Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olamaz dizisinde Ömür karakteriyle izlediğimiz Ceren Benderlioğlu bu kez beyazperdede seyirci karşısına sürpriz bir hikayeyle çıkıyor. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olamaz’ın oyuncu kadrosuyla çekilen ‘Aman Reis Duymasın’da başrolü üstlenen Benderlioğlu ekrandakinin aksine bir komedi hikayesiyle seyirciyle buluşacak. 13 Aralık’ta vizyona girmeye hazırlanan film heyecanını anlatan Benderlioğlu, “17 yaşından beri yelpazeme eklediğim karakterlerden farkı bir rolü iki farklı yorumla oynuyorum” diyerek, “ Dizide astığım astık kestiğim kestik Ömür’dense filmde yeni nişanlı ağzı kulaklarında bir Ömür var. Beyaz perdede izlemek için sabırsızlanıyorum” diyor.
Kendisi gibi oyuncu olan Emir Benderlioğlu’yla mutlu bir evliliği olan başarılı oyuncu birçok dizi ve filmde partner olarak eşiyle kamera karşısına geçen sayılı oyunculardan da biri. Birçok dizi ve filmde partner olarak başrolleri paylaşan Benderlioğlu çifti bu anlamda en beğenilen ve yapımcılar tarafından tercih edilen bir ikili. Eski bir cast direktörü olan Ceren Benderlioğlu, eşiyle aynı işlerde başrolleri paylaşmış olsa da, yapımlarda eşlerin partner olmalarının bir risk olduğunu söylüyor ve oyuncu çiftlerin kamera karşısında partner olmalarına şöyle bir yorum getiriyor; “Bence oyuncudan çok kanal ve yapım için büyük bir cesaret. Hatta risk. İlişkilerde denge hemen değişebiliyor. Profesyonelliğin doğru kullanılması gereken ev ve işi ayırabilen, yaptığı işin farkında, duygularını yönetebilen insanlar olmak lazım…”
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olamaz dizisinde canlandırdığın Ömür karakteri ilgiyle takip ediliyor. Bu dizi ve rol sana nasıl hissettirdi? Karakterin sezon içinde yeni sürprizleri olacak mı?
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz gerek kadrosuyla gerek yapım ve senaryo ekibiyle kült diziler arasına giren bir iş. Sonradan bir işe dahil olmaktan tedirgindim ama bütün ekip sanki ilk günden beri onlarla birlikteymişim gibi sarıp sarmaladı. Karakterin bu kadar tutulacağını hiç düşünmemiştim benim için büyük bir sürpriz ve mutluluk kaynağı oldu. Bütün ekip güzel bir iş çıkartmak ve onu keyifle izlemek için çalışıyor. Yaptığı işten keyif alan bir ekiple çalışmanın keyfi paha biçilmez.
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinin oyuncuları olarak bu yaz boş durmadınız ve ‘Aman Reis Duymasın’ filmini çektiniz. Filmden bahseder misin, nasıl bir film oldu?
Evet çok samimi ve sıcak bir iş oldu filmimiz 13 Aralık’ta vizyona giriyor. Diziden de tanıdığınız bildiğiniz ve sevilen karakterlerin içinde bulunduğu bir yol hikayesi. Filmin çekimleri Erdek’te dört haftada yapıldı. İlk fragmanımız yayınlandı oldukça güzel yorumlar aldık mutluyuz. Geçtiğimiz sezon dizide İlyas’la (Ozan Akbaba) Ömür’ün nişanında kalmıştık. Filmde de Ömür’le İlyas’ın düğün öncesi çiçeği burnunda nişanlılar olarak tatile çıkmalarını anlatan ve arkalarına aile üyelerinin de takılmasıyla başlayan bir komedi filmi. Başlarına o kadar komik olaylar geliyor ki iş içinden çıkılamaz bir aşamaya geliyor. Senaryoyu okurken kahkahalarımı tutamadığım, oynarken doyamadığım bir iş oldu. Filmde Ömür’ün farklı bir yönü ortaya çıkıyor. Behzat’a rağmen aşkına kavuşmuş ayakları yerden kesilmiş mutlu bir Ömür var karşımızda ne kötü gidebilir ki bundan sonra… 17 yaşından beri yelpazeme eklediğim karakterlerden farkı bir rolü iki farklı yorumla oynuyorum. Dizide astığım astık kestiğim kestik Ömür’dense filmde yeni nişanlı ağzı kulaklarında bir Ömür var. Beyaz perdede izlemek için sabırsızlanıyorum. Filmin aynı zamanda yurtdışı galaları da olacak heyecanla bekliyoruz bundan sonra söz seyircinin.
Bugüne kadar hem dram hem komedi birçok yapımda farklı karakterlerle izledik seni. Ama özellikle beklediğin bir karakter, rol var mı?
Özellikle beklediğim ve şunu yapmak istiyorum dersem yalan olur. Çok roman okurum ve her okuduğum kitapta bir karakter ben olurum onu yaşamaya hissettiklerini düşlemeye çalışırım. Eğer son okuduğum kitaplardaki karakterlerden birini canlandırmak nasip olsaydı Deniz Erbulak'ın ''Adak'' kitabındaki Nehir Efser olmak isterdim.
“Hikayelerin bittiği yerde hayat biter”
Oyunculuğu hangi bilinçle ve amaçla yapıyorsun?
Kendimi bildim bileli içimdeki en büyük tutku oyunculuk. Düşlerim, hayallerim, yaratımlarım hep onun üzerine. Çalışmadığım zamanlarda bile hep işime yatırım yaparım daha iyisi olabilmem için ne mümkün diye. Sınırsız ve sonsuz bir yolculuk öğrenmenin ve deneyimlemenin, metodların, textlerin, hikayelerin bittiği yerde hayat biter. Uçsuz bucaksız bir denizde yüzmek gibi. Kolay değil bazen nefesini keser, kalbin çok hızlı atar, bazen soluksuz bırakır, korkutur, heyecanlandırır. Bazen sabaha karşı sen güneşe karşı gece sahnesi için zamanla yarışırken ben deli miyim burada ne işim var dedirtir sonra da kendi kendine gülersin. Delisindir çünkü… Sevdiğin işi yapıyorsan ve onun için gözünü karartmışsan delisindir ve sanıldığının aksine delilik güzeldir, cesaret ister.
Son birkaç sezondur sektörün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsun. Hem oyunculuklar hem işleyen sisteme bir eleştirin veya övgün var mı?
Eleştirmek dünyanın en basit işidir. Ama sanırım bana göre değil. İzlediğim ve deneyimlediğim kadarıyla değerlendireceksem yeni bir döneme girdik. Seyirciye artık bir şeyi izletebilmek için doğru matematiği kurmak lazım çünkü izler kitle artık daha seçici ne izlemek istediğine, hangi mecradan ve saatine kadar kendi karar verebiliyor ve anında geri dönüş yapabiliyor. Bu yüzden de dengeler biraz değişti. Bu dengelere ayak uyduranların zamanı. Seyircinin ilgisini ve merakını iyi tayin etmek ve doğru görseli onlara sunan beyinlerin sektörü yönettiği bir zaman.
“Artık daha cesur ve korkusuzuz”
Genç anne olmanın ayrıcalığını yaşayanlardansın nasıl bir tecrübe genç anne olmak ve hem işe hem eşe, hem de anneliğe yetişmek?
Çok da genç değilim. Bence tam yaşında anne oldum, 30 bana Nur'u getirdi. Sorumluluk büyük, küçükken her şey daha kolaydı. Artık bu sene ilkokula başladı. Kendine ait bir hayatı olmaya başladı. Bazen yetişemediğim zamanlar oluyor kimse dört dörtlük değil . Bir şekilde akışta her şey halloluyor ve ben bir şekilde yetişiyorum .
Bir kız annesi olarak toplumsal olayları da göz önünde bulundurarak umutlarını ve kaygılarını dile getirmeni istesem neler söylersin?
Her zaman toplumda olaylar vardı sadece sosyal medyanın gelişmesi ile artık bazı şeylerden daha hızlı ve sansürsüz haberdar oluyoruz. Bir algı kırıldı, kol kırılsa da yel içinde bırakmıyoruz daha cesur ve korkusuzuz . Tabi ki anne olarak insan olarak korkularım var ama onları büyütmek ve takıntı haline getirmek yerine daha özgüvenli, düşüncelere saygı duyan ve kendi düşüncesini irdeleyen farkında olan bir birey yetiştirmeye çalışıyorum. Kız erkek ayırmaksızın toplum için özgüvenli saygılı çocuklar yetiştirmeliyiz.
Eşin Emir Benderlioğlu ile örnek bir çift ve aile olarak gösteriliyorsunuz. İlişkinizin bu kadar uzun soluklu olmasını neye borçlusunuz. Sence uzun ve mutlu ilişkinin sırrı ne?
Öncelikle teşekkür ederiz. Biz birbirimizi ilk gördüğümüz andan beri çok sevdik. Başka bir tanışıklıktı bizimkisi sanki çok uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi. 11 yıldır arkadaşız 9 yıldır evliyiz. Eş arkadaşlık bir yana anne baba olmak ve Nur çok iyi geldi bize. Evde olmak, birlikte olmak kendi alanlarımızın olması arada yalnız kalmanın doğallığı saygısı var bizde. Üretmekten ve paylaşmaktan keyif alıyoruz. Önce sadece biz varız. Bizde herkes yaşadığı olaydan çok yaşadıklarının ona hissettirdikleriyle ilgilenir. Güzel duyguları besler kötüleri irdeleyip faydalı yerlerini aldıktan sonra çöpe atarız. Deli gibi sohbet eder bazen de günlerce susarız . Konuşmak ve dinlemek anlamaya çalışmak sanırım bu işin anahtarı.
“Olmaz dediğimiz castlar öyle iyi oldu ki ben bile şaşırdım”
Çiftlerin aynı işi yapması bu konuda ne kadar belirleyici bir unsur ve avantaj oluyor sana göre?
Kesinlikle çok büyük bir avantaj. Hep derim Emir benim öğretmenim diye. Oynama ihtimalim olan ya da oynadığım bir karakteri onunla yorumlamak ve fikirleri çatıştırmak olasılıkları hesaplamak, sürekli fikir alışverişi yapabilmek ve tüm saf düşünülmüş duyguları sanki kendinle konuşur gibi biriyle konuşmak çok özel.
Çift olarak kamera karşısına geçmek oyunculukta bir cesaret mi sence? Mesela sizin gibi Halit Ergenç ve Berguzar Korel çift olarak kamera karşısında da çok sevildi. Ama Kenan İmirzalıoğlu ve Sinem Kobal'ın ekranda partner olmasının büyük hata olacağı yorumları yapılıyor. Zamanında cast direktörlüğü de yapmış biri olarak bu açıdan değerlendirdiğinde sen neler söylersin?
Çiftin kim olduğuna ve oyunculuğa bakış açılarına göre değişir. Ama bence oyuncudan çok kanal ve yapım için büyük bir cesaret. Hatta risk. İlişkilerde denge hemen değişebiliyor. Profesyonelliğin doğru kullanılması gereken ev ve işi ayırabilen yaptığı işin farkında, duygularını yönetebilen insanlar olmak lazım biraz. Neticede insanız. Bunu biraz da olsa yapabildiğimiz ve çift olarak birçok işte beraber tercih edildiğimiz için çok mutluyum. Ne mutlu bize. Bergüzar Korel ve Halit Ergenç’e bayılıyorum. Kaldı ki Sinem Kobal’la Kenan İmirzalıoğlu da çok başarılı ve popüler isimler. Bence bu biraz algı meselesi. Öyle bir senaryoda, öyle iki güzel karakter yazılır ve doğru çekilirse bence onlar da muhteşem olurlar. Bazı algıları kırmak lazım ya da biraz esnetmek. Öyle olmaz dediğimiz castlar öyle iyi oldu ki ben dahil birçok insan şaşırdı. Bu yüzden asla olmaz demem. Doğru iş ve doğru zaman derim.
“Korkularımla zamanı tersine çevirdim ve yeni bir hobi edindim”
Son dönemde sırrını yeni yeni çözdüğün, daha iyi anlamaya başladığın şeyler oldu mu?
Olmaz mı? İnsan kendini tanımaya doğasını çözmeye ve felsefesini oturtmaya bir niyet edince neler öğreniyormuş o yolda ... Özellikle aldığım nefes eğitiminden sonra çok daha farkında yaşıyorum her şeyi. Sindire sindire sakinlikle kabul ediyorum ya da etmeye çabalıyorum.
Peki ya hayatına kattığın yeni şeyler var mı?
Her sene aralık ayında yaptığım ve bütün sene duvarımda duran sabah kalktığımda ilk iş onu okumak olan bir listem var. Veda etmem gereken duygular, düşünceler, alışkanlıklar hayatımda olmasını istediğim alışkanlıklar rutinler duygular, hedeflerim, hayallerim ve onlar için öğrenmem yapmam gerekenleri listelediğim bir liste. Kendime kendim ve hayallerim için yapabileceklerimi hatırlatıyorum. Böylelikle zamanımı olumsuz duygulardan çok işime daha faydalı bir şekilde kullanmayı öğrendiğim bir sistem geliştirdim.
En büyük hobilerinden biri ata binmek. Bu hobin nerede nasıl başladı hikayesi nedir?
Aslında çocukluğumdan beri bir sürü spor dalı ile uğraştım. Binicilik hep istediğim ara ara denediğim bir spordu. Zamansızlık ve korkularım bahanem olmuştu. Aslında ailem at yetiştiriyor ama ben sadece atları sevmek onları dinlemek ve onlarla vakit geçirmek kısmından ileri gidemiyordum. Sanırım düşmekten korkuyordum. Geçtiğimiz sene set bir at çiftliğinde olunca bunu bir işaret olarak aldım ve korkularımla zamanı tersine çevirip güzel bir hobi edindim.
Çiftlik ve doğa hayatına sık sık kaçan birisin. Bir süre sonra tamamen şehir hayatından kaçıp doğa içinde bir yaşam sürmek gibi bir planın var mı?
Hayatımın en yoğun dönemlerinden birini yaşıyorum rahatlamak için ve yorgunluğumu atmak için kısa aralıklar bulduğumda şehirden kaçmak benim meditasyon tekniklerimden bir tanesi . Çocukluğumda yazların bir kısmını Akçakoca’da anneannemin yanında toprakla bir kısmını da ailemle İzmir’in güzel kasabalarından biri olan Dikili’de geçirdim. Deniz, toprak, doğa benim için başka bir anlam taşır mutluluk gibidir. Ayaklarım toprağa değince zaman durur daha sindirerek yaşarım hayatı. Henüz şehirden kaçmak gibi bir planım yok ama hayat ne getirir ne götürür bilinmez. Gelecekte bir gün belki de bahçemde domates yetiştirir ve domatesin kokusunu içime çekersem mutlu olurum.