Yıllardır Türkiye’nin en ses getiren organizasyonlarına imza atan, etkinlik ve eğlence sektöründe sarsılmaz bir marka olan Banu Noyan bugünlerde yeni bir heyecan içinde. Kısa süre önce İstanbul Etkinlik Sendikası’nın Bölge Başkanı seçilen Banu Noyan aynı zamanda ‘Biraz Söz Dinle’ kitabıyla da okurlarıyla buluşmak için gün sayıyor. Yıllardır podyumda büyük beden modellerin yürüdüğü defilelere imza atan, markalara moda üzerine danışmanlıklar veren ve Doya Doya Moda programında da jüri üyesi olarak izlediğimiz Noyan “Türk kadınlarının çoğunluğu modayla ilgili ve şık” diyor. Kadınların sadece görünüşleri ve bedenleri üzerinden değerlendirilmesinin adil olmadığını söyleyen Noyan her kadının aslında doğuştan bir organizatör olduğunu söylüyor ve bunun kesinlikle herkes tarafından takdir edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
İstanbul Etkinlik Sendikası’nın İstanbul Bölge Başkanı seçildiniz, tebrik ederim... Pandemi ve uygulanan yasaklar sonrası etkinlik geleneklerinde sizce neler değişecek?
Teşekkürler, benim için onur verici bir görev. İstanbul gibi bir lokasyonda binlerce etkinlik sektörü, iş vereni ve çalışanı var. Çok sorumluluk isteyen bir iş. Ben de bunca yılını bu sektöre vermiş biri olarak elbette faydalı olmalıyım. Sadece pandemi gibi talihsiz bir dönemde bu görevi almış olmak işimizi çok zorlaştırdı. Sektörümüzün durumu ortada, malum. Çünkü işimiz insanları bir araya getirmekken bunu yapamadığımız günlerdeyiz. Hep birlikte yaşayarak süreci deneyimliyoruz.
Bir süredir event, organizasyon ve danışmanlıklarda görüyoruz ki artık herkes menajer, basın danışmanı ve organizatör. Bu duruma yorumunuz nedir? Profesyonel olmayanların varlığı markaları ve sektörü nasıl etkiliyor?
Maalesef hem de dolu dolu maalesef. Ehli olmayan, deneyimi sadece evde arkadaşının doğum günü ya da bir okul konserini yapmış olan birinin, dev markaların ve özrü olmayan işlerin sorumluluğunu almalarını anlayamıyorum. Onlara bu işleri verenlerin cesaretlerini ise hiç anlamıyorum. Bir sanatçının ya da sanatçı adayının, marka yönetimini bilmek bir birikim, tecrübe ve pratiklik gerektirir. Bunu yapamayanlar sonra da fiyasko işlerle dört bir yanı sarıyorlar. Sonuç bu!
Yaptığınız yarışmalar ve televizyon programıyla büyük beden hanımların sözcüsü oldunuz neden?
Aaa evet öyle gibi oldu. Gerçi bu benim için yeni bir durum değil. 1997’den bu yana bu yarışmayı büyük beden manken yarışması olarak XL Model adıyla yapıyorum. Büyük beden konusunda sektöre hem büyük beden mankenler kazandırdım hem de büyük beden modasıyla ilgili birçok markaya danışmanlık yaptım.
Sizi en son Doya Doya Moda programında izledik şimdi sırada yeni projeler olacak mı?
Programdan ayrılalı tam 1 sene oldu. Ne şanslıyım unutulmadı. Yaşasın, bu çok mutlu ediyor beni. Evet pandemi sayesinde her şey, her an değişiyor. Televizyonu çok sevsem de sevilmek ve güvenilmek çok güzel. Kısmetse yeniden ekranda buluşuruz. Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş.
“Sadece verdiğimiz kiloların konuşulması hiç adil değil”
Sizin kadınları bedenleri ve kilolarıyla barıştırmak gibi hayat gayeniz olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kilolarıyla barıştırmak mı yoksa özgüvenlerini kilo yüzünden kaybetmelerine tepkim mi bilemiyorum. Ama hanımların her şeyi fiziksel özellikleri olmamalı. Tüm kadınlar bence doğuştan birer organizatör. Aynı anda birçok işi bizler yapabiliyoruz. Beyler bizim kadar becerikli değiller. Hal böyleyken sadece alıp verdiğimiz kiloların konuşulması adil değil. Takdir etmeyi de beylere hatırlatmış olayım. Kilo alınır verilir ama becerileri edinmek kolay değil. Beyler, kadınlarınızın kıymetini bilin lütfen. Üzmeyin bizi azıcık itina, sevgi ve şefkat göstermek bu kadar zor olmamalı.
Büyük beden stillerde püf noktaları neler oluyor?
Doğru iç çamaşırı, doğru çorap, doğru ayakkabı ve daha ufacık ama önemli detaylarla bir anda iki beden fark edersiniz. Buna emin olun. Azıcık özen gösterin.
Sizce hanımlar nerde ne giyeceklerini biliyorlar mı?
Ah ciddi yarama tuz bastın. Yine genelleme yapmayalım ama bilmeyenler çok diyelim. Feci bir durum bu. Aslında benim jürisinde bulunduğum Doya Doya Moda’da günlük konseptler vererek nerede ne giyinilmesi gerektiğini anlatmaya çalıştık. Yine sadece hanımlar değil beyler de bilmeli nerede ne giymesi gerektiğini. Örnek, kahvaltıya giderken ne giymeli ile bırakın gece davetlerini, 5 çayı davetindeki giyinme tarzımız aynı değil. Ben bunu kendi akademimde verdiğim Sosyal Hayatın Temel Kuralları dersimde anlatıyorum.
“Modayı önemseyen ve şık kadınlar çoğunlukta”
Türk kadınları şık mı?
Genelleme yapmak hiçbir konuda doğru olmaz. Sadece şunu söylemeliyim; modayı önemseyen ve şık hanımlar çoğunlukta.
Hanımlarla alışverişe çıkmak onlara bir şey beğendirmek zor değil mi?
Valla acayip keyif aldığımı söylemeliyim. Zaten sezonluk gardırobunu yapmam için benimle çalışan hanımlar ve beylerle aynı kafadayız. Tıpkı evinizi emanet ettiğiniz mimar gibi kafalar uymalı ki güzel işler çıksın. Böyle olunca, beğendirmek diye bir şey olmuyor. Birlikte beğenmiş oluyoruz zaten.
Koreograf olduğunuz için mankenleri giydirmeye alışıksınız sizin için beden fark ediyor mu?
Koreograf olmanın avantajı 25 yıldır ciddi bir deneyim ve tecrübe kazandırdı bana. Daha pratik olup askıya bakınca gözümle giydirmemi sağlıyor. Beden konusu benim için önemli değil dediğim gibi şık, doğru, rahat ve kişinin yaşam tarzına uygun olmalı. Sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır.
“Eski modellerin yeri dolmuyor”
36 beden olursan şık olursun ama 46 beden olursan ne giysen yakışmaz fikrine ne diyorsunuz?
Katiyen kabul etmiyorum. Feci rüküş 36 beden giyen kadın gösterebilirim. Sert girdim farkındayım ama, her 36 beden şık diye bir şey olamaz. Ben 46 beden giyip girdiği yerlerde kendine hayranlıkla baktıran kadınları gördüm. Bedenleriyle ilgili değil, seçimleriyle ilgili.
Yıllardır Türkiye’nin en ünlü isimlerini podyumda yürütüyorsunuz podyumlar neden yeni isimler çıkartmıyor?
Ooo işte bu çok zor bir soru. Bilsem de söylesem, eskilerin yerleri dolamıyor. Bence sebep gençlerin podyumdan ziyade, daha çok para kazanmak için televizyona geçmeleri, podyumda başlayıp ekrana geçiyorlar. Size onlarca böyle isim sayabilirim.
Aynı zamanda bir Sanat Akademi’si kurdunuz. Orada hangi dersler var?
2018 yılında Artistik Sanatlar Akademisi’ni kurdum. Doğru eğitimin önemine o kadar çok inanıyorum ki. İşte bunun için eğitimci kadromuza ve müfredatımıza çok önem veriyorum ve tek tek ilgileniyorum. Yürüyüş, oyunculuk, müzik, enstrüman derslerinin yanı sıra kısa süreli seminerler de oluyor.
“Kim benden sertifika almışsa, onun başarısız olma ihtimali yok”
Bildiğim kadarıyla büyük beden manken olmak isteyen onlarca öğrenciniz var sizce başarılılar mı?
Evet çok var. Tabii ki olacaklar. Çocuk modasını nasıl çocuklar tanıtıyorsa, büyük beden modasını da büyük beden mankenler üzerinde görmeliyiz. Eğitim verdiğim tüm büyük beden mankenler tam gaz çalışıyorlar. Bayılıyorum, gurur duyuyorum onlarla. Benden sertifika almışsa başarısız olma ihtimali yok. Altına imzamı atıyorum.
Alışveriş merkezlerinin organizasyonları Banu Noyan’dan sorulur derler nerden çıktı bu yorumlar?
Nerden baksanız 2000 yılından bu yana AVM’lerin birer yaşam merkezi olacağını söylemiş ve o doğrultuda projeler üretip etkinliklerinin dikkat çekmesi için özel çalışmalar yapmış biriyim. Çok emek verdim. Amerika, Dubai dahil dünyanın birçok ülkesine gidip kendimi geliştirdim. Bir başarı varsa emek, gayret ve çalışmanın sonucudur. En küçük organizasyonu bile laf olsun diye yapmam. Matematiği vardır bu işin.
Sizden yürüyüş eğitimi alanlar sadece model olmak isteyenler değil. Peki kimler, neden yürüyüş eğitimi almak için sizin okulunuza geliyorlar?
Bravo Melis, çok doğru… Evet öğrencilerimiz arasında yaşı, konumu ve vücut yapısıyla podyuma çıkmayacak hanımlar ve beyler de var. Yürüyüş dediğin mevzu aslında sosyal hayatımızda öyle önemli ki. Bir yerden içeri girerken, bir konuşma yapmak için kürsüye giderken bile o ortamdaki durumunuzun belirleyicisi olabilir. Partnerinizle gideceğiniz bir davette duruşunuz ve yürüyüşünüzle kendinize baktırırsınız.
Düğün dansını duyduk da düğün yürüyüş eğitimi almak enteresan değil mi?
Bana enteresan gelmiyor. Çünkü salona girerken yürüyorsunuz. Üzerinizde gelinlik ya da bir elbise var ve yüzlerce kişi aynı anda size bakıyor. Bu nasıl önemli olmaz? Hem de çok önemli ve heyecan verici anlar. Onları öyle zevkle hazırlıyorum ki, hatta gidebildiklerimde o an onların yanında olmak bana heyecan veriyor. Kalbim yerinden çıkacak gibi heyecanlanıyorum.
Peki size “Biraz Söz Dinle!” desem ne dersiniz?
Yeni çıkacak kitabımın adı derim! A7 yayın evinden çıkacak. Günlük gibi bir kitap. Karman çorman her şey var. Tıpkı hayatımız gibi… Gerçekten içinde her şey var. Gözyaşı, kahkaha, şaşkınlık, merak, tecrübe ve daha birçoğu… Banu’ca konuşur gibi yazdım. Asla laf olsun diye bir kelime yok yazılmış. Okuyanın benimle kahve içiyor, yemek yiyor gibi hissedeceği bir kitap diyebilirim. Eminim okuyanlar böyle düşünecek. Doğal ve samimi… Ben gibi… Bazen kızgın bazen fazla sakin, bazen gözünden ateş çıkan, bazen de yaşlarla dolu gerçekten ben gibi… “Biraz söz dinle” çok kullandığım bir cümledir. Şimdilik kitabımın adı oldu. Ben söz dinle diyorum da kendim söz dinliyor muyum merak edenler alıp okusunlar. Kapak arkasında çok özel isimlerin benimle ilgili cümleleri var. Tam bir çikolata çerez gibi atıştırmalık ve keyifli geleceğini düşünüyorum.
Kitabınızı okumak için sabırsızlanıyorum. Peki bu döneme dair eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Sevgili Melis, enerjin, kahkahaların hiç bitmesin, çok yaşa. Tüm okurlara yürekten sevgilerimi gönderiyorum. Unutmayın hayat mucizelerle dolu. Gün doğmadan neler doğar. Pandemi geldi bizi yerle bir etti evet ama biz insanoğlu düştüğümüz gibi kalmasını da biliriz. Yılmak yok, biz neleri hallettik diyelim ve unutmayalım ki; “Bu da geçer ya hu”.