Yazdığı ilk şiir kitabı "İç" ve "Profesyonel hayat figüranı" romanıyla dikkatler üzerine çeken yazar ve oyuncu Çağatay Dörtyıldız son yazdığı ve sahneye koyduğu "Kaçırır mıyız?" oyunuyla da bir kez daha alkışı hak ediyor. Başrollerinde Alper Türedi, Cengiz Okuyucu, Emre Kızılırmak, Merve Aysal ve Yunus Emre Kahraman’ın paylaştığı komedi oyununu diğerlerinden ayıran en büyük farkı ise gelirinin Bir Dileğim Var Derneği’ne bağışlanması ve kanser hastası çocukların dileklerini gerçekleştirmeleri. Sosyal sorumluluk projelerine yazdığı oyunlarla destek veren Dörtyıldız bunu yaparken ise yardımlaşma fikrinin arkasına saklanmadığına dikkat çekiyor ve şunları söylüyor; “Projenin sosyal sorumlulukla ilgili kısmı sonradan, ekipteki muhteşem insanların fikirleriyle, oyun sahnelenme aşamasındayken ortaya çıktı. Dolayısıyla asla yalnızca yardımlaşma fikrinin arkasına sığınan bir oyun olmadı "Kaçırır mıyız?" aylarca emek verildi. Bunu sahneleme aşamasında birebir gözlemleme şansım oldu. Sonuç olarak ortaya seyirciyi gülmekten kırıp geçiren bu güzel proje ortaya çıktı.”
Bugüne kadar şiirleri Türk ve yabancı dergilerde yayınlanan Çağatay Dörtyıldız’ın kariyeri yazmakla başlasa ve bu alanda, “Fikri Bey için yazılmış en iyi son”, “Par”, “Sesime Gel”, “Lekeli ağaç” gibi birçok oyun yazmış olsa da, Dörtyıldız bundan sonraki kariyerine sadece yazarlıkla değil dizi, film ve tiyatroya dair birçok üretim vererek devam edeceğini söylüyor…
Dört ay önce "Kaçırır mıyız?" oyunuyla seyirci karşısına çıktınız ve çok sevildiniz. Bu oyunun ortaya çıkış hikayesi nedir?
Yazım aşaması oyunumuzun yönetmeni Cengiz Okuyucu ve yapımcımız Alper Türedi’yle tanışmamla başladı. ‘’Kaçırır mıyız?’’ oyuncu ve yapımcılarla kararlaştırılmış, hikâye aşamasından beri üzerinde çalışılmış bir proje. Tiyatro metinleri her zaman işi sahiplenen oyuncu ve yönetmenlerle buluşamıyor. Kaçırır mıyız? Oyununda durum çok daha farklı.
Oyunun senaristliği üstleniyorsun. Ama daha önce yazdığın birçok tiyatro oyununda sahne almışken bu oyunda oynamıyorsun neden?
Asla kendine rol yazan biri olmadım. "Kaçırır mıyız?" castı neredeyse daha yazım aşamasında belli olan bir projeydi. Ayrıca bu oyunu seyirci koltuğundan izlemek büyük keyif. Oyuncuların kendisini bir tiyatro salonunda izleyebilmesini isterdim. Çok şey kaçırıyorlar.
Bu oyun diğerleri arasından hangi özelliğiyle ayrılıyor? Nasıl bir misyonu var?
Oyun yalnızca, salt bir güldürü vadetmiyor. Aynı zamanda hayatımda gördüğüm en özenli derneğin çalışmalarına da katkı sağlıyor. Bir Dileğim Var Derneği, bilet gelirleriyle kanser hastası çocuklarımızın dileklerini gerçekleştiriyor. Dar gelirli ailelerin çocuklarına yardımda bulunuyor.
“Bu oyun yardımlaşma fikrinin arkasında saklanmıyor”
Sosyal sorumluluk projelerine seyirciler genelde önyargılı yaklaşır. Bu oyunda seyircinin algısı nasıl oldu? Neler gözlemledin?
Sosyal sorumluluk bilinci birçok alan da olduğu gibi sanat mecralarında da suiistimal edilmiş durumda. Kendi adıma, bu hikâyeyi yazmamdaki asıl amaç, seyircinin gerçekten beklentilerini karşılayan bir güldürü ortaya çıkarmaktı. Projenin sosyal sorumlulukla ilgili kısmı sonradan, ekipteki muhteşem insanların fikirleriyle, oyun sahnelenme aşamasındayken ortaya çıktı. Dolayısıyla asla yalnızca yardımlaşma fikrinin arkasına sığınan bir oyun olmadı "Kaçırır mıyız?" aylarca emek verildi. Bunu sahneleme aşamasında birebir gözlemleme şansım oldu. Sonuç olarak ortaya seyirciyi gülmekten kırıp geçiren bu güzel proje ortaya çıktı. Harika tepkiler aldık. Broşürlerde tür hanesine komedi yazarken en önemli kısmı atlıyoruz; komik miyiz? Seyirci bununla ilgileniyor. Karakter derinliği, çatışma tutarlılığı bunlar artık sanıldığının aksine kolayca tükettiğimiz birer araç. Bu fikir beni güldürüyor mu? Bu eğlenceli mi? Komedi yazarken aklımda olan tek şey bu. Tutarlı bir hikâye oluşturmak, karakterleri birbirinden ayırabilmek, bunlar bir yazarın zaten yapmak zorunda olduğu şeyler. Bu bir marifet değil.
Ağırlıklı olarak komedi üzerine oyunlar yazdığını görüyorum… Hep komedi mi yazarsın ve yazacaksın?
Şiir ve trajik öykülerle başladım aslında. ‘’Profesyonel hayat figüranı’’ komedi öğeleri barındırsa da özünde trajik bir hikâye. Şiirlerimde de umutsuzluk ve ölümden bahsederim mesela. Dizelerimde yalnız insanlar, ayrılık ve hayatın yükünü görürsünüz. Ama komedi yazmak bana iyi gelen bir şey. Bir arkadaşımla keyifli vakit geçirmek gibi. Ya sesim aşırı ince olsaydı ve muhteşem bir ilaç keşfetseydim; bir kaçakçı olsaydım ama işimi inanılmaz bir kurumsallıkla yapsaydım gibi absürt şeyler düşünürken buluyorum kendimi. Buralarda gezinmek hayatın stresli yönünü unutturuyor. Şiirlerim ve öykülerim benim gerçekliğim, komediyse bu gerçekliğe karşı duruşum. Gülmüyorsam üzgünümdür. Nötr biri olamadım hiç.
Bir yandan ‘’İç’’ adında bir şiir kitabın da var? Sen bu dünyaya yazmak için mi geldin sence?
Okuma yazmayı öğrendikten birkaç sene sonra başladım şiir yazmaya. Yeri çok ayrıdır. Çocukluğum vardır şiirlerimde. Kaderin beni sürüklediği şeye bir yerde meydan okuduğumu düşünüyorum. Yazmak için gelmemiş olsam bile kesinlikle yazacağımı biliyorum. Konuşarak geçirdiğim zamandan çok daha fazlasını yazıyorum. Yeni hikayeler duymayı, üretmeyi seviyorum. Bir karakterimi konuştururken aynı zamanda onu dinliyor gibiyim.
Bugüne kadar yer aldığın projelerin hangileri hayatında iz bıraktı?
"Kaçırır mıyız?" dışında, 2014 yılında yazdığım ‘’Par’’ çok özel bir hikayeydi. Kıyamet günü küçücük bir odanın içinde hiçbir şey olmamış gibi tartışan insanların öyküsüydü. Tek dertleri yok olmak üzere olan bir dünyada diğerlerinden ‘’üstün’’ olmaktı. Yazdığım şeyin çok ötesinde bir derinliği vardı Par’ın.
“Empati yapmıyorsanız yazdıklarınız çirkin bir süs eşyasına dönüşüyor ve çöpü boyluyor”
Senaryo yazıyorsun, roman yazıyorsun aynı zamanda sahnede olsan, oyunculuğa devam etsen de, yazmak hayatının bir parçası gibi sanki… Yazmaya olan bu ilginin sebebi nedir? Yazmak mı ağırlıklı olacak hayatında yoksa oyunculuk mu?
Herkes oyuncu olmak istiyor. Oyunculuğu hemen popülarite elde edilebilecek bir alan gibi görüyorlar. Mesela bir insan sırf komik olduğunu düşünüyor diye bir komedi filmi yazıp başrolünde oynayabilir mi? Deneme tahtası mı bu kadar seyirci? ‘’Uzmanlık’’ ünvanını dalga geçer gibi kullanıyoruz. Sonra uzmanlarla dalga geçer vaziyette buluyoruz kendimizi. Rolün hakkını vermek, iyi bir performans sergilemek, doğru projede olmak bütün bunlar şans eseri değil iyi bir çalışmayla ortaya çıkan şeyler. Yazarlık alanında önemli yollar katettiğimi düşünüyorum ve bu gelişim sürecini oyunculukta devam ettirmeye çalışıyorum. Yeni şeyler öğreniyorum, cepten yemiyorum hiç.
Oyunculukla başlayıp senaristliğe nasıl evirildi kariyerin? Bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsun?
Profesyonel anlamda yazmak, eserler ortaya koymak benim için çok zor olmadı. Oyunculuk eğitimimi aldıktan ve sahneye adım attıktan sonra daha çok şey öğrendim ve bunu kalemime yansıttım. İyi bir yazarın duygulara hâkim olması ve empati yapabilmesi gerekiyor. Yoksa çirkin bir süs eşyasına dönüşüyor yazdıklarınız. Evde nereye koyacağınızı bilemiyorsunuz. Sonunda da çöpü boyluyor. Eğer insanları etkilemek istiyorsam kesinlikle önce kendi etkilendiklerimden yola çıkmam gerektiğini anladım. Tiyatrolarda, reji alanında setlerde çalıştım. Kendi projelerimde yönetmenlik yapma imkânım oldu. Deneyimlerimi artırmayı ve insanları olumlu anlamda sarsacak projeler üretmeyi planlıyorum. Yeni ve yaratıcı olan her şeye kapım açık.
Cineguru adında bir post production şirketin var. Kamera arkasında yapmak istediğin yeni projeler var mı? Mesela yönetmenlik koltuğuna oturmak ister misin?
Cineguru’yu büyük zorluklarla kurduk biz. Büyüyeceğine hep inandık. İki senenin sonunda hem yurt içi hem de yurt dışında önemli kuruluşlarla çalışan bir şirket olduk. Bazen imkanlar arttıkça yeni şeyler üretmek için daha az isteğiniz olur. Bizse engelleri aştıkça hep yenilerine atlıyoruz. Üzerinde yıllardır çalıştığım birkaç proje var. Youtube için yeni içerikler hazırlıyoruz. Başarılı bir sinema filmi veya dizi üretmemek için geçerli bir neden göremiyorum. İzleyicilerimin ve okuyucularımın düşüncelerini, hislerini paylaşıyorum. Onları çok seviyorum. Bu yüzden güzel işler yapmak için kamera arkasında ve önünde daha fazla vakit geçireceğim.