Kısa bir süre önce Beşiktaş Kadın Basketbol Takımı’ndan ayrılarak yeni sezonda BOTAŞ Spor Kulübü forması giyeceğini duyuran Bahar Çalar, bugünlerde başka bir heyecan da yaşıyor. Basketbolla ilgilenen kız çocuklarına yönelik eğitimler vermek ve tecrübelerini paylaşmak amacıyla hayata geçirdiği Bahar’ın Basketbol Atölyesi’yle kadın basketboluna farklı bir bakış açısı sunuyor. Kadın basketbolunun öncülerinden ve en başarılı isimlerinin başında gelen Çağlar, bundan sonrası için de kadın basketboluna yarar sağlayacak projelerin kendi işi olduğunu belirtiyor. Türkiye’de toplamda 300 bin lisanslı basketbolcu olduğunu ama bu rakamın sadece 5’te 1’i in kadınlardan oluştuğuna dikkat çeken Çağlar; “Kız çocuklarımızın basketbolda lisanslama sayıları artmalı. Çünkü bakıldığında 300 bine yakın basketbolcunun yaklaşık 5’te 1’i kızlarımız. Ama ülkemize özellikle kadın basketbolu olarak Avrupa Şampiyonlukları, milli takım başarıları getirmiş bir sporcu olarak salonlarda çok daha fazla genç kızımızı görmek isterim” diyor.
Bahar’ın Basketbol Atölyesi’nin hikayesi nedir? Böyle bir atölyenin eksikliğini size hissettiren şey neydi?
Bahar’ın Basketbol Atölyesi, benim uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim ve aktif olarak spor hayatında da bulunduğum dönemde genç sporcu adaylarımızla bir araya gelip, kendilerine deneyimlerimi, yaşadıklarımı anlatmak istediğim ve onların her alanda hazır bir sporcu olarak profesyonel hayata hazırlık süreçlerine liderlik etme ve onlar için ilham veren bir sporcu olarak yer edinmek için oluşturduğumuz bir organizasyon.
Atölyemiz, diğer spor okullarından biraz farklı. Ülkemizde genelde spor okulları işin hep teknik kısmı ile ilgileniyor. Tabii ki teknik kısım çok önemli ama profesyonelleşmeye giden yol artık sporcu adayının beslenmeyi, spor psikolojisini, çalışacağı menajerlik sistemini, markalaşmayı da barındırıyor. İşte bunların hepsini veren zaman zaman ziyaretler, zaman zaman eğitim programları ve zaman zaman tabii ki kamplar ile genç kızlarımızla buluşmamız gereken bir nokta olduğunu düşünerek bu projeye başladık.
Pandemi süreci atölye eğitimlerinizi nasıl etkiledi?
Pandemi başlamadan hemen önce okul ziyaretlerimize başlamıştık. Tabii ki, pandemi ve evlerde kalışımız ile önce bu ziyaretlerimizi ertelemek zorunda kaldık sonrasında da ilkini bu yaz döneminde yapmayı planladığımız kampımızı erteledik. Ama bu erteleme, ara veriş olmadı. Ne yapabiliriz diye düşündüğümüzde, çağın gerekliliği ile beraber online olarak atölye çalışmalarımıza devam ettik. Zaman zaman katıldığım söyleşiler, okullarla online görüşmeler ve resmi ilk atölye çalışmamızı yaşları 13-17 arasında değişen 30 sporcu adayımız ile internet ortamında gerçekleştirdik.
Kadın basketbolunda profesyonelleşme sürecine dair atölyenizde genç sporculara bilgiler verecek ve tecrübelerinizi paylaşacaksınız. Bu hususta en başta dikkat edilmesi gereken noktaları ne şekilde sıralıyorsunuz?
En başta, sporcu adaylarımıza profesyonel hayatın yalnızca sahaya çıkmak olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Her zaman daha çok çalışmak, yaptığınızla yetinmememiz gerektiğini onlara anlatıyorum. Özellikle küçük yaşlarda başarı daha çok üretilen sayı ya da alınan süre ile ölçülüyor ama günümüz dünyasında her branşta olduğu gibi basketbolda da artık sahanın içi ve dışında birçok faktör performansa etki ediyor. Bu etki eden unsurların neden gerekliliği olduğunu onlara anlatmaya çalışıyorum.
“Heyecanını kaybeden sporcu, yaptığı spordan uzaklaşır”
Profesyonelleşme sürecinde sahanın dışında yaşanan zorluklar neler oluyor? Sporcular en çok hangi konuda ne şekilde demoralize oluyor veya heyecanını kaybediyor?
Profesyonelleşme süreci çok ince bir çizgi. 17-18 yaşında karşınıza ilk sözleşmeniz çıktığında ne yapacağınızı bilmekte zorlanabiliyorsunuz. Heyecanla, yıllardır beklediğiniz dünyanın içine girdiğinizi fark ediyorsunuz. Bu esnada doğru menajer, doğru iletişim ekibi ile çalışmak çok önemli. İlk adım çok önemlidir, her şeyin başlangıcıdır. İşte bu adımı atmak spor hayatında gerçekten zor.
Sporcu heyecanını kaybederse, yaptığı spordan uzaklaşır o yüzden genç kızlarımıza her zaman ilk maçınız gibi sahaya hep çıkın diyorum çünkü ilk maç, ilk sayı, ilk hücum, ilk savunma bunlar unutulmaz. Her maçı da unutulmaz yapmak için bu heyecanı her zaman korumaları lazım. Tabii genç yaşta kenarda oturmak, istenilen verimliliği sağlayamamak gibi unsurlar demoralize olmak nedenleri ama ben kendimden de biliyorum, bir gün sıra size gelecek ve o sıra geldiğinde hazır olmak için çok ama çok çalışmalılar.
Markalaşma süreci ve kariyer yönetimi de sizin için önemli başlıklardan. Peki Bahar Çağlar’ın kariyer yönetimi hangi noktada başladı. Siz nasıl bir markalaşma süreci yaşadınız?
Spor hayatıma başladığım dönem itibari ile esasında dünyadaki spor ve sporcu anlayışı da değişmeye başlamıştı. Bizlerin hep örnek olarak gösterdiği sporcular vardır. Lebron, Williams kardeşler, Federer, Bolt ya da Beckham gibi… Hepsinin ortak özelliği spor hayatlarında kendi isimlerine ve markalarına yaptıkları yatırımlar. Tabii ki performans ile de bunu destekliyorlardı ama profesyonel bir kurum şeklinde de isimlerini, markalarını doğru ekiplerle yönetiyorlardı. Ben de spor hayatım boyunca hep işin uzmanları ile çalışıp hem oynadığım kulüpler ile anlaşmalarım ve buralara geçişlerim sürecinde, hem de spor hayatım ve sonrasını da planlayarak hareket etme konusunda destek aldım ve almaya devam ediyorum. Markalaşma sürecim halen devam ediyor, özellikle yaptığımız atölye projesi bu sürecin en önemli noktasını oluşturuyor.
Kadın basketbolcular için yapmış olduğunuz bu girişim, “Kadın basketbolu için yetenekli, kendini her alanda geliştiren elit sporcular yetişmesi için çalışmalarına devam edecek” şeklinde tanımlanıyor. Bu tanımdaki elit sporcular ne demek biraz açar mısınız? Profesyonel bir sporcunun elit olması veya olmaması hangi şartlara ve kriterlere göre değişiyor?
Elit kavramı sahanın içini ve dışını doğru yönetebilen sporcu anlamına geliyor. Bir önceki soruda da dediğim gibi 2000’li yıllara kadar sporcu modeli yalnızca sahada gösterilen başarıya bağlıydı. 2000’li yıllardan sonra o başarıyı sahanın dışına taşıyan sporcular marka güçlerini kullanmaya başladılar. Tabii bu sporcular kişisel gelişimlerine önem verdiler, doğru markalarla iş birlikleri yaptılar, yatırım planlamaları ile spor hayatı sonrasını şekillendirdiler, iletişim mesajlarını ve sosyal sorumluluk anlamında kendilerini konumlandırdıkları noktaları planlayarak hareket ettiler ve kalıcı oldular. Ben de elit sporcu derken bu kavramları doğru bir şekilde oturtacak sporculardan bahsediyorum.
“Kadın basketboluna yarar sağlayacak projeler benim işim olacak”
Sizin hem zihnen hem de bedenen zinde kalmak için yaptığınız rutinleriniz neler? Beslenmenizden, mental sağlığınıza kadar ne gibi aktivitelerle kendinizi dinç ve verimli tutmayı başarıyorsunuz?
Düzenli olarak yaptıklarımın başında pilates geliyor. Hem vücudumu, hem de zihnimi sağlıklı tutmak için bana çok yardımcı oluyor. Sporculuğun getirdiği en önemli özelliklerden biri de beslenmeme dikkat etmek. Hem sezon içi hem de dışında sağlıklı beslenmek kadar, doğal ürünlerle de beslenmeye çalışıyorum. Bazen sosyal medya hesabımda da görüldüğü şekilde de, her sporcu gibi bende özel bazı ek gıdalarla da dinç kalmaya çalışıyorum. Özellikle yemek konusunda sabah, öğle ve akşam yemeklerimi düzenli yiyerek de rutinimi bozmamaya çalışıyorum.
Kariyer planlamanızda sahadan sonraki adımınız ne olacak? Nelere hazırlıyorsunuz kendinizi?
Planlarımız doğrultusunda basketboldan tabii ki kopmayacağım. Kazandıklarımı basketbola borçluyum ve öğrendiklerimi yeni nesle aktarmam gerektiğine kendimi inandırdım. Atölye sahadan sonra büyüteceğimiz projeler ile kadın basketboluna büyük yarar sağlayacak projelerle benim işim olacak.
Beşiktaş’tan sonra parke hayatına Botaş Spor ile devam ediyorsunuz. Ancak merak ediyorum, kariyerinizde daha önceden hiç reddedip de pişman olduğunuz bir teklif oldu mu?
Çok kısa olacak bu cevap ama olmadı…
Kağıt üzerinde hangi istatistik sizin için daha önemli?
Spor yapan herkes için skor üretmek en güzel anlardan biridir ama beni basketbolda en çok iki nokta çok heyecanlandırıyor. Biri mükemmel asist diğeri de estetik bakımdan göze hoş gelen ribaundların alınışı. Ondan dolayı asist ve ribaund diyebilirim.
“Savunma maç kazandırır”
Savunma yapmak mı, hücum yapmak mı? Kondisyon antrenmanı mı, taktik antrenmanı mı? Dribling mi, şut atmak mı? Sizin tercihiniz ve sevdiğiniz hangisi?
Bizim oyunumuzda klasik bir söylem vardır; Savunma maç kazandırır. Antrenmanlarda ise vazgeçilmezim taktik diyebilirim çünkü oyuna artık en yaklaştığımız sürece girip, son aşamaya gelmiş oluyoruz. İçinde matematik, analiz barındıran bir süreç. Şutta hele ki, sayıya dönen şutlar her zaman tercihim.
Bana göre basketbol da aynı satranç gibi zekayla kazanılan bir taktik oyunu. Siz bu fikre katılıyor musunuz?
Kesinlikle katılırım. Öncelikle her sporun farklı bir zeka yapısında oluştuğunu biliyorum. Basketbolda da setler, hücum ve savunma hamleleri hep bir zeka oyunu. Satranç gibi anlık hamleleri çok doğru yapmanız gerekiyor. Bazen 1-2 saniyede maçı çevirme ihtimali elinize gelebiliyor, işte orada bitirici hamle, piyonları yerine doğru koyma tamamen deneyim ve oyuna olan hakimiyet ile ortaya çıkıyor.
10 yılı aşan bir süredir milli takımda oynuyor ve büyük başarılar elde ediyorsunuz. 10 yıllık bu deneyim ve başarı sahada size nasıl bir özgüven veriyor?
Öncelikle bir sporcu için en yüksek başarı noktalarından biri milli formayı giymek. Ben çok başarılı bir ekip ile milli takımda yer aldım ve dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar dahil, dünya ve Avrupa şampiyonalarında yer alma şansı yakaladım. Tabii her maç, her rakip size hem yeni bir şeyler öğretiyor hem de sizi motive ediyor. Bu motivasyonla çıktığım her maçta da özgüvenimi, takım arkadaşlarım ile beraber en yüksek seviyede rakibe karşı baskı ve aldığımız bireysel ve takımsal kararlarda kullanıyorum.
EuroLeague basketbolu mu yoksa NBA basketbolu mu? Siz hangisini izlerken daha çok keyif alıyorsunuz? Kendi oyun tarzınızı hangisine yakın hissediyorsunuz?
Bu soruyu 8-9 sene önce sorsanız NBA derdim ama artık Avrupa basketbolu çok değişti. Heyecanı ve takım oyununa verilen öncelik ile Euroleague şu an çok daha keyifli ve heyecan verici. Bizim de oyun yapımız ile paralellik taşıdığı için Euroleague.
“300 bin lisanslı basketbolcunun sadece 5’te 1’i kızlarımız”
Türkiye’de basketbola olan ilgi her geçen gün artıyor. Peki Türkiye’deki lisanslı basketbolcu sayısını yeterli buluyor musunuz?
Son rakamları bilmiyorum ama 300 bine yakın ülkemizde lisanslı basketbolcu sayısı var sanırım. Özellikle ülkemizdeki artık her parkta bir spor sahası ve basketbol sahası bulunuyor. Esasında topla oynanabilen en güzel sporlardan biri. Bir çember ya da bir çöp kovası bile bazen potanız olabiliyor. Bu sayının artması gerektiğini düşünüyorum. Tabii burada özellikle vurgulamam gereken nokta, kız çocuklarımızın da basketbolda lisanslama sayıları artmalı. Çünkü bakıldığında 300 bine yakın basketbolcunun yaklaşık 5’te 1’i kızlarımız. Ama ülkemize özellikle kadın basketbolu olarak Avrupa Şampiyonlukları, milli takım başarıları getirmiş bir sporcu olarak salonlarda çok daha fazla genç kızımızı görmek isterim.
Peki sizce genç sporcular için yeterli alt yapı tesisleri ya da imkanları sağlanıyor mu?
Tesisleşme konusunda ülkemizde son dönemde büyük adımlar atıldı. Açık ve kapalı alanlarda sosyal tesis ve spor tesisleri konusunda büyük şehirler başta olmak üzere yapılanmalar olduğunu görüyorum. Ben her şehirde her parkta bir spor sahası olduğunu gördüğümde mutlu oluyorum çünkü İzmir’de basketbola başladığımda okulun bahçesinde kendimi geliştirmek için çalışmalar yaparken şimdi akşam saatlerinde bile ışıklandırılmış sahalarda gençleri branş fark etmeksizin spor yaparken görmek çok ama çok mutlu olduğum bir durum. Burada imkanların herkese eşit ulaşması gerektiğini düşünüyorum bir tek. Örneğin biz hiç unutmam, Mardin’e Türkiye Kupası için gittiğimizde, kadın basketboluna nasıl bir ilgi olduğunu gördüğümüzde inanamamıştık. O yüzden doğru arama tarama, tesislerin eşit ölçülerde yayılımı ile çok başarılı sporcuların ülkemizde yetişeceğine eminim.
Bu arada tebrik ederim kısa bir süre önce evlendiniz, mutluluklar dilerim… Evlilik sonrası spor kariyerinizde bir değişiklik olacak mı?
Teşekkürler öncelikle, evlilik sonrası spor kariyerimde planladığım bir değişiklik yok, şu an basketbol oynamaya devam etmek istiyorum. Ama açık kapı şöyle bırakalım, bazen minik aralar girmek zorunda kalabiliriz, bunu da hep beraber göreceğiz.