En son Çukur dizisinde Perihan Savaş’ın gençliğini canlandıran Karel Gürtekin sırasıyla Yalan Dünya, Mayıs Kraliçesi, Kanatsız Kuşlar dizilerinde kamera karşısına geçti. Bugün vizyona giren ve başrolünü Gürbey İleri ile paylaştığı Ali filmiyle de ilk beyazperde heyecanını yaşayan oyuncu, “Bu film dönüm noktam. Dünyaya açılmam için de iyi bir basamak” diyor.
“Ali” ilk sinema filmin… Nasıl bir film oldu?
Filmin henüz tamamını izlemediğim için izleyenlerin tepkisini şu an pek kestiremiyorum. Ama dublaj sahnelerinde kısım kısım gördüğümde bile ağladım. Herkesin de duygulanacağı bir film olduğunu düşünüyorum. Gerçek bir hikayeden yola çıkarak çektiğimiz bir film olduğu için de herkesin yüreğine daha çok dokunacaktır. Herkesin sevdiklerine sıkı sıkı sarılması gerektiğinin mesajını veren bir film. Ve kesinlikle son dönemde Türkiye’de yapılmış en güçlü hüzünlü bir dram diyebilirim.
Nasıl bir rolle izleyeceğiz seni?
Filmde Aslı adında bir karakteri oynuyorum. Hırçın ve asi biri. Ama Ali’yle tanışınca gerçek sevgiyle tanışmış oluyor ve daha merhametli ve vicdanlı biri oluyor. Ali’nin geçirdiği hastalıktan dolayı daha iyimser ve güçlü kadın haline gelen bir karakter. Ali’nin hastalık sürecinde onunla savaşan ve destek olan, fedakarlıklar yapan biri.
Peki bu rol seni nerden, nereye taşıyacaktır?
Aslı karakterini kabul ederken, hikayenin gerçek olması, yapımının ve senaryosunun güçlü olması ve yönetmenimizin de desteğiyle Karel Gürtekin’i çok güzel bir yere taşıyacaktır. Bu film benim dönüm noktam. Hedeflerimden biri dünyaya açılmak ve bu filmin de gösterimi yurt dışında olacağından benim için iyi bir basamak. Filmi izleyenler diğer canlandırdığım karakterlerden çok farklı bir rol içinde olduğumu görecekler. Bu yüzden bu film benim için bir kırılma noktası. Dizilerde daha önce hep asi ve ayakları yere basmayan karakterler oynadım. Şimdiyse Aslı’yla ayakları yere sağlam basan, kararlı, güçlü ve baskın karakterleri oynama safhasına geçtim.
Senin ayakların yere basıyor mu yoksa hala uçlarda mı yaşıyorsun?
10 yıldan beri bu sektördeyim. Kariyerime stajyerlikle ve sunuculukla başladım, uzun yıllar bir kanalın iç yapımlarında çalıştım. Bir süre kamera arkasında çalıştıktan sonra insan mutlaka kamera önüne geçmek istiyor. Benim için de süreç böyle gelişti. Kamera önüne geçtikten sonra da hedefimi hep bir basamak daha yükselttim. Sunuculuktan oyunculuğa geçerken bunun eğitimini alıp, kendimi geliştirmek istedim. Bu 10 yıllık süreç benim için zorluklarla geçti ama şimdi ayakları yere basan, kararlarımı bir bilene danışan ama yine kendi bildiğim yoldan da şaşmayan biriyim.
“Zorlandım ama hedeflerime tutundum”
Bu 10 yıllık süreçte karşılaştığın zorluklara karşı kendini nasıl motive ettin?
Hedeflerime tutundum. Herkesin hayatında hedeflerine doğru giderken karşılaştığı zorluklar oluyor. Önemli olan bunlarla baş etmek ve kendine bir basamak olarak kullanabilmek. Öldürmeyen her acı beni güçlendirir demiş Nietzsche… Benim için de öyle. Bu yüzden her zorluk benim için hedeflerime ulaşırken kullandığım bir basamak, bir adım. Bu süre içinde öğrendiğim her şeye şükrediyorum. Tecrübelerle büyüyoruz. Öğrenmek bitmeyen sonsuz bir okyanus. Hele ki oyuncuysanız biraz dalgalı ama keyifli bir yolculuk.
Sektörün laneti sence ne?
Bizim sektörün laneti öngörüsüz insanlarla karşılaşmaktan geçiyor. Bu sektördeki iş veya arkadaşlık ilişkilerinin ne noktaya geleceğini öngörmek bir lanet. Ama ben bu laneti kırdım çünkü bir şeyleri denemekten yanayım. Şans vermeyi severim, güven konusunda problem yaşayan biri olmadım hiç.
Oynamak için gelmesini beklediğin bir rol var mı?
Evet var ama bu rol başkası için nasıl tınlar bilemem. Ancak Demet Akbağ’ın Haluk Bilginer’le oynadığı Kış Uykusu filmindeki o destekleyici karakteri oynamak isterdim. Zaten kariyerimde de gelmek istediğim noktalardan biri bu. Bu film benim hayatımın dönüm noktasıdır çünkü izledikten sonra böyle bir iş yapmalıyım diye bir hedef koydum kendime. Sakin, çözümcü bir karakter gelse asla hayır demem, çok oynamak isterim. Sanat filmlerine karşı özel bir ilgim var. Ben de bağımsız bir sanat filminde oynayıp, yurt dışındaki festivallere katılmak isterim. Ama Ali filmi de bu yolda benim için çok iyi bir basamak oldu.
Demet Akbağ gibi bir oyuncu mu olmak istiyorsun?
Evet… Demet Akbağ ve Haluk Bilginer gibi olmak isterim. Çünkü dünyaya açılmak istiyorum. Hatta bu yüzden geçen yaz İtalya’da üç ay ünlü yönetmen ve senaristlerden oyunculuk üzerine dersler aldım. Bunlar benim için çok önemli. Çünkü vizyonunuz ne kadar gelişirse o kadar iyi.
Her rolü oynayacak cesareti kendinde görüyor musun?
Oyunculuğun bir sınırı yok. Her zaman yeni şeyler öğreniyoruz ve oynadığımız karakterlerin bir sınırı olacağına inanmıyorum. Oynayamayacağım bir karakter olduğuna inanmıyorum. Bugüne kadar hiç şu rolü asla oynamam diye bir şey demedim.