi geri dönmeyi düşünerek mi istifa ettin?
Tabii bir risk alarak istifa ettim. Eğer beklediğim şeyler olmazsa tekrar geri dönmek kafamda vardı ama o kapıdan çıktıktan sonra geri dönmek de bir başarısızlık olurdu. Bunun kaygılarını yaşadım ama Allah’a şükür hiç böyle şeyler olmadı. Memurluktan istifa edip sosyal medyada yönelmek çok büyük bir riskti. Çünkü memlekette herkes memur olmak istiyor. Sonuçta garantili bir iş kapısı bu. Ben istifa edeceğim zaman herkes “Memurluk bırakılır mı?” dedi ama hem memurluk hem de fenomenlik aynı anda olmuyor. Zaten bu etik bir durum da değil. Bir de 2014’te evlenmiştim ve evin de üzerimde bir sorumluluğu vardı. Bunların hepsini göze alarak riske girdim. Sağ olsun eşimle beraber bu süreci de çok güzel atlattık.
Fenomen olma halini ailene nasıl açıkladın?
Öyle bir anlatma, açıklama durumu olmadı çünkü onlar da süreci benimle beraber yaşadılar. “Anne ben artık fenomen olmaya karar verdim” diye bir şey demedim. Zaten bu işin bir karar verme aşaması yok. Belli bir yere geldikten ve toplum sizi kabul ettikten sonra, sokak ve sosyal medya etkileşimi sizi bir yola girmeye itiyor. Bu nedenle ailem de bu süreci benimle yaşadı.
Neden Nalet Bebe?
Aslında hiç de özel bir durumu yok bu ismin. Ben 87 doğumluyum ve bizim zamanımızda Hotmail ve msn çok ünlüydü. O dönemlerde bizde bir Hotmail alma sapıklığı vardı. Bilmiyorum sizde var mıydı ama benim mesela 32 tane Hotmail adresim vardı. Karanlıkgeceler@hotmail.com, yanlizmisin@hotmail.com, adinne@hotmail.com gibi saçma sapan adresler alıyorduk. Vine’ı da başlarda aynı Hotmail gibi sanıyordum böyle günlük isim değiştiriyordum. Bir gün Vine adımı Nalet Bebe yaptım ve baktım öyle de iyi yürüyor kaldı. Bir daha da Ömer Başdoğan’a dönmek istemedim.
“İnsanlar beni canımın sıkkınlığını görmek için takip etmiyor”
İlk ne zaman ünlü olduğunu anladın ve sonrasında bir havaya girdin mi?
Hava değil de sokakta insanlar yanına gelip fotoğraf çektirmek isteyince ister istemez şımarıyorsun. Ama bizim memlekette oldu diye bir şey yok. İlk günkü gibi samimiyetine devam etmesi gerekiyor. Bu yüzden tam oldum diyemem. Ancak etkileşimim artmaya başlayıp popüler olmaya başlayınca daha çok insanın bizi tanıması lazım ki daha iyilerini yapabilelim dedim. Bunun dışında öyle havalanacak bir adam değilim. Çünkü sokaktan geldiğimiz için öyle bir dünyaya girmek istemiyorum.
“Sen artık çok değiştin” yorumları aldığın oldu mu?
Oluyor tabii… Sosyal medyada ben hep komedi yapıyorum ve hep neşeli hallerimi gösteriyorum. Canım sıkkın bir hikayemi ya da paylaşımımı göremezsiniz. Çünkü insanlar beni canımın sıkkınlığını görmek için takip etmiyor, gülmek için takip ediyor. Bundan dolayı insanlar beni 7/24 ağzı açık geze geze şaka yaparak yaşıyor sanıyor. Ama dışarıda ben yüzüm asık gezerim, sürekli şaka yapmam. Karşımdakini samimi gördüysem ya da enerjim varsa şaka yapabiliyorum. Ama sokakta beni asık suratlı gördüklerinde insanlar “Şuna bak tanınırım diye etrafına bakmıyor” diyor. Ya da biri gelip “Abi seni sokakta gördüm enerjimi aldın” diyor. Mesela bir gün adliyeye gittim orada beni gören biri, “Seni gördüm yüzün beton gibiydi” diyor. Adliyede ne yapabilirdim takla mı atmalıydım bilmiyorum.
Aldığın bu yorumlar seni yıpratıyor mu?
Çok yıpratıyor… Sosyal medya inanılmaz bir mecra. İkili ilişkilerde kadınların trip atma konusu vardır ya sosyal medyada trip atanlar takipçilerin oluyor ve takipçine göre yaşıyorsun. Takipçine göre yaşamamayı öğrendiğin zaman mutlu oluyorsun ama ben zaman zaman takipçilerime göre yaşıyorum. Her şeye ve her konuya bir muhalefet ve yanlış anlama durumu var. Seni çok seven bir adamın bütün sevgisini tam tersi nefrete dönüştürecek durumlar oluyor. Bu da insanı üzüyor. Bu yüzden takipçilerimden trip yememek için hep ortada işler yapmaya çalışıyorum. Yani 2014’ten bu yana siyasi hiçbir olaya müdahil olmuyorum, olmak da istemiyorum ve toplumun ikiye bölünmesinden nefret ediyorum. Bir gün bir takipçim bana mesaj atmış öyle şeyler yazmış ki ve ona “Senin bu nefretini hak edecek ne yaptım” diye sordum. Bana “Hanımla kavga ettik. Sosyal medyada önüme çıktın içimi sana döktüm, sövdüm” dedi. Bu tarz şeyleri görmezden gelemediğin durumlar oluyor ama bir süre sonra da aşıyorsun.
“Paraya ihtiyacım varsa reklam yaparım”
Herkesin seni gördüğünde videoya çekmesinden ya da fotoğraf çektirmesinden sıkıldın mı? Daha mahrem bir alan ihtiyacı hissetmeye başladın mı?
Bazen hissediyorum. İnsanlarla fotoğraf çektirmeyi seviyorum bu konuda hiç kimseyi kırmam. Çünkü onlar olduğu için biz varız.
Sosyal medyada senden talep edilen her şeyin bir ücreti var mı?
Çok nadir reklam yaparım. Paraya ihtiyacım varsa reklam yapıyorum. Ama reklam yaparken şunlara dikkat ediyorum; kurumsal bir markaysa ve topluma hiçbir şekilde zararı olmayacak reklamlar yapıyorum. Saçma sapan zayıflama çayı reklamı gibi şeyler yapmıyorum. Çekiliş de yapmıyorum hatta nefret ediyorum. Bu çekilişi yapmayan 10 adam varsa onlardan biri benimdir. Reklamda kurumsal çalışıyorum ama baktığında en son dört ay önce bir reklam yapmışım. Mesela başka biri beş video çekiyor beş reklam yapıyor ve 20 bin TL kazanıyor. Ben giderim bir markayla çalışırım tek bir reklamla 20 bin TL kazanırım. Para göz bir adam olmadığım için bu şekil beni idare ediyor. Bir de sosyal medyayı para anlamında pek kullanmadım. Herkes kesesini doldururken ben kesemi doldurmadım. Hep içerik çalıştım. Böylesinin de bana daha güzel bir şekilde döndüğünü fark ettim. Yani sosyal medyadaki kaliteli bir duruş sana bir kitle oluşturuyor. Seni insanların gözünde, bu adam paracı değil, içerik üreticisi tarzında yaklaşıyor. Bu da benim daha çok hoşuma gidiyor. Mesela arkadaşımın kafesine gidiyorum hoşuma gidiyor story atıyorum ve ondan tabii ki para almıyorum. Ama insanlar attığı her adımdan para alıyor sanıyor halbuki öyle bir dünya yok. Öyle bir dünya olsa işler bambaşka bir yere gider.
“Herkese hitap ediyorum, herkes tarafından seviliyorum”
Toplumun her kesimden mizah çıkartıyor ve bunu hiç kimseyi rencide etmeden yapıyorsun. Bu dikkat ederek yaptığın bir şey mi yoksa kendiliğinde gelişen bir durum mu?
Genelde videolarda tek olduğum için söylemlerim doğaçlama gidiyor ama video çektikten sonraki montaj kısmı çok uzun sürüyor. Çünkü ağzımdan çıkan her kelimeye çok dikkat ederim. Toplumun bir bölümüne dokunuyor mu, insanları rencide edecek bir şey var mı, gündemde bu konuyla ilgili bir şey var mı ona laf çakıyor muyum gibi şeylere çok dikkat ederim. Hiçbirinin olmasını istemem. Yani video çekmek çok kolay yayınlaması zor. Bu yayınlama kısmında videoyu kare, kare 20 defa izliyorum. Çünkü benim bir kitlem yok. Herkese hitap ediyorum, herkes beni çok seviyor. Sokağa çıktığım zaman birbirinden farklı görüşteki insanların seni sevmesi çok güzel bir şey. Bu yüzden bu bölünmesin diye hiçbir duygu ve düşüncemi yansıtmıyorum.
Toplumsal bir linçle karşılaşmak gibi bir fobin var mı?
Evet var… Buna da çok dikkat ediyorum. Böyle de bir durumla karşılaşsam ne yaparım bilmiyorum. Aslında sinirli bir adamım. Çok gülen insanlar çok sinirli olurlar, korkuyorum…
“Şahane Hayaller bizim bizim mizahımızı içeren bir film”
Peki filmin Şahane Hayaller, bu kalıptan çıkıp başka bir kimliğe bürünüp kendini öyle kabul ettirme çabasıyla ortaya çıkan bir film mi?
Hayır aslında bundan iki sene öncede bana çok film yap deniyordu. Hatta tekliflerde geldi ama o an kendimi hiç hazır hissetmiyordum. Gelen işler zaten pek bize uymayan işlerdi. En sonunda kardeşim Furkan’a gel biz bir tane yazalım, bizim dünyamız olsun, onu yapalım dedim. Böylece Furkan senaryoyu yazdı belli bir bölümünden sonra ben dahil oldum ve güzel bir film ortaya çıktı. Tamamen bizim mizahımızı içeren içime sinen güzel bir film oldu.
Çekim aşaması nasıl geçti?
Her aşaması benim için çok zordu. Her gün hastaydım mesela setten çıkınca hemen hastaneye gidiyorduk. Bu filmin çekiminde bir insanın başına gelmemesi gereken her şey benim başıma geldi. Her aşaması çok zorluydu, ağlaya ağlaya geçti… 3 haftada çektik filmi ve en sonunda artık bitsin diye dua ettim. Ama zorlu geçen şeylerin sonunun iyi olduğuna inanıyorum. Sonucunun güzel olacağına inanıyorum ama gişede bir rakam vermem söz konusu değil.
Şahan-Togan Gökbakar, Cem-Can Yılmaz gibi sizde iki kardeş Ömer ve Furkan olarak sinemanın dahi ikililerinden olacaksınız diyebilir miyiz?
İnşallah diyelim…
“Şahan Gökbakar’la kıyaslanmak çok güzel bir şey”
Filmin fragmanı dönmeye başladığından beri Şahan Gökbakar’la kıyaslanmaya başladın ki filmden sonra bu kıyas daha da artacak gibi… Bu kıyaslanma hali seni rahatsız ediyor mu?
Şahan Gökbakar’la kıyaslanmak güzel bir şey çünkü kendini ispatlamış ve filmleri en yüksek gişeyi yapmış bir oyuncu. Sinemada bir Recep İvedik gerçeği var. Kilolu, İç Anadolu aksanıyla konuşan hangi karakter varsa zaten Recep İvedik’le kıyaslanacaktır.
Komedide Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan ve Ata Demirer arasında nasıl bir yerde konumluyorsun kendini?
Sinemada hepsinin ayrı bir yeri var. Bende aralarında kendi yerimi oluşturabilirsem ne ala. Ömer diye bir adam naçizane içerikler üreterek sosyal medyadan çıktı, film yaptı insanlar beğendi, sevdi yenisini çekti şeklinde hayallerim var. Kendi yolumda, kendi halimde bu yolda yürümek istiyorum.
“Takipçilerimden gelen talepler beni film yapmaya itti”
Şahane Hayaller’deki Ömer karakteri de bir seri mi olacak yoksa her tiplemeye ayrı bir film mi çekeceksin?
Senaryo olarak Ömer’in hikayesi devam ettirilebilir nitelikte. Ama farklı bir şey de olabilir. Çünkü aynı şey üzerinden çok devam etmeyi pek sevmiyorum. Mesela Instagram’da yarattığım 30 karakter var ve bunlardan 10 tanesi rahatlıkla üzerinde yürünecek, film karakteri olabilecek tiplemeler. Bir şey tuttuysa sadece onun peşinden gideyim kafasında değilim, farklı şeyler denemeyi seviyorum.
Peki insanlar seni izlemek için neden para versin?
İnsanlar bir yerden sonra seni bir dakikadan fazla uzun metraj bir filmin içinde de görmek istiyor. Bu konuda çok talep var. Zaten bu talepler bizi bu yola itti ve çok heyecanlandırdı. Beni takip eden ve görmek isteyen insanların talepleri doğrultusunda bu iş çıktı. Bu yüzden kendileri istedikleri için de para verip beni izlerler. Ama artık oyuncu olmak da istiyorum. Oyunculuk eğitimi almadım ama birkaç eğitim alıp her sene bir film yapma niyetindeyim.