NLP Bilinçaltı Uzmanı ve Marka Danışmanı Didem Moralıoğlu, dördüncü ve son kitabı Düşüncen Değişirse Kaderin Değişir kitabını okurlarının beğenisine sundu. Karanlık duygu ve düşüncelerden arınmak isteyen okurlarına seslenen Moralıoğlu bu kitabında düşünce gücünün farkına vararak duyguların ve hayatın nasıl yönetilebileceğini anlatıyor. Düşüncelerle kaderin yönünü değiştirilebileceğini anlatan Didem Moralıoğlu şöyle diyor; “Kaderin yönünü değiştirebilme, yeniden tasarlayabilme ve arzu edileni inşa edebilme yetisi zihinsel olarak yönetilebilen bir sistemle mümkündür. Bu kitapta tamamen bu sistemi ve nasıl kullanacağınızı anlatıyorum.”
Düşüncen değişirse kaderin değişir nasıl kitap, neyi anlatıyor?
Öncelikle Düşüncen Değişirse Kaderin Değişir kitabı, içinde spiritüel bilgileri de barındıran samimi bir dille yazılmış bir kişisel gelişim kitabıdır. Düşünce gücümüzün farkına vararak duygularımızı nasıl yönetebileceğimizi, olumsuz duygulardan nasıl kurtulacağımızı anlattığım kitabımda, öncelikle insanların kendilerini sevmesini öğreterek etrafındaki olayları, kişileri nasıl değiştirebileceklerini anlatıyorum. Uzun zamandır verdiğim Bilinç Altı (NLP) ve Reiki danışmanlığında hep şunu gözlemledim insanlar kendilerini sevmeyi bilmedikleri için veya ailelerinden yeteri kadar sevgi alamadıkları için bir çok rahatsızlığa veya bir çok sorunla baş etmek durumunda kalıyorlar.
Hayatta önemli olan yaşanılan sorunun farkına varmak ve o soruna nasıl tepki vereceğimizi ve bu tepkinin tüm kaderimizi nasıl değiştirip dönüştüreceğini bilmektir. Aslında başınıza ne gelirse gelsin önemli olan sizin ona vereceğiniz tepkidir. Çoğunlukla duygusal karakterimizin izdüşümleri olarak birtakım tepkiler verdiğimizi, kararlarımızı da yine duygusal karakterimize bağlı olarak aldığımızı düşünsek de, aslında herşeyin yaratıcı tohumları çocukluktan itibaren zihnimize ekilen düşüncelerdir.
Bütün tepkilerin oluşumunun çekirdeğinde ne vardır peki?
Düşüncelerimiz bizim karşılaştığımız durumlar karşısındaki esas tutumumuzu belirleyen ana çekirdeklerimizdir. Bu çekirdeklerin çoğu içimize gömülü halde olsa da onları bulup keşfetmek ve dönüştürmek imkânsız değildir. İnsan, hayat serüveninde kendi kendisini anlama ve gerçeği bulma yolunda ilerlediğinde düşüncelerini, dolayısıyla duygu ve davranışlarını sonuç olarak da hayatını değiştirebilir. O halde kaderin yönünü değiştirebilme, yeniden tasarlayabilme ve arzu edileni inşa edebilme yetisi zihinsel olarak yönetilebilen bir sistemle zaten mümkündür. Bu kitapta tamamen bu sistemi ve nasıl kullanacağınızı anlatıyorum. Tepkiler duygu durumumuzla alakalıdır. Tepkimizi değiştirirsek her zaman bir çözüm yolu buluruz diyorum.
Olumsuz duygulardan kurtulmanın bir formülü var mı? Sıralayabilir misiniz?
Evet var. Şöyle ki;
1- Parazit düşünceyi yakala: Olumsuz hisler yaratan, dolayısıyla olumsuz ve yıkıcı tepkiler vermene yol açan tohum düşüncelerinin izini sür. Hayatına baktığında “keşke” diye başlayan cümlelerinin içinde, senin adına yanlış olduğunu düşündüğün tepkilerini fark et. “Keşke öfkeme kapılıp o kararı vermeseydim.” “Beni sevmediğini düşündüğüm için keşke onu terk etmeseydim.” “Aslında doğru olmadığını biliyordum ama heyecanıma kapılıp gittim. Keşke öyle olmasaydı, bugün belki başka olurdu...” “Bugün belki başka olurdu...” cümlesi bizim kilit cümlemiz. Hangi tepkini, hangi kararını değiştirme hakkın olsaydı bugünkü hayatın çok daha iyi olurdu senin nazarında. “O davete gitseydim bugün hayalimi gerçekleştirmiş olurdum...” “Sevgilimi terk etseydim, bugün daha mutlu bir ilişkim olurdu...” “Yurtdışına gitseydim daha çabuk yabancı dil öğrenirdim, iş hayatım bambaşka olurdu ama tek başıma yurtdışında olmaya cesaret edemedim...” Sonucunu sevmediğin kararlarını tarafsızca ve yargılamadan izle. Sevmediğin hislere neden olan tepkilerin, reaksiyonların hangileri?
Bütün bunlara neden olan, zihnindeki düşünce sistemi... Ne düşündüğün için sana iyi gelmeyen hisler yaşadın ve tepkiler verdin?
2- Karar ver: Parazit düşüncelerini yakaladıktan sonra bunların kendiliğinden değişmesini beklemek yersiz elbette. Bir düşünceyi değiştirmenin en etkili yolu önce bu değişime karar vermektir. Kökleri çocukluğuna dek uzanan eski ve yaygın bir düşünceyi bile ancak değiştirmeye karar verdiğinde fark yaratmaya başlarsın. Evet, bu bir mesai işi... İyi bir takip ve kararlılık ister. Sosyal medyada harcadığın emeğe karşılık burada kendin için vereceğin mesainin çok daha değerli ve kazançlı olacağını düşün.
3- Adım at: Bir düşünceyi yok etmek yerine onu dönüştürmek ya da yerine bir başkasını yerleştirmek önemli. Zihin boşluk kabul etmez. Elinden aldığın her şeyin yerine bir yenisini koymak zorundasın. Değiştirmek istediğin düşüncenle ilgili harekete geçmen çok önemli... Yeni düşüncen otomatikleşene kadar uyanık kalmak zorundasın ki eski düşüncene geri dönme ihtimalin çok yüksek. Köklü bir düşünceyle baş ettiğini unutma. Yerine yeni ve köklü olmaya aday başka bir düşünce sistemi oluşturuyorsun. Düşündüğün gibi hareket etmeye özen göster. Yeni düşüncen eğer mutlu ve aktif bir insan olduğun düşüncesiyse günü yatakta geçirmeye hakkın olmadığını hatırla mesela.
4- Takipçisi ol: Yeni düşünce zihinde kabul görüp kökleninceye kadar takipçisi olmak zorundasın. Çünkü zihin alışkın olduğu eski düşünceye derhal geri dönebilir. Düşüncelerin üzerinde düşünmeyi ihmal etme. Düşüncelerinin takipçisi ol. Zihnini kontrol altında tut...
İnsanlar düşünce gücünün ne kadar farkında? Ya da fark etmeye başladı mı?
Bende hala daha olması gereken seviye de bir farkındalık yaşanmıyor.
Peki hayatımızın önüne hangi düşüncelerle duvar örüyoruz?
Hayatımızda ki herkes, kaynağını çocukluktan aldığı tohum inanç ve düşüncelerle filizlenerek gelişiyor. Evet aslında hepimiz çocukluğumuzdan itibaren farklı anne babaların, aile yapılarının, kültürlerin ve eğitim sistemlerinin etkisinde büyüyoruz. Bu büyüme serüveninde pek çok dudak tarafından sürekli olarak kulağımıza fısıldanan sözcüklerle düşünme biçimimizi de inşa ediyoruz. Hepimizin dünyaya, olaylara, tavırlara verdiği tepkiler işte bu yüzden çok farklı oluyor. Kimimiz en ufak bir hayal kırıklığında yıkılırken kimimiz için aynı hayal kırıklığı bir motivasyon kaynağına dönüşebiliyor. Aslında her gün bir çoğumuz sayısız olumsuz düşünceyi zihnimizde döndürüp dururuz. Bunu her gün yaptığımızda bu olumsuz düşünce kalıplarımızla zihnimizde bir alışkanlık yaratırız. Geçmişte yaşadığımız kötü bir ilişkiyi, anıyı düşünüp içimiz sıkılırken, bir anda geçmişte başarısızlıkla sonuçlanmış bir işi ve şu anda yeni bir atılım yapmak için yeterli miktarda paramızın olmadığını akla getirip zihnimizi sonu olmayan bir çıkmaz yola doğru sürükler dururuz. Bu duygu durumu bizi daha çok kaygılı, korkuları endişeleri olan ve mutsuz bir insan haline dönüştürür. İşte tüm bu zehirli duygu durumu hayatımızın önüne kocaman bir duvar örer. Burada görmemiz gereken tek şey, düşüncelerimizi yönetebilirsek hayatımızın akışını da değiştirebiliriz. Düşüncelerimiz o kadar güçlüdür ki fark ettiğimizde onu kullanarak gizli güçlerimizi de keşfedebiliriz. Onun içinde düşüncelerimizi daha verimli kullanmalıyız, düşünce gücünün neleri başarabileceğini ancak verimli kullanınca görebiliriz.
“Artık her şey tek boyutta yaşanıyor ve tek boyutta harcanıyor”
Negatif ve olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtulmak için siz hangi öğretilerden yola çıkarak çözümler öneriyorsunuz? Nelerden besleniyorsunuz ve öğrenmeye devam ediyorsunuz?
Gündelik hayatın acımasız çarkları dönerken kimsenin bir başkasının ruhuna ya da duygularına dokunduğu yok artık diye düşünüyorum. Herkes günü kurtarmanın derdinde. Artık her şey tek boyutta yaşanıyor ve tek boyutta harcanıyor hayatlarımız. Oysa ruhumuz var bir de. Ne olursa olsun inandığımız, sığındığımız değerler, inançlarımız, ritüellerimiz var; hepsi bizi yaşıyor. Bunlar olmadan yaşamak çok daha zor, her ne kadar bir şeyler hissedebilmek adına sığındığımız başka limanlarımız olsa da. İnanmak, ruhun varlığına sığınmak, hayatta kalmak adına olmazsa olmaz benim için.. Çünkü şuna inanıyorum, ruhumuz en yorulduğumuz zamanda yardımımıza koşar. Hiç bir zaman dostunu hiç yalnız bırakmaz o. Ben ağrılıklı olarak ruhumu beslemeyi tercih ediyorum. Onu aşkla, inançla, sevgiyle besliyorum.
Çoğu kişi ruhunu beslemiyor sizce?
Şimdiye dek hep bedeninin ihtiyaçlarına odaklanmayı seçmiş olabilirsin. Para, cinsellik, sahip olma, fiziksel doyum ve haz peşinde koşmuş olabilirsin. İki boyutlu bir yaşamın gerekleri olan bu ihtiyaçlar senin de sadece belli boyutlarda ilerlemene izin verecektir. Getirileri de sınırlı olacağından, gelişimin bir noktadan sonra daha fazlasına izin vermeyecek ve bir kısır döngünün içine hapsolman da kaçınılmaz olacaktır. Aslında hepimiz beden-zihin-ruhtan ibaretiz. Hepsi birbirleriyle uyumla çalıştığında ancak ilerleyebilir ve tekamüle erebiliriz.
Faydalandığınız öğretileri biraz açar mısınız?
Zen ve Budizim felsefelerinde çok faydalanıyorum Özellikle de Japon yaşam felsefesi olan Buşido’dan. Sanıyorum bu Reiki Master’ı olmamdan dolayıda kendimi Zen ve Budizm felsefesine daha yakın hissediyorum. Aslında, birçok insan yaşadığımız hayatı gözlerinde bir savaş gibi değerlendirdiklerinden, Buşido ile bu nokta da iyi bir paralellik yakaladığını düşünüyorum. Bu yaşam felsefesi, özellikle batı dünyasında geçerli olan, savaşçılık ve teknikten oluşan bir mücadele kavramına dayanmakta olan Buşido felsefesi, Batılı anlayıştaki savaşçılığın tam tersi olarak, kişi gelişiminin ruhsal olgunlaşma bakımından ele alındığı bir felsefedir. Çok çalışmakla birlikte kişiye sabrı ve inanmayı da aşılayan felsefede kişinin kendi özüne inmesine de olanak sağlamaktadır.
Onun için de bu yaşam felsefesinde dürüstlük, adalet, cesaret, gözü peklik, iyilikseverlik ve acıma duygusu, nezaket, doğruluk ve açıksözlülük, onur ve sadakat gibi birçok etik değerlere sahip olmak fiziki olarak savaşı kazanmaktan hep daha önemli olmuştur. Sanıyorum ki yukarıda saydığımız değerler benimde yaşam felsefemin en temel değerleri arasında. Birçok insan için günümüzde önemini yitiren bu değerler yaşadığımız dünyada ki insanları daha fazla şiddete, acımasızlığa ve fiziksel savaşmaya doğru sürüklüyor. Sanıyorum kendimi bu misyonu temsil ederek insanlara sevgiyi aşılabileceğime inanıyorum. Buşido felsefesi hep ortak bir ruhtan hareket eder. O ruh da düşüncelerimizden geçer. Bu felsefede, düşüncelerimizin ruhsal anlamda hepimizi tekrardan birleştireceği savunulmaktadır. Ben de bu kitapta düşüncelerimizi iyileştirsek insan olarak sevgiyi ve barışı evrende arttırabileceğimize inanıyorum. Tıpkı Buşido yaşam felsefesinde olduğu gibi, kendi özümüze ve ruhumuza hâkim olduğumuzda, olaylara ve kendimize biraz olsun dışarıdan bakmayı denediğimizde huzuru bulmamız ya da huzura ulaşmamız daha da kolaylaşacaktır. Çünkü asıl düşman, değerlerimizi bilmemektir. Asıl düşman içimizdeki cahillik, bilgisizlik ve iradenin kaybolduğu tutkulardan oluşmaktadır.
“Marka olmak isteyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor”
Marka danışmanlığıyla ve kişisel gelişim kitabıyla devam eden hikayeniz nedir? Hangi noktaya varmayı amaçlıyorsunuz bu yolda?
Benim için bu bir yol değil açıkcası bir yolculuk. Kendi tekamül yolculuğum. Bu yolculukta karşılaştığım insanlar da benim için birer öğreti. Her öğreti benim yolculuğuma daha fazla güzellik ve değer kattığına inanıyorum. Kendi tekamül yolculuğumda daha katedilecek çok şey olduğunu biliyorum bu da beni çok heyecanlandırıyor çünkü şuna inanıyorum tekâmülümüzde yol katettikçe evreni ve yaratılışı daha geniş açıdan görebileceğiz.
Marka olma bilincini nasıl değerlendiriyorsunuz? Herkes marka olma arzusunda mı yoksa bununda mı değeri hala anlaşılmadı?
Marka olma bilinci son 5 sene de epey bir ilerleme kaydetti diye düşünüyorum. Bu ilerlemenin ilk adımlarını oluşturan bir kişi olarak artık marka olmak isteyen bireylerin sayısı gün geçtikçe arttığını gözlemlemek beni açıkcası oldukça mutlu ediyor. Marka olmak aslında kendi içinde ki özü de keşfetmek kendi yapabileceklerini yapamayacaklarının farkına varmak da demektir. Aslında tamamen farkındalık süreci olan marka olma bilinci umarım ki daha fazla insana ulaşır ve daha fazla insana dokunur. Bu bana göre her çalışanın hayatına veya eğitim sürecine dahil etmesi gereken kişisel gelişimdir.
Herkesin istediği işi ve kariyeri yakalaması mümkün mü bunun için hangi adımlar atılmalı nelere dikkat edilmeli?
Tabi ki de mümkün. Ama burada kişinin kişilik analizine ve güçlü ve zayıf yönlerine bakmak gerekir. Örneğin anlatımsal olarak zayıf olan bir kişinin satış işinde başarılı olması için bu yönünü geliştirmesi gerekir. Ya da kişilik özelliği daha çekingen, pasif olan bir bireyin hizmet sektöründe başarılı olması için kendine güven ve başarı odaklı çalışması gerekir. Aslında önemli olan neyi istediğimiz veya hangi kariyeri seçtiğimizdir. Hayatımız tamamen seçimlerden ibarettir.